• dikkat: filmi izlemeyen varsa okumasın. spoiler koyulmayacak kadar eski ve ünlü bir film ama izlemediyseniz okumayın yine de.

    kazım'ın her şeyini kaybettiği yarışı saffet'in kazanması aslında hiç de sürpriz bir olay değil. eğer niyazi'nin takıldığı kahvede altılı ganyan çalışan biri olsaydık koşu bültenine baktıktan sonra oluşturduğumuz kuponda saffet'e tek atardık. yarışta koşan tayları incelediğimizde saffet'e neden tek atacağımıza ilişkin ilginç bir ayrıntı hemen göze çarpacaktır. koşudaki taylar:

    bahadır: arap tayı. başarılı sayılabilecek bir kariyeri olmuş. grup 3 koşu kazanmışlığı var, grup 2 ve grup 1 koşularda da birkaç kere ilk dörde girme başarısı göstermiş. 1988 yılında yarış hayatını sonlandırmış.

    erbatur: arap tayı. filmin çekildiği zamanlar kendi yaş grubu bazında padoktaki en iyi atlardan birisiymiş. uzaktan kıyısında at yarışlarıyla ilgilenen birisi adını mutlaka duymuştur. 14 grup koşu kazanmışlığı var. 1989 yılında yarış hayatını noktalamış.

    arslanbey: arap tayı. filmin çekildiği dönemde koşan bir at. grup koşu kazanmışlığı var ama ortalama bir at sayılır. 1987 yılında yarış hayatı sonlanmış.

    neslihan: arap tayı. izmir'in kumunu daha çok sevmiş olacak ki en parlak sonuçlarını orada almış. ortalama bir kariyer ile 1989 yılında kariyerini noktalamış.

    külhanbey: yarış hayatı kısa süren ortalama bir arap tayı. film çekildikten kısa süre sonra yarış hayatı sonlanmış. izmir'de kazandığı açık koşu haricinde çok kayda değer bir başarısı yok.

    şahcihan: sekiz senede 140 yarış koşturulup sömürülmüş bir arap tayı. vasat bir kariyere sahip olarak 1991 yılında yarış hayatı sonlanmış.

    bodrum: rekabetçi bir arap tayı. çoğu grup koşuda ilk dörde kendisini atmayı başarmış. filmin çekildiği sene grup 1 tbmm koşunu kazanarak yarış hayatının en büyük zaferini elde etmiş. 1985 yılında yarış hayatını noktalamış.

    koşunun ana aktörleri:

    oymapınar: kazım'a tüm servetini kaybettiren tay olarak ünlenen arap tayı oymapınar'ın fena olmayan bir kariyeri olmuş. yine de şu grupta bile öyle fark yaratacak bir at değil. en azından tüm servetimi bu taya bağlayıp tek atmam. yazık olmuş.

    saffet: grubun yarış kariyeri en zayıf tayı. hiç parlak bir kariyeri olmamış. yarış hayatı boyunca tek bir grup yarış bile koşmamış. zayıf koşularda da fark yaratacak bir derecesi yok. zaten iki sene sürmüş kariyeri ve filmin çekildiği yıl yarış hayatını noktalamış.

    böyle bakınca saffet'in kazanması büyük bir sürpriz gibi duruyor ama ufak bir ayrıntı nedeniyle hiç de sürpriz sayılmaz. bunu yönetmenin bir filmin evreninde istediği taya yarışı kazandırabileceği için değil saffet adlı tayın koşudaki tek ingiliz tayı olması nedeniyle söylüyorum. evet, saffet bir ingiliz tayı ve filmde arap atlarıyla birlikte koşturularak filmin absürtlük seviyesi bir kademe arttırılıyor. bu grup gerçekten birlikte koşsaydı saffet gerçekte de kazanırdı. başarısız bir ingiliz atını fena olmayan bir grupla (hatta erbatur gibi şampiyon bir tay ile) koşturup kazandırarak ingiliz ile arap atları arasındaki hız farkına mı dikkat çektiler ya da zaten absürt bir film olduğu için arap tayları ile ingiliz tayının koşması sorun olmaz mı dediler bilmiyorum ama koşudaki tek ingiliz atının kazanması güzel bir ayrıntı olmuş.

    aradaki hız farkı ile alakalı kısa bir örnek de vereyim de akıllarda bir şüphe kalmasın. grubun en iyi tayı olan erbatur'un çim pistte yapılan 2100 metrelik koşularda en iyi derecesi 2.20.57 iken saffet'in en iyi derecesi 2.14.93 olmuş. 1800 metrede de saffet 1.54.28 koşarken erbatur'un en iyi derecesi 2.00.16. her şekilde 6 saniyelik bir fark var. işte bu sebeple saffet sakatlanmadığı sürece bu grupla koştuğu her yarışı kazanır.

    kaynak: https://www.tjk.org/…tlar?queryparameter_olduflg=on
  • dolmuştaki dırdırcı kadın hep aynı dedikoduları yaptığı halde taklidini yapan abimizin her defasında yeni bir konuya girişmesi ölümcül yaran ayrıntılardandır.
  • bu filmde niyazi'nin tutturduğu altılı ganyanın tarihi 6 mayıs 1984. son ayağın tabelası: oymapınar, bodrum, erbatur ve bahadır. altılı o günün parası ile 225.545 tl vermiş.
    şimdi filme dramı veren bilgi. oymapınar bu filmden bir kaç ay sonra hastalanmış. sahibi de üzüntüsüne dayanamayarak oymapınar'dan iki yıl sonra vefat etmiş. iyi geceler
  • bu filmde şiki şiki baba kasetini arayan kişi dört farklı kasetçiye girmiş gibi görünse de aslında her seferinde aynı kasetçiye girmektedir. kasetçiye girince iki defa soldaki, iki defa da sağdaki tezgahtara "şiki şiki baba kaseti var mı?" diye sorup, "hayır" yanıtını alır. tezgahtarlar değişir ama kasetçi hep aynı kasetçidir.
  • en absürt filmlerimizden biridir. o absürtlük filme hakikaten çok iyi yedirilmiştir. biz çocukken tv'de çokça gösterilirdi bu film, biz de çevremizdeki bir inşaatın içine girer oradaki tuğlalardan bir minibus düzeni yapar, kendi kendimize o minibüs sahnesini yapardık. film bir kemal sunal filmi olmasına rağmen bu filmde kemal sunal'dan daha ziyade diğer karakterlerin replikleri insanı gülme krizine sokar, hele ki minibüs sahnelerinde dedikoducu kadın taklidi yapan abinin replikleri ayrı komiktir. en bayıldığım repliği ise şudur:

    "ah ah dostlar ah, şu minibüsler çıktı çıkalı, yolculuğun bir türlü tadı tuzu kalmadı, neydi o eski tramvaylar, otobüsler. her zaman her gidişimde açardım peynir ekmek yerdim. nerede şimdi ayol üst üste üst üste üzüm salkımı gibi yolcular? oramızı buramızı mıncıklıyorlar bi de. anlaşıldı benim gelin devamlı neden minibüse biniyor, orasını burasını mıncıklatmak için biniyor. o şaziment karısı yok mu, o alıştırdı zaten onu. vallahi billahi bıktım bu minibüslerden. ay yakışıklı delikanlılar biniyor bazen ama yer bile vermiyorlar. hep ayaklarda gidiyorum. hayatım bu yaştan sonra da çekilmiyor ki anlatamıyorsun ama derdini bir türlü, bıktım vallahi billahi bıktım."

    izlemek için: https://youtu.be/xb2pftlaak4
  • - son ayak nazlı.
    - şiki şiki nazlııı, haydi haydi nazlı...
  • altili oynamak icin hersey hazirdir ancak bir tek siki siki baba kaseti bulunamamistir. kemal sunal restini ceker:

    - siki siki baba yoksa bu is yatar.

    iste o an dincer cekmez'in adamlarina bir umutla "siki siki babayi bilen var mi?" diye sormasi, hepsinden "hayir" yanitini alinca caresiz bir halde, dislerini sikarak, allah kahretsin der gibi bir edayla "ben biliyorummmm" demesi cok süperdir. beni cok etkiler. bir mafya babasi, bir yandan at yarisindan gelecek tonla para, öte yandan adamlarinin önünde yerle bir olacak karizma. ne ikilem.
  • yapımcılarının kostümlerden tasarruf ettiği kemal sunal'ın en harika filmlerinden biri. çoğu oyuncunun filmi tek bir kıyafetle bitirdiği görülebilir. ayrıyeten dinçer çekmez in film boyunca ağzından eksik etmediği purosunu yalnızca finalde yakmasını da tasarruf planı çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. *
  • filmle ilgili diğer ayrıntılar;

    - filmin kahramanı niyazi tipik bir ortadirektir. karamelalar için beyit yazar. kıt kanaat geçinmektedir. 2 oğlu, karısı (nevra serezli) ve dırdırcı kaynanası ile birlikte yaşamaktadır. geçim sıkıntısı nedeniyle alacaklılar hep rüyasına girer.

    - her sabah aynı bayrampaşa-topkapı minibüsüne biner. minibüsün olmazsa olmazları vardır; şiki şiki baba kasedi, dedikoducu kaynana, her sabah iğrenç kokan yiyecekler taşıyan adam ve muavin.

    - işe geç kaldığında laf söyleyen genç sekretere söyledikleri çok komiktir niyazi'nin, ne kadar hazırcevap olduğunu gösterir. aşk yoksa paranın önemi yok diyen kıza, "kızım senin tuzun kuru, senin için para önemli mi? salla poponu, al paranın topunu" diyerek oynak kızlara da lafını sokar bu arada.

    - ay başı geldiğinde esnafa borcunu ödemeye çıktığında, hepsine de güzelce ayarı verir. kasabı kedi keserken yakalar, manav etiketleri çift taraflı yapmıştır, bakkal tartıyla oynamıştır, oduncuyu da odunları sularken yakalar.

    - filmin en komik sahnelerinden biri yine minibüste geçer. minibüste ayakta gitmek yasak olduğundan, muavin polisin yanından geçerken "çökün" der. niyazi tehlike geçtikten sonra ayaktakileri her defasında kekler.

    - başka bir entry'de belirtilmiş ama bu çok büyük hatayı tekrar etmezsem olmaz. bu harika filmde -korkusuz korkak ile birlikte yeri ayrıdır bende- nasıl böyle bir hataya dikkat edilmemiş anlayamıyorum. niyazi kırk yılın başında kahveye gittiğinde, kazım'ın adamları (kazım dinçer çekmez, kahveye gelen adamlar da turgut özatay ve metin çekmez) kahvedekilerden ganyan borçlarını toplamaya gelirler, vermeyenleri tehdit ederler ve döverler. halk kahramanımız niyazi, korkmadan gider adamın kıçına -turgut özatay'ın- tekmeyi geçirir ve adamın suratı boya dolu kovanın içine girer. niyazi üstüne üstlük "sen karı mısın yüzünü bu kadar boyuyosun lan" der. tam kazım'ın adamları niyazi'yi haşat edecekken, o sırada polis kahvenin önünden geçer ve niyazi kurtulur.

    hata ise, niyazi'nin bir daha hipodroma gidişiyle ortaya çıkar. daha önce kahvede kıçına tekme attığı kazım'ın adamı yani turgut özatay, onu hipodromda görür fakat tanımaz. imkansız tanıyamaması. tanıyamamasını geçtim, kazım'a "böyle böyle bütün yarışları bilen bir adam var" diye de tavsiye eder, sonrasında şiki şiki baba kasedini bile o arar.

    - arkadaşı kumarbaz halil'le (zihni göktay) hipodromda yarışları izledikten sonra iyice gaza gelir niyazi. bu sefer de rüyasında atları görmeye başlar. rüyasında, "hadi ayşe! hadi ayşe! hadi kızım, ayrıl gel! ayrıl gel ayşe! hadi kızım, hadi ayşe!" diye sayıklar. karısı da ayşe'yi niyazi'nin zamazingosu sanıp niyazi'yi bir güzel döver. bu sahneler unutulmayacak sahnelerdir.

    - niyazi hipodromda karısından kaçarken jokey kıyafeti giyip yarışmak zorunda kalır ve bu sahne de efsanedir çünkü at ters koşmaya başlar.

    - bana göre filmin en komik sahnesi tartışmasız dinçer çekmez'li, yüksel gözen'li minübüs sahnesidir. filmi geçtim, sinema tarihimizin en komik sahnelerinden biridir kesinlikle. bu sahnede sürahi nine'nin oğlu olarak sevdiğimiz erdoğan dikmen öyle bir sallanır ki, minibüste olsa öyle sallanamaz. yüksel gözen de kaynana rolünü öyle bir oynar ki, gerçekten kaynana olsa böyle kaynanalık yapamaz. ama kazım şarkıyı söylemeye başlayınca yine gülme krizine girer ve keline şaplağı yeniden yer.

    - filmin son bölümünde ise o nalet, dırdırcı kaynana, paraları görünce, "sen emret, ciğerimi bile keseyim" der. nevra serezli ise, "hadi saffet! hadi saffet! saffetçiğim, saffet! ayrıl da gel, ayrıl da gel!" diye sayıklar.
  • hoş bir filmdir fakat garip olan şudur ki;
    bu filmde kemal sunal'ın adı şaban değil, niyazi'dir.
hesabın var mı? giriş yap