• kucakta doktor doktor gezmeler, astım krizleri sayesinde neredeyse yarısına bile devam edilememiş ilkokul yılları, yeni denenen onlarca ilaç, "koşma, eğilme, kalkma, yüzme, üşüme, terleme, toz var, kedi tüyüne dikkat..." ile geçen ilk 9 yaşın ardından bir akşam işten dönen anne, yaz tatilinde yüzmeyi bile yasaklayan doktora inat elinde o gün düzenlenmiş bir sporcu kimlik kartı ile kapıdan girer. belki de hayatındaki bu en büyük kumarın en doğru kararı olduğunu gösterecektir yıllar kendisine. ilk günlerinde nefesi kesilip, dudakları morarmadan 30 metre koşamayan çocuk 7 yıl sonra siyah kemer sahibi bir judocudur, 9 yılın sonunda 1. dan ve ülkeyi aylarca, kilometrelerce pedallayan bir uzun yol bisikletçisi. şimdi dönüp bakıyorum da yollarda, dağlarda, bulutların arasında, suyun altında, bir mağaranın dibinde, kıyıdan günlerce uzakta bir geminin içinde ya da hiç olmadık herhangi bir yerde geçen 20 yıldan sonra astım; bana hiç vazgeçmemeyi öğretmiş öğretmenimden başka birşey değildir.
    her şeye rağmen ömrümün sonuna dek ensemden düşmeyeceğini her fırsatında hatırlatan bu illete karşı bir mucize olarak hep yanımda olan "ventolin inhaler"in adını anmamak da büyük ihanet olur...
  • ilkokul 2'deydim. arkadaşım koray o gün okula gelmemişti. onu günboyu merak etmiş, akşam evini arayarak bir sorunun olup olmadığını sormuştum. telefonu koray'ın ablası açmış, kısa bir cevap verip beni başından savmıştı: "yok bir şey geri, merak etme." bu ise beni hepten meraka bulamıştı. koray'ın bir şeyi yoktuysa, o gün onu niye görememiştim?

    ertesi gün koray, her günkü esenliği ve sağlıklı haliyle yanımda beliriverdiğinde, ağzımdan çıkan ilk şey elbette önceki gün okula niye gelemediği sorusu olmuştu. cevap, ablasınınkinden de kısaydı: "astım."

    bu korkunç bir şeydi; koray astımlıydı demek? herhalde o gün doktora gitmesi gerekmişti... ya da, yoksa, çok kötü öksürük nöberlerine mi tutulmuştu da onu okula göndermemişlerdi? bu soruları ona daha yöneltmemiştim ki, koray sözüne bir ekleme yapmıştı: "hani ortaokulda da oluyor ya..."

    evet evet, bundan haberim vardı. annem ortaokulda öğretmendi ve bir keresinde bana astımlı bir öğrencisinden bahsetmişti. demek koray da o öğrenci gibiydi. "haa, evet, tebeşir tozundan ötürü oluyormuş değil mi?"

    "ne?"

    bunda anlaşılmayacak ne vardı, ben de onu anlayamamıştım.

    "işte, yani tebeşir to..."

    "yahu, ortaokulda hani okula gelmek istemezsen okulu asıyorsun ya..."

    "haa. öğretmen izin veriyor mu?"

    "yahu, ne izini... kaçıyorsun işte bayağı. ona 'asmak' deniyor."

    sonra koray bana bunu nasıl başardığını anlatmıştı: serviste nasıl saklandığını, sonra şöföre nasıl sürpriz yaptığını, şöförle nasıl uzlaştığını, ailesinin ne dediğini... benimse aklıma bile gelemezdi böyle şeyler.
  • hastalarinin "ah sen astimli misin?" sozlerine eslik eden "kanser desen bu kadar uzulmezdim, vah yazik sana" ifadeli suratlarla karsilasmaktan; yapmayi istedikleri ya da dusundukleri herhangi bir seyi dile getirmek gafletinde bulunduklarinda "ama senin astimin var" diye yakin uzak herkesin karsi cikmasindan; alerjik astimdan muzdarip olsaniz bile bir takim kendini bilmezlerin ventolininizi ellerine alip siz tikandiginizda ilaci size uzaktan gosterek "psikolojik bir sey bu, yenebilirsin" diyerek ilaci dakikalarca vermemesinden (10 yil oldu, hala aklimda sictigimin salagi), kriz anlarinda "ulan nefes alamiyorum" dehseti yeter de artarken, normal zamanda insanlarin yerli yersiz bu panigi yasamasindan ve yasatmasindan ziyadesiyle bunaldigi hastaliktir..

    artik kalp kiriyorum, bilinsin..
  • hastanin hayatinda buyuk degisiklikler yapmasini icab edebilen hastalik. evdeki tum toz tutan esyalar ayiklanir, nem orani %55'de tutulmaya baslanir, kisin yemege gidilmez (cunku sigara dumanidir her yer), her haftasonu gunubirlik yakin ama temiz havali yerlere gidilir, arabanin klimasi hep "iceride" tutulur, buyuksehir belediyesi web sitesinden hava kirliligi orani deli gibi takip edilir, hava kirliligi had safhaya varinca haftasonu sehir disina gidilir, akraba, arkadas ziyaretlerinde "ne olur yakininda sigara icmeyin" uyarilari yapilir, taksiye binerken once taksinin ici koklanir, dayanilmayacak gibiyse, "kusura bakmayin, cocugun oksurugu tutuyor, cok sigara kokuyor" denilerek baska taksi cevrilir, duraktan taksi cagirirken "sigara icilmeyen taksi olsun" diye sacmaliklar soylenir, hava basik ve nemli oldugunda disari cikilmaz, hava cok soguk ve kuru oldugunda da cikilmaz, eziyettir, ama gececektir, azmedilmistir...

    geleneksel tip tedavilerinin yani sira, kara turp suyu, bildircin yumurtasi, ve keciboynuzu pekmezi de ise yarar tedavisinde (bkz: kocakari ilaclari). bir zamanlar, "hadi canim, turpu alicam, bi aksam suda bekleticem, sonra icindeki suyu mu icircem, peah" diyebildigim tavsiyeler, iki cocugum da "bu cigerler bitmis artik" dedirten safhaya geldiklerinde denemek durumunda kalinir ve hayretle ise yaradigi gorulur, her guneye gidenden keciboynuzu pekmezi istenir, anlasilan pazarcidan haftada bir kara turp getirtilir, dondurulur, bulunmadigi zamanlarda kullanilmak uzere zulalanir.

    her doktorun degisik bir yaklasimi olmasina karsin, dr. elif dagli'nin tum dedikleri yapilir, ustesinden gelinecektir, gelinmelidir.
  • genetik predispozisyonu bulunan ki$ilerde, cevresel faktorlerin tetiklemesi (hava kirliligi, sigara, mesleki maruziyet, enfeksiyonlar vb) sonucu ortaya cikan, bron$ a$iri duyarliligi, kronik hava yolu inflamasyonu ve diffuz reversible hava yolu obstruksiyonu ile karakterize hastaliktir.

    cok agir olabilecegi gibi, ba$ladigi gibi de bitebilir. ancak toplumdaki yaygin kaninin aksine, duzenli bir tedavi ile astim hastalari tamamen veya hemen hemen saglikli bir insan olarak hayatlarini surdurebilirler.

    alerjik* bir bunyeye sahip olmak ve ozellikle cocukluk cagindan itibaren pasif veya aktif olarak sigara dumanina maruz kalmak ba$lica etkenleridir.

    tedavisinde en onemli faktor hasta egitimidir.
  • nefes yolundaki mukusun aşırı salgılanması ve kasların uzun süre kasılı kalması sonucu krizi oluşan ve bu kriz nöbeti sırasında aldığınız havanın gırtlağınızdan aşağı inemediğini sandığınız, oksijensizlikten uzuvların uyuşup, beyinin saçmalamaya başlayıp half life oyunundaki ciğerleri göğüs kafesinden dışarı taşan zombilere özendiğiniz nefes alamama hastalığı. tam aksine toplumdaki genel kanı "astımlı hastaya nefesi yetmez ve daha sık nefes almaya çalışır."dır. bu yüzden film-dizilerde astımlı hastayı oynayan oyuncular uzun süre yokuş çıkmış da nefes nefese kalmış gibi oynarlar ve gerçek astımlıları uyuz ederler.
    kriz anında hastaya etkileri yüzünden çevresindekilere korku ve endişe verir. sizin üzerinizde oluşan acizlik ve ruhsal çöküntü -ki nerdeyse dokunulsa ağlayacak gibi olursunuz ve o an sadece annenizin şefkatini istersiniz- yüzünden onlar size yardım etmek isterler ama onlar da ne yapılacağını bilmezler.
    bu hastalığa sahip olmayan arkadaşların hastalığı daha rahat hayal edebilmeleri açısından açıklayıcı olmak gerekirse, normal insanlar(tabi ki sigara içmeyenler) ciğer kapasitelerinin yaklaşık %80'ini kullanabilmektedir. astımlı bir hasta hele ki durağan bir yaşam tarzına sahipse ve düzenli spor yapmıyorsa hastalığın tekrarladığını farkedemez ve kapasite %20 civarına düşer. ("yüzde yirmiyle insan mı yaşarmış" sorusunu soranlara insan vücudunun inanılmaz derecede dayanıklı olduğunu ve şartlara mükemmel uyum sağladığını hatırlatmakta yarar görüyorum.) böyle bir durumda herhangi bir olağandışı ani bir efor gerektiren olay krizin tetikleyicisi olur ki bu en basitinden kaçırılan bir otobüs için 10m koşmak bile olabilir. kriz başladıktan sonrasıysa hasta için cehennem azabından farksızdır. yanınızda ilaç varsa ne ala ama yoksa uzun süre etkisinde kalırsınız, kurtulmak için ettiğiniz dularla inancınız pekişir. yapılan asıl tedavi 1-3 ay arası değişir (en azında ben daha uzun tedavi olmadım.). asıl tedavi dediysek kanmayın sakın, bu hastalığın kurtuluşu yoktur. yapılan tedavi sadece normal bir insan gibi nefes almanızı sağlar. normal nefes alıyorken yapabileceğiniz fiziksel etkinliklerin sınırı sadece sizsinizdir. ister avrasya maratonunu bitirirsiniz, ister su altında rekor kasarsınız. misal benim su altı rekorum 3 dakika 20 saniye. bu yüzden astımlı tanıdıklarınızı zorlayıcı fiziksel faaliyetler sırasında yakalarsanız "lan hani astımlıydın sen!" demeyiniz. karşınızdaki insanın normal zamanında sizden daha sportif bir birey olabileceğini unutmayınız.
  • iğrenç bir hastalık.. atak dönemlerde horoz gibi ötersiniz..verdikleri ilaçlar genellikle kortizonludur.. iştahınızı açar.. yemek yeyip bol bol kilo alırsınız.
  • kafein rahatlatıyor. rahatlatıyor da amına koyayım gece gelen krizi 300mg kafeinle rahatlattıktan sonra ne bok yiyeceksin?
  • doktorun bana bugün önerdiği tavsiyeleri sayayım.
    1. stresten uzak durun stres bronslarini kasıp kapatır.
    2. kötü hava sigara parfüm deterjan gibi rahatsız eden ağır kokulardan uzak durun.
    3. paket gıda (paket süt bile dahil) uzak durun. şeker tüketmeyin.
    4. hareketsiz yaşamdan kaçının sabah ve akşam yarım saat yürüyüş yapın.
    5. fazla kilolardan kurtulun.
    6. astımli insanlarda genelde probiyotik miktarı az oluyormuş. ev yapımı yoğurt ve turşu yiyin ki probiyotik ihtiyacınızı giderin.
    7. gece en az 7 saat aralıksız uyuyun.
    8. reflü astımı tetikleyebilir varsa akşam uyumadan önceki 3 4 saatte çay bile içmeyin sadece su için.
  • mayıs ya da en geç haziran ayı başlarında karaçam kozalakları toplanır. kozalaklar yeşil, henüz kurumamış bir haldedir. kozalaklar 10 kiloluk bir bidonun içine yıkanmadan doldurulur. üzerine yaklaşık 250-300 gram toz şeker konulur. bidonun ağzı sıkıca, hava almayacak şekilde kapatılır ve bekletilmeye alınır. yaklaşık 6 ay bekledikten sonra bidonun kapağı açılır. bidonun dibine süzülmüş olan kozalak suyu özenle alınır. 10 kiloluk kozalak dolu bidondan yaklaşık 700-800 gram kozalak suyu çıkar. rengi kızıldır. hafif şekerlidir bu su. keskin bir tadı vardır.

    bu kozalak suyu cam bir şişede saklanır. her sabah uyanıldığında ve ve gece yatmadan önce bir tatlı kaşığı içilir. buna 3 ay aralıksız devam edilir. 3 ayın sonunda astımın etkileri vücuttan ciddi bir oranda gidecektir. tamamen geçmese de %80-90'lara varan oranlarda astımın olumsuz etkileri gidecektir.

    denenmiş, faydaları gözlemlenmiş bir astım tedavi yöntemi. bizzat deneyen ve yukarıda bahsedildiği şekilde iyileşme yaşayan 2 kişiden dinledim ve gördüm.

    bu şekilde elde edilen kozalak suyunun öksürüğe iyi geldiğini bizzat kendim tecrübe ettim.
hesabın var mı? giriş yap