• --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    rahmet'in (yahut baran'ın) bıraktığı boşluğu, allah, rahmetiyle doldurur.

    bu yüzden mutlu sondur.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • 2001 yılında yönetmeni majid majidi'ye 9 uluslararası 9 da ulusal olmak üzere toplam 18 ödül kazandırmış filmdir. sovyetlerin afganistanı işgal etmesiyle binlerce afgan irana sığınır. iran sınırlarında yaklaşık bir buçuk milyon afgan yaşamaktadır. yeni doğan nesil ülkelerini hiç görmemiştir. kimlikleri olmayan afganlar inşaatlarda düşük ücretle kaçak amele olarak çalışırlar. film bu inşaatlardan birinde çalışan latifin ancak bir doğulu oluşuyla açıklayabileceğimiz akıl almaz aşkını konu alır. yürek parçalar. bencilliğin tavana vurduğu bir zamanda sık sık "biraz ekmeğim var benimle paylaşmak ister misin?" diye soran insanlara rastlamak, filmde bile olsa insanı şaşırtır.

    ayrıca izlenmeden evvel dvd kapağında yazanları okunma gafletinde bulunulmasın sakın. en güzel sürprizlerden birini çaat diye söylemekten hiç çekinmemişler çünkü. ben bile söylemedim yani kendimi tutup. bulun, izleyin.
  • --- spoiler ---
    son sahnede kızın ayak izindeki boşluğu yağmur dolduruyor. kavuşamamayı bu kadar güzel anlatan başka birşey bilmiyorum.
    --- spoiler ---
  • aşkın doğu romantizmi ile yaşanıp mistisizme dönüşmesini anlatan, bir başka deyişle leyladan mevlaya yönelen gerçek aşkı anlatan majid majidifilmi.

    --- spoiler ---
    latif balıklı havuzun kenarında yüzünü yıkadıktan sonra (abdest) dünyevi aşkına ait olan saç tokasını havuzun kenarında bırakıp aşkı bulduğu anın görüntüsünü tekrarlayan perdesi uçuşan camiinin kapısından girer
    --- spoiler ---

    minimal bir öykünün nasıl sürükleyici anlatılacağının kanıtı ayrıca.
  • baran

    benim ev arkadaşım. üniversiteden. 2002 yılında tanıştık, 1 ay sonra aynı eve çıktık.

    önce arkadaştık sonra yakın 2 dost,

    param bitti isteyemedim evden, öğrenim kredisi yatıyormuş o gün. baktım ki sabah erkenden çıkarken masamın üstüne harçlık bırakmış, okulda karşılaştık öğrenimi kutladık sabah kahvaltısıyla. bi paket sigarada bana almış.

    aradan geçti zaman. yine maddi sıkıntılar. dedesi para göndermiş bize. elektriği, telefonu, interneti yatırdık. cep telefonumu satmama gerek kalmadı. gün geldi onun oldu gün geldi benim oldu beraber yedik.

    misafir ettiler arkadaşlar, malum öğrenci evi. bulaşık çıkmasın diye aynı tabaktan yiyoruz. benim birkaç aile dostu akraba var. ziyafet veriyolar bazı günler. çağırıyolar beni de kardeşimi de. yıllarca sordular hala sorarlar. nasıldır? nerededir? ne yapar?

    aradan zaman geçti, artık kardeşim diyoruz birbirimize. kardeşim lan o benim. neredeyse öz kardeşimden daha fazla zaman geçirmişim birlikte ve deyim yerindeyse beraber ağlamışız, beraber gülmüşüz.

    galatsaraylıyım ben. fener avrupa kupalarında estiriyo deli gibi. çığlık kıyamet en büyük fener diye sarılıyorum 12 numaralı formasını giymiş kardeşime
    beraber kutluyoruz. milli takım coşmuş o yıllarda. semih takıyo son saniyede yıkıyoruz ortalığı. atıyoruz kendimizi evin balkonuna. saklanıyoruz.
    çaktırmadan gelen var mı diye kesiyo ortalığı bizim baran, pardon kardeşim.
    tam bikaç kişi geliyo karşıdan yapıştırıyoruz "kırmızıııııı" site ayağa kalkıyo "beyaaaaz" diye cevap gelince daha fazla insan balkona dökülüyo.
    karşı bina, yan bina. taaa yukardaki tepede duran apartmandakilere bile veriyoruz "kırmızıııııı"

    o dönemde de gelirdi şehit haberleri. beraber dinler üzülürdük olanlara. şimdi çıkar aranızdan bikaç zirzop "asimile olmuş x"
    "kimliğini unutmuş" vs. istediğini düşün sevgili yazar. affedersin ama ne ben ne de baran' ın sikinde bile değilsiniz.

    götünden anlama sevgili ekşisözlük okuru, yazarı. "benim x arkadaşlarım" var demek için yazmıyorum. kardeşim baran' ı anlatıyorum size.
    kardeşim lan o benim.

    kardeşimin memleketi muş.

    boşuna arama ne ben yazarım ne de o söyler "ötekileştirmek" için kullandığınız kelimeyi.

    dipnot : istediğiniz kadar kıçınızı yırtın. kardeşimle aramızı açamazsınız. bak kardeşim diyorum, uzatırsanız sikeriz yeminle.
  • içimi acıtan, canımı yakan, beni benden alan, dağıtan film. sıkıntının, zorluğun, acının, çaresizliğin, hayatta kalabilme dertlerinin içinde aşkın lüks olarak dahi hayatlara sızamadığı bir iklimde, çöllerde bir çiğdem çiçeği gibi filizlenen bir aşkın hikayesi. bir gölgeyi görerek başlayan aşkı için olabilecek her türlü fedakarlığı ve hatta elinden gelenin fazlasını yapabilen, kimliğinden, isminden, kendisinden vazgeçebilen, aşktan ibaret bir latif. ve film boyunca tek kelimesini dahi işitmediğimiz, zorluktan, sıkıntıdan, acıdan ama aynı zamanda azimden, dirayetten, masumiyetten, iffetten ibaret bir baran. değil dokunmak, tek bir kelime etmeden, ses dahi duyulmadan içine düşülen, teslim olunan böylesi bir aşk. çamura saplanmış ayakkabının izine bakıp gülümserken latif, yağmur yağıyordu o izin üzerine. bense hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. hiçbir film beni böylesi dağıtmamış, ağlatmamıştı. aşk'ın anlamını yeniden yazıyor, dahası yaşatıyor bu film.
  • kürtçe yağmur...
  • aşktan ziyade şefkatin ağır bastığını düşündüğüm film. şefkat aşka göre daha sakin, daha derin, daha ne yaptığını bilen, daha fedakar gibi geliyor bana. aşkın biraz çılgın, sonunu düşünmeyen, mantıksız hareket eden bir yapısı var sanki.
  • olup olabilecek en güzel erkek isimlerinden biridir.
  • cennetin çocukları tadında bir mejid mejidi filmi.
    cennetin çocuklarında, çocuk güzellemelerine vurulmuştuk, bu filmde de kocaman bir aşk olgusu kalbizimize hançeri vuruyor.
    yağmur damlası kadar hafif,güzel,yalın bir film.
hesabın var mı? giriş yap