• "...

    vahap munyar’ın dünkü hürriyet’te aktardığı bir anısınıdan alıntı yapalım:

    “oda dakika boş kalmıyor, sürekli birileri girip çıkıyor. bu sırada özden, bir yandan tıraş oluyor, diğer taraftan da önündeki kebabı yiyor.

    derken odaya bir genç kız girdi, ne söyleyeceğine karar veremeden sürekli kükreyen banker kastelli’nin önünde süklüm püklüm durdu.

    - sen ne istiyorsun?

    - şey, efendim, biz 1 milyon lira yatıracaktık.

    - gidin vezneye yatırın...

    - efendim, 1 milyon liramız hazırken annem hastalandı. 50 bin lirası onun hastane masrafına gitti. paramız 950 bin lira diye şimdi vezneden kabul etmiyorlar.

    - evet, 1 milyon liradan az para kabul etmiyoruz.

    - ne olur izin verseniz de, 950 bin liramızı yatırsak.

    - git vezneye talimatımı söyle. 50 bin lirayı senin ilk faizin saysınlar, 950 bin lirayı yatır.

    - teşekkür ederim efendim.”

    ***

    bu kısa diyalog çok şey anlatıyor. 1980’lerle başlayan ‘köşeyi dönme’ furyası, elinde üç-beş kuruş biriken tasarruf sahiplerini bile, banker kastelli’nin ve diğer bankerlerin kapısında yalvarır hale getirmişti. parasını katlamak isteyenler, mantar gibi türeyen, irili-ufaklı bankerlerin peşinden koşuyordu. büro çaycılarının bile bankerliğe soyunduğu günlerde, evlerde, işyerlerinde, her yerde hangi bankerin daha çok kazandırdığı konuşuluyordu. insanlar, varını yoğunu satıp bankerlere yatırıyordu. sadece banker kastelli’ye koşanların sayısı yarım milyondan fazlaydı ve kastelli’ye yatırılan para 2.5 milyar dolardı.

    ***

    kastelli ve diğer bankerlere para yatırmak için yalvaranlar, daha sonra paralarının hiç olmazsa birazını geri alabilmek, umutlarını yitirdikleri zaman da banker bürolarını ateşe vermek için koştular. çünkü sistem batmıştı. bankerlerin bir kısmı tutuklandı, hapse girdi. bir kısmı kaçtı, kayıplara karıştı. parasını kaybeden birçok insan intihar etti, karı-kocalar, baba-oğullar, kardeşler, arkadaşlar, ortaklar birbirine düştü.

    batan, sadece bankerler ya da bankerlere kaptırılan paralar değildi.

    o güne kadar, insana ilişkin, topluma ilişkin, insan ilişkilerine, aileye, sevgiye, saygıya, dayanışmaya, paylaşmaya ilişkin ne kadar değer varsa, çoğu batan paralarla birlikte aşağı çekildi.

    artık ‘adam gibi kazanıp adam gibi yaşamak’ değil, kısa yoldan köşeyi dönmek, kısa yoldan köşeyi dönmek için, gerekiyorsa en yakınındakine bile kazık atmak (hatta gerekiyorsa dayak atmak) yükselen değer oluyordu.

    banker kastelli, işte bu ‘paldır küldür liberalizm’in simgesiydi."

    hikmet bila - cumhuriyet
  • bir nevi tam olmasa da türk ponzisi diye de geçer. finans tarihinde bu tip adamların örneği çoktur. hatta çok yakın zamanlarda long term capital management hadisesi de bu olaylar sahnesinin bir oyuncusu olmuştur.

    banker kastelli dolandırıcı değildir. batışı dolayısıyla dolandırıcı olmuştur. batarken onu ltcm olayındaki gibi kimse tutmadığı için de halkın parasını külliyen kaptırmıştır.

    sistem basittir, bugün gel paranı bana ver, ben bu paranı yatırayım bilimum menkul değerlere. yarın gel sana para vereyim o menkul değerin kazandıracağından daha fazla. nasıl bunu yapabilmiştir? çünkü fazlasıyla büyük bir leveraged pozisyon almıştır. yani yarın gelip parasını ve faizini alan adama o gün gelen adamın yatırdığı paradan da vermiştir. yani sistemin işlemesi hep daha fazla sayıda insanın gelip para yatırmasından ibarettir.

    bu tip sistemlerin ortak özelliği de stabil olmamalarıdır. çökmeleri tesadüf değil almost surely olarak adlandırılır. neden mi? diyelim ki bir güvensizlik ortamı oldu, herhangi bir sebepten. birisi parasını vade süresi dolmadan çekmek istedi. kastelli pozisyonunu çözmek leverage'ini indirmek zorunda kaldı adamın parasını geri ödeyebilmek için. bunun sonucunda fiyatlar oynadı, elindekilerin değeri azaldı. rational expectations devreye girdi, halk yatırımının güvenliğinden kuşkulandı. paralarını geri istemeye başladılar. kastelli daha da çok pozisyon çözmek zorunda kaldı. bu böyle loop halinde gitti ve çöküşü getirdi.

    ekonomi bilgisinden yoksun bu adamcık böyle eşekler gibi çöktü işte, ama finans dünyasının guruları tarafından kurulmuş ltcm çöktükten sonra daha noolsun. bütün bunlar piyasanın iç dinamiklerinin sonucudur şekerim. biz altın gününden şaşmayalım, geçenlerde bana çıktı biliyo musun, ilahiiii, deeeermişim.
  • bir reklamında cüneyt arkın oynamıştı ve labratuvarda deney yapan profesör rolündeydi.elinde iki adet deney tüpüyle ekrana doğru döner ve "biraz şundan,biraz bundan" derdi.bu replik üzerine arka planda onu izleyen öğrencileri (ki 4-5 kişilik kızlı oğlanlı genç bir gruptur bu) bir ağızdan "aman hocam patlar matlar" derdi.sonra da herkes bir ağızdan koro halinde "banker kastelliiiii" diye bağırırdı.çocukluğumda gülerek izlediğim bir reklamdı,hala unutmamışım işte.(bkz: bu da böyle bir anımdır).
  • bugun öğrendiğime göre, zamanında gazeteye ilan vermiş, 1liralık posta pulu (bugunun 10milyonu) yollayana zengin olmanın 40 yolu adlı kitabı yollayacağını rivayet etmiş ve 100bin kişiden cevap almıştır. garip olan ise, 100bin kişiden birtanesi bile kitap gelmedi diye ortalığı velveleye vermemiştir *
    annemin anlattığına göre ise, bu zat onun bunun parasını çarpmasına ragmen halk kendisini çok severmiş. çok şeker bir adamdı diyor annem: "halkı hem düzerdi hem de sevilirdi".
  • cem yılmazı çok seven bir adamdır bu. cem yılmazla aralarında çok komik bir diyalog geçmiş vakti zamanında, nişantaşında takside cem yılmaz, kaldırımda cevher bey:
    (sağlam ayar)

    -cmylmz: cevher baba cevher baba! çok param ver napayim?
    -ye olum ye
    -ye ye bitmiyor baba ya
    -o zaman yarısını götüne yarısını da ananın .mına sok

    *
  • yanlış bilmiyorsam trabzon'un sürmene ilçesi kastel köyündendir kendisi. bu yüzden "banker kastelli"'dir. vatandaşı iki kez tokatlamıştır. birincisi, o herkesin bildiği cüneyt arkın reklamlı dolandırışıdır. daha sonra 1984-85 yılları gibi yine bir operasyon yapmış ve üstelik ilk seferinde para kaptıranları yeniden tokatlamıştır. çocuktum, ayrıntıları tam hatırlamıyorum.

    ilginç olansa bu adamın yıllardır bir sürü tv programında "ben kimseyi dolandırmadım, borcu olan gelsin" demesine karşın ne devletin, ne halkın "ne diyon lan sen, işte bana verdiğin söz-belge, işte giden paraların makbuzu" dediği görülmemiştir. cevher özden bağırır çağırır, kimseden ses çıkmaz..iyi de kardeşim bu paralar nereye gitti..o da bilinmez

    ilginç olan bir başka nokta, bu amcanın vaktin birinde bir tv programında türkiye'de borsayı kuran kişinin kendisi olduğunu söylemesiydi.."biz kurduğumuzda borsa herkese kazandırıyordu, çok namusluydu çünkü. şimdi üçkağıtçıların yeri oldu, herkes kaybediyor" gibisinden birşeyler söylemiş ve gerekçelerini de açıklamıştı.
  • gerçek adıyla abidin cevher özden.. 60'lı yılların ortalarından 80'lerin başına kadar uzanan bir başarısızlık öyküsünün baş kahramanıdır aslında.

    başarısızlık derken kesinlikle 67 yılında devlet tahvillerinden dolayı ve 82 yılında ise mevduat sertifikaları nedeniyle çöküşüyle piyasalari allak bullak eden bu adamın başarısızlığından bahsetmiyorum. kendisi türkiye'de finans piyasasında faaliyet gösteren özel kişi ve kurumlara olan güvenin allak bullak olmasında ve milli özel sektörün gerek ulusal gerekse uluslararası finans piyasalarında güvenilmez olarak damgalanıp başarısız olmalarına ve oyuna 3-0 yenik başlamalarına yol açan süreçleri tetikleyen unsurlardan biridir.

    yine türk milli sermayesinin finans girişimlerinde başarısızlıkla ve güvenilmezlikle anılmalarına yol açan mevduat garantisi gibi dandik kavramların bankacılık ve finans hayatını düzenleyen ve denetleyen kurumlar tarafından başımıza kakılmasında da bu şahsın rolü büyüktür. bugün neredeyse tüm ulusal -özel- bankalarımızın yabancıların kontrolü altında olması da bu mevduat garantisi meselesinin bir sonucudur aslında.

    yoksa kendisi kendi açısından çok başarılı bir iş adamıdır. para kazanmıştır, 82 senesinde banker kastelli şirketinin batışından önce aktiflerini cenevre'ye depolamıştır, yurda dönüp hapise girip çıktıktan sonra kastel inşaat firması vasıtasıyla da can yakmaya devam etmiştir.. ve evet bu akıllanmaz millet de ona para yatırmaya ve güvenmeye devam etmiştir.

    eğer bugün banker kastelli çenesine bir silah dayayıp onu patlattıysa bu kesinlikle 60'larda, 80'lerde ve 90'larda attığı kazıkların, parçalanan ailelerin, perişan olan çocukların, yıkılan hayallerin artık ona vicdanen ağır gelmesinden dolayı değil, kanımca bir şekilde baltayı artık taşa vurmuş olmasından ve artık intiharın kendisi için en optimal çözüm olarak görünüyor olmasındandır.

    allah rahmet eylesin !
  • hakkında emin çölaşan'ın, devlet içi konuşmalar, yazışmalar, tüm yetkililerle ve kendisi ile yapılmış röportajlardan oluşturduğu 1984 basımı banker skandalının perde arkası isimli, olayı tüm yönleriyle ele alıp, işin gerçekten perde arkasını ortaya koyduğu bir kitabı bulunmaktadır.

    24 ocak kararları'nın ardından bankaların, bankerlerin durumu ve banker kastelli'nin son dönemine dair daha detaylı bilgilenmek isteyenler mutlaka bulsun ve okusun.

    kitap oldukça uzun ama benim en ilgimi çeken yerlerden kısa birşeyler aktarayım:

    halkın yastık altında sakladığı tasarruflarını ve bir çok kurum ve kuruluşun birikimlerini toplamak konusunda uzman olan banker kastelli, piyasa bankerleri ve bu bankerlerin halktan hesapsız kitapsız yüksek faizlerle çok büyük miktar paralar toplamaları karşısında ister istemez faizleri yükseltmek yoluna gitmiş, satacak menkul kıymet bulamadıkça kimi bankaların mevduat sertifikaları satmaya başlamış, kendi deyimiyle satacak sağlam materyal bulsa çarkı çevirebileceğini savunmuş...

    batmadan önce 1-2 sene içerisinde sürekli olarak; batacak mı, ne zaman batacak, battı mı, batıyor, battı vs. söylentilerinin ardından zaten para toplamak konusunda sıkıntıya düşmüş bir durumda iken, 18 haziran 1982 tarihinde tüm bankalar için bankerler aracılığı ile mevduat sertifika satışının yasaklanmasıyla birlikte bu düzenlemenin duyurulmasının ardından şubelerine hücum eden insanların para taleplerinin ardından bir panik ile isviçre'ye giden, isviçre'ye gidişi bir kaç gün tüm halktan gizlenen ve o sırada devlet tarafından hesaplarına ve malvarlığına el konan, böylece büyük imparatorluğu sona ulaşmış olan bankerdir.

    devlet yetkilileri o günlerde banker kastelli'nin iş hacminin 30 milyar tl civarında olacağını düşünürken, tüm iş hacminin 150 milyar tl civarında olduğunun ortaya çıkması ve hesapların son derece düzgün ve kitabına uygun şekilde tutulduğunun farkedilmesi de diğer ilgi çekici detaylardır.
  • o kadar adamin ocagini sondurmu$ ki$iyi "babacan zavalli adam" sifatina yukselttiler. neymi$ benzinini bile $oforu cebinden aliyormu$. o bmw'yi satip otobuse binseydin oyleyse halk gibi!
  • reklaminda oynayanlardan aklimda kalanlar fikret hakan ve izzet gunay. hulusi kentmeni'i de hayal meyal hatirliyorum sanki, ama emin degilim.
hesabın var mı? giriş yap