• aşağıdaki istifa mektubunu yazan prof.

    içini dökmek diye ben buna derim.
    düşünün forward mailolmuş bir mektup.

    buyrun;

    > > > >prof. dr. ahmet serpil, rektör
    > > > >
    > > > >yeditepe üniversitesi,
    > > > >
    > > > >kayışdağı, istanbul.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >bilgi için: prof. dr. haluk ülman, prof. dr. ahmet
    > > > >yücekök, prof. dr. akile gürsoy.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >sayın ahmet serpil,
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >sizin de çok iyi bildiğiniz gibi 1996 yılında yeditepe
    > > > >üniversitesi, kartal'da bir iş hanında kurulduğu
    > > > >günden beri üniversitenizin çeşitli bölümlerinde
    > > > >part-time olarak sosyoloji, siyaset bilimi dersleri
    > > > >verdim ve öğrenci yetiştirdim. sadece 2000 yılının
    > > > >sonbahar döneminde abd'de michigan üniversitesi'nde
    > > > >`misafir öğretim üyesi' olarak bulunduğum için bir
    > > > >dönem derslerime ara verdim.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >son günlerde üniversitenizin yönetiminde izlediğim
    > > > >bazı değişiklikler nedeniyle artık üniversitenizde
    > > > >ders vermekten vaz geçmiş bulunuyorum. bu mektupta
    > > > >size ve üniversitenizde birlikte çalıştığım bazı bölüm
    > > > >başkanlarına bu kararımın nedenlerini açıklamak
    > > > >istiyorum.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >ilk olarak, bu yılın başında ekim ayında ders vermek
    > > > >üzere üniversitenize geldiğimde kapıda üniformalı
    > > > >güvenlik görevlisi sayısında ciddi bir artış olduğunu
    > > > >gözlemledim. bunlardan biri arabamın arka kapısını
    > > > >açtı ve üniversitenizin yaklaşık 50 cm. boyundaki
    > > > >`sticker'ini arabamın arka camına benden izin almadan
    > > > >yapıştırdı. ne oluyor?' diye sorduğumda,hocam, bunu
    > > > >takmanız şart!' cevabını aldım. benim arabamın ön
    > > > >camında zaten full-time olarak çalıştığım marmara
    > > > >üniversitesinin `sticker'i vardı. dolayısıyla,
    > > > >mesleğimin ne olduğu ve üniversitenize ders vermek
    > > > >üzere geldiğim ortadaydı. `uyumsuz olmamak' adına
    > > > >sesimi çıkarmadım, ama tavır çok kötüydü. yönetim
    > > > >bizlerin araçlarını kullanarak üniversitenin reklamını
    > > > >yapıyordu anlaşılan. daha sonra basından bu `sticker'i
    > > > >takmak istemeyen bir hocanın istifa ettiğini öğrendim.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >yaklaşık bir ay önce, yine ders vermek üzere
    > > > >geldiğimde aynı üniformalı adamlar yine `sticker' diye
    > > > >tutturdular. arka camda var!' dediğimde ise,hayır,
    > > > >şimdi kırmızı `sticker' alacaksınız. yoksa, sizi içeri
    > > > >alamayız' dediler. `saçmalamayın, benim öğrencilerim
    > > > >bekliyor' deyip içeri girdim. sinirlenmiştim, durumu
    > > > >öğrencilere anlattım ve geciktiğim için özür diledim.
    > > > >onlar da `sticker'in kolaylıkla alındığını ve aslında
    > > > >takmak zorunda olmadığımı, hüviyet gibi gösterip içeri
    > > > >girebileceğimi söylediler. ders yılının bitmesine bir
    > > > >hafta vardı, yine `uyumsuz olmamak' adına ben de bir
    > > > >tane sticker' edindim. kendi üniversiteminsticker'i
    > > > >ile kemal alemdaroğlu'nun garnizona çevirdiği istanbul
    > > > >üniversitesine bile girebiliyordum ama haftada bir kez
    > > > >ders verdiğim ve para aldığım üniversiteye
    > > > >giremiyordum. durum çok tuhaftı.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >ondan sonraki hafta kapıya geldiğimde, yine güvenlik
    > > > >görevlileri `sticker' diye tutturdular ve torpido
    > > > >gözünden çıkarıp yeni sticker'i gösterdim.onu ön
    > > > >camın sol tarafına yapıştırmanız lazım' dediklerinde
    > > > >artık tepem atmıştı ve kendilerinin anlayacağı dilden
    > > > >okkalı bir cevap verdim. `hocam biz sizi içeri alsak
    > > > >bile sizi otopark'a sokmazlar ki' dediler. ben içeri
    > > > >girdim ve otoparkların girişine bariyer konduğunu ve
    > > > >her bariyerin başına bir güvenlik görevlisi
    > > > >dikildiğini gördüm. yine sticker'i gösterdim veonu
    > > > >ön camın sol tarafına yapıştırmanız lazım' cevabını
    > > > >aldığımda otoparkı boş vererek gazladım ve ders
    > > > >vereceğim binanın önüne kadar arabayı sürdüm. arkamdan
    > > > >bir güvenlik görevlisi ordusu düdük çalarak koşturup
    > > > >duruyordu. potansiyel suçlu muamelesi görüyordum,
    > > > >aslında traji-komik bir durumdu.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >binanın önüne arabamı park ettim ve anahtarı uzatıp,
    > > > >`ben daha fazla sizinle uğraşamam. öğrencilerim
    > > > >bekliyor. buyrun anahtarları ve bu arabayı park edin'
    > > > >dedim. onlar da kendilerine amirlerinin böyle emir
    > > > >verdiğini, kendilerinin `emir kulu' olduklarını ve
    > > > >benim de onların işlerini zorlaştırdığımı söyleyip
    > > > >otoriter örgüt yapılarında bol miktarda rastlanan
    > > > >`bekçi mürteza' mantığı içinde durumu izah etmeye
    > > > >çalıştılar. ben de onlara, `siz amirinize benden selam
    > > > >söyleyin, üniversitenin ormana bakan sınıra da mayın
    > > > >döşesin ve oradaki dikenli tellere elektrik versin!
    > > > >kapıyı böyle pek sıkı tutuyorsunuz ama ormandan da
    > > > >istenmiyen şahıslar içeri girebilir' dedim. birden
    > > > >yaptığım espriyi ciddiye aldıklarını gördüm, içim
    > > > >karardı. neyse, onlar arabayı mecburen park ettiler,
    > > > >ben de girip son dersimi yaptım.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >ders bittikten sonra imza atmak üzere fakülte
    > > > >sekreterliğine gittiğimde, sekreter hanım benim nüfus
    > > > >kayıtlarımı istedi. `şimdi, bu da nereden çıktı?' diye
    > > > >sorduğumda `size kimlik kartı vereceğiz' cevabını
    > > > >aldım. kendilerine nüfus kağıdımın, ehliyetimin ve
    > > > >marmara üniversitesi akademik kimlik kartımın
    > > > >bulunduğunu ve daha fazla kimlik kartı sahibi olmak
    > > > >istemediğimi söylediğimde ise, `ama hocam kimlik kartı
    > > > >çıkarmazsanız ve bunu boynunuza asmazsanız
    > > > >üniversiteye giremeyebilirsiniz' cevabını aldığımda
    > > > >ise artık durum kafamda netleşmişti.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >üniversite yönetimi tuhaf bir `güvenlik' anlayışının
    > > > >arkasına saklanarak öğretim üyelerini belli bir kalıba
    > > > >dökmeye çalışıyordu. bundan sonra artık topluca marş
    > > > >söylemeler, bayrak törenleri veya üniversite
    > > > >rektörlüğün önündeki meydanda elinde pamuk olan emekli
    > > > >belediyecilerin her sabah `sakal traşı kontrolu'
    > > > >yapmalarına kadar uzanan aşamalar gündeme gelebilirdi.
    > > > >(lütfen gülmeyin, 12 eylül'ün heyheyli günlerinde çapa
    > > > >tıp fakültesinde cerrahlara pamukla sabahları sakal
    > > > >traşı kontrolu yapıldığını gözlerimle gördüm).
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >ayrıca, bu yaka kartı da ne oluyordu? genelkurmay
    > > > >binasında yaka kartı mecburi olabilirdi. çünkü orada
    > > > >askeri sırlar muhafaza ediliyordu. veya nasa'nın
    > > > >binalarında böyle bir uygulama anlaşılabilirdi, çünkü
    > > > >orada stratejik değeri olan uzay araştırmaları
    > > > >yapılıyordu. ama doğru dürüst kütüphanesi bile olmayan
    > > > >yeditepe üniversitesi'nin yabancı gözlerden saklayacak
    > > > >nesi olabilirdi? (lütfen, vakıf üniversitelerinin
    > > > >araştırma ve kütüphane konusuna önem vermek zorunda
    > > > >olmadığını söylemeyin. boş bir vaktinizde koç
    > > > >üniversitesinin kütüphanesini gezin veya bilgi
    > > > >üniversitesinin dünyadaki elektronik bilgi bankalarına
    > > > >ulaşım imkanlarına göz atın. ayrıca, bilkent
    > > > >üniversitesinin yıllık kütüphane bütçesinin 1,500,000
    > > > >dolar olduğunu size hatırlatırım. dikkat edin,
    > > > >saydıklarımın hepsi vakıf üniversitesidir)
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >sekreterin odasında bunları düşünürken birden
    > > > >üniversitenizin bastırdığı `social life at yeditepe'
    > > > >kitapçığı gözüme ilişti. lüks kağıda basılmış, içinde
    > > > >şık fotoğraflar bulunan bir kitapçık. kapalı
    > > > >çarşı'daki halı tezgahtarlarının kullandığı kötü
    > > > >ingilizce ile kaleme alınmış bu kitapçığın ilk üç
    > > > >sayfasına baktığımda yine kafamdan kaynar sular
    > > > >boşandı ve bu kitapçığı hazırlayanlar adına benim
    > > > >yüzüm kızardı.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >sayın ahmet serpil, bilmem farkında mısınız ama
    > > > >kitapçıkta üniversitenizin bölümleri herhalde zorluk
    > > > >derecesine göre, hard (kimya mühedisliği, tıp,
    > > > >dişçilik vs.), medium (hukuk, işletme, iktisat vs.) ve
    > > > >soft (felsefe, antropoloji, tarih vb.) bölümler olarak
    > > > >üçe ayrılmış. bir üniversite yönetiminin kendi
    > > > >kurumundaki öğrenci ve öğretim üyelerini bu şekilde
    > > > >ayrıma tabi tutmasının hem son derece yanlış, hem de
    > > > >utanç verici olduğunu düşünüyorum. çok merak ediyorum,
    > > > >acaba bunu hazırlayan zihniyet medium olarak
    > > > >adlandırdığı hukuk bölümünde öğrenci okutmak için
    > > > >yılda 6,500 dolar ödeyen ailelerin yüzüne nasıl bakar?
    > > > >yani, bu kadar para ödeyen bir ailenin evladına `orta
    > > > >karar' bir hukuk eğitimi mi verilmektedir? acaba, bunu
    > > > >hazırlayan zihniyet soft bölüm olarak sınıflandırılan
    > > > >felsefe bölümünde okutulan kitapların bir sayfasını
    > > > >okuyup, anlayıp, açıklayabilecek donanıma sahip midir?
    > > > >veya çocuğunu tarih bölümüne yazdıran bir aileye,
    > > > >`burası zaten soft bir bölümdür, biz çocuğunuzu fazla
    > > > >üzmeden mezun ederiz?' mesajı mı verilmek
    > > > >istenmektedir?
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >bu kitapçık üniversite yönetiminin kendi kurumuna
    > > > >nasıl baktığını çok güzel anlatıyordu. üniversitenin
    > > > >yüzme havuzu, fitness ve güzellik merkezinde cilt
    > > > >bakımı yaptıran besili kız öğrencilerin
    > > > >görüntüleriyle, yüzme havuzu, berber ve müsamere yapan
    > > > >öğrenci fotoğrafları ile bezenmiş olan kitapçıkta en
    > > > >çok dikkatimi çeken şey kurumun vermeye çalıştığı son
    > > > >derece steril' vehijyenik' görüntü oldu. evet,
    > > > >içinde yaşadığı toplum ile hiçbir ilişkisi olmayan ve
    > > > >dolayısıyla öğrenciyi hayata hazırlamak yerine nizam,
    > > > >intizam ve zart-zurt'un egemen olduğu otoriter bir
    > > > >yapıyı hedefleyen, `social life' bakımından çok hoş,
    > > > >fakat `academic life' açısından durumu şüpheli bir
    > > > >kurum vardı karşımda.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >sekreterlikten çıkıp öğretim üyeleri yemekhanesine
    > > > >gittim. birkaç aydan beri orada `steril' görüntüyü
    > > > >muhafaza etmek adına sigara içilmesi de yasaklanmıştı.
    > > > >birlikte yemek yediğim arkadaşlara yeditepe
    > > > >üniversitesindeki güvenlik takıntısının bende yaratmış
    > > > >olduğu hissiyatı özetledim. bu işlerin `steril' ve
    > > > >`hijyenik' bir hava yaratmak amacıyla yapıldığını
    > > > >sandığımı anlatırken, yaşlı bir hocamız `çok haklısın,
    > > > >geçen hafta iki tane şoförü bıyıklarını kesmedi diye
    > > > >işten atmışlar' deyince birden türk toplumunda her
    > > > >yerde karşımıza çıkan `alaturka çağdaşlık anlayışı'
    > > > >burada da bütün çıplaklığı ile karşıma serildi.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >bu zihniyeti çok iyi biliyordum: bir şoförün iyi ve
    > > > >dikkatli araba kullanıyor olması pek önemli değildi,
    > > > >yeter ki çağdaş [bıyıksız] bir görüntüye sahip olsun.
    > > > >bir hocanın iyi ders anlatması veya bilimsel
    > > > >yetkinliği önemli değildi, yeter ki boynuna kimlik
    > > > >kartı assın ve arabasına `sticker' yapıştırsın.
    > > > >üniversitenin granit kaplı koridorları, sensor ile
    > > > >çalışan tuvaletleri önemliydi, ama kütüphane gibi
    > > > >akademik kaliteye ilişkin şeyler olmasa da olurdu.
    > > > >önemli olan görüntüyü kurtarmaktı. her binanın önünde
    > > > >zırt-vırt öten güvenlik kapıları, ellerindeki
    > > > >telsizler ile birbirine `sayın 1 numara hukuk
    > > > >binasından çıktılar' gibi anonslar yapan güvenlikçiler
    > > > >ile ulaşılması gereken hedef yukarıda anlatmaya
    > > > >çalıştığım garabetin `ciddi bir görüntü makyajı ile'
    > > > >örtülmesinden ibaretti. (bu güvenlik görevlileri
    > > > >`sayın 1 numara' derken kimden bahsediyorlar acaba?)
    > > > >artık meseleyi anlamıştım.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >yemek esnasında başka bir öğretim üyesi de
    > > > >üniversitenin idari işlerine bakan kişilerin emekli
    > > > >belediye zabıta müdürlerinden oluştuğunu, onların da
    > > > >geldikleri kurumun normlarını burada uygulamak
    > > > >istediklerini anlatmıştı. yemekten sonra, aynı günde
    > > > >üst üste gelerek beni rahatsız eden meseleleri sizinle
    > > > >görüşmek üzere makamınıza geldim. maalesef yerinizde
    > > > >yoktunuz.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >sizin yerinize, yardımcınız prof. dr. atilla dicle'ye
    > > > >durumu anlattım. üniversitenizin idare amirleri ile
    > > > >`sticker' işlerini konuşup onları muhatap almak
    > > > >istemediğimi, akademik kökenli bir yönetici olduğu
    > > > >için kendisine geldiğimi anlattım. atilla bey beni
    > > > >dinlerken üzüntüsünü gizlemedi ve bu konuda çok
    > > > >şikayetler aldığını söyledi. son olarak da `keşke
    > > > >bunları ahmet serpil bey'e anlatsanız' dedi. mesajı
    > > > >almıştım, bu tuhaf durumu olumlu yönde değiştirecek
    > > > >yetkisinin olmadığını kibarca söylüyordu sayın rektör
    > > > >yardımcısı. daha önce, özel sektörde patron
    > > > >şirketlerinde çalıştığım için bu tip yerlerdeki
    > > > >yöneticilerin patronlar tarafından nasıl `ordusu
    > > > >olmayan general' konumuna getirildiğini çok iyi
    > > > >biliyordum. teşekkür edip ayrıldım.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >otoparka gidip arabamı bulduğumda bir sürpriz ile
    > > > >karşılaştım: benim arabamı park eden güvenlik
    > > > >görevlisi densizliğin son haddine ulaşıp kırmızı
    > > > >`sticker'i torpido gözünden çıkarıp arabamın ön
    > > > >camının sol tarafına yapıştırmıştı. hemen
    > > > >`sticker'leri söküp çöpe attım ve oradan uzaklaştım.
    > > > >akşam durumu prof. dr. akile gürsoy'a anlattım ve
    > > > >artık yeditepe üniversitesi'nde ders vermemin mümkün
    > > > >olmadığını söyledim.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >sayın ahmet serpil, bütün bunları size eski hukukumuza
    > > > >binaen anlattım. en azından 1996 yılından bu yana
    > > > >üniversitenizde part-time olarak ders veriyorum. görev
    > > > >ve sorumluluk anlayışım size bunları anlatmamı
    > > > >gerektiriyor. belki bu eğilimler daha önceden de
    > > > >vardı, fakat ben sadece haftada bir gün geldiğim için
    > > > >farkına varmamış olabilirim. her ne hal ise, artık
    > > > >bütün bunların farkında olmanız ve tedbir almanız
    > > > >gerekiyor. malumunuzdur, `üniversite kurulmaz, ancak
    > > > >üniversite olunur.' yeditepe üniversitesinin bir gün
    > > > >gerçekten `üniversite olmasını' gönülden diliyorum.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >bu vesile ile geçmiş bayramınızı en iyi dileklerimle
    > > > >kutlar, esenlikler dilerim.
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >prof. dr. ayhan aktar,
    > > > >
    > > > >
    > > > >
    > > > >siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümü,
    > > > >
    > > > >marmara üniversitesi
  • liberal turklerin de zaman zaman iclerindeki irkciyi meydana doktukleri zaman olur elbet. taraf gazetesinde bir kose vermisler kendisine. yaziyor, 1990'lar surecinde bolgede neler yasandigina ve her an her saniye nelerin olup bittigine dair beyaz bir turk'ten daha fazla sey bildigini sanmiyorum. ama akademisyen dediginin icinde bir vicdan olmasi gerekir. uzerine soz soyledigi seye dair bilginin beynine nasil girdigine dair icinde bir vicdan yoksa insanin, tum beyazligi disa vurur ister istemez, zamani geldiginde. iste o lahzalardan birini yasamaktayiz. liberal kanaat teknisyeni kontejanlarini doldururken hem irkci hem de seksist olunabilecegini gostermek her yigidin harci degildir, tebrikleri hak ediyor..

    http://taraf.com.tr/makale/11043.htm

    burdaki yazisinda kendince sebahat tuncel agziyla “ay valla, bu ülkede savaş var, siz biliyor musunuz?” diye taklid yapmis kendisi.

    tuncel, ayhan aktar'in omru hayati boyunca biriktirdigi kadin imajina o kadar ters gelen bir vicdan koydu ki ortaya, ayhan aktar'in erkekligi korktu bundan diye dusunuyorum.. yansimasi da ocalan uzerinden kurd hareketine karsi kultur fizik hareketleri yapmak olarak tezahur etmistir bu yazida. yemezeler. kurdlerin temsilcilerini kucuk goren, hiyerarsik olarak asagilarda konumlandiran ve futursuzca ahkam kesen ses tonunu aliyoruz be aktar, kizma sakin..

    ama bosuna konustum ben bu kadar. veysi sarisozen oyle bir ayar vermis ki kendisine, afedersiniz cigerini sokmus atmis. buyrunuz:

    ...türk liberal aydınları arasında da aynı iplikten dokunmuş olanlar var. bunlar şımarıktır. kolej eğitiminin verdiği dekadan, nihilist vurdumduymazlık onları kemalizmin 'simetriği'ne dönüştürür. bunlar kemalizme karşıdırlar ama tıpkı kemalistler gibi, türk olmayan herkesi, üstelik de 'milliyetçiliğe karşı' olduklarını yüksek sesle ilan ede ede küçümserler. türk olmayanın 'çaresizini' bütün 'insancıl sömürgeciler' gibi severler, dik duranından gıcık alırlar...

    hepsi burda: http://gundem-online.net/haber.asp?haberid=90467

    kissadan hisse: beyaz turk dedigin liberal oldu mu irkciligindan eser kalmaz diye ortaya konan hipotez curumustur. rengi bulaniklasan kurdlere duyurulur..
  • "mütecaviz bir kadın olan eski hanım arkadaşını programa davet etmediği zaman, tartışmalar gayet seviyeli geçiyor." ifadesi en hafif sekilde 'terbiyesizlik' olarak addedilmesi gereken sahis. hoca diyemiyorum kendisine.
  • yeditepe üniversitesi yönetimine yazdığı mektubuyla siyaset sosyolojisi dışında ayar verme konusunda da işinin en iyisi olduğunu kanıtlayan, gayet iri ve iyi yürekli eski hocam.
  • kendisi, 7 haziran 2009'da sözlük'e 1/6/9 tarihli yazısıyla ilgili girmiş ve taraf gazetesinde verilen email adresine de yollamış olduğum
    entry'yi, kendisine sahsen yolladigimdan dolayı ozel yazisma olarak mutalaa ettiğini, fakat eksi sozluk hukuken kamusal alan tanimi icine girdiğinden eger 18 haziran gunune kadar o iletiyi eksi sozluk'ten kaldirmazsam, taraf avukatlarinin savcilik marifeti ile bana bu isi yaptiracaklarını haberim olsun diyerek müjdeleyen (!) ve tabii ki arkadan "ç"eza davasinin da geleceğini belirterek sildirtmiş "liberal"(!) ve/ya demokrat"(?!!)tır.
    tek bir okuruna, hoşuna gitmeyen şeyler yazdığı için kendisinin de değil, taraf'ın avukatlarıyla saldırıp korkutmaya çalışmayı hakkaniyetli bir davranış olarak gören, ehhmm, hoca????
    "ayhan aktar'a açık mektup" dememe, dolayısıyla hiç de kendisiyle özel bir yazışma olmamasına rağmen, bu işlerden başı zamanında yeterince ağrımış siteye herhangi bir şekilde baş ağrıtıcı mide bulandırıcı nanik olmasını istemediğimden, içinde sert sözler olsa da şahsına yönelik en ufak hakaret falan da olmamasına rağmen kendisinin yapamadığını yapıyor, bunu olgunlukla karşılıyor, dolayısıyla entry'mi siliyor
    ve o "taraf"taki arkadaşların hepsine saygılarımı sunuyorum. siz demokratsanız ben vallahi değilim.
  • kendisi hasan ali yücel üzerine yazılan bir kitaptan rahatsız olmuş. neredeyse karşı islami devrimci sayılacak manifesto degersizliginde bir inceleme yazısı yazmış.

    öyle felaket örnekler vermiş. öyle zorlamış ki, ben kendisi adına utandım.

    https://t24.com.tr/…-bir-degerlendirme-1-bolum,3194

    kendisinin seviyesine insem, ismet inönü asker kaçağıdır tipi propaganda yaptığını yazardım.

    ama türkiye cumhuriyeti'nde ateizm dersi olmadan bunu sscb ideolojisine benzetmesi, işte polonyalılar bugün çok dindar demesi.

    ancak polonyayla komşuluk ilişkisi olan çek cumhuriyetinin bugün, önce kiliseden yerel dini yorumla kopup sonra haçlı seferi yenen ülke, halkının %70 oranında kendini bir dine mensup görmemesini atlamasına bir şey diyecek yok.

    ali erbaş ile toplantıya katılıp demeç versin, hasan ali yücel'i tekfir etsin.

    chp eleştirisini yapabileceği en yanlış yerlerden yapmış. 1950'de olsa yeter söz milletin der, sonra türkçe kuran meallerini toplatır. size türkçe ezan dinlettiler halkım diye konuşmalar yapardı.

    tanıl bora da kemalistmiş bu arada(!) yersen.

    tanım: yazar.
  • neredeyse bütün akademik hayatını "türkiye azınlıklara geçmişten itibaren eziyet etti" , "türkiye şöyle kötü", "türkiye böyle kötü" üzerine kuran kişilerden. özellikle varlık vergisi meselesinde sanki bu ülkede sadece gayrimüslimlerden vergi alınmış da müslimlerden hiç alınmamış gibi yazmaktadır. bu tarz düşünenler bir koro halinde "bu ırkçı bir vergidir", "bu vergi gayrimüslimleri ticaret hayatında koparmak için yaratılmıştır" iddiasını savunmaktadırlar. bu iddialarını savunurken de çok marjinal bir fikri savunduklarını zannetmektedirler. halbuki savundukları bu fikir -ki yurt dışından ithaldir- pek çok yerli ve yabancı kişi tarafından söylenmektedir.

    bu meseleyi şöyle bitireceğim. ticaret hayatını müslimlere vermek isteyen dönemin hükümeti nasıl bir salaktır ki aynı vergiyi müslimlere de uygulamış ve zaten sayıca az olan müslim zenginlerin rekabet gücünün azalmasına sebep olmuştur. eğer vaziyet bu kişilerin söylediği gibiyse müslim zenginler vergiden bir şekilde muaf tutulup gayrimüslimler vergiye tabii tutulması gerekirdi. zaten ulus devlet olmuş olan türkiye'nin vatandaşlarına gayrmüslim-müslim olarak bakmadığı ve hepsini vatandaş olarak saydığı buradan bile anlaşılmaktadır. fakat bu tarz kişiler türkiye'yi hala saltanat döneminde sanmaktalar ve gayrimüslim-müslim ayırımı yapmaya devam etmekteler. bu çelişki bile bu kişilerin tezlerini çürütmeye yetmektedir.

    cumhuriyet ve saltanat döneminde türkiye sanki insaniyet namına hiç iyi bir şey yapmamış gibi yayın yapmak, pek çok akademisyen ve aydın (!) kişiler için ekmek kapısı olmuştur. nobel bile kazananları vardır. öyle olunca bu kişilerin kitapları da ingilizce'ye, fransızca'ya almanca'ya yunanca'ya ve pek çok farklı dile çeviriliyor doğal olarak. bu zatın kitaplarında pek çok akademik hata, çarpıtma ve demagojik ifadeler bulunmaktadır. bir zamanlar taraf gazetesinde de yazmıştır. zaten nasıl birisi olduğu buradan da anlaşılabilmektedir.
    edit:imla
  • kendi yarılmış öznelliği içinde akp’ye çanak tutmamayı siyaset bilmemekle özdeşleştiren, öfkesini köşesine taşıyıp asgari ahlak sınırlarını zorlayarak bel altı vuran, demokrasicilik oyununu sahneleyen akp’nin asli bezirganbaşı hakiki demokratı. anayasa değişiklik paketinin kimi sorunlu yönlerine işaret edip eleştirmeye kalkanları 12 eylülü savunmakla, ergenekonculukla suçlayan koroya yeni bir katkı yapmış yazar, akademisyen.
    “geçtiğimiz aylarda yapılan kck operasyonları, polise taş atan çocukların hapislerde süründürülmesi ve bölgeye askerî güç kaydırılması gibi gelişmelerin kimlerin marifeti olduğunu sıradan kürt vatandaşımız çok iyi anlar.” [taraf, 26.04.2010] evet bay aktar, siz iktidara yedeklenen demokrasi illüzyonistleri yanılıyorsunuz, yukarıda tırnak içinde verilen şeyin asli faili, yürütücü öznesi akp’dir, sizin tabirinizle ‘seyirci’, iyi niyetli fakat çaresiz olan devletin civatalarını sıkan gariban hükümet olan akp. bu garibana bir yardım eli uzatıp bu köhnemiş düzeni yıkma naif çağrınız, yazık. bu sürecin eyleyicisi, 8 yıldır bilfiil iktidar olan fakat ‘devletin asli sahibi muktedirler’in sabah akşam patakladıkları akp’dir. mahallenin köşe başını tutmuş esas delikanlısı türkçüsü-islamcısı-piyasacısı akp’dir. sakat tarihyazımı perspektifinizle, beylik analizlerle tüketemediğiniz (en azından bu dönem için) ittihatçı artığı devlet içindeki çeteler değildir.
  • ahmet hakan'a cevap verdiği yazısını okudum ve ağzımdan çıkan kelime 'yazık' oldu. aktar'dan belaltı vurmak yerine daha akıllıca bir yazı beklerdim. ayrıca ahmet hakan'ı okumazdım, arkadaşlarım uyardıktan sonra son bir aylık yazılarını da okudum gibi bir ifadesini de pek inandırıcı bulmadım.
  • her ne kadar hala marmara üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerbölümü öğretim görevlisi olarak gözüksede hiç bir derse girmeyen hatta ayda yılda bir okula uğrayan profesor. artık bilgi üniversitesi öğrencileri kendisinden faydalanıyormuş. kıskanıyor muyuz peki? hem de nasıl!
hesabın var mı? giriş yap