• `bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi`adlı yaklaşık 500 sayfalık, yüzlerce karakterli, zincirleme olaylı bir romanda bir kez bile teklemeyerek ne kadar yetenekli olduğunu kanıtlamış yazar..
  • "benim hiç hobim yoktur... tek merakım, konuşarak yürüyen iki kişinin ne konuştuğudur... tam bir hayat rontgencisiyim ben.. zaten hayat rontgencisi olmadan yazar olunamaz..."
  • evvelotel'in diğer yarısı saklı'dan şöyle güzel bir cümle kurmuş yazar:

    "küçük şehirlerde bir belediye parkı, bir atatürk heykeli, birbirini kesen iki cadde mutlaka vardı ve halk, bu caddelerde dolaşan bir hüzünlü insana deli diyerek eksiğini tamamlardı."
  • elif şafak'la karşılaştırılması bile içimi burkan yazar. sabahattin ali'den sonra ilk kez bir yazarın bütün kitaplarını art arda okuma isteği duydum.
  • nobel ödül töreni için ntv’nin canlı yayınında hep beraber izledik kendisini. orhan pamuk’un ‘babamın bavulu’ başlıklı uzuun konuşmasından ne kadar etkilendiğini kendisi de uzun uzun anlattı, kitaplarını yere göğe sığdıramadı... bazı kendini bilmez kıskanç yazarlar ödülü ve pamuk’u yerden yere vururken yazarımızın bu seviyeli tavrı, gerçekten insanı duygulandıracak cinstendi.

    seviyeli tavır derken, burda bir ara verip ufak bir eski zaman hikayesi geldi aklıma. yıl 2003… yky’nin edebiyat dünyasındaki güçlü konumunu sürdürdüğü dönemler: ‘enis batur’ şirketin başında, ayfer tunç yayın yönetmeni. yönetim kurulu başkanı ‘selçuk altun’, önderliğinde pamuk’un ‘istanbul hatıralar ve şehir’ kitabı yayımlanacak. ancak durum yayınevinde beklenen coşkuyu yaratmıyor. aksine istanbul kitabında vurgulanan bir hüzün yaşanıyor… kitabın çıkmasından sonra da yayınevine birkaç kez uğrayan pamuk yayınevinde neredeyse mümkün mertebe uzak durulması gereken bir şahsiyet muamelesi görüyor belirgin bir biçimde. genel anlamda bir tuhafsama belki de açıklamalarının bir öngörüsüylü ‘tehlikeli yazar’ durumunda görülüyor. kimbilir...

    geçmişten günümüze… evet ayfer tunç’un canlı yayında adalet ağaoğlu ile birlikte gösterdiği olgun tavrı tüm yazarlarımızdan görmediğimiz sürece bir adım ilerleyemeyiz.
  • tanpınar ekolünün vefakar bir takipçisidir. ince duyarlıklar, küçük insanların dünyaları, bize özgü bir hissiyat iklimi onun yazı alanının gövdesini oluşturur. aziz bey hadisesi adlı hikayesi, edebiyat tarihine geçecek türdendir.
  • imza günü yapmadığı için bir ayrı sevdiğim yazar.

    giriyor içeri, merhabaydı, menüydü uğraşmadan "biz iki jack alabilir miyiz?" diyor.

    ayfer hanım, siz misiniz? diyorum. (saçlarını bu kadar kısa ve bu renkte, gözlüklerini de bu kadar renkli hatırlamıyordum)
    bi afallıyor.
    tabi aklımdan ömür diyorlar buna, taş-kağıt-makas yanımda olsaydı diye geçiriyorum. ben de yanlarında oturayım dünya ağrısı'ndan bana da bahsetsin istiyorum...

    ama diyorum ki "tabi, buz servisini yanında getiriyorum."
  • bir okurun öykülerinin ölümle bittiği konusundaki gözlemlerine ‘yaşım ilerledikçe artık ölümle bitirmemeye başladım.insan gençken ölüm o kadar uzak bir ülke ki…öldür gitsin ne olacak diye düşünüyorsun.ama belli bir yaşa gelince insan,ölümün bu kadar kolay bir şey olmadığını anlıyor.kendime yönelik en büyük eleştirilerimden biri olabilir bu.ölüm o kadar kolay ve son bir temizlik ki..benim buna hakkım yok aslında.’ şeklinde cevap vermesi beni de ölüme yaklaştıkça kutsallığını anlama konusunda düşündürmüştür.
  • abartısız türk edebiyatının en iyi yazarlarından birisi. kendisini çok sevdiğimden midir bilmem ama hiç boş cümlesi olmayan nadir yazarlardandır. bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi, kendisinin zirvesidir benim gözümde. sadece kendisinin değil, türk edebiyatının da. çok fazla göz önünde olmaması da ayrı bir güzellik.
  • ne vakit onun hikayelerini okusam, hemen her öykünün sonunda kitabı kapatıp, gözlerimi evin penceresinden ya da o anki toplu taşıma aracı neyse onun camından dışarı çevirip bir süre öyle kalarak; o muazzam anlatımlı hikayelerindeki adamlar gibi olmaya, onlar gibi maziye dalmaya, düşünceler ve geçmiş hikayeler arasında kendisinin tabiriyle "anıların rüzgarından bükülmeye" çalıştığımı fark ediyorum. ve sonra işte böyle, onlar gibi cümleler kurmaktan kendimi alamıyorum.
hesabın var mı? giriş yap