• bir yandan yasalar korsan cd ile mücadele ede dursun, bir yandan tabla falan da değil koskocaman dükkan açmış olan görüntüde orijinal vcd kiralayan ancak tanıdığı kişilere de kopyasını satan bir mekanda geçmektedir mevzuu...

    -ben: çikolata geldi mi
    -satıcı 1: var ablam (sonra fısıltıya yakın bir sesle) ararat'ı izlemedim diyordun ya o da var kopya ister misin?
    -ben: olabilir
    -satıcı 1: (yine fısıltıya yakın bir sesle satıcı 2'ye der ki) ararat'lar nerde?
    -satıcı 2: arkada nestle kolisinde, de niye fısıldıyorsun?
    -satıcı 1: e hani yasaklı film ya ondan
    -satıcı 2: yaptığımız iş çok yasal da yasaklı film düşünecez bi de

    (bkz: korsan cd saticilariyla diyaloglar)
  • iki zirvesi vardır ağrı dağının, eskiden büyük olan zirveye masis, küçük olana sis, ikisine birden ise ararat denirmiş.
  • ülkü ocaklari genel baskani alisan satilmis: "eger filmi gösterecek cesur bir sinemaci-yayinci varsa, ülkü ocaklari "demokratik" yollarla tavrini koyacaktir" aciklamasinda bulundu. ardindan sinema birlikleri, filmi götümüze girecek filmler klasmanina aldi.
    (bkz: ikinci kattan atip birinci katta tutmak)
  • agri dagi'nin eski adi.
  • buyuk beklentilerle seyretmememe ragmen dahi basarisiz buldugum filmdir bu..konusunun tam oturmamisligini bi kenara koyarsak,oyuncularin o buram buram yapmaciklik kokan hal ve tavirlari(uvey kardes disinda),dialoglarin anlamsizligi,tarihe isik tutma iddiasiyla yola cikip da 2 tane tecavuz,bi tane kafa patlatma sahnesi disinda hicbisi anlatamama,seyredenin havada ucusan konu itibariyle durmadan nalaka dedigi,cekimsel olarak da duragan trt dizileri cekimlerini animsatan bir sikici/hem basarisiz/zaman kaybi filmimsi.
  • tv icin cekilmis b dokumanterleri tadindaki goruntulerin arasina eklenen abuk otesi bir hikaye,belli belirsiz yonetim ve cok basarisiz bir arsinee khanjian oyunulugu ile produktorunden yonetmenine kadar herkese -"bi bok yiyelim dedik,yuzumuze gozumuze bulastirdik" dedirten,benim icinde sinemasal acidan bir hayal kirikligindan ibaret olan filmdir.

    saygin mercilerimiz yine kabak tadinin en kelegini veren "yasaklayalim mi-gosterelim mi" muhabbetlerini hat safhada yapmis,insanlar uzerinde film hakkinda gereksiz merak uyandirmayi basarmistir.herkesin herseyi elestirdigi ve cok daha ozgurce elestirmesi ve sorgulmasi gerektigi bir yerkurenin cuhela insanlari olarak biraz daha kendimizi rezil edelim ele gune.kaldiramayalim ne sanatsal faaliyetleri ne dusunceleri.surekleri tartisan birileri olsun,kisir dimaglariyla dur yada gec desinler insanlar adina.hic ilerlemeyelim.biz burda iyiyiz.
  • "imdbmi okudum bekliyorum" mottosunu şiar edinmiş bir sözlük yazarı olarak bir hışımla kurcaladım ki, bir çoğumuzun gediklisi olduğu trivia bölümünden ne bana yazacak, ne de başkasına satır satır tercüme edilecek materyal yok imiş. bu yüzdendir ki üşenmeyeyim kafamda oluşan tanım ya da örneklere uzanayım dedim, yazdıklarımı da sırasını dahi değiştirmeden simültane tercüme edecek kalas hassasiyetinde "meslek" erbabına havale ettim.

    atom egoyan'ın evvelki filmlerini izlememiş, ve muhtelif kaynaklardan gıyabında yapılan "yaramaz film, artsy fartsy yönetmen" eleştirileriyle yetinmiş birisi olarak söylemeliyim ki film, filmden de çok atom un üslubu beni çok şaşırttı (ama büyülemedi). atom daha açılış sahnesinden "öyle bir film yapacağım ki böyle fırça darbeleriyle, yanan dönen boya dokunuşlarıyla bu filmi nakış gibi işleyeceğim" demiş, kendi kendine verdiği sözü yerine getireyazmış.

    hasbel kader sinema bölümünde okuyup da hocasından "bu filmden şöyle bir anlam çıkarınız" şeklinde fars cüzlü emirler almak dışında senaryo yazıp, çekmeye gayret etmişler bileceklerdir: kıçı başı 3. kişi ve topluluklar tarafından iyi bilinmeyen bir tarihi hadisenin (taraflı) anlatımında dokümanter havasına girmeden detayları vermek zor iştir, dertli uğraştır. atom egoyan da senaryosunu yazarken hem dokümanter hem de propaganda tadında bir eser yapmamak, mevzuyu ermeni katliamı ölçeğinde bırakmamak için "film içinde film" çözümünü bularak benden 5 brownie puanı (tercüme ediniz) toplamayı bilmiş. katliam anatemasından bağımsız gibi görünen kişilerin hayatlarını birbirine harmanlayacak kadar vakti ve prodüksiyon desteği bulunan atom egoyan bulunduğunuz perspektife göre yeniden çekillenebilen bir hikaye yazmayı bildiği için filmi de konu ettiği hadiselerden bağımsız, güçlü bir film olabilmiş.

    peki ne yapmış film içinde film numarasını satabilmek için ? öncelikle propaganda temasına yakın duran, abartı ve taraflılığa meyilli grafik içeriği olan sahneleri charles aznavour un yönetmenliğini yaptığı bir filme mal etmiş. türk askerleri kadınları süngüden geçirirken, "rahat dur la gahbe" diyerek tecavüz ederken görünen her "aykırı" sahne edward seroyan isimli fiktif yönetmenin sanatsal seçimlerine mal edilmiş. güzel bir örnek de koymuş egoyan: filmin bir sahnesinde tarihsel isabet yüzdesini kontrol eden sanat tarihi hocası van'dan ağrı dağının görülemeyeceğini söylüyor, prodüksiyon amiri de "o kadarını da biz uyduracaz artık, sanatçı ehliyeti" diyerek geçiştirebiliyor. yani böylesine bir "olacak o kadar" ruhlu "sanatçı ehliyetinin" aktive olduğu bir film içi filmin isabetliliğini de sorgular gibi yapmış atom egoyan.

    bu film içindeki filmi bir kenara yallahlarsak, diğer temalar olan ana oğul; sevgili/kardeş; yönetmen, oyuncu; gümrük memuru/kaçakçı; yaratan ve çeviren ilişkileri ustalıkla senaryodan nakledilmiş.

    bu noktada kafası çalışanlar soracaktır (çalışmayanlar tercüye devam edebilirler) "e amına goduum hani film tam olarak başarılı değil idi? övmüşsün arşüalaya çıkarmışsın?". hay hay izah edeyim. film başarılı değildi, zira ağır dağı (ya da ararat) etrafına kurgulandığı isminden belli olan bu filmde yönetmen ve yazar film içerisinde kendi kendine sorduğu soruları kendi kendine yanıtlamıyor gibi yapıp yanıtlıyor, yanıtladıktan sonra geri alıyor, geri aldıktan sonra tekrardan "benim bir doğrum var" diyebiliyordu. en sonunda ekrana süperempoze yazısında ise "bu filmdeki tarihi olayları usher ın kişisel güncesinden, tanıklığından derlenmiş kitabına dayattık" diyebiliyordu.

    öncelikle film eğer tarihin ve doğruların ispatlanamazlığı ya da ispatın iyi niyet karinesine dayandırılması esasında makarada dönüyor idiyse neden bu kadar tiriviriye yer vardı? usher eğer anılarında hadiseden bağımsız 3.kişi olarak sallamıyorsa, yalan söylemesi de iyi niyet karinesi esasına göre düşünülemezdi. e o zaman çoktan seçmeli bir "o da var ama bu da var" gösterişiyle filmin asıl mesajına neden sis makinesi efekti verildi? bunu ben anlayamadım, anlamak mümkün değil diyemiyorum.

    yok eğer filmin konusu hikayede nakledilen karakterlerinkine benzerlik gösteren bir adet ispatı namümkün hadisenin bugünün selahiyeti için artık defterlerden silinmesi ise ermeni/türk ayrımında taraf olan türklerin de gerçek anlamda bir söz hakkı bulunması gerekmez miydi? kişisel boyutta yıkıcılığını ispatladığı "tilkinin kuyruğu suya değdu, değmedu" anlaşmazlığının ulusal boyutta insanlara ne kadar zarar verebileceğini ispatlamak için eğri ya da doğru türk siyasi ve sosyolojik perspektifi karşıt unsur olarak sunulamaz mıydı? türk tarafının savunmasını içerebilecek diyalektik adına tek kısım yarı türk bir amerikalı aktörün "geçmişi unutalım bugünlere bakalım, türk de ermeni de sikimde değil" veryansınları olduktan sonra ararat ın çok katmanlı, düşübnmeye sevkeden bir film olduğunu iddia etmek mümkün olabilir mi?

    atom egoyan eğer sahip olduğu süre içerisinde bu kadar çok bas bariton söylemi içermeye çalışmasa idi belki stili ile oturmuş yönetmen kimliği ve hikayeciliği ile herkesin bir tad alabileceği bir eser meydana getirebilirdi. oysa ki herkesin anırırcasına önemli mesajlar, doktrinler, söylemler verdiği bu filmden yüreklerimizin kulakları sağır olarak çıkmak durumunda kaldık.

    aklımızda yankılanan en net ses ise türk askerlerden birinin söylediği
    "memlekette tek bir gavur bile galmayacahk!" sloganı oldu.

    buna karşın benim getirdiğim slogan ise cenan akın bestesine uyduruldu sayın okuyucu:
    "biz imdb (dvd bonus materyal) genciyiz hoyra hira hira heeeey, sesimiiiiiz onun sesiii hoyra hira hira heeey"
  • sonuna kadar izlenmeden de, bütünü hakkında yorum yapılabilecek, milyonlarca önyargı içeren, bu yüzden önyargılı yaklaşılması hiç de yanlış olmayan film.

    --- spoiler ---

    film setinden olay anına birden bire geçişleri ve sahne kurgulamaları güzel olan film.

    türklerin ermenilere olan nefretinden bahsederken, ermenilerin türklere olan nefretini de açıkça dile getiren film.

    soykırımdan bahsederken, savunmaya muhtaç vatandaşların öldürüldüğünden bahsederken, türkleri sürekli kadın ve çocuk öldürürken gösteren ve objektif olduğunu ve belgelere dayandığını gösteren dolaylı yoldan propaganda yapan siyasi film.

    objektiflik bir kenara dursun, fim kendi içinde mantık hatalarıyla doludur. vandaki savunma hattından bahsedip, ermenilerin aslında savunmaya muhtaç türk vatandaşları olduğunu söylemektedir. bu denli savunmaya muhtaç bir halk, nasıl van da savunma hattı kurabilir? (olayın tarihi boyutunu değil, filmin sergilediği, kurguladığı senaryo irdelenmektedir)

    türklerin nefretinden ve yaptıklarını kabul etmemesinden söz ederken, ermeni halkının türklere bir fiske bile vurduğunu göstermemek, dökümanter belgesel mantığıyla nasıl kesişir? bilimin temelinde objektiflik varsa ve bu filmin objektif ve belgelere dayalı olduğu iddia ediliyorsa, orada öldürülen türklerden de, ermenilerden de söz etmeliydi.

    diyelim ki orada bir soykırım yapıldı ve bunun üzerine bir film çekildi. hiç bir ermeni erkeği öldürülmedi mi kardeşim? bu ermeni toplumu hep kadın, gelin ve küçük çocuklardan mı oluşmakta? duyguların sömürülmesi ve türklerin iğrençliğinin vurgulanması için yapılmış basit ayak oyunlarından birisi bu sadece.

    ermeni bir adam öldürülen çocuğundan sonra cinnet geçirip mitralyözüyle türk askerlerine koşturuyor. bu adam ne kadar masumane çalışıyor mitralyözü yaparken, ilk başta heykel felan zannettim. adam meğersem silah imal ediyormuş. bu mu yani savunmaya muhtaç insan profili. silah üretirken ölen çocuğunun haberini alıp koşarak cepheye giden insan.

    türk diplomatlarını öldürme girişimi sırasında öldürülmüş bir ermeninin çocuğu var. ve bu gerzek karakter babasının ne iyi ettiğini anlıyor film sonunda. babasının haklılığını ve içindeki bu nefretin nedenini. neden: türkler. böyle bir zihniyet olabilir mi? sana olan nefretimin sebebi sensin denilebilir mi? türkleri öldürmenin legal oluşu türklerden nefret etme hakkınızın olması mıdır? kuşaklar önce yapılmış bir hatayı (farzedelim yapıldı), bilmem kaç sene sonra başka insanları öldürerek mi nefretimizi sakinleştirmeliyiz?

    --- spoiler ---

    filmi bırakırsak;

    ermenilerden de yahudilerden de kürtlerden de topyekün nefret etmiyorum. genele yaygın bir nefrete sahip değilim. ama bu filmde emeği geçen, para kazanma derdi dışında bu filme inanan ve olayları bu şekilde yargılayan bütün kişilere olan nefretimi dile getirmek istiyorum. içlerindeki nefreti dışarı püskürttükleri için. içinizde patlar inşallah.
  • bir ermeni kanyağıdır. mahzenlerine ararat mahzenleri denir. gorky vakti zamanında bu güzide buruk tatlı içki için 'ararat dağının zirvesine tırmanmak, ararat mahzenlerinden çıkmaktan çok daha kolaydır' demiştir.
  • aynı zamanda yahudilerin siyonizmine benzeyen ermenileri ağrı dağı etafında toplamayı amaçlayan ideolojiye verilen isim.
hesabın var mı? giriş yap