• tek bir şarkı olarak ele alınması zor olan şarkı. 12 dakka boyunca o kadar çok mutasyona uğruyor ki blink 182 bu şarkıdan bir albüm çıkartır.
  • progressiveden nefret eden bir insana bile porcupine tree dinletebilen parça.. ancak ilginçtir ki winamp'ta açınca "karakter sınırı"ndan "arriving somewhere but not her" olarak çıkmakta ayrı bir ironi yaratmaktadır..
  • bu şarkı varya bu şarkı..ben ta amuğa koyiim lan bu şarkının bir bunun bir de heartattack in a layby nin. işte öyle birşey.
  • steven wilson gözümde bass communion'dur, kalitesini, kapasitesini orda belli etmektedir, ediyordur. kapasitesini bildiğim için bu yazıyı yazıyorum. harika şarkı ama yapı olarak bir ergen şarkısın önüne geçebilirdi. bu şarkının başındaki kısım ve son bitirişi de bass communion'da derinliğinin hakkını verircesine işlediği melodilerinin mainstreamleştirdiği halidir. minimal ana melodisi güzel şarkının, arayışı, sorgulamayı, acılarına cevap buluncaya kadar ki ısrarı imgeliyor şarkı boyunca.

    4. dakikadaki solo, evet. bu şarkının en değerli bölümü. steven wilson küllerinden dirilmek, geçmişinde her yediği darbeden kurtulabilmek için şarkı sözlerinde kendini yeniden bulmaya çalışıyor ve sıfırdan yapılanmaya çalışıyor. şarkının başındaki ambient bölümde karmaşaya boğuluyor ve kendini bu karanlıktan fırlatırcasına öne atıp şarkı sözlerinde kendini bulmaya çalışıyor. ama en önemli yer tüm geçmişine dair bağlarından kurtulabilmek için duygularını boşalttığı ve kendisine yeni bir milat kurduğu o solo. şarkının baştan 4. dakikaya kadar olan tüm şarkı, en başından beri o duygu boşalımını yaşayabilmek için steven wilson'ın durumunun farkına varmaya çalışması. solo müthiş, içi acıyan içi acıtan bir solo. sonrasında ise gudik patlama noktası geliyor.

    post-rock'taki şu patlama noktası klişesi daha ne kadar devam edecek? daha ne kadar müziği zehirlemeye devam edecek? godspeed you black emperor'la güzeldi, silver mt.zion'la da zevk aldık, japon mono'da birşeyler yaptı elinden geldiğince, daha birkaç grup daha. ama bitti. bu şarkıdaki metal kısım, tamamen boyun eğiştir aslında. zaten isyan edercesine patlamak, boyun eğdiren şeye karşı onu değiştirecek veya ondan kurtulacak duyguları, düzende ve gidişatta bir yıkım gerçekleştirebileceğinden sakınmak ve hepsini boşaltmaktır. isyan mevcut düzende haklı olmaya çalışmak içindir. isyan değil umutlarını yok etmek boyun eğmeyi tersine çevirir. her neyse. all my designs are simplified dedin o soloyu yazdın sonrasında dandik bir patlama noktasıyla mı yaşamda yeniden kendini dik tutacak güce ulaştın? hadi canım. ergenler daha çok albümü satın alsın diye. all my designs are simplified'ı sanki bakkala havuç almaya gidiyorumdaki sakinlikle söyleyecek kadar kalbi kırılmış adam saçma sapan bir isyanla boşalmaz. ghosts on a magnetic tape albümünden biliyoruz steven wilson'u o kalitede bir adam değil.

    şarkının son kısmı da duygularını ehlileştirdiği, steven wilson'ın minimal bir şekilde akan melodileriyle duygu denizinde uçuştuğu bir bölüm. hadi patlamayı yaptın bari tüm herşeyi yık, king crimson vari bir çıldırma anı yakaladın onu devam ettir. yo steven abi, yaşadığı duygu değişimine uzaktan bakacak(çok duygulanacak bunlara bakıp çünkü romantik birisi o) bu bölümde ve mevcut düzende devam edebilmek için duygularını boşalmaya bırakacak , zararlı olabilecek enerjileri salınacak ve böylece ehlileştirecek onları. bırak değişsin birşeyler, yıkılsın ve bir daha bunları yaşama. ama yo dostum yo. ergenler albümü satın almalı. yeniden bir ypaılanma geliyor, steven'de farkında yaptığı yanlışın aslında son kısımda duyguların artık bir daha sorun oluşturmaması için salınmaya bıraktırdığı kısımda hep şarkı başından beri acısına cevap bulmak için ısrar eden o ana minimal melodi çıkıp çıkıp duruyor ama steven onu yatıştırıyor. ah steven ah, yatakta nazik adamsın. duygusal adamsın.
  • "her uzak şey gibi öyle yalnız hayal
    yalnız rayiha, renk, şarkı halinde kal."
    (cahit sıtkı tarancı, "sen de her şey gibi")

    "şarkı halinde kal"mak, şarkıya dönüşebilmek mümkün olsaydı eğer, o bu şarkı olurdu benim için.
  • porcupine tree'nin 18 yildir yaptigi muzigin 12 dakikalik mukemmele yakin bir ozetidir..
  • açık ara en sevdiğim porcupine tree şarkısı.
  • mikael akerfeldt'in bir andrew latimer solosuyla şenlendirdiği güpgüzel parça.
  • porcupine tree nin deadwing albumunun 5. sarkisi... albumun en güzel sarkilarindandir...

    never stop the car on a drive in the dark
    never look for the truth in your mother's eyes
    never trust the sound of rain upon a river rushing through your ears

    arriving somewhere but not here

    did you imagine the final sound as a gun?
    or the shattered windows of a car?
    did you ever imagine the last thing you'd hear as you're fading out was a song?

    all my designs simplified
    and all of my plans compromised
    all of my dreams sacrificed

    ever had the feeling you've been here before?
    drinking down the poison the way you were taught
    every thought from here on in your life begins and all you knew was wrong?

    did you see the red mist block your path?
    did the scissors cut a way to your heart?
    did you feel the envy for the sons of mothers tearing you apart?
  • ilk 4 dakikası tamam güzel hoş falan ama bu şarkıyı özel kılan 4.01'de başlayan solodur..
    sayesinde bir gitarın konuştuğunu, derdini çat pat anlatabildiğini görmüş olduk... bu kadar konuşamayan insanlar var lan!!...
hesabın var mı? giriş yap