• spurs'un alakasi pek olmayan basketbol. spurs'un oynadigi basketbol 70-80'li yillarin lakers ve celtics'in oynadigi basketbola benzer, avrupa basketboluna degil.

    ayrica spurs savunma takimi degildir, hucum takimidir, delici guard, defansif sutor, atletik uc numara, fundementalli dort numara ve cember savunucusu bes numara olmak uzere klasik amerikan basketbolu oynar.

    amerikan basketbolunun hucum ve savunma setleri acisindan avrupa'nin gerisinde oldugunu soylemek, en hafif tabirle eblehliktir. gelsin eurolig en iyi besi ciksin bati finali macina. 48 dakikada 80 sayiyi gecsin, kalkar alkislarim.

    yunanistan'in pivotsuz oynayan abd'yi bir macta devirmesini hatirliyorsun da, abd'nin 65 mactir kazanmasini neden hatirlamiyorsun derler adama, sey gibi ya denizlispor, lyon'u yenmisti ona bakarsan gibi, sacma sapan savlar.

    bir de bir adamin fizigi varsa otomatik olarak aha salak bu deniyor ben ona yaniyorum. lan lebron james gibi saha gorusu olan dunyada kac adam var, artik birakalim kardesler bu kliseleri, komik oluyor. anlamiyorsaniz basketboldan bari millete ''onlomoyorsun boskotboldan ovropololar zeki abede optol'' edebiyati yapmayin, yemiyolar.
  • cok ilginc bir sey, millet yemin ediyorum bir avrupa takimi abd'den fark yese de avrupa basketboluna sallasak diye bekliyormus. sirbistan maci basliginda falan bu kadar sikca ve bu kadar yavsak yavsak esprilerin yapilmasinin sebebini ben anlayamadim gercekten.

    akli basinda her insanin gorebilecegi uzere, uc yuz kusur milyon nufuslu ve inanilmaz bir spor yatirimi ve zenginligi olan bir ulkeyle 3-5 milyonluk nufusu olan avrupa ulkelerini kiyaslamanin herhangi bir mantigi yok. zaten basliga bakarsaniz, amerikan basketboluyla karsilastirilan sey 'sirp basketbolu' ya da 'litvanya basketbolu' degil, avrupa basketbolu. o yuzden sirbistan-abd macini izleyip tutup bu karsilastirmayi yapmak mantikli olmuyor. al bu sirbistani mesela, connecticut eyalet takimiyla mac yaptir, senin esas kiyasi yapacagin yer orda.

    bu sartlar altinda; amerikan basketbolunun fiziksel hakimiyete dayali olup sova yonelikken avrupa basketbolunun daha stratejiye ve basketbolu basketbol yapan savunma ve hucum setlerine dayali oldugunu soyleyen adama gelip "abd sirbistan'a nasi tecavuz etti hehehe" diye konusmak, sadece sizin pek bir boktan anlamadiginizi gosteriyor.

    yil olmus bilmemkac, amerikali oyuncu alan savunmasi gorunce eblehlesiyor. hadi onu gectim, adam adama savunmada bile en ufak bir takim savunmasi ornegi gosterebilen takimlarin her sezon ucup kacan takimlarin tozunu attirdigini da gormeyip gelip burda salak salak konusuyorsunuz, kendinizi rezil ediyorsunuz.

    ha biz de agzimiz acik izledik kardesim michael jordan'i, avrupa degil tum dunya birlesse o ayarda bir oyuncu daha cikaramaz, ona itirazi olan yok da; ona en cok yaklasan lebron james'i, ne bileyim dwayne wade'i carmelo anthony'yi falan theodoros papaloukas'in, dimitros diamantidis'in sebege cevirdigini de unutmadan gecmemek gerekiyor.

    yani lafim o ki, evet abd milli takimi nba oyunculariyla geldigi son turnuvalari domine ederek kazaniyor, ama bu amerikan basketbolunun avrupa basketbolundan ustun oldugu anlamina gelmiyor. aksine, avrupa ulkeleri her donem bir nba karmasiyla fiziksel olarak ezilse bile oyun zekasiyla bu eksikligi kapatarak rahatca basa cikabilecek cok ozel oyuncular yetistirmektedir. 'eurolig ilk besi gelsin bati finalinde oynasin' demekle olmuyor o is, zira yaptigimiz karsilastirma eurolig nba karsilastirmasi degil. ama bati finali oynayan takimlarda kac tane avrupali oyuncu var bi acip bak, o zaman avrupa basketbolu hakkinda daha iyi bir fikrin olur.
  • avrupa basketbolunun daha iyi yaptığı tek şey takım oyununun, planlı setlerin daha sıkı tutulması, koçların daha fazla oyuna hakimiyetlerinin olması. çünkü avrupa takımları sayı atabilmek için set oyunu kasmaya mecburlar. kendi insiyatifiyle skor üretebilecek oyuncuları ya yok ya da çok az.. nba takımları gibi düzensiz oynama lüksleri yok. koçların yer yer oyunculardan daha büyük yıldız olduğu ve bireysel gelişime fazla önem verilmeyen bir basketbol ortamından söz ediyoruz. zaten yeteneğiyle burada sinyal veren her genç apar topar soluğu nba'de alıyor. orada kendini iyice geliştiriyor.. tabi tutunabilirse.

    nba'in popularitesini ve uluslararası turnuvalardaki başarısını oyuncuların fizik gücü, atletizmi ve smaçlarından ibaret gören avrupa fanboyu anlayışı lütfen neden angola milli basketbol takımı'nın da önüne geleni ezmediğini açıklamalı önce.. mesele sadece zencilik değil mi yoksa..

    nba basketbolunu küçümseyen bu tavır arasında avrupalı beyaz ırkçılığı sezinlemiyor değilim. rakibi maymun, kendini de beyin sahibi olarak ayrı tutmanın sporda yeri yok.. özellikle sırpların bu konudaki sabıkaları malum.. daha dün tekrar gördük (bkz: #45699673)

    teknik ve fundemental açılarından iddia edildiği gibi üstün değil avrupa. son turnuvadaki en iyi iki dış şutör abd'liydi mesela. turnike atar gibi el üstünden şuta kalkıyorlardı. ayıp bee..

    mızmızlığın bokunu çıkarmak, nba'e bok atıp kendini avutmak yerine, avrupadaki sorunların nasıl çözebileceğine dair yapıcı adımların atılmasına daha fazla geç kalmayın isterseniz. yoksa kıta basketbolu bir daha çıkıpta zirveyi yakalaması zor bir çukura düşmek üzere.. önce milleti kendisine çekecek bir basketbol sergileyin de avrupalı adamı nba maçları için gecenin 3'ünü beklemekle futbol izlemek arasında bırakmayın be. şu seyirci/rating rakamlarıyla maç yapıp da "nba normal sezonunun ilk haftalarını izlemek için sebep yok" diye argüman getirmeyin bakın. bütün dünya orayı izliyor, seni izlemiyor.. bunu görmek neden bu kadar zor amk?
  • nba'e giden kalbur üstü oyuncuların bazıları için daha çekici hale geldiğine şüphe yok. krstic ve kirilenko gibi henüz daha olgun ama genç dönemlerini yaşayan oyuncular, avrupa'daki her maçı kazanma arzusuna, ailelerine yakın olma özlemine ve çekişmenin içersinde lider oyuncu olarak bulunabilme şanslarına abayı yakarak nba tekliflerini geri çevirmeye başladı. hem krstic hem de kirilenko cska'da kalıyor bu sezon. rekabetin artması ve bütçelerin kabarması ile avrupa basketbolu lezzet açısından, son yıllarda hiç olmadığı kadar iyi bir noktaya gelecek anlaşılan. kötoş amerigalılara mahkum değiliz arkadaşlar. şenlik başlasın.
  • olmuş dalından düşmüş şimdi tekrar yeni meyve verme döneminde bir basketbol avrupa basketbolu.

    yalnız rica edicem artık şu geyik bir yerlerde son bulsun. topuyla tüfeğiyle her türlü imkana sahip 300 milyon nüfuslu bir abd ile 5-10 milyon nüfusa sahip avrupa ülkelerinin maçlarında adamlar kaybediyor diye bunlardan bir bok olmaz moduna girmeyin artık. adamların lisanslı sporcu sayısıyla litvanya'nın, finlandiya'nın, yeni zelanda'nın, sırbistan'ın falan ülke nüfusları neredeyse birbirine denk geliyor. böyle bir oyuncu havuzuna sahip ve spor yapmak isteyene her türlü imkanın sağlandığı kocaman bir spor ülkesiyle günümüzde hala spor salonlarına, sahalarına roketlerin yağabildiği(ukrayna), daha basketbolu yeni keşfetmiş(finlandiya) gibi ülkeleri bir tutup öyleydi böyleydi demeyin. bambaşka basket kültürleri dendiğinde insanlar sadece sahada oynanan oyundan bahsetmiyor ki o bile bambaşka.

    bu yazdığımın da mevzusu uzadıkça uzar ve sonu gelmez ama özetle yugoslavya-abd, sscb-abd maçları falan dersem daha anlaşılır olabilir.

    he günümüzde bu adamları kimse mi yenemez? kolay kolay yenemez evet ancak yenecek ya da zorlayan bir takım çıkınca da bu kıtadan çıkıyor.(güney amerika'yı da es geçmeyelim bunu derken) sonuç olarak bu kadar parçalara ayrılmış bir kıtadan bir ülkenin tek başına milli takım düzeyinde rekabet edebilmesi neredeyse imkansız. arka arkaya 3-4 mükemmel jenerasyon gerekiyor bunun için.
  • birçok ailenin aksine, bizim sülalemizde ana spor basketboldur. bunda da ailemizin yugoslavya göçmeni olmasının büyük payı var. kendimi bildim bileli dayılarımla kuzenlerimle ağırlıklı olarak basketbol maçları tartışmışızdır. dün akşam da evde izlediğimiz efsane euroleague finalinde, annem ben ve iki kız kuzenim bağıra çağıra olimpiakos'u desteklerken tekrardan bu durumu fark etmiş olduk. ama bizlere zevk veren nba değil her zaman avrupa basketbolu olmuştur.

    son yıllarda nba'e giden avrupalı oyuncu sayısı azalmaya başladı. 5 yıl içerisinde daha da azalacağına inanıyorum. özellikle 1,2 ve 3 numaralı pozisyonda oynayan avrupalı oyuncuların nba'de başarılı olması, istisnalar haricinde pek mümkün değil. sarunas jasikevicius, vassilis spanoulis gibi avrupa basketbolunun en büyük oyuncuları nba'de havlu salladılar düşünebiliyor musunuz? bu durum drazen petrovic döneminden beri hala aynı. avrupa'da her maça 40-50 sayı atan drazen bile havlu salladı ya pes. aklını kullanıp nba'e gitmeyen dejan bodiroga, dimitris diamantidis gibi oyuncular ise değerlerine değer kattılar, oyunculuklarını daha da fazla geliştirdiler.

    nba'de neredeyse her takımın ilk 5'inde, hücumda eline top değmeyen sayısız oyuncu var. bu adamlar basketbol ile o kadar alakasızlar ki. nba maçı izlerken hücumlar hep belli, kısa oyuncu topu getiriyor. topu skorer 2 numaraya verip ters yöne kat ediyor. kendisine uzak oyuncu da toplu oyuncuya perdelemeye gelip oyunu açmaya çalışıyor. her hücum böyle şekilleniyor. avrupa basketbolunda ise en kalas dediğin uzun oyuncu bile topu eline aldığı zaman 3 numara gibi top sürüp topu getirebilir. temel uzun hareketlerine daha hakimler. kısa oyuncular zaten basketbolu yalayıp yutmuş oyuncular, antrenörler desen hepsi birbirinden ayrı efsaneler. her insanın zevk algısı tabi ki farklı, bana da zevk veren bu. en iddiasız euroleague grup maçı bile bana zevk verebiliyor, çünkü oyunda yetenek ve akıl görüyorsun.

    en geç 5 yıl içinde, avrupa'dan nba'e olan bu göçün duracağını düşünüyorum. günümüzde yükselen nikola mirotic, kostas papanikolau gibi oyuncular var. arkalarından gelen yetenekli gençler var. bu oyuncuların nba'i tercih etmeleri kendilerinin zararına olacaktır. çünkü nba oyuncuları fizik olarak çok üst seviyedeler. basketbol eksiklerini bu fizikleri ve atletizmleri ile fazlasıyla kapatıyorlar. güce dayalı oyun hoşuna giden insanlar genelde nba'den zevk alıyor. ben obradovic, pesic, ivkovic gibi antrenörleri izlemekten, avrupa şampiyonlarındaki farklı oyun ekollerini izlemekten büyük zevk alıyorum.
  • salary cap ve benzeri bir uygulamaya gidilebilmesi için tek bir organizasyon çatısı altında olmak ve tüm kulüplerin bu organizasyona katılımını sağlamak gerekiyor. böyle bir organizasyon gelirlerin de artışını sağlayacaktır ancak avrupa'da basketbolun farklı ülkelerde oynandığını unutursanız, salary cap lazım yeaa:// diye boşa konuşmuş olursunuz. üstünden çok da geçmedi, fiba-uleb bölünmesini unutmanızı hayra yormuyorum, bir doktora görünüverin.

    rekabetin belli takımlar arasında bir rekabet olduğu ve bu takımların da hiç değişmediği ve bütçeleri sebebiyle şeklen başka bir şey mümkün olmayacağı savlanmış, zaten salary cap muhabbetiyle alakalı. lan nba'de bile var kalbur üstü takımlar. herkes süper bir takım yaratma derdine girmiş, orada bile yoğun maç temposundan boktan maçların sayısının gittikçe arttığı bir ortamdan bahsediyoruz. sezonu 7 galibiyetle bitiren takımlar var amk neyin rekabeti mi diyeyim şimdi buna?

    daha bi kaç sene önce çük kadar bütçesi, 22 yaş ortalamasıyla final four gören partizan'ı mı hatırlatayım mesela?

    bütçe dengesi büyük problem. bunun çözümü için hacimli bir değişim gerekmekte ama hangi kulüp yanaşacak belli değil. organizasyonların ayrı olması ve alttan gelecek oyuncuların draft gibi bir sistemle dağılmaması elbette büyük sorun da ulan avrupa'da kolej basketbolu mu var neyin kafası bu?

    fiba'da dönen dalavereler için zaten diyecek bir şey yok. bütün sistem revize edilmediği sürece de ypacak bir şey yok. ben tam 10.000km öteden götümü kaldırıp amerika'ya maç seyretmeye gitmeyeceğime, işim gücüm olduğundan sabahın beşinde basketbol maçı takip edemeyeceğime göre, avrupa basketbolunda, göreceli de olsa, hareketlilik ve rekabet ortamı doğmasına, hele de tuttuğum takımın hamleleri ile bu ortama dahil olmaya çabalamasına elbette sevineceğim. avrupa basketbolu fanatizmi diye bir şeyi de ilk defa duydum. hödük olmayın rica ederim.
  • her ne kadar son yıllarda büyük gelişme gösterse ve hemen hemen her yıl nba'de çok başarılı olabilecek genç yetenekler çıkarsa da keyifle izlenecek bir yapıda olmayan basketboldur.
    genel olarak 3 ekolden oluşmaktadır***. bu 3 basketbol anlayışı birbirinden oldukça farklı olsa da nba tipi basketbol anlayışıyla karşılaştırıldığında birbirlerine çok benzemektedir.
    oynanan oyun açısından disiplin, takım oyunu ve maç kazanma tüm bireysel başarılardan önemlidir. ki bu da takdir edilesi tarafıdır. ancak bir nba fanı açısından sıkıcı gelmesinin nedeni gösterişli smaçlar ve şova yönelik hareketleri barındırmamasından ziyade yeterince hızlı oynanamaması ve bireysel mücadelenin ön plana çıkmamasındandır.
  • salary cap veya benzeri bir uygulamayı cidden hayata geçirmediği ve fiba hakem skandallarını, lobiciliği önleyemediği müddettçe rekabetin bok artacağı basketbol ortamıdır (ulan her sene bok gibi parayı döken maccabi tel-aviv,fc barcelona,cska moskova,panathinaikos dörtlüsü arasında dönen basketbolda hangi rekabetten bahsediyorusunuz siz?). hatta buna üç sayı çizgisinin geri çekilmesini de ekleyebilirsiniz ki er ya da geç geri çekilecek o çizgi; bariz nba kompleksli fanatikleri farkında değil ama işte o yakın çizgi yüzünden basketbol mundar oluyor, pick'n rolller çok uzaktan oynanıyor ve sonunda hadise set sut yarışmasına dönüşüyor.
  • 20 yıl geriye gitmesi gereken.

    o zamanki final four finalinde, sabonis izleyeceğim diye bir gece önce uyku uyumadım, şimdi açtım pota altında ayon var.

    farka gel.
hesabın var mı? giriş yap