• kendisinin phd ve md olduğunu iddia eden, ancak özgeçmişine bakılınca bırakın phd'liği, o alanda yüksek lisansını bile tamamladığına dair bilgi bulunmayan, kendisine ufak bir eleştiride bulunduğunuzda size sürekli emir kipiyle cevap veren ve altta kaldığını fark ettiği an sizi engelleyen, bir tek kendisinin doktoralı, onun dışındaki herkesi ilkokul ikinci sınıf terk olduğunu sanan narsist bozukluğa sahip kişi.

    geçenlerde bilimsel bir paylaşımın belirli bölgelerinden ekran görüntüleri alıp instagram'ında yarım yamalak, eksik bir paylaşım yapmış. paylaşımda 24.000 kişi üzerinde yapılan 27 yıllık bir çalışmaya göre düşük tansiyonun alzheimer ve demansa neden olduğu belirtilmiş. bu hanımefendi de tabii ki "ben yine haklıyım" minvalinde gereksiz bir açıklamayla bu yazıyı paylaşmış. ne makaleyle ilgili bir referans var ne de düşük tansiyondan ne kastedildiğine dair bir bilgi... her şey aşırı yuvarlak, aşırı genel anlatımlı.

    ben de tabii ki böyle bir paylaşımın yanlış olduğunu, referanssız ve kesin değerler olmadan böyle bir paylaşım yapmanın kaos ve kaygı dışında bir şey yaratmayacağını belirten bir yorumda bulundum. bana cevap olarak "otur, çalış, bul" dedi. (bu cevabı bende aydınlanmaya neden oldu: bundan sonraki bilimsel makalelerimi yazarken bir tane bile atıf vermeyecek, kaynakça yazmayacağım. google diye bir şey var arkadaşım. konuyla ilgilenen, araştırsın bulsun. pis cahiller ve otlakçılar!)

    neyse... oturdum, çalıştım, buldum. sadece 5 dakika ayırdım bunun için. makalede bu çalışmanın 60+ yaşındaki bireylerle yapıldığı, 60 yaşından sonra düşük tansiyon görülen veya hipertansiyona bağlı tansiyon düşürücü ilaç kullanan hastalarda demans görüldüğü, ancak speküle edilen bu bilgiye karşı çıkan birçok farklı çalışmanın da olduğu bildirilmiş.

    tabii kadının sayfasına tekrar girdiğimde, aklı selim herkesin kolayca öngörebileceği şekilde, bir panik dalgası oluşmuş, paylaşım altına 20'den 381 yaşına kadar birçok farklı insan "bunayacak mıyım?/hayatım mı kaydı?/durum kötü mü?" minvalinde sorular bırakmışlardı. hatta birisinin"hocam vertigom, uyku apnem ve düşük tansiyonum var. vaziyet vahim mi?" sorusuna "vaziyet; vasiyet" şeklinde cevap verdiğini bile gördüm (ss'leri duruyor).

    çoruhlu gibi, bilim magazin sayfasından değil de, doğrudan makaleden doğru olarak aldığım bilgileri kendisiyle paylaştıktan bir süre sonra (paylaşımın başına "ah şu egonuz..." kısmını eklediğimi de belirtmem gerek) bana "ben burada kongre mi düzenliyorum. sizin aklınız tecrübem ve yaşından zaten bu dediklerinizi araştırmadan konuşmama inkan verir mi. egom sizler yüzünden ego imiş gibi gözüküyor. çünkü siz eleştirirken mevcut zekanızı az kullanıyorsunuz. zekanız olduğuna göre geriye kötü niyet ve gıybet kalıyor" diye cevap vermiş ve akabinde beni engellemiştir. noktasına, virgülüne dokunmadan, sadece bazı karakterleri türkçeleştirerek yazdığımı belirteyim (az zekamdan olacak ki bazı cümleleri anlamakta zorlandım).

    şimdi...
    sevgili ayşegül çoruhlu,

    burayı kesin okuyorsundur. çünkü egon ve kendine olan hayranlığın eminim seni buraya getirecektir.

    o gün beni engellediğin için söyleyemedim ama buradan rahatça söyleyeyim: evet boş bir egon var. doktor hekim olmuşsun ama araştırma yapmıyor, üç beş cümle okuyup konuyu anladığını sanıyor, sonra da avrupa yakası dizisinde "kargalar!" diye felaket tellalığı yapan volkan sütçüoğlu gibi geziniyorsun. takipçilerinin bir şeyi bilmiyor oluşundan yararlanıyor, onları tedirgin ederek kendince tanrı rolü oynuyorsun. "vaziyet; vasiyet" nasıl bir cevaptır? çok normal bir şeymiş gibi bunu nasıl söylersin? ne kadar patolojik bir ruh hali içinde olduğunu göstermiyor mu şu cevap? md sensin. sen söyle.

    bu ülkede araştırma yapan insan sayısı çok az olduğu için, sizin gibi insanlar araştırma yaparak, diğer insanlara bilgiyi daha ulaşılabilir hale getiriyor ve bu emeklerini parayla satıyor. evet, bir bakıma ulvi ve her bakımdan gönüllü bir görev. çünkü ülkede çoğu insan makale aramayı bile bilmiyor ki bilse de o akademik ingilizceyi okuyup anlamakta zorlanacaktır. ancak bu gönüllü işi doğru dürüst yapmazsan karşında dururum. sonuçta biz seni zorlamadık bunu yap diye. ama biz sana güvenirken, sırf bir gün bir yerlerde söylediğin bir şeyi haklı gösteriyor diye kesinliği olmayan şeyleri paylaşma.

    ayrıca o phd ünvanını ya kanıtla ya da kaldır.

    ha bir de emir kipinde kısa cümleler kurmaya devam et. çünkü bana yazdığın yorumda da gördük ki uzun cümleler kurduğunda kendini ifade etmekte zorlanıyorsun.

    edit: bu entry'i aslında aylar önce yazıp yollamaktan vazgeçmiştim. çünkü gereksiz bir agresiflik var yazımda. öfkelenmekten hoşlanmıyorum hiç. ancak bugün twitter'da karşıma yine phd ünvanıyla çıkınca dedim, başlarım bu işe. ve işte buradayım sözlük.
  • varlıklı bir altyapısı olduğu hayat tarzından belli kişi. instagramda ufak bir analizle, habire sosyete hayatı yaşayıp, çok da sağlıklı olmayan yiyecekler yediği, pahalı mekanlara takıldığı görülebilir. keriz tokatlayan biri daha. dediğimi yap, yaptığımı yapma stayla karakter. tip olarak ince ve minyon olması wellness faktörünü hayatına iyi adapte ettiğini değil, sadece şanslı olduğunu gösteriyor kanımca. bu şekilde yaşından genç görünüyor.
  • kendisinin uyguladığı diyet programında ne hikmetse glukobay kullanmayı öneren doktordur.
    sağlıklı bir insan neden yan etkileri olan şeker ilacı kullansın ?
    kısa vadede kilo vermek / az yemek için faydalı gözükse de uzun vadede vücudun insülin direnci zayıflamaz mı? hep dışarıdan desteğe ihtiyaç duymaz mı ? vücudun doğal dengesini neden bozalım?

    gibi sorular sordurmuştur.

    kaynak alkali diyet isimli kitabının son bölümündedir.

    not genel olarak kitabı yararlı buldum yalnızca önerdiği diyet programını uzun vadede yararsız buldum.
  • hayatımın hiçbir döneminde kilolu olmamışımdır yani çevremdekiler “neyin var ki?” der durur ama bu fazla kilo meselesini dert edinirim. kafamda ideal bir kilom vardır ve o kilonun üst limitlerine göre yediğime içtiğime dikkat etmeye çalışırım.

    kendimce belirlediğim üst limit 72’ydi ve o üst limiti geçip bir süredir 75’te dolanıyordum. oysa ki 69 olmalıydım ama ne yapsam olamıyordum. “bir yaştan sonra metabolizma yavaşlıyor” inancı iyice sabitlenmişti kafamda.

    sonra bir kastım, 70’e düşmeyi başardım. ama ne yapsam ne etsem 69,9’u göremiyordum tartıda. kafayı yedim. çevremdekiler yine “neyin var ki neyi vereceksin?” deyip durdu tabii. “eğildiğin zaman karnında kat olmayacak” diye düşünen ve vücutta yağ sevmeyen biri olarak söylenenlere kulak asmıyordum.

    tam bu dönemde, paris sokaklarında yaptığım instalive canlı yayınlardan birinde bir izleyici alkali diyet diye bir şeyden bahsetti. akşam eve gelince neymiş bu alkali diyet diye youtube’ta araştırdım; karşıma ayşegül çoruhlu diye biri çıktı.

    şu üç videosunu izledim, hayatım değişti:

    ne yemeliyizin genel tarifi: https://youtu.be/yohf61aaazu

    yediklerimiz hücrede ne oluyor: https://youtu.be/48sp8y8v-ze

    çiğnemenin önemi: https://youtu.be/h6l8odko-ca

    hiç kitabını okumadım ama sonra diğer prodüksiyon videolarını da izledim. pek çok arkadaşımla videoları paylaştım, çoğu kişi tarzını sevimsiz bulduğunu söyledi.

    programlara katıldığı konuşmalarını ben de pek sevmedim. instagram üzerinden de bir baktım, o da sarmadı pek ama ekran karşısına geçip, her şeyi tane tane anlattığı videolar benim aklıma yattı. dediklerini (yapabildiğim kadarıyla) hayatıma geçirmeye başladım.

    bir zamanlar, yemek yerken ağzına attığı lokmayı en fazla iki kere çiğneyip yutan ben, şimdi her lokmamı yirmi kez çiğniyorum. ayşegül çoruhlu beni buna ikna etti. hani sigaranın zararlı olduğunu bilirsiniz de biri söyleyince “hııı” deyip geçersiniz ama birgün biri çıkar, benzer şeyi söyler ama lafında ikna edici bir şey vardır; onun gibi.

    sonra tıkır tıkır gitmeye başladı kilolar. 69, 68, 67, 66, 65 derken 64 buçuğu gördüm. yaklaşık bir aydır 64,5-65,5 aralığında sabitlendim.

    kimse kusura bakmasın, yıllar sonra üniversitedeki kiloma dönmemi sağlamış olan bu kadının önünde saygıyla eğiliyorum.

    bir zamanlar sabah evde ekmek yok diye kahvaltı yapmayan ben, aylardır ağzıma unlu mamül sürmüyorum; ne tuhaftır ki aklıma bile gelmiyor.

    misal, “67’ye düşersem bir kazan patates kızartması yiyeceğim” diye kendime vaadde bulunmuştum, 67’ye düşünce “ne gerek var” diye patatesi elimin tersiyle ittim, kendime inanamadım. doğum günümde pasta bile göresim gelmedi; o derece.

    ayşegül ablamın dediği pek çok şeyi yaptım, bir tek akşam yememe olayını yapamıyorum. o da şimdilik kusur kalsın.

    demem o ki ayşegül çoruhlu, benim gibi kilo derdi olmayan birine bile toplamda 10 kilo verdirtmiş olması bakımından, gözümde son derece değerli bir şahsiyettir.

    herkesin metabolizması, şusu busu farklı ama önerileri bende işe yaradı, umarım sizde de yarar.
  • instagram hesabından, daha önce para karşılığı sözlükte entry yazdırmak isteyen voonka firmasının ürünlerinin reklamını yapıp duran kişi.

    bir doktor size ürün satmaya çalışıyorsa iki kere düşünün derim. hipokrat yeminini pazarlama yeminiyle bozmuş olabilir zaar.

    ayrıca madem kendisi anti-aging uzmanı neden o gerim gerim gerdirildiği, dolum dolum doldurulduğu yüzünün bile bütün fotoları inanılmaz derecede filtreli? neden ütü ile çekilmiş gibi flular?
  • 48 yaşında erik gibi hatun doktor kişi. insan gerçekten hayret ediyor.
  • dolgudan kıpırdayamayan dudaklarıyla doğal beslenme anlatan kişi.

    hı hı. peki.
  • hakkında yazılanları okuyunca biraz üzüldüm. eleştirmenin ötesinde olmuş bir çoğu. bakın şimdi ben bir güzel eleştireceğim. * eleştirebilmem için öncelikle ne dediğini anlamam gerek diye düşündüm. kitaplarından iki tanesini okudum. instagramdan takip ettim. farklı ve anlaması kolay olmayan bir espiri anlayışı var, kabul. onu da öyle kabul edelim. narsist *. bunu birazdan açacağım ama önce kitaplardan bahsetmek istiyorum. halka inmek istediği için mi neden bilmiyorum ama gene bir salağa anlatır gibi anlatım biçimi tercih edilmiş. aslında 20 sayfada anlatılan konu tekrar döngüsüne girmiş gibi. içerik olarak büyük oranda yazılanlara katılıyorum. ama çok büyük bir sorun var. ayşegül hanım bu bilgilere tüm dünyada ilk kendisi ulaşmış gibi davranıyor. verilen bilgilerin kaynakçası yok. hatta; ayol resmen yok! kendisinden önce bir çok doktordan dinlediğimiz aralıklı oruç, açlık orucunu bile kendine mal etmekte. alkali beslenmeyi, aralıklı orucu ilk kez ayşegül hanımla tv den izleyip öğrenen insanlar, hayranlar, takipçiler.... her gün hocam bakın bu prof sizi taklit ediyor, bakın bu doktor sizin kitabınızda yazdığınız şeyin aynısını söylüyor diye mesajlar atıyor. buna bi itirazım olamaz çünkü onu paylaşan kişi öyle olduğunu düşünüyor gerçekten. ama ayşegül hanım bu msj ı alıp herkesle paylaşınca baya bi narsist durum ortaya çıkıyor. kendini de mi kandırdın. gerçekten kendi keşfin olduğunu mu düşünüyorsun, napıyorsun? orada anlamdan kopuyorum maalesef. kitaplar, kaynakçası olmamasına rağmen türkçe yazıldığı için ulaşılabilir, anlaşılabilir kabul ediyorum. lakin tüm dünyanın konuştuğu konuları özetleyip bilimsellikten uzak bir şekilde kitap haline getirmek o konuda türkiyede ki en yetkin kişi olduğu anlamına gelmez. ya da başka bir doktorun bu konuda konuşması taklit edildiği anlamına gelmez. en yakın zamanda farkına varması dileğiyle...
  • hakkında sürekli yazılan bir eleştiriye cevap vermeden geçemediğim için işbu entariyi girmek durumunda kaldığım doktor hanım.

    arkadaşlar. yüze yapılan fransız askısı, botoks dolgu ve bilumum estetik müdahale yeter mi bir insanı genç kılmaya? o yaştaki herhangi bir kadına yapın, sonra da geçin karşısına bakın, olur mu ayşegül? olmaz. kadının vücuduna bakın, diriliğine bakın, bildiğin taş. yani anlattıklarını ve kimbilir daha neleri uygulamış kendine ve 20-25 yaş genç gösteriyor. estetikler de işin şabbağı olmuş sadece. yani burada bir sahtekarlık görmüyorum ben. aynı şey ajda'ya da yapılıyor. neymiş, estetik harikasıymış. estetik o kadar da mucize bi şey değil arkadaşlar. keşke olaydı. büyük emek ve özen var o bedenlerde. ayşegülcü falan değilim, ben de kibirli buluyorum. ama şu konuda haksızlık etmeyin daha fazla, rica ediciim.
  • "bir insan bir kamyon laf konuşup da nasıl bir şey anlatmayı beceremez" temalı bir hanımefendi. sakin olup, sokak diliyle konuşmalı.
hesabın var mı? giriş yap