• deniz ürünleri dışında yeme içme için birkaç mekan tavsiyesi:

    elvis: atina'da yiyebileceğiniz en iyi souvlaki mekanlarından biri. ayak üstü atıştırmalık,salaş ve küçük bir mekan. tavuk,kuzu,domuz gibi çeşitli seçenekler mevcut. 2,5 €'ya tek şiş,yanında patates kızartması ve pide veriyorlar. açlık durumunuza göre 1 veya 2 tane söyleyip bir öğünü geçirmek mümkün. merkezi bir yerde değil,özellikle omonia civarında kalıyorsanız gidilebilir.

    lefteris o politis: souvlaki yiyeceğiniz bir diğer salaş ancak lezzetli mekanımız.1951'den beri hizmet veriyor. 2,30 € gibi komik ucuz ancak doyurucu souvlaki yapıyorlar. 2 tane söyleyip öğle yemeğini aradan çıkarın. akşam 7 gibi dükkanı kapatıyorlar.bulunduğu yer yine omonia civarında.

    feyrouz: hatay'dan göç eden bir ailenin sahip olduğu işletme. tam karşısında da yine çay içip tatlı yiyebileceğiniz cafe bölümü mevcut. bardakta servis ettikleri mahluta çorbasını,normal lahmacun ile alakası olmadığından bir kıyaslama yapmanın gereksiz olduğu ancak oldukça lezzetli bulduğum zahterli lahmacununu ve peynirli pidesini denedim.hepsi ayrı ayrı başarılıydı. tıka basa doyacağınız bir yer değil elbet ama yine ara öğün için ideal olduğunu söyleyebilirim. çorba+lahmacun: 7,80 € / çorba+pide: 7,60 € ödemişim. mekan monastiraki meydanı'na 5-6 dakikalık yürüme mesafesinde.
    https://feyrouz.gr/en/

    mailos: canınız makarna çektiyse, hızlı ve lezzetli makarna yiyebileceğiniz yunanistan'ın zincir markalarından biri mailos. makarna tipini ve sosunu seçip siparişi veriyorsunuz. kısa süre içinde kutu içinde hazırlayıp servis ediyorlar. beklentim çok yüksek değildi f/p açısından sınıfı geçtiğini söyleyebilirim. gayet basic ancak lezzetli bir öğün için tomato&basili önerebilirim. mekan yine merkezi bir bölgede olup monastiraki meydanı'na 4-5 dakikalık yürüme mesafesinde.
    https://www.mailos.gr/en/

    juicy grill: son mekanımız atina'da en lezzetli hamburgeri yiyebileceğiniz yerlerden biri. damak zevkinize göre seçeceğiniz hamburgere ek olarak üzerinde sahanda yumurta ile servis edilen patatesi (mama's fries) öneriyorum. çatlayana kadar doyacağınız garanti. monastiraki meydanı'na 10 dakika civarı yürüme mesafesinde.
    https://juicygrill.gr/

    edit:imla
  • yaklaşık 20 gündür yaşadığım şehir olmasının bana verdiği yetkiye dayanarak ufak bir atina gezi/yaşam rehberi paylaşıyorum;

    - havaalanına indiğinizde bir karmaşa sizi karşılayacak, ki buna zaten türkiyedeki havaalanlarından alışık olmanız gerek.
    - pasaport kuyruğunda yanınıza sivil bir polis gelip pasaportunuzu isteyebilir, verin. dayıyla tartışmak size bir şey kazandırmayacak maalesef.
    - freeshop şehirle aşağı yukarı aynı ayarda, sadece sizgara kullanıyorsanız oradan almanızı tavsiye ederim.
    - havalimanından şehre gitmek için otobüs, metro ve taksi seçenekleriniz var, fakat taksi kol gibi, siz iyisi mi otobüs(5 euro), ya da metro(8 euro) ile gidin.
    - havalimanı araçlarında biletsiz yolculuk edebileceğinizi düşünmeyin, acımazlar, saplarlar cezayı.
    - şehir içine yaklaştıkça "oha burası aynı kıbrıs/izmir/istanbul" gibi cümleler kuracaksınız, çok normal. dil&din ve tabelalar dışında her şey aynı neredeyse.
    - bu arada buralar oldukça sıcak, türkiye +7-8 derece gibi düşünüp ona göre hazırlanın, şu 20 günde sadece 10 dk yağmur yağdığını gördüm sadece, o da yaz yağmuru gibi bir şeydi.
    - merak etmeyin, istanbuldaki o trafik çılgınlığı burada yok. otobüs, troleybüs, tramvay ve metro mevcut. tek yön tam bilet 1,20 euro, öğrenci 0,60 euro. 70dklık aktarma süresi var. bileti araç ya da duraktaki cihazlara okutmaz, ya da hiç bilet almazsanız 30-60 kat ceza yeme riskiniz var.
    - oteller konusunda çok bir fikrim yok ama kalburüstü sayılan yerleri tercih edin, standartlar türkiyeye göre düşük. ayrıca bu alt kategori otellerde de çoğunlukla odada buzdolabı/minibar bulunmaz.
    - airbnbden ev kiralayabilirsiniz, fiyatları oldukça uygun. (kafanıza göre bir şey bulamazsanız mesaj atın, ama kanepede yatarsınız, peşin söylemiş olayım :d)
    - yunan halkının damak tadı bize oldukça yakın, hatta neredeyse aynı. döner, kebap, et şiş, baklava, hatta kestane şekerine kadar her şey var. bir tek çay yok, gelirken yanınıza alın bence.
    - yeme içme fiyatları oldukça uygun, 10 liraya bi bira, bi gyro(döner) yiyebilir, 50 liraya sınırsız deniz ürünü(kalamar, midye, karides vb.), yengeçli makarna, sınırsız içki gibi bir menüyü mideye indirebilirsiniz. ayrıca yemek kalitesi neredeyse her yerde aynı, o yüzden ilk bulduğunuz yerde yiyin, aç aç gezmeyin.
    - bira çoğunlukla koladan ucuz, ben o yüzden bolca bira içmek zorunda kalıyorum(!), bence siz de öyle yapın.
    - syntagma meydanı, parlamento, piredeki marina(burası resmen küçük girne), akropolis görmeye değer yerlerden birkaçı. akropolisten
    bilet alırken 12 euroluk bileti alıp, o sayede birçok yere giriş yapabilirsiniz.
    - ana caddelerin üzerinde neredeyse her köşede büfeler, her sokakta da pub/cafe-bar tarzı yerler var. oturup soluklanmak, bir şeyler atıştırmak için gidebilirsiniz, pek çoğu küçük samimi yerler, fiyatlar da ucuz.
    - akşama kafar gezer, gece de çıldırırım diyorsanız gitmeniz gereken yer gazi. keramikos metro durağında inin, merdivenleri çıkın, ta-daaa gazidesiniz. gece 1-2den önce gitmeyin, pek anlamı yok. turist olduğunuz için sorun yaşamazsınız ama biraz giyime dikkat etmekte fayda var, biraz gösteriş meraklısı yunan kardeşlerimiz. neyse, gazide her yer club neredeyse, her zevke göre bir yer var ama ben gazziview, tramp, transistor gibi bir kaç yeri tavsiye ederim gördüklerim içinde. 4 euro civarına fıçı bira, 5-6 euroya şişe bira/kadeh şarap, max. 8-9 euro gibi fiyatlara güzel kokteyller içebilirsiniz.
    - gece otele/eve dönerken taksiye binin, en fazla 10-12 euro ödersiniz gece tarifesinde, gündüz ise 5-6 euro(bavul varsa +2 euro).
    - şehrin 3 tarafı plajlarla çevrili, bir çoğu da ücretsiz. bu kadar imkan ayağınıza gelmişken denize gitmezseniz ayıp olur. zaten denizi de oldukça temiz, fakat bir ege klasiği olarak biraz soğuk. plajlarda gezen abilerden içecek alıp sıcağa bir nevi geçici çözüm bulabilirsiniz.
    - neticede toplamda 10euroyla da burada bir gün geçirip eğlenebilirsiniz, 100 euroyla da. bunlar tamamen seçiminize kalmış. fakat eğlenmemeniz/beğenmemeniz çok zor, peşin söyleyeyim.
    iyi eğlenceler!
  • yakında gezdik gördük yukarıda anlatılanlardan da yararlandık.

    ulaşım:
    izmir'den aegean hava yollarına ait doğrudan uçuş bulunca atladık gittik, 4 sıralı koltuklu üstten kanatlı, thy uçaklarına göre görece ufak, yunan adalarındaki havalimanlarına uygun uçaklar.
    uçuş 1 saat sürdü. venizelos havalimanından mavi hat ile kalacağımız otelin bulunduğu yere vardık.
    havalimanında bulduğunuz şehir haritalarından daha iyileri kaldığınız otellerde dağıtılıyor olmalı.
    elinizde olmasını isteyeceğiniz harita, gezilecek yerleri numarayla gösteriyor olacak.

    şehirde 3 ana metro hattı var mavi kırmızı yeşil. aslında hepsi metro bana göre ya bazı yerleşikler hepsini metro olarak algılamayabilir. metro nerede diye sorduğunuzda saçma sapan yanıtlar verebiliyorlar. örneğin yakınlarda olduğunu bildiğim metro istasyonunu sorduğumda arkadaşın biri buradan otobüse bineceksin merkeze gidip oradan diye yanıtlamaya başlayınca sakin dostum demek zorunda kaldım.

    neyse bu hatlar şehri gayet güzel dolaşıyorlar. tek biniş 1,2 euro, 24 saatlik biniş 4 euro 5 günlük biniş 10 euro.
    öğrenci fiyatları normal fiyatların yarısı, ancak türk öğrenci kartları geçerli mi bilmiyorum.
    havalimanı mavi hattın sonunda fakat burası için ekstra 8 euroluk (iki kişi için ya da gidiş dönüş bilet alırsanız 14 euro) bir bilet almanız gerek. kapılarda doğrudan bir kontrol yok, buna rağmen bilet almadan geçmenizi önermem, bir cumartesi günü metroda genel kontrole denk geldik, otobüslerde de ceza kesenleri farkettik. ceza biletin 60 katı civarı.

    sadece şehir merkezinde gezecekseniz ve yürümekten sıkılmıyorsanız hiç bilet almanıza gerek yok, yürüyün gitsin. bunlar dışında demiryolu olarak yanılmıyorsam 1 tramway hattı var, güney ve batı sahillerine doğru giden. bir de banliyö hattı var, pireye gidiyor, hiç kullanmadım. kısa süreliğine bir yeri ziyaret ederken de otobüs hatlarını öğrenmek zor oluyor, tercih etmedim. gezide bir günlük bilet aldık bir ara bir de tek gidişlik bilet aldık.

    barınma:
    booking.com'un önerdiği otellerden birini seçip omonia meydanının daha üstünde kalan bir yerde kaldık. omonia özellikle üst tarafları izmir basmane kahramanlar, ankara dış kapı, istanbul laleli? vb karışımı bir yermiş, sokaklar çiş kokmakta. gece vakti her türlü gece insanı orada. dolayısıyla tekin yer değil. doğru söylüyormuş ekşi.

    gezilecek yerler:
    3 ana meydan var demiştik. syntagma, monastraki ve omonia. bunlar bir kenarı 1-2 km arası olan bir üçgen oluşturuyorlar ve araları en fazla 2 metro durağı.
    gezilecek yerlerin önemli bir kısmı monastraki meydanının çevresinde. bir kısmı da syntagma meydanının çevresinde kalıyor.

    monastraki: bu meydanı doğrudan kesen ermou yolu, ve paralelindeki çok büyük flea market (turistik bit pazarı bütün turistik illerimizde olan) en turistik yollardan biri, kuzey batısında psiri meydanı ve sokakları, doğusunda plaka sokakları, batı ve güneyinde akropol alanları yer alıyor. psiri geceleri hareketli bir mekan gençlerin takıldığı alternatif mekanların yanı sıra tavernalar da var burada ya pop-buzuki ya da klasik yunan müzikleri çalınıyor.
    müzik var mı diyip bir yere karar vermeyin, ne tip müzik olduğunu da sorun bir tavernaya girmeden önce. en azından gece vakti bu meydanın içinden geçin. biz burada lithos diye bir tavernaya gittik, yemekler güzel ilgi alaka harikaydı. pop buzuki çalıyordu (bir de ağladıkça) daha otantik müzik istiyorsanız başka yerlerde var.

    plaka akropolün doğusunda ve monastrakinin güneydoğusunda kalıyor. orasıda aynı şekilde turistik mekanlardan bir tanesi. burası daha tepeye doğru çıkan bir alan olduğundan sekmeli yollarda tavernalar görebilirsiniz (eski fransız cezayir sokak'a benziyor) buralarda da canlı müzik bulunabiliyor.

    akropol: parthenon'un bulunduğu tepeye giriş 12 euro, çevresindeki agoralara vb giriş 2-3 euro arası. ancak 12 euroya kombo bilet alıp hepsine girebiliyorsunuz. akropol, ancient agora, roman agora, hadrian's kütüphanesi, zeus tapınağı, akropol güney ve kuzey yolları ve keramaikos var.
    zamanınız yoksa sadece akropol ve ancient agorayı gezin, ancient agorada geniş ve yeşil bir alanın içinde stoa ve hephaistos tapınağı var, akropolün kuzey kıyısından aşağı inerken karşınıza çıkıyor. yunan agorasının biraz daha kuzeyinde keramaikos, hani biraz dil benzeştirmeniz varsa seramik olduğunu çıkarırsınız, müzesi ve buranın üzerinde bulunan geniş mezarlık, eskiden seramikçiler çarşısıyken bir süre sonra mezarlık oluyor.
    tam arkasında şehir müzesinin bir parçası var giriş ücretsiz ama deymiyor girmeye ya, bir soluklanırsınız.
    akropol müzesi: güney yamacın çıkışında kalıyor, girişi ekstra 5 euro. burası da gezilebilecek yerlerden bir tanesi. tüm buraları gezmek en az bir tam gününüzü alır.

    kuzeyde omonianın az kuzey batısında oktavriu yolunun üzerinde ulusal arkeoloji müzesi var. burası gidilmesi gereken tarihi yerler arasında 2. sırada. buranın giriş bileti de 12 euro ve bununla beraber, epigrafi (yazıt bilimi) müzesi, numismatic (para) müzesi, bizans ve hristiyanlık müzesine girilebiliyor. bunları bir hat halinde gezebilirsiniz. yukarıdan başlayarak, ulusal arkeoloji müzesi 2 saat, hemen altında epgirafi müzesi 20 dk,
    oktavriu'yu güneye doğru bitirip penistimiou caddesine döneceksiniz, bu caddenin üzerinde ulusal kütüphane, üniversite ve sanat akademisi var, önünde fotoğraf çektirmelik. yolun üzerinde bir sokak üstte atina operası var şansınızı denemek isterseniz.
    yolun devamında numismatic müzesi 20dk, bir alman tarafından bağışlanmış harika bir binanın içinde, bahçesindeki kafe de çok güzel, bir akşam uğradık ve canlı caz dinletisi vardı ufacık yerde. oturun bir kahve için. müze binasının içindeki svastikalara dikkat de edin.

    bu caddede bitince syntagma meydanına geliyorsunuz, bu meydanda parlamento ve aşağısında ulusal bahçe var önünde ponpon ayakkabılı muhafızları görebilirsiniz. ulusal bahçeyi de bitirince devamında zeus tapınağı ve hadrianın kapısı var. bunları bitirince yolun karşısına geçip plakaya bir bira içmeye yollanabilirsiniz.
    diğer alternatif parlementoya girmeyip doğuya vassilis sofias yoluna dönebilirsiniz. bu yolda benaki müzesi var (45 dk), çok güzel bir özel müze perşembeleri bedava, gece yarısına dek açık üst katlarında güzel manzaralı bir kafe var). devamında cycladic art (kıbrıs) müzesi ki biz girmedik. biraz daha ileride yolun karşısında bizans müzesi var 40dk içi ve tasarımı güzel bir müze gerçi ben hrisitaynlık dönemlerinde hep sıkılırım, isa ve meryem ikonaları, resimleri belli bir süre sonra anladık abi dedirtiyor.
    hemen yanında savaş müzesi bulunuyor şöyle bir dolaşılabilir, thermophylaeden ikinci dünya savaşına nerelerde savaşmış yunan görebilirsiniz. türk yunan savaşından! da şöyle bir bahsediliyor.
    tüm bu rotada bir tam gün sürer. yürümesi de yarım saat bir saat arası tutar bu rotanın.

    değişiklik olarak metroyla pireye gidebilirsiniz. ana limanda bir şey yok pis liman işte. metro durağından deniz kıyısını tutturarark doğuya yürüyünce önce paşalimanına sonra mikrolimana (türk limanı) geliniyor. denize karşı illa balık yiyeceğim diyecekseniz eğer, bunların kıyılarında balık lokantaları vb var. .
    diğer bir alternatif vassilis sofias'ın üstünde kalan kolonaki meydanından lycabelle tepesine doğru çıkmak, nişantaşı, alsancak tarzı bir semtte, izmir hatay tarzı merdivenlerle yukarı çıkarsınız, tepede her 20dk'da bir, kişi başı gidiş dönüş 7 euroya en tepeye çıkan finiküler var. yürüyerek 20dk imiş. sanat diyorsanız ulusal galeri bizans müzesinin biraz daha ilerisinde. müzik diyorsanız onun da ilerisinde atina konser salonu var.

    omonia'dan dümdüz monastrakiye inerseniz athinas yolu oluyor, bu yolda belediye binası, et balık hali ve ana pazarı görebilirsiniz. çipura çipuradır, kilosu 8 euro. ahtopot'unki 9 euro. parelelinde aiolou ya da eolou diye adlandırılan cadde var. o da trafiğe kapalı sevimli bir yol.

    hani bazi yerleri atlayarak 2 günde, tam olarak da 3 günde gezilir atina. biz otura otura 4 gün harcadık. biri müzikli diğeri sade iki tavernaya gittik. bol bol kilise de gezdik, özellikle yazmadım, gördünüz ve açıksa girin içine sonra çıkın. sanki türkiye'de gördüğünüz camiye girmiyorsunuz...
    çipras'a karşı ilk protestonun ortasında kaldık koministler beğenmemiş çok taviz verdi diye. oturduğumuz yerdeki garson bunlar her hafta burada hiç bir şeyden mutlu olmazlar zaten dedi. bize tur satmaya çalışan yaşlı amcaya sorduk, zenginden alıp fakire veriyor da toplam para aynı dedi. işi zor adamın.
    her yer grafiti, her yer, fazlası çok çirkinleştiriyor şehri. mythos, fix ve alpha bira markaları hepsini sevdim. sakızlı uzoyu sevmedim. sağda solda kıvanç tatlıtuğu anlatan sevimli atinalıları da sevdim.
    umarım kurtarırsın paçayı ekonomik krizden, altın elma ağaçlarıyla bezeli atina.

    ekleme
    bir yazar özel mesajla günü birlik gezi var mı diye sormuştu. biz de gittiğimizde sormuştuk da bir nedenden gidememiştik. buraya yazmayı da unutmuşum. ekleyeyim.
    günü birlik turlarla gidilebilecek yerler.

    1) meteora (atina'nın kuzeyinde, kayaların üstündeki tapınaklar) sabah trenle gidiş 4 saat, bütün gezi (gezi kapsamında tam olarak ne var bilmiyorum), akşam yemeği ve 4 saat dönüş
    2) corinth gezisi, corinth boğazı üzerinden (haritayı açıp bakın ilginç bir yer). atinanın güneyine otobüsle gezi, argo vb'yi görme, bu truvaya saldıran abilerin memleketi.
    3) delphiye günübirlik gidiş, (atina'nın kuzey doğusuna ünlü oracle'ın mekanlarına gezi)
    4) adalar gezisi, hydros, poros, egina, atinanın güneyine doğru günü birlik vapur gezisi, içinde yemek ve değişik eğlenceler var sanırım.
    bunların hepsi kişi başı 120-70 euro arası. mutlaka pazarlık yapın. sağda solda acentalarla konuşmalısınız elbette.
    -ekleme-

    görülebilecek tarihi yerleri ve müzeleri özetleyerek bitireyim.
    akropol (kombo1)
    hadrian library (kombo1) (plaka)
    roman agora (kombo1)
    ancient agora (kombo1)
    akrolop north & south slope (yamaç) (kombo1)
    keremaikos (kombo1)
    zeus tapınağı(kombo1) (national gardenin altı)
    hadrian gate bedava, zeus tapınağının yanı
    akropol müzesi 5 euro

    mosque (içine sanat koyup müze yapmışlar girmedik) (monastraki)

    national arceology museum (kombo2) oktavriou
    epigraphy museum (kombo2) oktavriou
    numismatic museum (kombo2) penepistimou
    byzantium ve christianity museum(kombo2) (sofias)

    benaki museum (perşembe bedava) (sofias) bu güzel bir müze uydurabilirseniz gidin.
    cycladic art museum (sofias)
    war museum (sofias)

    jewish museum (plaka)
    greek folk musical instruments (plaka) bunun dibinde platanos diye bir taverna var, hani adamlar turist pek sallamıyorlar ama güzel yer hani.
    şehir müzesi: iki parçası var ilk parçası tsaldari caddesinin üzerinde ikinci parçası bir kaç sokak üstünde ama gitmedik. resim vb var.

    ulusal kütüphanenin olduğu meydan, penepistamou
    syntagma meydanı ve parlamento (pop pon ayakkabılı muhafızlar!)
    national garden, bir içinden geçersiniz tam altında zappion diye bir bina var ne olduğunu çözemedim ama girin içine.
    lycabett tepesi.
  • türkiye'deki şehirlere hem mimari (çirkin apartmanlar) hem de belediyecilik olarak (bozuk hatta olmayan kaldırımlar, gelmeyen otobüsler, toplanmamış çöpler) evet benziyor ama kendisine has ve yaşayan bir ruhu var atina'nın. biraz anarşi, biraz yunan rahatlığı, biraz ekonomik krizin yarattığı toplumsal bunalma hepsini hissediyorsunuz ama daha çok insanların hala yaşamak istediğini hissediyorsunuz.

    ayrıca atina'nın genelinde mi bu böyle yoksa benim şansıma mı denk geldi bilmiyorum ama girdiğim her mekanda nerelisin sorusuna türkiye cevabını alınca masamıza beleş mezeler mi gelmedi, yan masadan ikram tsipouro'lar mı gönderilmedi, yanıma gelip türkçe "kardeşim benim" diye mi bağrılmadı. istisnasız gittiğim her yerde bir şey ikram edildi ya da benimle türkçe konuşmaya çalıştılar.
  • ankara ve izmir karışımı yınan başkenti.

    geçen sene iki hafta kaldıydım. eğlenceliydi.
    metroları nettir. dünya lideri(!)nin ülkesindeki hiçbir kentte yok o metro. havalimanına kadar gidiyor. biz daha adam gibi yenilenmesi anca halledilmiş ama rahat gitmeyek diye sürekli radar kurulan yoldan esenboğa havalimanına gitmeye çalışak.
    taksi ucuzdur. ama şerefsiz taksicileri de boldur. yine de, taksi ucuzdur.
    otobüs gelmez. beklemeyin boşuna. metro zaten on numara.
    yazın havası bok gibi sıcak olur.
    graffiti yoğunluğu aşırıdır.
    yunanistan'ın üç büyük takımına ev sahipliği yaptığından fanatiklik dozajı yüksektir. mesela benim konakladığım zografou bölgesine aek ya da olympiakos tişörtüyle geleni öptüklerini söylüyorlardı. panathinaikos bölgesiymiş çünkü.
    acropolis müthiş bir pazarlama harikası. ha, konumu çok iyi. tüm atina ayak altında.
    denize uzak bir şehir. kıyı tarafına gitmek için merkezden 40 dakika yol tepmeniz gerekir.
    monastiraki ve plaka güzel bölgeler. herifler korumuş. yerel esnaf lokantaları tarzı yerleri bulup, takılmanızı öneririm. çok güzel mekanlar var kıyıda köşede.
    panormou bölgesinde on numara souvlaki yapan yerler vardır.
    gazi diye santralistanbul kafasında mekanları var. eski gaz fabrikasını bar ve lokantalara döndürmüşler. güzel yerler var. ama dikkat edin, sağlam öpen mekanlar da bol. iki içkiye 50€ gömdüğümü hatırlıyorum. gebeşler, komşu momşu dinlemediler. bar olarak tavsiye edebileceğim why sleep diye bir bar vardı. bayağı eğlenceli mekan.
    omonia tarafına çok kaykılmayın. sıkıntı. hatta o taraflar yakınında bir parka düştük. trainspotting gibiydi amk. uyuşturucu çekenler, hap atanlar... mal satan teyzenin biri beni sivil polis sanıp, tribe girdiydi. komikti. hayır, bu mekanın 100 metre ilerisinde polis var. hiç umursamıyorlar. taksiye binip, topukladıydık.
    chalandri bölgesinde bir klisenin etrafında çok güzel ouzeria'lar falan var. bizim rakı-balık kafasında mekanlar. yolunuz düşerse gidebilirsiniz.

    türk olduğumuzu söylediğimizde hiç sıkıntı çekmedik. aksine, daha da sıcak davrandılar. "bacanaki"ler, "kardaşi"ler havada uçuştu. insanlar güzel. politikanın ve politikacıların... neyse.
    öyle bir şey işte.
  • sanılanın aksine, türkleri çok sevenlerin yaşadığı şehir.

    hediyelik almak için girdiğim dükkanların çoğunda türk olduğumu söylediğimde benimle türkçe konuşmaya çalıştılar. başarısız da sayılmazlar hani. hatta bir restoranda şöyle bir anım vardır.

    -merhaba, menüyü rica edebilir miyim?
    (orta yaştaki amcanın türkçe bilmediğini düşünerek ingilizce konuştum. suratıma baktı. birşey demeden menüyü getirdi.)
    - ben souvlaki yemek istiyorum. ama domuz eti istemiyorum. koyun varsa koyun eti olsun lütfen.
    +sen türk müsün? *
    - evet. türkçe biliyor musunuz?
    +biliyorum. neden ingilizce konuşuyorsun? türkçe konuşsana.
    -şeyy pardon. türkçe bildiğinizi düşünmemiştim.

    adam ayaküstü müşterisini azarladı amk. ne diyeceğimi şaşırdım. daha sonra yemek yerken yanıma oturdu. birinci dünya savaşı'ndan sonraki mübadelede ailesi atina'ya gelmiş. babası ona türkçe öğretmiş. türkiye'ye birkaç defa gelmiş, çok sevmiş ama türk halkının yunanlılara gösterdiği tepkiden çekiniyormuş. sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi konuştu da konuştu. aylardır türkçe duymamış kulaklarıma ilaç gibi geldi.

    kıssadan hisse; çekinmeden gidin atina'ya. hatta ingilizce'den önce türkçe konuşmayı deneyin. muhattabınızın türkçe bilme şansı yüksek.

    not: anlattığım olay eski bir osmanlı mahallesi olan monastrakide yaşanmıştır. verdiğim tavsiye de burda geçerlidir.
  • şu an canlı yayında obama'nın yunanistan'ı ziyaretini protesto edenlerle polisin çatışması var.

    elinde molotof kokteyli olan bir gösterici bekleyen polislerin önüne adım adım giderek yavaşça yaklaştı. polisler bekledi bekledi, gösterici elindeki kokteyli göstererek yaklaşmaya devam edince polisler hücuma kalktı. daha sonra pusuya yatmış iki gösterici polislere birden arkadan molotof kokteylleri fırlattı, polisler grubun ortasında kalıp ambele oldu.

    canlı yayında hilal taktiği izledim lan. kültürler ortak, direnişler ortak. ne güzel.
  • gecen haftasonu, 2 gun icin gittim sehir.

    atinayi kime sorsan 'atinada birsey yok ya' diyor. lan allah belanızı vermesin. ne arıyordunuz da bulamadınız acaba bu sehirde?

    akropolis var lan sehirde akropolis. zeus tapinagi var ya. inanilmaz arkeoloji muzeleri var, arkeolojiye ilginiz olmasa bile (ki benim de yok pek) eşşek degilseniz bile ilginizi cekecek seyler var ve bunlar baska sehirlerde benzerlerini bulabileceginiz seyler degil.

    red light mi aradin ne aradin da bulamadin acaba bu sehirde? avrupanin her sehrinde olan devasa katedraller eksik diye mi sevmedin?

    bence guzel sehir atina. gidin siz. dinlemeyin baskalarini. ben cok memnun kaldım.
  • atina hakkında kısa bir gezi yazısı karalayacağım. gezmeyi düşünen varsa belki işine yarayabilir.

    atina’da gezilmesi elzem olan yerler birbirine pek yakın. bu nedenle pek çok yere fıtı fıtı yürüyerek gidebilirsiniz.

    merkezde üç tane önemli meydan bulunuyor. syndagma (parlemento binasının önü), monastraki (alışveriş, hediyelik eşya, yeme-içme mekanları) ve omonia (oteller falan).

    ayrıca atina’da göze çarpan üç tane tepe bulunuyor. en ünlüsü, pek tabi, akropol; diğerleri ise, lycabettus tepesi (ya da lykavittos) ve filopappou tepesi.
    bu üç tepe ve üç meydan etrafında atina’yı tane tane anlatmaya çalışayım.

    omonia

    önce otel vs. kısmından hareketle omonia’dan başlayayım. omonia meydanını arkanıza aldığınızda sağ tarafta kalan pirous (ya da panagi tsaldari) caddesinin üzerinde çeşitli bütçelere için uygun oteller bulunuyor. merkez olarak nitelendirilebilecek olan monastraki ve syndagma’da da pek çok otel bulunuyor. omonia’dan yürüyerek bu iki meydana da 10-15 dk’da ulaşabilirsiniz. omonia meydanını dik bir şekilde kesen 28is oktovriou caddesi’ni takip ederseniz sağ cenahta bulunan ulusal arkeoloji müzesi’ni bulabilirsiniz.

    ulusal arkeoloji müzesi 3 kattan oluşuyor. her bir katı birbirine geçişli, numaralı odalardan oluşuyor. giriş katta ortada bulunan salonda tarih öncesi alet edevatların bulunduğu bir sergi alanı var. katı çevreleyen ve iki sıra halinde uzanan odalarda ise tarih sırasına göre ayrılarak yerleştirilmiş olan heykeller ve mezar taşları bulunuyor. heykel ve mezar taşları yoğunlukla pentelic mermer ve parian mermerlerden yapılmış. az sayıda bulunan bronz heykellerin ise oldukça etkileyici olduğunu belirteyim ki siz de etkilenin. müzede ayrıca mısır’daki helen kültürüne ilişkin de ayrı bir bölüm bulunuyor. yine belirli dönemlere ait antik vazolar, geçmişte akropol bölgesini gezmiş olan gezginlerin yazdıkları tarihi kitaplar, tablolar vs için de ayrı bölümler bulunuyor. her odada bir görevli bulunuyor. heykellere hareket çeken var mı diye kontrol ediyorlar. diyeceksiniz ki “ulan, arkeoloji müzesine giden adam heykele ne yapacak?”. yapıyorlar efendim. görevliden uyarı alan ailenin milliyetini burada paylaşmama gerek yok diye tahmin ediyorum. öte yandan gezerken köpek gibi yoruluyorsunuz. dizleriniz titriyor, diliniz dışarı çıkıyor. tam o anlarda giriş katın bir altında bulunan kafeteryaya inip bir şeyler yeyip içebilirsiniz. fiyatlar uygun, içerisi ferah.

    syndagma

    eğer kalacağınız yer syndagma-monastraki-omonia üçgeninde bir yerde ise havaalanından buraya ulaşım gayet kolay. havaalanından x95 numaralı syndagma express yazan otobusle 6 euro karşılığında sydagma’ya ulaşabilirsiniz. ya da 10 euro karşılığında metroya binip, metroyla da gelebilirsiniz. bu arada araçlarda bilet kontrolü vs gibi bir şeyle karşılaşmadık. yani pek ala biletsiz de binilebiliyor. fakat bir görevliye yakalanırsanız -yanlış hatırlamıyorsam- bilet tutarının 60 katı ceza ödetiyorlarmış. syndagma meydanı’nın hemen karşısında parlamento binası bulunuyor. önünde meçhul asker anıtı, nöbet tutan iki asker ve nöbet değişim zamanını gözleyen zibilyon adet turist görebilirsiniz.

    parlamento binasının yanından itibaren başlayan ağaçlı, çalılı, çırpılı alan ise ulusal bahçalar (national gardens). bu bahçalar öyle bizdeki gezi parkı gibi değil. yani benzediği kısım var aslında. ikiside şehrin tam ortasında. ama atina’daki bu bahçalar çok daha büyük bir alanda kurulu. hem galiba kimsenin aklına bahçayı söküp de avm, cami, kışla vs gibi, efendime söyleyeyim barok bir yapı yapıştırmak gelmemiş. halbuki alan ağaoğlu mynationalnightmareresidance yapmak için gayet müsait.

    ulusal bahçaların içinde ufak radyosundan müzik dinleyerek bulmaca çözen dedelere, jogging yapan kızlı erkekli minimal gruplara, gingerla gezen marjinal zıpırlara rastlayabilirsiniz. ulusal bahçelerin içinden leof. vasilissis olgas caddesine doğru yürürseniz (-ki, biz tam tersine yürüdük ama bunun konuyla ilgisi yok) yine bahçaların içinde bulunan zappeion’u bulacaksınız. zappeion 1800’lerin sonuna doğru yapılmış. daha çok sergiler için kullanılan güzelce bir yapı. sergi falan yoksa içini gezemiyorsunuz. ama dışına bakın. böyle, uzuuun uzuuun bakın. çünkü güzel. “leof. vasilissis olgas caddesine doğru bu kadar yürümek bizi kesmedi. az daha yürüyeceğiz” derseniz, yürüyün, karşınıza çok yüksek ihtimalle olimpia zeus tapınağı çıkacak. 2000 yıldır orada dikiliyor başka bir yere gitmiş olamaz. 15 tane sütünu var. giriş 6 euro (akropol’ten ortak bilet alıp zeus tapınağı için ayrı bir bilet almadan burayı gezebiliyorsunuz. bilet konusunu akropol kısmında daha düzgün anlatmaya çalışacağım).

    zeus tapınağı’nı içine alan arsanın bir tarafında hadrian kapısı var, diğer tarafı ise panathenaic stadyumu’na yakın. çılgınlar gibi fotoğraf çekin. panathenaic stadyumu’nun iç kısmına biz girmedik. ama yan tarafında tuvalet var, 50 cent’e işeyebilirsiniz.

    monastraki

    dört nala gelip syndagma’dan monastraki’ye bir kısrak başı gibi uzanan bu cadde yani ermou, bizim değil. ama istiklal’i andırıyor. bir kısmı trafiğe kapalı, monastraki meydanının yanından itibaren ise trafiğe açık. ermou’da pek çok mağaza vs bulunuyor. ermou’dan alış veriş yapmak size ne katar bilmiyorum ama cadde üzerindeki mini kilisenin (kapnikarea) çevresindeki taşlara totonuzu koyup dinlenebilir, etrafta sokak müzisyeni varsa güzel bir müzik dinleyebilirsiniz. caddede yürümeye biraz daha devam ettiğinizde sol taraftan yola katılan araçları farkedeceksiniz. fark ettiğiniz anda kaldırıma çıkın, yolun ortasında durmayın. biraz daha yürüdüğünüzdeyse monastraki meydanına ulaşacaksınız. ulaşın.

    monastraki, meydan gibi meydan. her milletten zevat buraya gelip ceplerindekini sağa sola döküp memleketine dönüyor. meydanda tsisdarakis cami ve ismini hatırlayamadığım bir kilise sizin dikkatinizi çekebilir. bizim dikkatimizi çekti. ama uzaktan çekti. öyle içine girip bakmadık. ama bakmak isterseniz orada yani. mitropoleos sokağında meşhur bairaktaris ve thanasis restoranları bulunuyor. bunlar bildiğin kebapçı, biz bairaktaris’e gidip deniz ürünü yediğimiz için pek beğenmedik. siz kebap yeyip bana anlatırsınız artık.

    mitropoulos’tan çıkıp meydanı boydan boya geçerseniz ifestou sokağı’nı görürsünüz. sokağın girişinde eşşek kadar “bit bazarı” yazısını asılı, görmemeniz imkansız. burada yurtdışına çıkma arzumuzun temelinde yatan birincil unsur olan “magnet”lerin envai çeşidine ulaşabilirsiniz. oradan bir sürü magnet, çanak, çömlek, çüklü biblo vs satın alabilirsiniz. aynı sokakta bir tane de olympiakos resmi dükkanı var. atkı manyağı bir arkadaşınız varsa ona oradan atkı vs alarak küçük resmi sürprizler yapabilirsiniz.

    ifestou’nun bir paralelinde adrianou sokağı var. buralar sağlı sollu atıcı mekanı. adrianou’nun girişindeki kotili çok tatlı bir mekan. bir gitar, bir buzuki, oturmuşlar yan yana, sırıta sırıta çalıp oynuyorlar. deniz ürünleri ile feta peynirinden yaptıkları ve şu anda benim adını hatırlayamadığım ancak görsem “hah buydu lan” diyebileceğim susamlı yiyecek de pek güzeldi.

    adrianou’da biraz daha ilerlediğinizde yine sağ tarafta diodos isminde bir mekan gözünüze çarpabilir. oraya oturun “merhaba” deyin, türkçe deyin ama ki size türkçe menü versinler. mekan sahibi gibi görünen abiden rica ederseniz kendisinden bir kuple evreşe yolları’nı dinleyebilirsiniz (kendisi türkiye'nin en iyi futbol takımının ankaragücü olduğu görüşünde) . oturduğunuz yerden alfa weiss içip akropol’ü izleyebilirsiniz.

    tekrar ermou caddesi'ne dönüp, monastraki meydanını geçtikten sonra sağ tarafta kalan bölgede yine çok güzel mekanlar var. sokağa kurulu masalarda yunan musikisi dinleyip yan masadaki amca ve teyzelerle çiftetelli ve sirtaki karışımı bir şeyler yapabilir, kuzeninizin düğünündeymiş gibi hep beraber kasap havası oynayabilirsiniz. ellion mythagogia diye bir mekan var. öyle pek göze çarpmayan, christokopidou kilisesinin dibinde, insanların yüzünden gülücüğün eksik olmadığı bir yer burası. yakınlarda çok övülen lythos diye de bir mekan var ama biz burayı tercih ettik. iyi ki de öyle yapmışız.

    son olarak, monastraki meydanındaki taksicilere aman dikkat edin. taksim meydanındaki sistemin aynısı var. meydandaki duraktan taksiye binmeyin. 3-5 katı fiyat çekiyorlar. yoldan geçenlere binin. ve mutlaka kaç para tutacağını sorun binmeden önce.

    lycabettus

    şimdi gelelim dağa, taşa. syndagma’yı hatırlıyosunuz. yukarda anlattık o kadar. syndagma’daki parlamento binasının giriş tarafındaki leof. vasislissis sofias caddesinden syndagma’nın tersine doğru yardırın. sol taraftaki sokakları takip edin, ploutarchou sokağı’nı görünce dümdüz yukarı doğru çıkın. sokak bitip önünüze merdivenler çıkabilir aldımayın. merdivenlerden çıkın. dümdüz yılmadan devam ederseniz bir tepenin başlangıcına varırsınız. bu arada az önce geçtiğiniz yerler de kolonaki’ydi. zengin mekanı biraz. kolonaki sokaklarında yürürken uslu bir çocuk olursanız ariane labed’i görebilirsiniz. ben gördüm. elinde bir torba, emekli öğretmen gibi evine yürüyordu. yani, heralde evine yürüyordur. güzel kadın. allah yorgos lanthimos’a bağışlasın (kocası). neyse, tepe diyorduk. zik zaklı bir yoldan tepeyi çıkmaya başlayabilirsiniz. “yok benim götüm ağrır, çıkamam” derseniz. sağ tarafta finiküler var. tepenin içinden direk yukarı çıkarıyor. 5 euro’ydu galiba, tek çıkış. gidiş-dönüş 7,5 euro. ama bence finiküleri kullanmayın. güzel güzel, püfür püfür, zikli zaklı, çıkın yukarılara doğru. bol bol manzaraya bakıp fotograf çekin, çektirin. tepede bir kilise var, manzara çok güzel. şehrin tamamını görebiliyorsunuz. tepede biraz ileride bir de tiyatro var, tarihi falan değil, bildiğiniz metal kontrüksiyon. görmek isterseniz orada duruyor.

    filopappou

    yukarıda monastraki’yi anlatırken adrianou sokağı’ndan bahsetmiştim. o sokaktan devam ettiğinizde ileride sola doğru kıvrılacaksınız. o yolu takip edin. ileride akropol’ün girişini göreceksiniz. tur otobüsleri falan, kavşak mavşak var işte. oraya geldiğinizde, sağ tarafınızda ağaçlıklı düz bir yol olacak. oraya daldığınızda az ileride agios demetrios kilisesi’ni görebilirsiniz. sol taraftaki patika yollardan bir tanesi sizi sokrat’ın hapishanesine, diğeri ise filipappou tepesine götürecek. sokrat’ın hapishanesi hemen 30 m içeride. pek bir numarası yok açıkcası. yunanlılar da aynı fikirde olacak ki, etrafı oldukça bakımsız. mimari özelliği olan bir yapı olarak değil de, daha çok içi oyulmuş bir kaya olarak düşünebilirsiniz. “bu muymuş lan sokrat’ın hapishanesi” dedikten sonra diğer patikadan filopappou anıtı’na doğru yürüyebilirsiniz. anıtın bulunduğu zirve yine size çok güzel bir instagram ve facebook interaksiyonu sağlayabilir çünkü gerçekten de çok güzel bir manzara var. akropol’ü farklı bir açıdan görebilirsiniz. fakat filopappou ile ilgili söylenmesi gereken bir şey de şu; burası çok bakımsız. anıt yakınlarında ufak da olsa bir işletme vs. olmadığından sanırım, kimse içine dert edip de sağını solunu düzenlememiş. tepenin ters tarafında bulunan dik yokuşta köpeklerle, ortalık yere işeyen dayılarla karşılaşabilirsiniz. biraz tekinsiz yani. öyle ki, geceleri gasp, soygun gibi pek tatsız hadiselerin yaşanabileceği gibi bilgiler de edindik. biz gittiğimiz böyle bir sıkıntı yaşamadık. sadece 8-10 tane turist vardı. ama böyle de bir rivayet var yani, kulağınıza küpe olsun. ek bilgi olarak, parthenon’un tavanını çökerten top atışı 1687 yılında venedikliler tarafından bu tepeden yapılmış. tepeyi bok gibi anlattım ama öyle boru da değil yani.

    akropol

    akropol’ün girişini kime sorsanız gösterir o nedenle tekrar tarif etmeyeceğim. zaten yukarıda da bahsettim aslında. bilet mevzuundan başlayalım. 20 euro regular, 30 euro civcivli. tahminimce 30 euro’luk biletle agora antik kenti’ni ve zeus tapınağını’da gezebiliyorsunuz. sanırım aldığınız bilet 3-4 gün geçerli oluyor. yani hepsini aynı gün gezmek zorunda değilsiniz. ama oraya giderseniz daha detaylı öğrenmeniz yararınıza olur. biletleri aldınız ve çok sıcak olduğu için gişenin yanındaki ağaçların yanına oturdunuz. susadığınızı farkettiniz. aha, su yok yanınızda. olsun şuradaki dükkandan alırım ne olacak dediniz. bok alırsınız. oradan ancak limotana, bira vs alabiliyorsunuz. fiyatta da çakıyorlar haliyle. tam turist aktivitesi. su yok amk ya, su. neyse.

    akropol’ün içini anlatmayacağım. güzelce gezin. keyif alın. bazı mallar gibi çıkıp, “bence efes daha bıdı bıdı, ötekisi daha fik fikli” falan gibi gereksiz karşılaştırmalara girmeyin. tadını çıkarın gittiğiniz yerin. tarih boyunca neler yaşanmış o göt kadar yerde. akropol’de; propylaea, erechtheion, athena nike tapınağı, herodes atticus tiyatrosu ve tabiiki parthenon’u görebilirsiniz. daha bir sürü şey var, güzelce gezin, dibini sıyırın. bu arada girişte su olmamasına sövmüştüm ya, parthenon’u geçtikten sonra sağda beleş su var. çok da şey yapmayın yani.

    akropol’den indikten sonra akpolün diğer yüzüne denk gelen kısımda, anafiotika ve plaka var. buraları da bir gezin, pişman olmazsınız. zaten gezmeye geldiniz. plaka’daki kafelerin terasında akropol ve lycabettus manzarasına bakarak bira içebilirsiniz. bence çok da güzel yaparsınız. yarasın.

    genel notlar

    yemek için bir yere oturduğunuzda mutlaka masanıza bir sürahi su koyuyolar. bardakları dağıtıp servis ediyorlar. beleş.

    yeme-içme ucuz. istanbulda adam başı 90-100 tl’ye ancak çıkabileceğiniz menülerin 12-15 euro’ya üstesinden geliyorsunuz. ikram kültürü burada da var. mutlaka ekstra bir şeyler veriyorlar. ama servisler biraz yavaş. fazla sallamıyorlar. dolayısıyla bahşiş konusunda takıntılı değiller.

    önceden burun kıvırdığım yunan müziklerini dinleye dinleye hastası oldum. giorgos zampetas’ın pou ‘sai thanasi şarkısını dinleyin, dinletin.

    pazar günleri marketler kapalı, hediyelik uzo alma işini pazara bırakmayın.

    kahvaltı için veneti kafe’ye gidebilirsiniz. çok güzel omletleri ve hamur işleri var. pek çok yerde şubesi var.

    yazın gitmeyin. piştik biz. baharda gidin. 4 gün ideal. atina’ya gitmeden önce “abi atina’da napıcaksın 4-5 gün. hiç bi bok yok ki orda yeaa. ahı ahı ahı” diyen arkadaşlarınızla ilişkinizi sunturlu bir küfür eşliğinde kesin. kültür, tarih, arkeoloji vs. gibi konular ilginiz çekiyorsa atina’ya mutlaka gidin. deniz tatili istiyorsanız. bir sürü ada var atina ‘ya gitmenize gerek yok.

    “yok abi ne tavernası fedon muyum ben amk” derseniz, gazi tarafında gençlerin bolca takılıp uçuşa geçtiği gece kulüpleri varmış. bize kısmet olmadı.

    kifisia’ya da gitmeyi istiyordum ama fırsat olmadı. orada da güzel evler var imiş bir rivayete göre.

    sadece havaalanından sydagma’ya giderken ve aynı şekilde sydagma’dan havaalanına giderken toplu taşıma kullandık. bunun dışında her yere yürüyerek gittik. bilmediğiniz bir şehirde yürümek size çok şey katar. turistik yerlerin dışına çıktığınızda, ara sokaklara, farklı mahallere girdiğinizde, yerel insanların vaktini nasıl geçirdiğini, çoluğun çocuğun nasıl oynadığını, o şehrin gerçek insanlarını görmüş, tanımış olursunuz. romantik bir gerzeklik peşinde değilim. ama kartpostalın dışına çıkmak güzeldir.

    ekonomilerinin kötü olmasından zaman zaman bahsediyorlar. bununla birlikte, yüksek vergilerden şikayet de ediyorlar. ama genel olarak bir rahatlık var atina halkında. fırsat bulduklarında eğlenmesini biliyorlar. şöyle ki, monastraki başlığında bahsettiğim ellion mythagogia isimli mekanda takılırken, yan masadaki 50 yaş ortalamalı, amcalı, teyzeli grubun bir kısmı kalkıp sirtaki oynamaya başladı. ulan o kadar keyifli oynuyorlar ki, nasıl hoşuma gitti. çıkarttım telefonu çekmeye başladım. o sırada masada oturan abla bana seslendi ve oynayan arkadaşlarını göstererek dedi ki “bu sadece yunanistan’da olur. paramız yok ama mutluyuz.”
  • "excuse me sir, can ı smoke outside with my drink?"
    "of course but where are you from? "
    "ı'm from türkiye"
    "oğlum türkçe konuşsana, ne diye uğrastırıyorsun beni?"
    "ne bileyim abi senin türkçe konuştuğunu?"
    "ıstersen içerde de içebilirsin"
    "yasak değil mi? "
    "gel sen bu tarafa. nerelisin sen?"
    "aslen trabzonluyum ama sakarya'da doğdum"
    "demek trabzon ha? ben de yeşilköylüyüm, istanbul'da"
    "memnun oldum abi , benim adım eachart "
    "beni bafraoglu diye bilirler, dedem bafralıymış, yakınız size"

    dilimin ucuna kadar geldi de soramadım "neden ayrıldınız?" diye. iki sigara içtim üstüste, hesabı ödeyip sarıldık birbirimize, sımsıkı. kendimi dışarı zor attım, hostele dönene kadar ağladım, hıçkıra hıçkıra, zırıl zırıl, hüngür hüngür ağladım. kim ayırdı lan bizi, neyi paylasamadık biz?

    not: restoranın adı bairaktaris, hemen akropolis'in aşağısındaki meydanda. sahibi aslen izmirliymiş, baba türkçe konuşabiliyormuş ama oğlu pek bilmiyormuş. yolunuz düşerse uğramanızı tavsiye ederim, canlı müzik eşliğinde akropolis'e karşı akşam yemeğinizi oldukça uygun fiyata yiyebilirsiniz. buradan restoranda çalışan nikolaos bafraoglu'na göstermiş olduğu misafirperverlikten dolayı teşekkür ediyorum. beni yedirdi içirdi keyfimi yerine getirdi ve güler yüzle uğurladı. eşi amerikalıymış, amerika'ya geldiğinde gçrüşmek üzere sözleştik. oldukça temiz bir istanbul türkçesi konuşuyordu, şahsen kendi türkçemden utandım biraz.

    not 2: bairaktaris restoranın hemen elli (50) metre aşağısında savvas restoran var. sahipleri ile tanışamadık ama kendini bana mustafa olarak tanıtan eleman gayet güleryüzlüydü. annesi urfalıymış babası yunan. biraz aksanlı olmasına ve bazen takılmasına rağmen gayet güzel türkçe konuşuyor. ayrıca tebrizli bir azeri kardeşimiz de var çalışan olarak, adı muhammet. sessiz bir güleryüzlülükle sizinle ilgilenecektir.
hesabın var mı? giriş yap