hesabın var mı? giriş yap

  • zombi saldırısı veya muhtemel bir nükleer holokost durumlarını tenzih ederek; halihazırda başvurulacak ilk teknolojidir. zira yapımı, seri üretimi ve parçalarının temini çok kolaydır * * . ayrıca am frekansları daha uzak mesafelere erişebilir. ayrıca uzun dalga bandı pek bilinmese de kıtalar arası radyo yayını ve iletişim aracı olarak kullanmak mümkündür. eski radyoları incelediyseniz, ki çoğu am bandında çalışır, dünyanın farklı şehirlerinin isimlerini kadranında görürsünüz.

    he birde felaket durumlarında ilk çöken şebeke gsm şebekesidir, ülkemiz doğal afet kuşağında olduğu için bu durumu halk olarak defalarca tecrübe edindik. en ufak bir deprem sonrasında bile gsm santralleri kilitlenmektedir. diğer bir deyişle am/fm radyo teknolojisinin henüz miadı dolmamıştır. gsm şebekesi olmadıktan sonra o akıllı telefonlarınız * telefonunuzda am/fm alıcı yoksa, o telefon oyun oynamak dışında bir işe yaramaz. tabi ona harcayacak elektriğiniz varsa.

    ha bu arada derseniz ki madem o lw ile am radyo bu kadar iyi neden kullanılmıyor? bunun sebebi günümüz multimedya taleplerinin * am bandına ayrılan band genişliğiyle karşılanamamasıdır. afet durumlarında yayını stereo dinlemesenizde olur. o yayını bulduğunuza dua edersiniz zaten.

    son olarak birçok kullanıcı am ile fm in farkını bile bilmezken frekans değişiminin sebebini anlamaması doğaldır. bunun nedeni ise doppler kayması olarak bilinir. onu açıklamayı da canım almıyor. birşey sıkmadan önce biraz okuyun öğrenin lütfen.

    edit: imla

  • benim gibi taş kalpli bir adamın bile kalbini yorabilen şeylerdir bazen.

    yıkamacı evlenip taşınacağı için, yeni bir yıkamacı aradığımı söylemiştim sağa sola. sabahları 10-12 tane araba yıkayıp veya temizse silip, ondan sonra çaydı, servisti bu işleri yapıcak.
    dün saat 11 gibi işyerine gittiğimde, girişte bir adamın oturuyor olduğunu gördüm, önemsemedim. daha sonra işten çıkıcak olan çocuk, ''abi bir adam geldi, saat 8'den beri bekliyor'' dedi. ''al içeri'' dedim, geldi. buyur ettim, iş için geldiğini söyledi. elinde de bir kağıt, rulo yapmış tutuyor.

    eski bir takım elbise, eski ama tertemiz boyanmış ayakkabılar, kravatını takmış, saçlarını taramış, ellerini kavuşturmuş. kolonya kokuyor. oturuyor.

    ''o elindeki ne?'' dedim, ''cv'' dedi. aldım.
    42 yaşında, yozgatlı, üç çocuğu olduğunu yazmış, daha önce yaptığı işleri sıralamış. belli bir tarih atmış, yanına sadece 'ticaret' yazmış. ''ne ticareti yaptın?'' diye sordum, yeşilköy'de simit satmış bir ara, ama daha sonra belediye simitçi koyunca, bunu kovalamışlar orada, bırakmış. 'bilmemne inşaat - taşıma' yazmış.
    ''bu nedir, şöförlük mü yaptın?'' diye sordum,
    ''yok, inşaatlarda demirdi, kalastı, çimentoydu, bunları taşıyorduk'' dedi.

    ''anlar mısın araba yıkamaktan, çay servisi yapmaktan?'' diye sordum, ''bilmem ama öğrenirim'' dedi.
    ''şimdi sen çık, üzerini değiş, hadi yıka bakalım bir araba, ben buradan görüyorum'' dedim.
    koşa koşa gitti. bu arada müşteri geliyor, telefonla konuşuyorum, ama bir gözüm de onda. uğraşıyor, didiniyor, orayı siliyor, uzaklaşıp bakıyor, tekrar aynı yeri siliyor derken bir yarım saat geçti.
    dışarı çıktığımda ''bitti mi?'' diye sordum, ''evet, nasıl olmuş?'' dedi. gerçekten de bir araba ancak bu kadar kötü yıkanabilirdi, ses etmedim. çünkü 15 dakika içinde 10 araba yıkayabilen, çaydı, servisti, sağa sola koşuşturabilen ateş gibi çocuklar var. giyindi, geldi.
    yalan söylemeyi beceremediğim için ''olmadı'' dedim, yüzü düştü ama belli etmedi.
    ''canın sağolsun abi'' dedi, ama öyle bir dedi ki, benim yüzüm düştü bu sefer.
    ''hayırlı işler olsun abi'' dedi, ''saol'' dedim.
    o gittikten on beş dakika sonra kadar ben de öğle yemeği için çıktım. ışıklarda durduğumda, parkta, elinde bitmeye yakın bir sigara, oturmuş, hüngür hüngür ağlıyordu az önceki naif adam. diğer elindeki bez mendiliyle, gözyaşlarını siliyor. ne yanına, ne de yemeğe gidebildim, dükkana döndüm.
    masada duran cv'de yazan numarayı aradığımda, buruk bir sesle telefonu açtı, kendimi tanıtınca, heyecanlı ve düzgün bir sesle ''buyur abi'' dedi. ''çok uzağa gitmediysen bir uğra bakalım'' dedim.

    şimdi, işi araba yıkamak olan ama araba yıkamayı beceremeyen birisi çalışıyor burada.
    çayı güzel demliyor ama. napıcaz bilmiyorum. en azından güzel bir yıkamacı bulana ve ona da başka bir iş bulana kadar çalışsın bakalım.

    ve vicdan, bundan sen sorulmusun kardeş, hiç kusura bakma!

  • yillar suren tecrubelerden sonra benimsedigim uygulamadir. herkese tavsiye ederim. insanlara yuz verdikce kafana sictiklari tecrubesinden yola cikarak bu noktaya vardim. hayat kisa. kimseye ikinci sans verecek vakit yok. ben nasil dikkat ediyorsam herkes benimle iliskilerinde dikkatli olacak. olmadi. vur tekmeyi kicina gitsin. 7 milyar insan var dunyada biri gider biri gelir.
    bundan sonra baktim ki hayat daha guzel. cevrem beni seven, bana saygi duyan, beni mutlu eden insanlarla dolu.