balkon
-
sezai karakoc'un bir basucu siiri.
balkon
çocuk düşerse ölür çünkü balkon
ölümün cesur körfezidir evlerde
yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
anneler anneler elleri balkonların demirinde
içimde ve evlerde balkon
bir tabut kadar yer tutar
çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen
şezlongunuza uzanın ölü
gelecek zamanlarda
ölüleri balkonlara gömecekler
insan rahat etmeyecek
öldükten sonra da
bana sormayın böyle nereye
koşa koşa gidiyorum
alnından öpmeye gidiyorum
evleri balkonsuz yapan mimarların.
sezai karakoç
balcony
if a child falls down he dies, for the balcony
is the courageous bay in the houses
as the last smile on children’s faces disappear
mothers mothers are holding the iron bars of balconies
a balcony occupies in me and houses
a space almost as a coffin
you hang your linens as ready-made shroud
lean backwards in your lounge-chair as dead
in times to come
they will bury the dead in balconies
no one will rest in peace
even after being deceased
don’t ask me where i am heading
towards running towards running
to kiss the architects on their foreheads
who build houses with no balconies.
translated by s. k. -
yabandan gelip medenileşmesine koşut biçimde apartmanlara tıkışan insanın doğa ile halveti için kullandığı kum havuzudur balkon. sıkışıp kalan insanın volta mekanıdır. artık volta atan ise ayakları değil gözleridir.
-
ev seçerken ilk bakılacak alan.
ne salonu, ne mutfağı, önce balkon.
geniş, önü açık, ferah bir balkon..
çünkü balkon, yarı bağımsız bir yeridir evin. şehrin ışıklarını ya da gökyüzünü izleyebileceğiniz, sigara icerken tefekküre dalacağınız, kendinizle kalabileceğiniz bir yerdir. ne evin içidir, ne dışı, evin arafıdır. muğlaklığı keyif verir. -
(bkz: gideri var)
-
evdesin gibi değilsin gibi. çok güzel bir şey.
-
türkçedeki tek çevirisinde acaip basım hatalarını barındıran süper jean genet eseri. öyle ki oyunun oynadığımız sene dramaturjisini yaparken, irma'nın tiradının bir yerinde parantez içinde donunu değiştirir yazar bizde paso tartışırız neden sahnenin olmadık bir yerinde donunu değiştirir diye, yok efendim aslında kendi kimliğini özdeşleştirdiği nesneden sıyrılma çabası yok efendim öle değil aslında kendi kimliğindeki bağımsız olguların hedehede..... sonunda orjinalinden okuyan bir arkadaş onun tonunu değiştirir olduğunu söyler bizde hay anuna diye noktayı koyarız.
-
-
dikine yerleşimlerin bahçesi olur balkon. içinde saksı, bir masa, bir kaç sandalye barındırır normal şartlarda. ama akepe döneminde insanlarla birlikte balkonlar da kapandı. şehirleri muhafazakar balkonlar kapladı artık. bu derece balkon kapama fetişi hangi sebeplerle oldu bilmiyorum. aslında güzel, masum bir şey balkon. arada çıkıp hava almak yerine, zaman içerisinde ihtiyacımız olacağını düşünüp kesinlikle ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alıp ihtiyacımız olmadığını anladığımızda, ihtiyacımız olmayan yeni şeyler almak için zaten ihtiyacımız olmayan eski eşyaların saklandığı yerler yaptık balkonları. kendiliğinden, tüketim toplumunun kutsal yerleri oluverdi balkonlar. balkonları açsak türkiye'nin önü açılacak gibi geliyor bana. bi' böyle hava alsak, gökyüzünü bi' görsek ferahlayacağız sanki. bence ülkemizin en büyük sorunu kapalı balkonlar ve muhteviyatı. bi' kurtulsak o kadar eşyadan, bi sardunya koysak yerine renk gelecek sokağa. ayrıca bilimsel olmayan, tamamen ampirik gözlemlerime göre dünyada açık balkonlu şehirler, kapalı balkonlu şehirlere göre çok daha mutlu.
balkonlarınızı açın. -
osmanlı mimarisinde aslen olmayıp 19.yy sonrasında batı mimarisinin taklit edilmeye başlanmasıyla osmanlı coğrafyasında gözlenmeye başlanmış yapıdır. müslüman evlerinde balkon yerine cumba denilen bir çıkıntı bulunurdu daha evvel. sezai karakoc’un balkon şiirinde de balkon aslında burdan mülhem olarak batı'yı, çocuk ise doğu'yu imler.
-
mutluluktur. balkonunda çiçekler ve şemsiye olan evler huzurludur.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap