• 27 yıl yaptığım meslek. 14 yaşında girdim 45 yaşında çıktım. hesaplar karışık. bana sorsanız 31 yıl, okulu sayarsam ki okul daha zordu.
    hem askeri eğitim al hem anatomi, farmakoloji, psikiyatri, harp cerrahisi, genel beslenme, hastalıklar bilgisi, üstüne normal lise dersleri.
    iyi yetiştik. kıtaya çıktık, eğitim astsubaylığı, saymanlık, kantin, maaş mutemetliği, satın alma, ihale komisyon, kontrol teşkilatı, bölük astsubaylığı, vekaleten bölük komutanlığı ve son olarak daha bana bu meslek ne yaşatacak derken, personel kısım amiri olur musun? teklifi ile geldiler.
    onu da yaptım sonra da yeter dedim emekli oldum.
    200'den fazla operasyonda görev aldım. astsubay olduğun için her boktan anlarsın ama her boku yapmayanların maaşına erişemezsin ya da kontrollü yetkin vardır.
    şimdilerde sistem çok değişti ve bizim gibileri çok arar oldular yani eskileri.
    benim için emek israfı ile geçen 27 yıl. götüm hastane yüzü görmedi, bir çoğumuz aynı.
    piyade, tankçı, topçu olayına girmiyorum çünkü onların başlarına gelecekler zaten baştan belli. sorarsan profesyonel ordu dersin ortamlarda.
    sistem değiştirilmiyor çünkü üst kademelerde çok nemalanan var.
    neyse karışık mevzular. 27 yıl bu görevi yaptıktan sonra bazı öküzlerin vatan haini demesini kaldıramam. askerlik yapmamış pezevenk ona buna vatan haini der.
    operasyonda yediğim 2 roket götüne girsin onların.
    adam 8 ay eğitim görüyor (benim 4 yıl), boktan bir üniversitenin boktan bir bölümünü bitirmiş (ben de uni bitirdim), kıtaya çıkıyor subay, teğmen, üsteğmen oluyor. vay ananın kemüğü. 27 yıl çalışmışım astsubay kalıyorum. hukuk bitirmiş çok meslek arkadaşım var. istersen atom parçala olmuyor (sınav falan hikaye, kontenjan, torpil, yaş, sınıf bir sürü olayı var).
    mesleği bırakıp şu an cumhuriyet savcısı olan arkadaşım var.
    biz de youtuber olduk. binlerce cihaz tamir ettim, yahu gel, bakımcı yaptık seni, milleti eğit demediler. ee halk biliyor kıymetini. 139k abonem var çok şükür. kaybeden derdine yansın. kanalımı soranlar için link.
  • aslında mesele ordunun ekolü meselesi.

    alman ekolüyle başlayan yani prusya modeli ile modernleşen ordumuz hala yıllar geçmesine rağmen bu ekolden vazgeçebilmiş değil çünkü köşe başlarını tutanlar kendilerine ortak istemiyorlar.

    prusya ekolünde soylular subay sınıfını oluştururken taşralıları astsubay sınıfı oluştururdu bu nedenle astsubayların subay olmalarına izin verilmez ve genelde görev tanımları tüm angaryaları ve uygulama işlerini kitlemekten kısaca ordunun planlama, karargah yönetimi, strateji vb. işleri hariç her şeyi yapmaları için oluşturulmuştu.

    bizdeki modernizasyon sürecinde de bu ekol benimsendi, daha sonraları alaylı-mektepli muhabbeti yüzünden de tüy dikilmiş oldu. balkan savaşlarında kaybedilen yenilgiler alaylılara bağlanınca `prusya ekolü enver ve ekibi tarafından benimsendi, birçok kişinin rütbeleri söküldü.yeni kurulancumhuriyette de yapısal değişiklikler ana hatlarıyla devam etti`. artık anadolunun köyünden gelen çocuk da subay olabiliyordu ancak o çocuklara iki seçim hakkı veriliyordu, eğer biraz dersleri iyiyse subaylık için askeri idadiye, eğer dersleri iyi değil ama temiz, düzgün mütamadiyense astsubay okullarına yollanıldı.

    `türkiyede sistem, daha odadan içeri adımını atar atmaz çıkacağın güne kadarki her şeyinin planlaması esasına bağlı`. yani alman regülasyonu biraz fazlaca belli. seni sistem astsubay olarak alıyorsa senin emekliliğine kadar astsubay olacağını beyan ediyor ve bu yönde seni eğitiyor. yani senin subay olmanı istemiyor, dereyi geçerken at değiştirilmez diyor.

    gelelim amerikan yani anglo-sakson ekole. onlarınki çok farklı bir süreç, liberal demokrasinin getirdiği özgürlükçü ve eşitlikçi sistem dolayısıyla onların mantığı bizdeki kervan yolda dizilir mantığının birebir aynısı.

    adamlar diyor ki, biz herkesi eşit olarak orduya alalım. eğer gerçekten zeki ve yetenekli ise de ona göre harp akademisine alalım. yok ortalama biri ama orduda görev almak istiyorsa o zaman er olarak alalım diyorlar.

    ancak kırılma noktası burada başlıyor, adamların protokolünde er ile subay iki ayrı sınıf ancak iki eşit sınıf. yani ikisinin kendi yönetmeliği ayrı ayrı var, hakları var ve sıkı durun protokolleri belirli bir mertebenin üzerinde eşit.

    adam diyor ki, sen er olarak orduya katıl. tamam anlıyorum, belki zamanında doğru adımları atamadığın için akademiye giremedin ama kendini gösterdin, zekisin, yeteneklisin ve atiksin o zaman sana şu şu eğitimleri verelim diyorlar. sertifikalasyon yani certification sürecine sokuyorlar. sürekli belirli dönemlerde sana muhaberat, shıhhiye, istihbarat, silah eğitimleri, donanmadaysan ona göre eğtiimler vs. birçok eğitim senin askeri kariyerin boyunca veriliyor. ve bu eğitimler sayesinde örneğin kıdemli çavuş olduktan sonra da farklı yol haritaları veriliyor.

    mesela bir yol haritası donanma için şöyle. sea-21 diye bir model var. seamen to admiral diye açılıyor. kısacası erden amirale diye bir program ve bu modelde üstleri tarafından yeterli sınav puanı, kalifikasyon, ve sertifikalara sahip asker adayları subay eğtimine tabi tutuluyor eğer bu kursu başarıyla tamamlarsa kıtaya subay olarak nasbediliyor. ve sıkı durun tüm hak ve hüviyetleri birebir aynı olup akademi mezunları bu arkadaşları hor görmüyorlar tam tersi kendi aralarına alma hevesindeler.

    eğer ki bu programa giremedin, ki program her yıl oldukça fazla kişiye açılıyor. veya girmedin. diğer yolsa kendi sınıfında devam programı. buna göre de seni bu sefer başçavuşluk için hazırlıyorlar. yani yine esasında daha kapsamlı eğitimlere tabi tutuluyorsun ve terfi sürecin işletiliyor. bu süreden sonra protokolde subaylarla eş seviyeye geliyorsun öyle ki, chief master sergeant protkolde generalle eşit seviyede oluyor.

    işte böyledir, bazen bazı meseleler milletlerin tarihsel süreçlerinden gelir.

    debe editi: sea-21 yanlış hatırlamışım sta-21 olacak.
  • askerliğimi asteğmen olarak yaptığım için tsk personellerini yakından tanıma, yaptıkları işi görme imkanım oldu. rütbeli personelin iş yoğunluğu birliklerine, mevsime göre sürekli değişkenlik göstersede, iş yoğunluğundan başını kaldıramayan personel sayısı koca bir tugayda bir elin parmak sayısını geçmez. fakat bu yoğunluktan dolayı başını kaldıramayan personel hiç bir zaman bir astsubay olmaz.

    maaşlarını subay maaşlarıyla kıyaslayarak az bulur, uzmanlara gereğinden fazla maaş verildiğini düşünürler.

    nöbet tutmaktan fazlasıyla yakınırlar, sanki bu işe girerken hiç nöbet tutmayacakları taahhüt edilmişcesine.

    sabah 9'da bölük komutanına geldiğini gösterip odasına uykusunun kalan kısmını tamamlamak için çekilir.

    odalarından devreleriyle okey oynamaya gitmenin dışında pek dışarı çıkmazlar. kahvaltıları ve öğle yemekleri önlerine askerler tarafından koyulup kaldırılır. zaten bunlar yüzünden başçavuş göbeği deyimi türkçe'mizde mevcuttur.

    simdi diyeceksiniz ki bütün genellemeler yanlıştır rererörö

    bende diyeceğim ki

    bütün genellemeler yanlış olsa bile, yukarıda sıraladıklarım doğrudur.
  • bazıları emekli olduğunda birliğindeki askerler matem havasına girer. hele ki o astsubay nöbetçi olduğu haftasonlarında askerler yesin diye eşine pasta börek yaptıran, eski askerinin düğünü için izmit'ten kalkıp gaziantep'e kadar giden bir adamsa.
  • bir zamanlar ordu subaylarla erat arasında eşgüdümü sağlayacak bir ara eleman grubuna gereksinim duydu bu ara elemanların tezkere bırakan çavuşlardan karşılanmasına karar verildi.bu insanlara daha sonra çavuşluktan geldikleri için uzatmalı çavuş adı verildi.bu uzatmalı çavuşlar çok çalıştılar görevlerini iyi yaptılar.daha sonra bu uzatmalı çavuşlar onurlandırılarak onlara subayın altındaki rütbeler anlamında ast subay denildi.ast sözcücü'nün diğer bir anlamıda "`alt "ve "birisinin emrindeki insan" 'dır.uzatmalı çavuşlar ast subay yapılınca da çavuşluklarından bir şey yitirmediler.göreve başladıklarında onlara yine eratlarda olduğu gibi çavuş dendi daha sonraki yıllarda da hep rütbe aldılar ama çavuşlukları hep devam etti. ast subaylar emekli olurken bile çavuş olarak emekli oldular ama bu kez kıdemli ve kademeli çavuş olmuşlardı.
    uzatmalı çavuşlara ast subay denildikten sonra onlar da subaylık duygularına kapıldılar. devlet bu kez de onlar ile erat arasında bir ara elemanı bulmak zorunda kaldı.bu ara elemanları yine uzatmalı çavuşlarda olduğu gibi önce tezkere bırakan çavuşlardan karşılandı daha sonra bu ara elemanları sınavla alınmaya başlandı.bu çavuşlara da önce ne denileceği düşünüldü daha sonra uzman çavuş denildi.şimdilerde ise uzman çavuşlar oldukça çalışkan gözükmektedirler. ama uzman çavuşlarla erat arasına ara elemanı olarak yeni çavuşlar alınırmı o ise şimdilik bir düşden öteye gitmemektedir.
  • silahlı kuvvetler personelinin büyük çoğunluğunu oluşturmakla birlikte özlük hakları noktasında pek iyi durumda oldukları söylenemez. oyak'ın çoğunluk üyesini oluşturmaktadırlar, dolayısıyla oyak sermayesindeki payları yüksek orandadır. buna karşılık oyak yönetim organlarında temsilleri yoktur ya da bir tane de astsubay olsun diye konmuştur. tsk personelinin yaklaşık %80i astsubay olduğu halde lojman kapasitesinin yarıdan azı astsubaylara tahsis edilmiştir. benzeri durum kamp tesisleri ve ordu evleri için de geçerlidir. bir subay bir astsubayı sorgusuz sualsiz yargısız oda hapsine mahkum edebilir, ve askerlik hiyerarşi mantığı içinde baktığımız zaman bu çok da yanlış durmayabilir ilk etapta, oysaki olağanüstü tedbirler ancak olağanüstü zamanlarda geçerli olmalıdır ve türkiyenin aihm nezdinde bu konuyla alakalı mahkum olduğu bir dava da vardır. aihm'de görülen davadaki mahkumiyete rağmen, tsk'daki oda hapsi kararlarının süresine bakılmaksızın sadece yargı tarafından verilebilmesine yönelik bir düzenleme yapılmamıştır. oyaktaki temsil adaletsizliği noktasında iç hukuk yollarını tüketen astsubaylar bu konuda da aihm'ye gitmişlerdir. kısacası türkiyenin astsubayları devletin kendisiyle davalı durumdadır.

    hepsinden belki de daha adaletsiz olansa derece durumudur. bugün lisans mezunu bütün devlet memurları birinci derecenin dördüncü kademesine yükselebilirken astsubaylar bırakın lisansı, yüksek lisans , doktora yapsa bile 1inci derecenin 4üncü kademesine yükselememekte, en fazla 1in 3üne kadar gelebilmektedirler.

    astsubaylar, ordu içindeki işçi sınıfıdır(ya da uzman çavuşları işçi sayarsak ustabaşı diyebiliriz) ve son zamanlarda giderek artan bir ivmeyle örgütlenmektedirler. muvazzaf astsubayların, doğal olarak, örgütlenme hakları yoktur, dolayısıyla astsubayların özlük hakları ile ilgili mücadeleyi emekli astsubaylar vermektedir.
  • bazıları emekli olduğunda birliğindeki askerler ağlamaktan helak olur. çünkü artık hafta sonu nöbetine gelirken eşine kek börek yaptırıp askerlere yediren, asker dövüyor diye yüzbaşıyla gırtlak gırtlağa gelen, askerlerle her hafta halı saha maçı yapan kimse kalmamıştır.

    (bkz: babayla çok yakın ama çok uzak olmak)

    :/
  • emekliliklerinde apartman yöneticisine dönüşürler bunlar
  • ailesini, evini, belki eşini ve çocuğunu 15 aylığına, ( hadi 6 ay da olur sizin için ) bırakıp, 15 lira aylık maaş almak için zorunlu askerlik yapanların yanında benzer bir görevi çok daha iyi şartlar altında ve emir komuta zincirinde gönüllülerin ( zoraki ) üzerinde yer alan bir meslek grubu.

    sosyal hakları gayet tatmin edicidir. ( ordu dışındakilere göre )

    astlarına sahip çıkıp, ayda 15 lira maaş mı olur, bu adamın evi annesi babası eşi ne yapar nasıl geçinirler, madem buraya getiriliyorlar bari maaş alsınlar diyip astlarına destek olsalar, astları onlar için bir komutanım değil bin komutanım der de haberleri yok.
  • deniz ve hava kuvvetlerinde teknik personel olarak görev alırlar.

    bir savaş gemisi veya uçak bozulduğu zaman tamir ederler. silahlı kuvvetlerde sanayiden usta çağrılmaz. o yüzden deniz ve hava kuvvetlerinde çalışan astsubayları kara ve jandarma'da çalışan astsubaylardan ayırmak gerekir.

    kara ve jandarma'da muharip, deniz ve hava'da teknik personel görev yapar.*
hesabın var mı? giriş yap