• kreşte müsamere gibi bir şey hazırlanıyordu. kızların bir kısmı prenses ve yancıları olmuştu. bana keçi olmayı uygun görmüşlerdi. hatta annem mecburiyetten onun kıyafetini dikti falan bi de dldkdmfjf. zaten annem sağlıklı uzasın diye saçımı devamlı kısa kestirirdi, saçım ince telli olduğu için öyle bir inancı vardı, 90lı seneler işte. amerikan traşı saçlı prenses mi olacaktı mk.

    ilkokulda popüler kızların doğum günleri ulusal bayram havasında kutlanırdı, hediyeler, yanaktan öbüşmeler, sarılmalar, aşırı sevgi gösterileri falan..benimki hep yaz tatilinde olup, eğer şanslıysam küçük bir arkadaş grubuyla geçerdi.

    yine ilkokulda sınıfa girdiğimizde bazı kızlar için tahtaya aşk notları bırakıldığını görürdük. benim bahsim hiç geçmedi..

    ortaokulda bazı kızlar sıralarının altında ya da defterlerinde sürpriz aşk notları, çiçek miçek bulurdu, benim sıra altımda bittikten sonra büzüştürülmüş şeftali suyu kutusuyla gofretin ambalajı..

    lisede bi iki kez kendim notla ya da arkadaşla haber yollayarak hoşlanma itirafında bulundum, sonra aşırı utandığım için kaçmıştım, elemanlar tanışmak istemişti oysa - bu sıralar saçlar kısa, giyim spor falan, yine erkek fatmayım yani.

    bu dönemde nasıl olduysa, bir mucize eseri, yine kendi kendime aşık olup arkadaş aracılığıyla adım attığım ilk büyük aşkımla birkaç ay "çıkmıştık". o da kendisi bayaa bi naza çektikten sonra olmuştu. beni seviyordu ama aşık değildi. fakat çok iyi insandı, hala çok güzel anarım.

    ünide saç uzatarak, rockçı imajımdan çıkıp kıyafetlerde makyajda değişikliğe giderek biraz dişileşme girişimlerinde bulundum. ama yine hoşlantıda denklik yakalayabildiğim bi durum olmadı. bi de yine ünide hoşlandığım biri vardı, ona da bir gün "dostum naber yaa"* diye konuya girince o konu da kapanmış oldu. hayır, bi de dostum falan demem kimseye yani...bkz heyecandan saçmalamak.

    sivil hayatta* bir iki kez göz göze gelip karşılıklı bakışma, hoşlaşma durumu yaşadığım beylerle olan gönül maceram ellerindeki yüzüğü sonradan farketmemle sona erdi.

    internet olmasa anca 1 tane ilişkim olabilecekmiş heralde. reel hayatta kankaya bağlamakta ya da sıçıp batırmakta üstüme yok. temel yok ki zaten yani, çocukluğunda keçi yapmışlar seni bi kere. ne anlarsın kurdan, cilveden.

    neyse mazi hep böyle faillerle dolu işte. bazıları piremses doğmuyor maalesef:d benden hoşlanan ve dahi bir miktar aşık olanlar da oldu sağolsunlar ama aynı şekilde karşılıklı duygu beslemedikten sonra çok da geçerliliği var mı, bilmiyorum. ilişkilerim de oldu ama benim kadar yoğun sevmediklerini biliyordum, gittiği yere kadar gidip kaçınılmaz biçimde bitti.

    geçmişe bakınca özellikle çocukluk zamanları komiğime gittiği için başlığa anılarımı bırakayım dedim.
  • anlamak zor değil aslında çok kolay da anladıktan sonra kabullenme süreci çok zor oluyor.
  • "bakışları içime işler. bildiğim şu ki beni aklından bile geçirmez. zaten hangi kadın beni aklından geçirmiştir onu da bilmem. hiç hissetmedim bunu."
    (bkz: ay şarkısı)
  • hiç ummadığınız bir anda biri gelip size aşık olunca geçer.
    dünyada o kadar insan var, size aşık olacak insanla karşılaşmamışsınızdır ya da belki ömrünüz boyunca hiç karşılaşmayacaksınızdır ama bu aşık olunası bir insan olmadığınızı göstermez. bunu kanıtlayamazsınız. sadece üst üste yaşadığınız olumsuz tecrübelerden dolayı üzgünsünüz. öğrenilmiş çaresizlik, belki. ama kesin değil.
  • insanlar genelde aşık oldukları insanlarla evlenmiyorlar. çünkü bu genelde mantıklı seçim olmuyor. ayrıca aşık oldukları insanlarla evlenseler bile aşk sürekli devam eden bir şey mi? siz manyak mısınız? aşık olunacak değil saygı duyulacak insan olmak daha önemli bence. hele ki erkekler için. çünkü biz kadınlar genelde serseri ruhlu adamlara aşık olabiliyoruz. onlardan da hayır gelmeyeceğini bildiğimizden bulaşmıyoruz. ama saygı duyulan adamları tercih ediyoruz genelde. (mantıklı kadınlardan bahsediyorum). ayrıca bir kadın normal vücut ölçülerine ve ortalama ve ortalamanın az üstü bir yüz güzelliğine sahipse az buçuk şirinlikle ve ilgiyle hemen hemen her erkeği kendine aşık edebilir. ama dediğim gibi önemli olan aşk değil.
  • şu sıralar tam aklımdan bu geçiyordu, acaba öyle birimiyim diye düşündüm. kendimle olan konuşmamın sonunda yok be olm o kadar da değil, sadece doğru zamanda doğru kişi karşına çıkmıyor diyebildim.
    umarim kendimi kandırmak istememişimdir.
  • melankolik ve hüzünlü sebepler dışında, ötekinin jouissanceına gereken acıyı sağlamaya asla gönüllü olunmayacağı fark edilen bi an da olabilir. tabi bu da kaçınamayacağın tek acıya açılan kapı olabilir: *
hesabın var mı? giriş yap