• ne güzel filmdi be dediğimiz bu harika, 100 milyon dolardan fazla bütçe harcanan ve binlerce çalışma saati ile yapımı üç yıl süren efsane yapım hakkında bilmediğimiz bir çok varmış. yabancı bir kaynakta geçiyor.

    1. band of brothers’ın o zamana dek hiç duyulmamış bir bütçesi vardı
    band of brothers dizisi 1990’lı yılların sonunda televizyon ekranlarına giden yolcuğuna başladığında hbo’nun en büyük endişelerinden birisi dizinin bütçesiydi. game of thrones gibi dizilerin çekildiği bugünlerde yayıncı kuruluşun büyük bütçelerle çalışmaya alışması elbette ki daha sıradan bir durum ama o zamanlarda band of brothers’ın bütçesi ağıza alınmayacak kadar büyük bir rakamdı.
    bütçe görüşmeleri ilk başladığında mini-dizinin bütçesinin toplamda 125 milyon dolar civarı olacağı ve bunun da bölüm başı yaklaşık 12 milyon dolar yapacağı konuşuldu. bu bütçe o zamanın en prestijli, en popüler dizilerini bile ufacık gösterebilecek bir devlikteydi. diziyi tanıtmak için ayrılan reklam bütçesi de bu büyüklükten nasibini almıştı (en az 15 milyon dolar).
    peki hbo’yu bu parayı vermeye ikna eden şey neydi? elbette ki bir sürü etken vardı ama tom hanks’i ve steven spielberg’ü diziye dahil edecek olmak kesinlikle yardımcı olmuştu.

    tom hanks 2001 yılında bu konu hakkında the new york times gazetesine şöyle söylemişti:
    “şaşkınlığa uğradıklarını reddedemem, elbette uğradılar. ama gerçekleri ekrana getirmek ucuz bir şey değildir. bunu yapabilmek için ceplerinizin derin olması gerekir ve hbo derin ceplere sahip.”

    2. jeep adlı arazi aracı markası, band of brothers’ın tanıtımına yardımcı oldu
    band of brothers dizisinin reklam bütçesi de en az dizinin kendi bütçesi kadar yüksekti. olabildiğince çok izleyici çekmek isteyen kanal bu konuda tarihinde bir ilke imza atarak yabancı bir firmayla partnerliğe imza attı. bu firma, o ikonik aracının altmışıncı yılını kutlayan jeep idi. ikinci dünya savaşının ikonik arabalarından birisi olan jeep dizi boyunca 1000’den fazla defa ekranda gözüktü ve çok doğal bir ürün yerleştirmeye dönüştü.

    hbo, jeep ile beraber diziyle bağlantılı altı reklam serisi çekti. reklam serisi fransa, normandiya’daki utah sahilinde çekilmiş ki bu bölgede reklam çekmek öyle kolay değilmiş. reklamlar televizyonda yayınlandı ve hbo’ya oldukça geniş bir kitleye ulaşma fırsatı sundu.

    3. band of brothers dizisi birleşik krallık’ta tartışmalara yol açtı
    dizi hem amerika’daki hem de diğer ülkelerdeki izleyiciler tarafından hoş karşılansa da ingiltere’de daha yayınlanmadan bir sürü tartışmaya sebep oldu.

    the guardian gazetesine göre bu tartışmaları tetikleyen şey the daily mail gazetesindeki bir haber. bu haber dizide ingiliz askerler olmadığı için diziyi lanetliyormuş. her ne kadar dizi aslen küçük bir amerikan taburunun savaşın son yıllarında neler yaşadığını anlatsa da bu durum the daily mail’ı dizinin odağı bu kadar küçük olduğu için onu eleştirmekten alıkoymamış.

    bu haberin üzerine bir de bazı ingiliz savaş gazileri ortaya çıkarak band of brothers dizisini ikinci dünya savaşı’nda savaşan binlerce ingiliz için büyük bir utanç kaynağı ve hakaret olarak gördüklerini söylemişler. dizinin tarihi olayları hatalı ve savaşı da sadece amerikalılar kazanmış gibi gösterdiğini söylemişler. ama bu tartışmalar fazla uzun sürmemiş ve dikkate alınmamış.

    4. band of brothers dizisinin yapım ekibi devasaydı
    ikinci dünya savaşı’nı anlatan ve 10 saatlik bir mini-dizi olan band of brothers’ı çekmek bugün bile büyük bir iş olurdu ama dizinin çekildiği yıllarda bu işi yapmak özellikle devasa bir şeydi. bazı rakamlar da yapımın ne kadar büyük olduğunu kanıtlar nitelikte: 2.000 adet amerikan ve alman askeri üniforması, 1.200 adet eski üniforma, 10.000’den fazla figüran, günde 14.000’den fazla cephane ve diyaloğu olan 500 rol kullanılmış.

    özel efektler öylesine devasaymış ki üçüncü bölüm sona erdiğinde er ryan’ı kurtarmak (saving private ryan) filminden daha fazla alev efekti kullanılmış. ilk bölümün savaşı değil de eğitim kampını anlattığı düşünülünce bu bayağı etkileyici bir durum.

    5. band of brothers çoğunlukla tek bir yerde çekildi
    band of brothers dizisinin senaryosu easy bölüğü’nün avrupa kıtası’nın yarısını farklı ülkelerden ve iklimlerden geçerek nasıl arşınladığını anlatıyor. bizi böylesine fazla gezdirmesine rağmen belirli mekanlarda çekilmek zorunda olan kısımlar dışındaki tüm yerler genellikle aynı yerde çekilmiş. ingiliz hükûmetinin sağladığı büyük vergi indirimi sayesinde yapım ekibi hatfield havaalanı’na yerleşmiş ve yakınlarda bulunan 44 dönümlük fabrikayı da dev bir stüdyoya dönüştürmüşler.

    bazı hangarlar kostümleri, kullanılan sahne dekorasyonlarını, silahları, tankları ve diğer malzemeleri saklamak için kullanılırken bazılarını da çeşitli setlere dönüştürmüşler.

    6. tek bir kasaba seti, neredeyse bir düzine farklı kasabaymış gibi kullanıldı
    band of brothers dizisi genellikle stüdyoya çevrilen hatfield’da çekildi. yapımcı ekip o kadar küçük bir alanda avrupa’nın farklı kısımlarını canlandırabilmek için bazı ayarlamalar yaptılar. en önemli parçalardan biri 48 dönümlük alana kurulmuş bir kasaba setiydi. böylesine bir seti inşa etmek bile muazzam bir olayken easy bölüğü’nün ziyaret ettiği çeşitli yerleri canlandırmak adına setin ingiltere, hollanda, belçika ve diğer yerlere göre sürekli değiştirilmesi gerekti. en sonunda bu set 11 farklı kasabayı canlandırmış oldu.

    7. dizinin bastogne’da çekilen kısımları aslında kapalı mekânda çekilmişti
    band of brothers dizisinin en rahatsız edici kısımlarından birisi bastogne isimli 6. bölümde yer alıyordu. bulge muharebesi’nin tam ortasında giderek azalan ikmal maddeleriyle kalakalan easy bölüğü, devasa alman ordusuna, açlığa ve dondurucu soğuğa karşı verdikleri savaşa rağmen konumlarını korumaya çalışıyorlardı. bu gerçekten de çok çarpıcı bir bölümdü ama çoğu zaman oyuncular zorluk çekiyorlarmış gibi taklit yapıyorlardı. bölüğün siperlere sığındığı, bulabildikleri tüm ilacı ve yiyeceği kullandığı kısımlar genellikle hatfield’deki hangarlardan birinin içine inşa edilmiş devasa bir sette çekilmişti.
    yapım ekibi bir sürü gerçek ağacın yanında fiberglastan yapılmış ağaçlar da kullanmış. fiberglass ağaçlar alman bombaları karşısında kırılmaları ve gerçekçi gözükmeleri içinmiş. yapay kar yaratmak içinse kâğıtla karışık çeşitli polimerler kullanılmış.
    bu bölümdeki kar efektini yapabilmek için tam 151 ton kağıt kullanılmış ve tüm seti karla kaplamak dört hafta sürmüş.

    “bu bir sette, herhangi bir şeyi gerçekleştirmek için harcadığımız en büyük kâğıt miktarı,” diye belirten kar efektleri uzmanı david crownshaw sözlerine şöyle devam etmiş: “bunun için guinness rekorlar kitabı’na girmemiz gerekir.”

    8. band of brothers’ta kullanılan silahlar gerçekti
    band of brothers’taki tüm önemli karakterler dizi boyunca en az bir kere silah çekiyorlar ve easy bölüğü’ndeki askerlerin çoğunu güvenilir m1 garand tüfekleri yanlarında olmadan görmüyoruz.

    ikinci dünya savaşı silahları bu dizi için olmazsa olmazdı. tom hanks ve steven spielberg silahların olabildiğince gerçek görünmesinde ısrar ettiler; dolayısıyla bir silah satıcısına giderek, yapım ekibi için o döneme ait 700 gerçek silah aldılar. kauçuktan yapılan bir sürü başka silah da kullanıldı, bu silahlara genelde kılıflarında tutulan tabancalar da dahildi. buna rağmen easy bölüğü’nün düşmana ateş açtığını sık sık görebiliyorduk. işte o sahnelerde gerçek silahları ateşliyorlardı.

    9. band of brothers dizisinin oyuncu kadrosu o zamanın yıldızlarının ve parlamaya yeni başlayan oyuncularının bir karışımından oluşuyordu
    band of brothers dizisi diyaloğa sahip yüzlerce role sahip olduğu için yapım ekibi genç aktörlerden oluşan bir asker grubu oluşturmaya karar verdi. bu oyuncuların çoğu o zamanlar için tanınmıyordu. eğer ki geriye dönüp diziyi tekrar izlerseniz, şimdilerde büyük film yıldızlarına dönüşen bu kişilerin genç hallerini görebilmeniz mümkün. şimdilerde devleşen bu isimlerin arasında james mcavoy, tom hardy, simon pegg, michael fassbender, colin hanks, dominic cooper, jimmy fallon ve andrew scott gibi isimler yer alıyor.

    10. band of brothers oyuncuları 10 günlük bir askeri eğitime aldı, bu eğitim onların diziyle bağ kurmaları sağladı
    oyuncuların, canlandırdıkları karakterlerin içinde bulundukları askeri kültürü daha iyi kavrayabilmelerini sağlamak için 10 gün süren ve günde 18 saat çalışmalarını gerektiren bir askeri eğitim uygulanmış. onları uygun fiziksel ve mental pozisyona sokması için görevlendirilen kişi ise yüzbaşı dale dye imiş.

    dye, hem eski bir denizci hem de vietnam gazisi. ordudan ayrıldıktan sonra hollywood’a adım atan askerlerden birisi. hollywood’ta teknik danışmanlık yapıyormuş ve diziye de hem askeri danışman olarak hem de albay robert sink’i canlandırarak katkı sağlamış. askeri eğitimleri kendisi yönetmiş ve ayrıca önemli savaşlarda ekibe yardımcı olarak her şeyin olabildiği kadar gerçeğe uygun görünmesini sağlamış. easy bölüğü’nü canlandıran askerlere göre onun sayesinde daha da yakınlaşmışlar ve kendilerini gerçek bir birlik gibi hissetmişler.
    çavuş malarkey karakterini canlandıran scott grimes bu deneyimi şu şekilde aktarıyor:
    “askeri eğitimdeyken duvarları yumrukluyorsunuz. mental ve fiziksel açıdan kişisel sınırlarınızın ötesine geçmeniz gerekiyor. askeri eğitim sırasında geçirdiğimiz ilk gece ağlayan insanlar oldu, onların yanındaydım ve onlar da benim yanımda oldular.”
    görünen o ki band of brothers oyuncular için de onları birbirlerine yaklaştıran, ikinci dünya savaşı’ndaki askerlerin yaşadıkları acıları yaşatmayı az da olsa başarabilen bir tecrübe olmuş. yaşananları bizlere aktarabildiği kadar oyunculara da aktarabilmiş ve belki de bu yüzden, tüm o büyük setler ve oyuncular bir araya geldiğinde ortaya böylesine iyi bir iş çıkmış. çalışanlar yaptığı işe gerçekten elinden gelen her şeylerini koymuş. band of brothers tam da bu yüzden yapılan övgüleri ve verilen yüksek puanları hak ediyor.
  • trt'de yayinlandigi donemde hak ettigi ilgiyi gormedigini dusundugum dizi.

    serinin tamamina sahip bir kisi ayni gun icinde 10 bolumu seyredip, uzerine de saving private ryan, a bridge too far, windtalkers'i ekler ve hatta bir de kalkip call of duty'i, mohaa'yi bitirir ise bakkala surunerek gitmesi, "sir yes sir" diye haykirarak dolasmasi sasirtici olmayacaktir.
    (bkz: yok artik)
  • bu dizinin hatalı anlattığı ya da dizide anlatılmayan daha çok şey vardır.

    --- spoiler ---

    william-wild bill-guarnere: (bkz: bill guarnere)
    asker olarak orduda iş bulması için 15 yaşında olmasına rağmen annesi 17 yaşında olduğunu söyleyip askeri eğitime yazdırmıştır. savaş çıkınca eğitimi yarım kalmıştır. ailenin zor da olsa liseyi bitiren tek çocugu olan william, orduya yazılıp paratrooper olmaya karar verince dizinin ilk bölümlerindeki gibi georgia'da eğitime alınır.
    yine dizide vurgulandığı gibi d-day'den 1 gün önce kardeşinin italya'da savaşta öldüğünü öğrenince almanlara karşı büüyk nefret duymaya başlar. tam anlamıyla psikopatlaşır. winters'a da protestan olduğu için başlarda güvenmez, ve emirlerine uymadan onlarca alman'ı katleder.

    ilk yarasını yine dizide gördüğümüz bir motorsiklet hırsızlığı sırasında alır. sniper tarafından yaralanan guarnere, askeri hastaneye gönderilir. düzeldiğinde başka bölüğe verilmemek için, alçısına bot boyası sürüp hastaneden kaçar. yakalandığında rütbesi sökülür. ancak hastanede tekrar kaçacağını ve easy'e katılacağını söyleyince istediği olur ve easy'ye yollanır. savaş zamanı posta trafiği ve yargılamalar ağır işlediği için resmi olarak rütbelerinin alındığı kararı easy'e ulaşmaz ya da ulaştırılmaz. böylece eski görevine devam eder.

    easy'nin en zor zamanları olan bastogne'daki direniş sırasında, bombardıman sonucu bir bacağını kaybeder. bill bir bacağını kaybettiği bu topraklara, band of brothers dizisine danışmanlık yaptığı zamanlarda tekrar döner. bastonuyla o ormanda yürüyüş sahnesi etkileyicidir. bugün hala o ormanda fox hole dedikleri bombalardan korunmak için kazdıkları cukurların izleri durmaktadır. gerçek hayatta dizide kendini canlandıran frank john hughes ile baba oğul gibi olmuşlardır.

    easy'nin eindhoven'a kurtardığı ve törenlerle karşılandığı sahnede kendisine de bir rol önerilir ama kabul etmez. bugün easy company askerleri arasında bir araya gelmek ve sosyal bağlantıları korumak için en çok çalışan adam william guarnere'dir.

    frank perconte: dizideki esmer saat toplayan kısa boylu asker. saat topladığını doğrulamıştır ama dizde görünen kadar çok olmadığını iddia eder. dizide kendini canlandıran aktör james madio'nun ona çok benzediği söylenir. bastogne'da kasık civarından vurulumuş ve kurşun kıçından çıkmıştır. sonrasında easy'e döndüğünde savaş 1 hafta daha sürer.

    donald malarkey: easy'nin yaralanmayan nadir askerlerinden. her savaşa katılmış ve diğer herkesten daha fazla görev yapmıştır. sporcudur, sağlam point guard'tır. denizci olmak istemiş olamamıştır.

    lynn compton: ünlü sayılabilecek bir beyzbolcudur. hikayeye göre bir defasında el bombasını o kadar hızlı atar ki, bomba süresini beklemeden düşmana çarptığında patlar. dizide bastogne'da arkadaşlarının başına gelenleri kaldıramadığı için bunalıma girdiği ve cepheden alındığı anlatılır, geçek raporlarda neden "ayak donması"dır. askerleriyle kumar olarak dart oynadığı bir seferde winters ile yaşadığı aşağıdaki diyalog vurucudur ve gerçektir:

    richard winters: bu adamlar ordunun verdiği, en zor şartlardaki, en ağır eğitime tabi tutuldular ve bunun için gönüllü oldular.
    'buck' compton: tanrı aşkına dick! sadece dart oynuyordum onlarla.
    richard winters: neden gönüllü oldular biliyor musun? bombardıman sırasında yan delikteki adamın onları öldürecek rastgele seçilmiş bir asker değil, en iyi olacağından emin olmak için.
    'buck' compton: beni sevdikleri için mi bu kadar kızgınsın? adamlarımı tanımak için zaman harcıyorum diye mi? hadi ama, sen onlarla 2 yıldır berabersin, ben 6 gün!
    richard winters: kumar oynuyordun buck.
    'buck' compton:oynuyorsam n'olmuş? askerler bunu yapar. bunun için azarı haketmiyorum.
    richard winters:ya kazansaydın?
    'buck' compton: ne?
    richard winters: ya kazansaydın? kendini asla bu adamlardan birşeyler alacak duruma sokma.

    george luz: takımın neşe kaynağı olan bu adam, normandiya'ya atlamadan önce uçaktan hiç çıkamayacağı paranoyasına kapılınca önündeki roy cobb ile yer değişir. cobb ağır ateş altında yaralanır ve atlayamaz, luz ise atlamayı başarır. dizide soebel'i işletip çitin tellerini kestirmesi gerçektir. bastogne cehenneminden canlı çıkan şanslılar arasında olan bu adam, trajik bir şekilde çalıştığı yerdeki büyük bir kurutma makinasının altında kalarak ölür. o zamana kadar ailesinin haberi olmayan madalyalarıyla gömülmüştür.

    ronald speirs: en psikopat ve en duygusuz asker. wild bill bile red kit kalır yanında. easy'ye en uzun süre komuta eden rütbelidir. savaştan sonra berlin'de hapishane müdürlüğü yapmıştır. dizide eve yolladığı değerli çanak çömleğin hepsine karısı el koyup, eski kocasıyla evlenmiştir. (eski kocası da almanlar'a esir düşen bir askerdir) dog campany'nin başındayken bombardıman altında pozisyonlarını koruma emri verdiği bölüğünden bir teğmen emre itaatsizlik edince "uyarır", ikinci defa dinlemeyip yer değiştirmeye kalkınca teğmeni "vurur". sonra kağıdı kalemi alıp raporunu yazar. rapor verdiği üstü savaşta öldüğü için davası takipsiz kalmıştır. bu olayın gerçekliği hakkında dizide lipton ile felsefi bir diyalogu vardır. winters'a göre bugünün ordusunda yargılanması gereken hareketlerde bulunan bu tip askerler, o dönem için oldukça değerliydiler çünkü korkmuyorlardı. diziyi bilenler için dike sıçıp batırdığında winters'in speirs'a görev vermesi tamamen şans eseridir. richard winters "arkamı döndüğümde ilk rütbeli oydu ve onu yolladım" demiştir. komutayı ele aldıktan sonra yaptığı manyaklık diziyi seyretmeyenler için sürpriz olarak kalsın.
    ayrıca ilk çatışmasında şoka girip ateş edemeyen blithe'e çektiği nutuk bu adamın mantıgını iyi anlatır:

    speirs: "ateş edemedin çünkü umudun vardı. sahip olman gereken tek umut, zaten çoktan öldüğünü kabul etmektir. bunu ne kadar erken kabul edersen, o kadar çabuk bir askerin davranması gerektiği gibi davranmaya başlarsın. acımasız, şefkatsiz, vicdansız. bütün savaş buna bağlıdır."

    albert blithe: "carentan" bölümünde esas oğlan olan blithe hakkında bob ciddi biçimde sıçmıştır. çünkü dizide bölümün sonrlarına doğru boynundan sniper tarafından vuruluan blithe, aslında omzundan vurulmuştur ve dizide analtıldığı gibi yaraları nedeniyle 1948'de ölmemiş, 68'e kadar yaşamış, wiesbaden, almanya'da askeri görev sırasında ölmüştür.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    dizinin ilk bölümünde sobel, easy company'den uzaklaştırılarak başka bir yere, yetiştirme kampının başına getirilir. easy'nin bulundugu kamptan ayrılırken bir jeeptedir ve o sırada avluda gezen winters ona selam verir. sobel sinirle ve içinden küfür ederek winters'a bir bakış atar.

    aradan yıllar geçer. easy avusturyada savaşın kağıt üzerinde bitmesini bekler. bu kez winters jeepte oturmakta ve yanından sobel geçmektedir. sobel kafasını çevirir ve winters'ı görmezden gelir. winters sobel'ı çağırır ve lafı koyar.

    - we salut the rank, not the man.

    sırf sobel'ın göt olmasını görmek için bile tekrar tekrar izlenir band of brothers
    --- spoiler ---
  • insanoğlu hakket doyumsuz. mesela ben sinemanın efsanelerini izlerken bile sürekli acaba ne farklı olsaydı izlediğim şey daha iyi olurdu diye düşünürüm. mesela bir karaktere daha fazla vakit ayrılsaydı ya da finaldeki bir diyalog komple çıkarılsaydı nasıl olurdu diye kendi kendime yorum yaparım. her zaman bir şey bulamıyorum tabi ama yine de bunun üzerine düşünmek keyifli. mesela ikinci dünya savaşı filmleri için bir ekol olan er ryan’ı kurtarmak filmini izlerken de aynı şekilde kafa yordum biraz. bu filmin açılışındaki normandiya çıkarmasına söyleyecek bir şey bulamıyorum zaten ama film ilerledikçe ve birçok defa daha izledikçe hikayenin dramatik yönü biraz gözüme batmaya başladı. örneğin filmin kullandığı neden sonuç ilişkisi insan gibi karmaşık bir yapıyı ele almak için görece sade kalıyor. ya da askerlerin savaşın anlamsızlığından bahsettiğini görüyoruz ama film genel olarak kahraman amerikan askerleri söylemini bırakmıyor.

    --- spoiler ---

    ancak bu konuda dizi ve sinema dünyasında sık rastlanmayan bir şansa sahibim. çünkü gözüme batan bu noktaları değiştirerek daha iyisini yapan bir dizi var. o da şimdi konuşacağımız band of brother. bu çıtanın yükselmesi de tesadüf değil. çünkü bu dizinin uygulayıcı yapımcısı konumunda steven spielberg ve tom hanks var. ki aslında uygulayıcı yapımcılar gelip işlere burnunu sokan insanlar olarak görüldüğü için pek sevilmezler ancak ikinci dünya savaşı filmi çeken diğer yönetmenler bile spielberg’ü arayıp akıl danışıyormuş. ayrıca tom hanks duyguları aktarmak konusunda dünyanın en başarılı aktörlerinden biri. bu nedenle kimsenin bu iki ismin ekipte olmasından şikayet edeceğini düşünmüyorum.

    bu iki isim bir ödül canavarı yaratmak için yeterli. ancak bu diziden 3 yıl önce bire bir aynı konuyu işlediler zaten. bu nedenle dümdüz tekrara gitseler madeni bulduk kazabildiğimiz kadar kazalım mantığı hakim olabilirdi aslında. ancak işin içine bir de hbo dahil olmuş. hbo son zamanlarda game of thrones sayesinde daha geniş bir kitleye ulaştı ancak drama konusunda zaten öncesinde de çok başarılıydı. mesela the sopranos, six feet under, the wire gibi önemli yapımların hepsi hbo’nun elinden çıkma.

    hbo’nun katkısını da bu dizide anlatılan insanların karmaşık yapılarında görüyoruz. mesela hikayedeki rolleri gereği band of brother’daki richard winters ile tom hanks’in canlandırdığı john miller aşağı yukarı aynı insan. kişisel özelliklerinin merak edilmesi (winters’ın quaker’lığı ve miller’ın mesleği), askerlerleriyle kurdukları bağ gibi pek çok ortak noktaları var. ancak hanks karakterini dramatik etki için daha babacan canlandırıyor. winters’ı canlandıran damian lewis ise askeri okuldan çıkma gibi. askerleri ile arası iyi ama askerlik mesleğine yatkınlığı duygusal yönüne göre daha fazla.

    bir de band of brothers, neden sonuç ilişkisi konusunda er ryan kadar açık değil. mesela filmde bir olay yaşandıysa, bu illaki seyirciye bir şey söylenmek için oluyor. dizide ise aynı ödül ceza sistemi geçerli değil. yani bir karakterin başına bir şey gelecekse bu daha öncesinde alakasız bir kötülük yaptığı için gelmiyor. örnek vermek gerekirse dizideki webster, er ryan’da olsa ukalalığı nedeniyle bir yerde illaki cezalandırılırdı. dizi ise insanların farklılığı hakkında ahlaki çıkarımlar yapmıyor ve bu tür aykırı hareketler cezalandırılmıyor. en fazla sobel’ın easy company’den gönderildiğini görüyoruz ama o da askerlerin isteğiyle oluyor. gidişinin nedeni de kötü bir insan olması değil kötü bir lider olması.

    ancak bu demek değil ki band of brother duygusal yönü zayıf bir yapım. mesela hemşire renee çok az bir süre görünmesine rağmen kısa zamanda kendisine bağlandığınız bir karakter. dizinin farkı size ne hissetmeniz gerektiğini dikte etmemesi. burada sadece olaylar anlatılıyor. çıkarım ise izleyiciye bırakılıyor genelde.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak band of brothers aslında zoru başarmış bir yapım. çünkü zaten zirve olan bir yerden başlayıp bunun da üstüne çıkmışlar. ayrıca hikaye anlatımından kalite akıyor. ben ikinci dünya savaşı literatürüne çok hakim değilim. o nedenle fazla örnek veremem ama şimdiye kadar ikinci dünya savaşı üzerine okuduğum en iyi kitap liddell hart’ın yazdığıydı. bu diziyi izlerken de onun yazdığı kitabı okurken aldığım keyfi aldım. zaten band of brothers da bir kitaptan uyarlama. belki de kendimizi hikayenin bu kadar içinde hissetmemizin nedeni budur. ben bile diziyi izlerken bir süre sonra el işaretlerini anlamaya başladım. dizinin imdb sayfasında dolaşıp isimleri okurken de mesela ramirez deyip geçemiyorum. biri ramireeez diye bağırıyor. o sırada düşen bombaların sesini duyuyorum. dizi o kadar yer etti kafamda.

    edit: basil liddell hart'ın ismi lider olarak gelmiş buraya. onu düzelttim. uyarı için arnatuile'a teşekkürler.
  • muhteşem bir dizi. dizinin ruhu, gerçekliği ve alt metni oldukça sağlam. savaşın insanın ruhunda yarattığı tahribat, onun gerçekliği ve birçok şey var bu dizide. ayrıca bence dizide amerikalılar iyi almanlar kötü, bu savaş dünyanın en haklı savaşı yerine bu insanların her biri genç insanlar ve tutunmaya, bir amaç bulmaya çalışıyorlar vurgusu çok daha etkili yapıyor diziyi. son bölümde alman komutan'ın yaptığı konuşma da bunu yansıtıyor ya da winters'ın bir bölümde cephede alman askeri vurmadan hemen önce onun gözlerine bakıp onun da sadece kendi komutasındaki askerlerden biri gibi genç bir insan olduğunu gördüğü an.

    band of brothers muhteşem bir dizi gerçekten. karakterleri, akışı, savaşın yüzünü gösteriş şekli, öyküleri ve karakterleri ile muhteşem bir dizi. speirs ayrı öykü, lipton ayrı öykü, winters ayrı öykü, eugene ayrı öykü, guarnere ayrı öykü, malarkey ayrı öykü; currahee ayrı öykü; bastogne ayrı öykü, efsane the breaking point ve foxholes ayrı öykü, son patrol bölümü ayrı öykü, yahudi kamplarının bulunduğu bölüm ayrı öykü, son bölüm apayrı bir öykü... üstelik tüm bunlar yaşanmış öyküler. bu tarz ortak yaşantılar muhtemelen büyük bağlar yaratıyordur grup üyeleri arasında ki winters'in dizinin sonunda "ben bir kahraman değilim ama bir kahramanlar ordusuna hizmet ettim" söylemi de bu aidiyet ve sevgiyi gösteriyor.

    ayrıca dizi 6. bölüm yani bastogne ile başyapıtlaşmaya başlıyor, 6. bölüm gerçekten muhteşem. bölümde soğuğun ve sıkışmışlığın içinde kalmış easy company'i görüyoruz ama medic eugene'in gözlerinden. karakterin kaygıları, korkuları, kendini cesaretlendirme çabası ve bütün bu soğuğun, ölümün içinde bir çikolata ve bir sevgi ile nasıl hayata tutunduğunu görüyoruz. her şey bittiğinde ona umudu ve sıcaklığı anımsatan o çikolata da kalmıyor geriye, sadece bir yazma kalıyor. çok etkileyici bir bölümdü.

    7. bölüm yani the breaking point ise başyapıt bir bölüm ve gerçek bir kırılma noktası, bu diziyi diğer tüm dizilerden ayıran bir kırılma noktası belki de -evet biraz mübalağ var*. dizide en çok yakınlık duyduğumuz karakterlerin bacakları kopuyor, psikolojileri bozuluyor ve birçok asker ölüyor bu bölümde. bunu öyle türlü şovculuklarla göstermiyor ama dizi, olanca sertliğiyle öylece gösteriyor. buck'ın yaşadığı travma, karakterlerin sarsılışı ile bölüm korkunç güçlü ve hüzünlü. ama tüm bu sertliğinin yanında bölüm boyunca lipton'un gösterdiği çaba, askerlerin hayatına verdiği önem ve speirs'in bölüm sonunda yaptıkları çok etkileyici. ayrıca bölüm sonunda ikili arasında geçen diyalog da çok iyiydi. 7. bölüm inanılmaz iyi bir bölüm. başyapıt bir bölüm.
  • başucu dizisi, kaç kere izledim hatırlamıyorum. sayesinde fransa'ya gitsem kaybolmam, normandiya çıkarmasını tek başıma yönetebilirim, nerde tank, nerde keskin nişancı var ezberledim, mayınları ben dizsem bu kadar net hatırlamazdım. asker arkadaşlarımın isimleri silik beynimde, easy bölüğünü tek tek sayarım.
  • ikinci dünya savaşında cephede olan sözlük yazarlarının gerçekliğinden şüphe duyduğu muhteşem mini dizi..

    çünkü yazar, gerçek gazilerle konuşarak yazmadı bu kitabı.
    çünkü yapımcılar bu her bölümü 12 milyon dolara mal olan yapımda ikinci dünya tarihçileri ile çalışmadı.
    çünkü onlar bilmiyor, ama iki tane ikinci dünya savaşı kitabı okuyup, bir tane belgesel izleyen sözlük yazarları ikinci dünya savaşı uzmanı kesiliyor..

    bir boku da siz bilmeyin yahu..
  • show tv'nin sahip oldugu "guzel olan herseyin icine edelim" nosyonunun son ornegi olan dizi.
    diziyle ilgili temel ariza seslendirilmesindedir.bu kadar kotu dublaji ancak azerbaycan televizyasinda gorebiliriz sanirim.
    basit bir ornek vermek gerekirse; amerikali asker arkadaslar,birsey patlarken(tnt olur,el bombasi olur...) "fire in the hole" derler,sevgili show tv film cevirme tayfasi oturmuslar bir masaya,ellerinde bir gazetenin verdigi redhouse sozluk,her kelimenin karsisinda yazan birinci karsiligina bakiyorlar;
    fire: ates
    hole:delik
    in:iç
    peki,soyle ceviriyoruz; "atesi delige at."
    simdi sormak istiyorum,bir savas filmindeki catisma sahnelerinde devamli surette birseyler patlarken,filmdeki herkes iki dakikada bir "atesi delige at" diyorlarsa,bu akilli cevirme kisilerinden biri bile cikip "ya arkadaslar,ne demek bu "atesi delige at",boyle turkce olmaz" demedi mi? belli ki dememis,biz bu guzel dizinin bilmem kac bolumunu super uyduruk turkcesiyle izlemek zorundayiz sanirim.
    ceviri hatalari boyle bitmiyor;amerikalilarin her boluge akrostis saglayarak isim evrdigini bilmeyen sevgili show tv cevirmenleri,a-b-c-d diye giderken,sadece e ile baslamasi icin "easy" denilen bolugun ismini de turkceye cevirmeyi uygun gormusler ve bunu da "acemi bolugu" olarak cevirmisler.
    ve bu acemi bolugu,nasil acemiyse artik,daha fransa'ya iner inmez en zor gorevlere kosulmaya basladi,git toplari yoket,git sehri al...yani yine bu kisilerden biri bile "ya bu acemi olmadi galiba,pek acemiye benzemiyor bunlar" demedi.
    "mis gibi turkceye cevirmisler iste,daha ne yapabilirler ki,guzel turkcemizi koruyalim" diyecek tdk kisileri icin de,ayni dizinin trt'de yayinlanan super dublajli versiyonunu oneriyorum.
  • easy bölüğündeki kıdemliler, takviye gelen yenilere küçümseyerek "replacements" dedikçe, sinirlerime dokunan dizi.
    ulan adamlar gelmese bir avuç kalacaksın, hala tertipçilik peşindesin...
hesabın var mı? giriş yap