hesabın var mı? giriş yap

  • sayın başbakan'ın ulus'u düşünemeyen bireylerden oluşan topluluk olarak düşünerek yaptığı konuşmadır.

    1933'de 4000 otomobil vardı, bugün 6 milyon var,
    1929'de 15.000 telefon abonesi vardı bugün 19 milyon var...

    bu karşılaştırmaların hangi amaçla yapıldığını anlayan varsa lütfen beni aydınlatsın. dünya'da teknolojinin gelişmesini kendi varlığı ile mi açıklamaya çalıştı?

    ayrıca bir sonraki konuşması için süper bir istatistik buldum.

    1923 yılında türkiye'de hiç bilgisayar yoktu, bugün 22 milyon bilgisayar var. yaa yaa.

    ekleme : 1923'de telefon hattımız türkiye cumhuriyeti'ne aitti. bugün lübnanlı'ya ait.

  • amcamın beyninde tümör çıkmıştı.

    ankara'dan tedavi için yengemle bize geldiler. ben o zaman şehir dışındaydım. eve geldiğim zaman geçmiş olsun diyebildim.

    amcam bizde kaldığı 15 gün boyunca sudoku'ya başladı. gece gündüz durmadan sudoku çözüyordu. "beyne faydalıymış" diyordu. hastalığına iyi geleceğine inanıyordu. tabii hayatında bırak sudokuyu, bulmaca çözmemiş amcam, oldukça zorlanıyordu. onun bu hali bizi üzüyordu.

    amcamı 16.gün kaybettik.

    ne zaman sudoku görsem aklıma gelir.

  • 5 yaşındaki kızım okulda ağlamıştır:

    b: sen bugün okulda ağladın mı güzel kızım?

    k: evet, nerden biliyorsun?

    b: kuşlar söyledi.

    k: yaaa!

    b: peki neden ağladığın yavrum?

    k: kuşlara sor!

  • hakan'ın arkadaşlarına şimdiye kadar kimsenin aklına bile gelmeyecek bir taktik önerdiği yarışma. 'hadi arkadaşlar çaktırmadan yeniyoruz'

  • bir kiz arkada$ oldugunu oğrenmi$, ya da zaten bilen ama sonucta kizi veya zaten kulliyen bir kizla ili$kiyi tasvip etmeyen annedir. bu anne bir zamandan sonra artik her firsatta sevgiliye veya ili$kinize laf sokar.
    [televizyon seyrederken] - aynen ya$anmi$tir-
    - ne zaman cikacaksin?
    - cikmayacam. evdeyim.
    - cikarsin cikarsin sen. $imdi bir telefon gelir cikarsin.

    stop.
    burada lafi dikkatli inceleyin "- telefon gelir cikarsin!" yani kiz seni donunda salliyor demeye getiriyor.

    - yok. cikmayacam.
    - sen gene de cikarsan gec gelme. azittiniz iyice. o'nun da anasi babasi var, merak ederler kizi.

    stop.
    "- gec saatlerde kizi opup yaladigini biliyorum." diyor burada acik acik. ana babasi sallamiyor bu kizi, o kizdan hayir gelmeze getiriyor.

    - cok gec birakmiyorum ki anne eve, 11'de en gec ak$am cikarsak.
    - biliyorum ben sizin 11'inizi.
    - neyse sen takma bu i$leri annecim. filmi seyrediyoz bak.
    - yok canim sen istersen git gene o kiza.

    stop.
    "- beni satip satip elin kizinin pe$inden gidiyosun, bunlari yaziyorum bir kiyiya..." diyor burada da.

    - anne cikmayacam yahu.
    - zrrrrrrr.
    .
    .
    .
    .
    - anne cikiyom ben.

    (bkz: anneler bilirler)

  • çocuğun ifadelerini gülümseyerek dinledim ama yorumları okurken kan beynime sıçradı.. yok okusa da ne olacak, yok okumazsa ne olacak herkes ahkam kesmiş..
    okumak ya da okumamak kişisel bir tercihtir saygı duyarız. ikisinin de kendince avantajları vardır. ancak yüksek gelirle, itibarlı bir işte, yorulmadan ve/veya daha az çalışarak geçinmek için olmazsa olmaz şeyler vardır. bunlardan biri eksik olursa hayatınızdan yüksek ödünler vermek zorunda kalırsınız.. bunlar;

    1-çalışkanlık ( bu olmazsa olmazdır, zeki olup, eğitimli olup çalışma isteğine sahip değilseniz anca karnınızı doyurursunuz)

    2-zeka ( çok çalışkansınızdır ama para edecek işlere kafanız basmıyordur, o zaman en fazla eşşek gibi çalışır, vücut gücüyle kazanırsınız )

    3-eğitim ( tamam üniversite okuma, ama yaptığın işi en iyi yapanların arasında adın geçmiyorsa ya sabahtan akşama dükkandayım ama gelen yok diye dövünürsün. üniversite eğitimin yok ama şehrin en iyi borusunu sen döşersin ücretini sen belirlersin. en iyi yalıtımını yaparsın yine aynı vs. vs., kendini yaptığın iş ile ilgili geliştirmelisin )

    4-iyi insan ilişkileri ( pek çok insan bunun ne kadar önemli olduğunun farkında bile değil, işini çok iyi yapsan da eğer insanlara karşı küstah, seviyesiz, laubali, ezik, ihmalkar vs. gibi tavırlarınız varsa yine değerinizi düşürecektir.)

    5-referans ( torpil manasında değilse bile ( hadi o da olsun ) eğer yaptığınız işe kefil olacak önemli isimler yoksa ne müşteri bulmada ne de işe girmede kendinizi şanslı saymayın)

    6-şans - ( en önemli faktörlerden biri, eğer sizin okulun birincisi öğretmen olup atama bekliyorsa ve siz falanca bir şirkete danışman olabilmişseniz büyük ithimalle doğru yer-yanlış zaman ikilemine düşmüş olabilirsiniz. bazen çok zeki ve çalışkan olmak bir dezavantaja dönüşür, sizi çok seven bir hocanız sizi bürosunda staja davet eder, sonra emeklilik için orada gün sayarsınız. kim bilir belki o sizi seçmeseydi siz başkasını seçecektiniz.)

    okusan da okumasan da 3000 tl kazanacaksın olayı öğrenilmiş bir çaresizlik. okumuş olmak için okumak veya "tatlı su balıkçılığı" yazmışım o çıktı ondan okuyorum diyorsanız belki okulu bırakıp başka şeylerde şansınızı denemeniz daha iyi olur. ama ömrünüzün sonuna kadar iddia kuponu peşinde koşacaksanız bırakın gerçekten ihtiyacı olan biri okusun.

  • hızlı giden dolmuşa yavaş gider misiniz dedikten sonra gelen " istiyorsan inebilirsin" cevabı bunun temel taşıdır.

  • habertürk'teki köşesinde sarı eşkiyalar başlığıyla yazdığı yazıdır.

    sarı eşkıyalar

    birisi şu istanbul’daki taksi sorununa allah aşkına el atsın.

    artık istanbul’da pek az taksi, bolca sarı eşkıya var.

    özellikle de kentin merkezinde.

    bunların türk müşteri ile pek alakaları yok.

    hepsi turist peşinde.

    genelde taksim, laleli, mecidiyeköy cevahir alışveriş merkezi gibi özellikle arap turistlerin yoğun olduğu bölgelerde konuşlanıyorlar.

    işleri turist dolandırmak.

    taksim’de bizim gazetenin önünde her gün kavga var.

    50 liralık yol için 100 dolar istiyorlar.

    olay çıkıyor.

    bu taksiler çift çift geziyorlar ve olay çıktığında turistin etrafını sarıp, argo tabir ile boğuntuya getiriyorlar. turist canını kurtarmak için parayı vermek zorunda kalıyor.

    bu taksileri yolda görürseniz asla durmuyorlar.

    bir an önce yeniden karargah haline getirdikleri yukarıda saydığım bölgelere ulaşıp, yeni bir turisti söğüşlemek için hızla yerlerine dönüyorlar.

    türk vatandaşları ile tek alakaları, yolda bir türk sürücü ile sorun yaşarlarsa onu kadın erkek demeden dövmekten ibaret

    bunlara doğru düzgün bir denetim falan da yok.

    benim saydığım yerlerde konuşlandıklarını da herkes biliyor ama buralarda ne bir polis ne bir denetim.

    denetim olsa evrak sormaya gerek yok. zaten tipine bakıp lisansını iptal edersin ama zaten çoğu lisanssız.

    plaka sahipleri otomobillerini istanbul’un bildik, efendi taksicilerine değil, bu serserilere kiralamayı tercih ediyorlar çünkü daha fazla yevmiye veriyorlar.

    bu yüzden de düzgün taksici esnafı iş bulamıyor. kiralayacak taksi plakalı otomobil bulamıyor.

    kötü şoför iyi şoförü kovuyor.

    ve ak parti’nin kontrolündeki ibb meclisi, bu rezaleti bir nebze olsun zapturapt altına alacak taksi projesine bir türlü izin vermiyor.

    istanbullu çileden çıkıp tehlikeye dönüşen bu duruma katlanmak zorunda bırakılıyor.

    haberturk