• şehir de değildir takım da. şehir için (bkz: barselona), takım için (bkz: fc barcelona). buraya yazılan 100 küsür entry ne sikime derman anlamış değilim.
  • tekrar tekrar gidilesi bir şehir. kısa zamanda maksimum verim ile şehre hakkını verebilmek isteyenler için üşenmedim, kendi önerilerimi tek tek yazdım.
    ulaşım:
    havaalanına giderken/gelirken kesinlikle airbus kullanın! tüm terminallere uğruyor, kapasitesinden fazla yolcu almıyor ve zamandan tasarruf ettiriyor. pl.espanya üzerinden metro aktarmalı olarak ulaşabilirsiniz. ücret 5.90 euro. reinfe ile ulaşım çok meşakkatli, tavsiye etmem.
    4-5 günlük bir seyahatte metro için 10 seferlik ulaşımı kapsayan t10 kartı mantıklı.
    konaklama:
    espanya ve catalunya meydanları en merkezi yerler. ancak pahalı da. maç planları varsa nou camp'a yakın olması nedeniyle zona universitat civarı mantıklı olabilir.
    güvenlik:
    sıkıntılı. özellikle metroda hırsızlık bol ve çok profosyonel. kredi kartlarının şifresini kırıp anında para çekiyorlar. çok sapa yerlerde kalmamak ve tek başına boş yollarda ve annemizin dediği gibi kız başımıza tek başımıza dolaşmamak lazım. ben bir kaç kez soyulayazıldığımı düşünüyorum. huylanıp ana yola geri döndüğüm yerler oldu. gece metrodan kaldığım yere yürürken laf atıp banklarda sızanlara, ateş yakıp bali/marijuhana parti hazırlıkları yapan garip tiplere denk geldim. merkezi yerlerde kalmak önemli.
    olmazsa olmazlar:
    turistik bölgeler çok izole, metro hatlarını akıllıca kullanmak gerek. sagrada familia, la pedreda, park güell mutlaka görülmesi gereken, ancak bir kere görmesi de yeten yerlerden bence.
    müze:
    picasso müzesi ve joan miro müzesi de şart kesinlikle. dali müzesi de şart muhakkak ancak benim iki gidişimde de zamanım kısıtlı olduğu için ve müzeye bir gün vermem gerektiği söylendiği için maalesef göremedim. miro müzesine pl. espanya'daki bahçeler arasında biraz trekking yaparak gidebilirsiniz, keyifli bir güzergah.
    picasso müzesi ise jaume durağında, gotik bölgesi civarında, keyifli bir bölgede.
    gezi:
    park cituedella ve barcelonetta plajı benim en hoşuma giden açık alanlardan oldu.
    gotik bölgesinin her sokağına girmek, el yapımı orjinal ürünlerin satıldığı dükkanları dolaşmak gerek. pi kilisesi meydanında gösteri yapanları izleyerek bira yudumlamak çok keyifli.
    yemek:
    şampanyamsı içecek cava ve sangria içmek şart. paella yemek bir klasik. nolur la rambla yolu üstünde garip kampanyalar ile yemek sunan yerlere aldanmayın. güzel değiller.
    la boqueria'da barcentral'da bar sandalyesinde elin adamı ile dipdibe oturup deniz mahsülü yemek şart. la rambla'dan her geçişinizde açlık durumunuza göre la boqueria'da frozen, meyva salatası, deniz ürünleri gibi size hitap edecek birşeyler muhakkak bulunuyor.
    platz reiel favori mekanlardan. geniş bir avlu etrafına dizili tapasçılar ve barlar mevcut. en kaliteli yemekler yok belki ama ortam çok keyifli.
    yemek sonrası taragona'da flamenko dinlemek/izlemek, daha ilerleyen saatlerde sidebar'da rock müzik dinlemek mümkün.
    yok illa kopucaz diyorsanız bogel durağında ragabatz'a gidebilirmişsiniz.
    port olimpic bana hitap etmese de daha şık restoranların olduğu ve daha kosmopolit havalı bir mekan.
    yürüyüş:
    catalunya durağından inip tüm la rambla'yı sahile kadar yürüyebilirsiniz. sahilden devam da edebilirsiniz. barcelonetta plajında güneşlenenler, kaykaycılar arasında yürüyüp dondurma yedikten sonra funiküler ile montjuc dağına geçebilirsiniz.
    neredeyse tüm şehri yürümüş olabilirim. yürürken istemsizce verdiğim kilolar, bağımsızlığını ilan eden bacaklar ve parçalanan ayakkabılar şahidim. pişman değilim. yürümesi çok keyifli.
    alışveriş:
    standart bir mekan tavsiye etmek zor bence. hoş, zara, pull&bear, mango'da uygun fiyatlara güzel şeyler bayanlar için her zaman cazip. vintage dükkanlar mevcut. uriquente durağında la rambla paralelinde şık mağazaların olduğu şık bir cadde var. f.b barcelona ürünleri uçmuş durumda. miro müzesinin dükkanı keyifli. gotik mahallesindeki dükkanlar ise çok renkli. desigual diye bir mağaza zinciri çok popüler ancak ben çok beğenmedim, üstelik çok pahalı. catalunya başında büyük bir elingles mağazası mevcut ama barcelona'ya gelmişken alışveriş merkezlerine hapsolmamak gerek bence.
    tabii ki en güzeli geniş zamanlar içinde her yolu deneyip kendi rotanı oluşturmak ama vakti kısıtlı olanlar için yazdıklarım genel bir fikir verip yer yer kolaylık sağlayabilir umarım.
  • şehirden bahsediyorsak barselona şeklinde yazılması gereken isimdir. sözlükte barselona'nın barcelona başlığı altında incelenmesi londra'nın london başlığı altında incelenmesiyle tamanen aynı türden garabettir.

    (bkz: barselona)
  • fc barcelona başlığına yazmayı beceremeyenlerin üşüştüğü başlık.
  • salı günü bu mekanda yediğim mantarlı biftekten zehirlendim. iki gün üst üste serum alarak anca kendime geldim. bilgilerinize.
  • (bkz: fc barcelona)

    burası şehir başlığı. yazmayın yahu şuraya.
  • istiklalde pastane...

    tabii bir de (bkz: barselona)

    ve tabii ki (bkz: fc barcelona)
  • freddie mercury'nin ünlü operacı montserrat caballé ile beraber doldurduğu opera albümüdür. bunun hikayesi de oldukça ilginç aslında.

    aıds olduğunu öğrenen freddie biraz da kafa dinleyip kafasını dağıtmak için operaya gider. freddie arada sırada radyoda denk gelince opera dinlemesine rağmen pavarotti dışında hiçbir operacıyı ismen tanımamaktaydı. o gece yardımcısı peter freestone tarafından hediye edilen bir biletle peter'a eşlik eden freddie burada gördüğü bir operacının ses performansı karşısında neredeyse dilini yutacaktı. montserrat caballé o gece yine her zamanki gibi dillere destan eşsiz bir performans göstermişti.

    freddie bir an önce bu muhteşem sesin sahibiyle tanışmak istiyordu ama yanına gitmekten çekiniyordu. kendisi dünyaca ünlü bir rockstar olmasına rağmen hayranlık duyduğu insanlarla tanışırken oldukça utangaç ve çekingen birisiydi.

    kısa bir süre sonra bir radyo programında röportaj veren freddie operada yaşadığı hayranlığı anlatır ve bundan sonra en büyük hayalinin bayan montserrat ile tanışıp düet yapmak olduğunu söyler. yine de bunun gerçekleşme ihtimalini düşük olarak görmektedir. bundan birkaç gün sonra montserrat'ın menejeri freddie'nin menejerini arar ve görüşme teklifi yapar. montserrat aşırı derecede meşgul biridir ama freddie ile görüşmek için ayırabileceği 4 saati olduğunu söyler. freddie bunu duyunca adeta hayalindeki rockstar'la tanışacak ergen bir kız gibi heyecanlanmıştır. yardımcılarının söylediğine göre o gün freddie 40 sigara bitirmişti ve eli ayağı heyecandan titremektedir.

    görüşme günü freddie ve yardımcısı montserrat'ın konser vereceği bir opera salonuna girer ve arkalardaki bir bekleme odasına alınır. konser bittikten sonra freddie heyecanlı heyecanlı beklemekte, sigara üzerine sigara içmektedir. montserrat hanım konserden sonra seyirciler etrafını sarıp imza istediği için 30 dakika kadar gecikir ve bu 30 dakika içinde freddie'nin içi içini yemektedir. freddie sürekli yanındakilere "kesin vazgeçti, benimle görüşmeyecek, zaten biliyordum, ben kimim ki" gibi laflar söyleyerek panik havası estiriyordu.

    birazdan odaya tüm ihtişamıyla montserrat girdi. freddie'nin gözleri faltaşı gibi açılmıştı. iki taraf el sıkıştı. sonra da odaya 10 dakika sürecek bir sessizlik hakim oldu. o sahnelerde devleşen, wembley'de 100 bin seyirciyi avucunun içine alan gelmiş geçmiş en büyük rockstar olan freddie hayran hayran karşısındaki operacıya bakıyor, söze nasıl gireceğini bilemiyordu. birazdan montserrat sessizliği bozdu ve ikili arasında muhabbet başladı. kendisine şampanya ikram edilen freddie utangaçlığını kısa sürede atmıştı. bundan sonra ikili beraber üzerinde çalışabilecekleri projeleri konuşmaya başladılar. montserrat freddie'nin hasta olduğunu bilmiyordu ve uzun soluklu projelere imza atmak istiyordu. freddie de mümkünse son gününe kadar bu projeyle uğraşmak istiyordu.

    1992 yılında ispanya'nın barcelona şehrinde olimpiyat oyunları düzenlenecekti. özellikle barcelona ve katalan bölgelerde çok sevilen montserrat'a olimpiyatların resmi şarkısını yapma görevi verilmişti. o da bu şarkıyı freddie'yle beraber yapmak istiyordu. yine de bir rockçı ile bir operacının nasıl bir araya gelip de uyumlu bir şekilde düet yapabileceği muammaydı. bu ikilinin beraberce proje yapacağını duyan pavarotti "bundan sonra kimse operayı ciddiye almayacak" demişti (gerçi sonradan kendisi de başka rockçılarla çalıştı). freddie bu düşünceleri önceden sezmişti ve bazı opera şarkıları seslendirdiği bir kaset yapmıştı. bu kaset montserrat'a hediye edildi ve o da kasedi dinledikten sonra bu işin olacağını anlamıştı.

    freddie ikilinin sadece bir şarkı yapacağını düşünüyordu ama montserrat beraberce bir albüm yapmak istiyordu. montserrat freddie'ye "sizin yaptığınız bir albümde kaç şarkı oluyor" deyince freddie "8-10 kadar şarkı olur" demişti. montserrat da "tamam öyleyse, biz de o kadar şarkı yapacağız" demişti. freddie'ye ev ödevi verilmişti. bol bol şarkı yazacaktı.

    montserrat çok yoğun bir tur temposuna sahipti ve sadece ayda 2 gün freddie'yle çalışacak vakti oluyordu. freddie bu hızla albümün o hayattayken bitmeyeceğini anlamıştı. bu yüzden yaratıcı bir fikir buldu. şarkıları yazacak, kendi kısımlarını da söyleyecekti. ayrıca enstrümanlar da şarkıya eklenecekti. montserrat'ın söylemesi gereken yerleri freddie ince sesle söyleyecekti ve sonra montserrat zamanı olduğunda bu kısımları dolduracaktı. sonra da teknoloji yardımıyla tüm bu kayıtlar bir araya getirilip albüm oluşturulacaktı.

    ikilinin kayıt yaptığı gecelerden birinde montserrat'ın ertesi gün sabah 8'de uçağı olmasına rağmen sabah 6'ya kadar freddie'nin evindeki piyanonun yanında kayıt yapılmaya devam edilmişti. freddie ısrarla montserrat'a uçağını kaçıracağını söylerken montserrat da ısrarla "hayır devam edelim, çok güzel gidiyoruz" diyordu. ortaya gerçekten iki tarafın da keyif aldığı müthiş bir eser çıkıyordu. freddie hastalığını gizlediği için güçlü durmaya çalışıyordu ama her yerinden yorgunluk akıyordu. kendisi montserrat gittikten sonraki günü yatakta geçiriyordu.

    albüm çalışmaları devam ederken bir gün montserrat ingiltere'de bir konser vermektedir ve freddie gizlice seyirciler arasındadır. birazdan montserrat "sizinle çok özel bir insan tarafından yazılmış yepyeni bir parçayı paylaşmak istiyorum" der ve freddie'nin yazdığı şarkılardan birini seslendirir. zaten seyirciler kendisini tanımasın diye şekilden şekile giren freddie iyice oturduğu koltukta çökmeye başlar. bunu gören montserrat parmağıyla freddie'yi gösterir ve ışıklar onun olduğu yere döner. bir anda tüm gözler freddie'nin üzerindedir. montserrat tüm salona freddie'yi alkışlatır. freddie utangaç bir şekilde gülümseyerek karşılık verir.

    bu olaydan sonra freddie montserrat'ın yanında oldukça çekingen davranır ve göz göze gelmekten bile çekinir. freddie sanki montserrat yüce bir varlık ve tanrı, kendisi de onun kuluymuş gibi davranmaya başlar. freddie montserrat'ın sesini ilk kez kaydettiğinde inanılmaz bir heyecan duymuştu. stüdyoda hasta haliyle bile sevinçten atlayıp zıplarken "montserrat'ın sesini kaydettim, montserrat'ın sesini bu kasette esir aldım" diyordu. freddie hastalığın pençesinde olmasına rağmen çok şen ve heyecanlıydı ve sabahlara kadar partilediği günlerde bile onu kimse bu kadar mutlu görmemişti.

    montserrat da freddie'ye hayrandı. freddie gibi rock müzikle anılan birinin opera şarkılarını kusursuz söylemesi, sesini şarkının gerektirdiği şekilde inceltip kalınlaştırması, notalar arasındaki geçişleri ve parçaların en zor kısımlarını bile hiç zorlanmadan söylemesi hayranlık yaratacak cinstendi. montserrat freddie'nin hasta olduğunu farketmemişti bile ve bu albümden sonra başka albümlerde de çalışmak istiyordu. albüm 1988 gibi tamamlandı ama ibiza'da canlı olarak söyleneceğinde hastalanan freddie o gece playback yapmak zorunda kaldı.

    albümdeki barcelona şarkısı freddie öldükten sonra 1992 olimpiyat oyunlarında kullanıldı.

    albumu dinlemek icin tiklayin: https://www.youtube.com/…-v98pwalabkcnkbvcffcu3nuzh
  • katalonya şehri barcelona ile futbol takımı fc barcelona arasındaki farkları algılayamayanların entry girmeyi sevdiği başlık
  • barcelona barcelona
    barcelona barcelona
    viva

    i had this perfect dream
    -un sueno me envolvio
    this dream was me and you
    -tal vez estas aqui
    i want all the world to see
    -un instinto me guiaba
    a miracle sensation
    my guide and inspiration
    now my dream is slowly coming true

    the wind is a gentle breeze
    -el me hablo de ti
    the bells are ringing out
    -el canto vuela
    they're calling us together
    guiding us forever
    wish my dream would never go away

    barcelona - it was the first time that we met
    barcelona - how can i forget
    the moment that you stepped into the room you took my breath away
    barcelona - la musica vibros
    barcelona - y ella nos unio
    and if god willing we will meet again someday

    let the songs begin
    -dejalo nacer
    let the music play
    -ahhhhhhhh...
    make the voices sing
    -nace un gran amor
    start the celebration
    -van a mi
    and cry
    -grita
    come alive
    -vive
    and shake the foundations from the skies
    ah, ah, shaking all our lives

    barcelona - such a beautiful horizon
    barcelona - like a jewel in the sun
    por ti sere gaviota de tu bella mar
    barcelona - suenan las campamas
    barcelona - abre tus puertas al mundo
    if god is willing
    -if god is willing
    if god is willing
    friends until the end
    viva - barcelona

    şeklinde sözleri vardır..
hesabın var mı? giriş yap