• edit:
    bu entry'de, hocanın bana karşı nazik olmadığını düşündüğüm bir davranışını kaleme almıştım. yıllardır bu başlığın en beğenilen entry'si olarak gündeme geliyor, tekrar tekrar oylanıyordu.

    aradan 12 yıl geçmiş, çok şeyler oldu, çok şeyler değişti, birçok şey de değişmedi. hoca 77 yaşına gelmiş, eskisi kadar da göremiyoruz kendisini medyada, akademide.

    öfkelenilmesi gereken o kadar mevzu, insan varken, baskın hocanın, ülkenin en çok takip edilen platformlarından birinde, benim anlattığım bu olayla anılmasını artık istemiyorum. o yüzdendir ki, bu entry'deki orijinal yazıyı, kendi inisiyatifimle (yani, herhangi bir talep gelmeden), komple sildim.
  • "bizi de, “aklın başına şimdi mi geldi” diye zevklenen/zevzeklenen 1930’cu eşhasa rezil etmeyin" demiş.
    yani istediği yerde durabilir, buna kimse bir şey diyemez de, şu cümleyi kuran bir insana ne denir bilemem.
    kendisi 30'ların başka bir versiyonunu getirmeye çalışan bir adama desteğini sürdürebilmek için "rezil edilmemeyi" rica etmenin yanında, bir yanıyla da 10 yıldır akp'nin karşısında duran herkesi 30'larda yaşayan şahıslar olarak damgalamaktan da geri kalmıyor.
    faşizmin söylemine iyice bulanan iktidar partisini savunmak için ahmet altan'la kol kola girmiş gibiler. başbakanlarına yalvarıyorlar, "bu kadar da yapmayın" diye. ama bugüne kadar hep destek verdikleri "muktedirler" onları da ezip geçecek yakında.
  • radikal iki'yi ve ara ara vermediği demeçleri ile akp döneminde uygulanan kıyımları muhteşem bir biçimde analiz etmekten uzak duran, sadece chp'li tek parti yönetimini eleştirebilen cesur olmayan ve sağcı akademisyen.
  • baskın hoca'nın eninde sonunda lafına gelmemin kaçınılmaz olduğunu belirten sıkı fanları olduğunu fark ettirmiştir.
    baskın hoca'nın 1980 öncesi kitaplarında kemalist, 80 sonrası kenanist, 90 ların başında solcu, 2000 lerde liberal olduğunu ve buna uygun yazdığını bilen biri için ise elbette dedikleri çıkacaktır. geçmişinde girmediği kılık kalmadığı için , durmuş saat misali bir yerde, bir yere denk geliyor işte)
    öyle iti de, böyle kervanı da ... kervanınıza dahil olmayız, kervanımıza it bile yapmayız, hoşt!

    edit: fanları kenan evren'e ilişkin anı kitabının yanında, diğer eserlerine de göz atmış olsa, o dönem eserlerinde kemalizme dizdiği methiyeler ile bu gün yazdıklarını kıyaslasa mesela. 80 sonrası darbecilere yanaşma manevralarını bilseler mesela. tesev yalı toplantılarına dahil olmak için kimlere ricacı olduğunu mesela.
  • bu "yetmez ama evet"çi pişkinliğinden artık gına geldi. bir de bu adamı baskın hoca şöyle iyidir, baskın hoca böyle güzeldir diye savunmuyorlar mı iyice kıl oluyorum. bir kere 2010 referandumuna karşı çıkanları sadece chp'nin görece hakim grubu olan ulusalcılar sanması kendisinin artık iyice şuursuzlaştığının kanıtı. bugünkü yazısında bahsettiği şeyler konunun tamamen çarpıtılmasından ibaret. 4 yıl önce tayyipçiydi bugün karşısında duruyor baskın oran. yarın abdullah gül onun gözünde demokrasi kahramanı olur. 2 yıl sonra başka bir milat olur abdullah gül yenilikçi değil yine gerici olur. bu arada baskın hoca hep haklı biz hep haksız oluruz.

    ben tayyipçi tayfanın(hocalar, gazeteciler, yazarlar...) bir kısmını anlıyorum. yaptıkları bana karaktersizlik gibi geliyor ama anlıyorum. adamlar menfaatçi. yazdıkları ve söyledikleri şeyler sayesinde maddi bir kazanç elde ediyorlar; makam mevki sahibi oluyorlar. ama bir de baskın oran tipindekiler var. bunlar akp ne zaman bir saçmalık planlasa en önde destekçileri oluyorlar. karşı çıkanlar yoz kemalist, ulusalcı faşist, istemezükçü laikler oluyorlar. her şeyi en iyi baskın hoca gibiler biliyor başka kimsenin ülke gerçeklerinden haberi yok. gelecek endişeleri de hüsnü kuruntudan ibaret. işte bu tip adamlar yüzünden tayyip ve şürekası bu ülkede her istediklerini yapabileceklerini sanıyor. ne bireysel özgürlükler kaldı konuşulacak ne de farklı sınıfların hak talepleri.

    baskın oran'ın bugünkü yazısı:

    http://www.radikal.com.tr/…leri_ogreniyoruz-1206882

    bu da ekşi sözlükteki konu ile ilgili başlık. (bkz: 12 eylul 2010 anayasa degisikligi referandumu)şukela moduna göre sıralayın başlığı bakın bakalım eleştiriler onun söylediği gibi mi yapılmış yoksa herkes madde madde haklı gerekçelerle karşı çıktığı konuyu ve ileride(günümüzde) bu maddelerin türkiye için doğurabileceği sorunları mı yazmış.
  • mektuptan anladığımız kadarıyla hala rezil olmadığını düşünen ezber bozucu

    (bkz: yetmez ama daha rezil)

    (bkz: rezillik eşiği)
  • kendisini tutarsızlık konusunda savunurken çok büyük bir boşluğu atlayan akademisyen. istemezük diye yaftaladığı ulusalcıların bir çoğu zaten kendisininde belirttiği 2011 sonrası büyük tayyip değişiminin olacağını zaten biliyordu. yani cilt cilt kitap yazıp da bunu görememişse sorun kendisinindir. anlamıyorlar diye çemkirdiği ulusalcılar ve hayırcılardan biri çıkıp da " baskıncım güzel yazmışsın da biz zaten bunları referandumu bırak senin "ben denizin oyu akp'ye" diye bağırdığın zaman en az siyaset bilgimiz olan bile söylüyordu , bırak bu kandırılmışlık edebiyatını " dese kendisi cevap veremez. referandumun getirilerini açıklayıp ama tayyip bunu kötüye kullandı veya istenildiği gibi sonuç vermedi demek kendi kendini siyaseten zayıf duruma düşürmüştür. kendisinin göremediğini sarı kabarık saçlı chpli izmirli teyzeler bile oturdukları yerden görmüştür. söylediğinin aksine ulusalcılar hezimete uğradığı için yetmez ama evetçilere saldırmıyor , kendisi gibi tayyibin bugün burada olmasını sağlayan aşırı rahat liberaller tayyip istedikleri gibi çıkmadığı için ulusalcılara vesayetçi suçlaması yapıyor.
  • seçilmemesi ne sosyolojik bir sorundur ne de politik bir sorundur. psikolojik bir sorundur. dtp artistlik yapıp karşısına aday çıkarmasaydı seçilecekti bu zat. ama neden karşısına aday çıktı? baskın oran az mı emekçiydi ya da çok mu beyaz türktü? hayır. kürt değildi. bana burada döküm yaptırtmayın şimdi bu dtp'nin ne ilk kazığı ne de son kazığı. 2 adayında seçilemeyeceğini anlamayacak kadar şapşal mı dtp kurmayları? sabote edildi basbayagı bu son yıllardaki dtp'nin solculara attığı en büyük kazıktır, tarihi de böyle yazılsın.

    yetti artık cidden. ben her fırsatta dtp'yi savunayım, kollayayım adaylarına oy veriyim sağda solda, mecliste olmalarını isteyeyim sadece seslerini duyursunlar diye ama onlar ne yapsın? allahtan ufuk uras'a karışmadılar. kardeşim doğu'da istediğini destekle, batı'da daha geniş perspektifli daha kapsayıcı bir adayı desteklemek çok mu zor? hadi ordan.

    (bkz: delirttiniz ulan beni)
  • devrimci arkadaşım,
    gözlerini her şeye kapadıysan, kendin gibi olmayanların uğradıkları haksızlıkları görmezden geliyorsan, sadece senin kitabında yazan ezilmişleri savunuyorsan, baskın oran'ın savunduğu değerleri sola ait görmüyorsan, hedefin tek tip işçiler yaratmaksa devrimin batsın aç artık gözlerini. kaldır kafanı. baskın oran kürtlerden, çingenelerden, eşcinsellerden, travestilerden bahsederken akp'ci - sorosçu olmakla suçlanıyorsa, burda suç senin devrimci arkadaşım. sen bir kere bile bu insanların adlarını anmadın, haklarını savunmadın, kafanı kuma gömdün, amerika dedin, ab dedin, paranoya tacirlerine alet oldun, "işçi"den başka kimlik tanımadın ve bu ülkede yaşayan insanların hayatına hiçbir katkısı olmayan kahvehane edebiyatı ürettin. senin solun etnik, cinsel, dinsel azınlıklara sahip çıkmayacaksa, kapitalizmin robotlaşan işçileri yerine tek tip yoldaş işçiler yaratacaksa bunu istemiyoruz. sorosçuluk da olsa istemiyoruz, akp'cilik de olsa istemiyoruz. devrimci arkadaşım, istediğin eşitlik - özgürlük - kardeşlik değil miydi? neden o zaman "baskın bıraksın bu işleri, gitsin geylerle eğlensin. samimi söylüyorum." diyen yalçın küçük'e gülümsüyorsun? neden bugüne kadar farklı kimliklere sahip insanların haklarına sahip çıkmak aklına gelmedi? kaskatı fikirlerinle dimdik duruyorsun, kalıplarından en ufak şüphen yok. insanların kendileri farklı şekillerde ifade etmelerine de tahammülün yok. sol değişiyor devrimci arkadaşım. solcular değişiyor, o ne ki dünya değişyor. hiçbir şey senin istediğin gibi kalmıyor. kabullenemiyorsun, tek sol sadece senin zihnindeki olsun istiyorsun. öyle ki, ilk defa kendini ifade etme şansı bulduğunu düşünen, ülkeye sesini duyurabileceğine inanan insanların yüzlerindeki samimi sevinci bile algılayamıyorsun. bu ülkede hiçkimseye zararı olmayan, sadece kimliğinin kabulünü isteyen ve kimliğinden ötürü uğradığı ayrımcılıkların sona ermesini isteyen insanlara sorosçu diyorsun. bugüne dek bir kere bile aklına gelmeyen, çektikleri sıkıntıları umursamadığın insanlara bir de çamur atmaya kalkıyorsun. ah devrimci arkadaşım, yakışıyor mu bunlar solun evrensel değerlerine?
  • kendisine oy vermiştim, pişmanım. öyle bir iki şeyden dolayı değil. bir sürü şeyin bileşiminden kaynaklanan bir pişmanlık bu.
hesabın var mı? giriş yap