• ara öğün nedir? ara öğün deyince aklımıza ne gelir? elma tabii. ara öğün elmadır. insanlar elma kemirir ara öğün diye. ama elma da insanı acıktırıyor mübarek! insülin direnci olan insanlar ara öğünde elma yerse acıkır. mesala öğünlerde soğanlı şeyleri de çok yerse yine acıkır. çünkü efendim bu soğandı elmaydı bu gibi şeyler insülini artırıyor. insülin direnci olan adamda zaten bol insülin salınması problemi var, bi de bu saldırtıyor sonra nooluyor şekerin düşüyor sonra acıkıyorsun. işte bunlar hep bilim. neden bazı insanlar elma yiyince "ayh doydum" diyor da bazı insanların on dakika sonra açlıktan karnı kazınıyor hep bu yüzden.

    ara öğünde ne yesek acıkmayız? yoğurt yersek acıkmayız. efendim tikveşlinin, sütaşın danonenin porsiyon yoğurtları var. sütaşın 4x110 gr'lık olanı mesela ideal. bir ara öğünde bir tane öyle sade yoğurt yiyebiliriz. ya da kabızlık problemimiz varsa, probiyotik yoğurt yiyebiliriz. sonra, ara öğünde çorba tercih edebiliriz. ayran içebiliriz. süt içebiliriz. peynir yiyebiliriz. hepsini aynı anda yemeyin tabi. teker teker. abartmanın lüzumu yok. ara öğünlerde mümkün mertebe proteini bol ancak hafif şeyler tercih etmeliyiz. yahut çorba gibi sıvı ancak tok tutucu özelliği olan şeyler tüketmeliyiz. çorba dedik diye de gidip tenceresini içmeyin. lokantadaki fakir usulü az çorba olayına girin yani. yarım kase.

    ara öğün olarak ne tercih etmemeliyiz? (buradan zaten sağlıklı beslenmeye gönül vermiş, cipsi çikolatayı kolayı hayatımızdan çıkarmış olduğumuzu varsayıyorum) ara öğünde kuruyemiş yememeliyiz. çünkü alınması gereken miktar olan iki ceviz dört bademle ancak mideniz kuş kadarsa durabilirsiniz. açıldı mı o paket farkına varılmadan biter. ulan arada ceviz badem yemiyoruz, nerden alıcaz bu folik asidi derseniz, bunlar kahvaltıda yumurta olarak bize geri dönecek. ayrıca, kahvaltıda ceviz yiyebilirsiniz. sabahın köründe canınız bir paket ceviz yemek istemeyeceğinden, o uyku mahmurluğu ile iki cevizi aşmama ihtimaliniz çok fazla. yine mesela kafamız çalışsın, beynimize kan gitsin diyorsanız, 21 taneyi aşmamak kaydıyla sabah kahvaltısında kuru üzüm, yahut 2 tane hurma yiyebilirsiniz. bu dediğim de denenmiş bişeydir çünkü özellikle sınav zamanlarımda kahvaltıda bu tarz beslenmek zihinsel performansımı baya bi artırmıştı. neyse, yine ara öğünde, kraker ve bisküvi gibi şeylere çok yüklenmeyin. söz gelimi, 1 paket peynirli çubuk kraker +-200 kalori civarı. yarım paketini bile yesen 100 kaloridir. aslında az. ama o 200 kaloriyi daha sağlıklı ve daha proteinli şeylere ayırmanı tavsiye ederim ben. üstelik, o kemirilen sunta bisküviler vs insanı diyet psikolojisine sokuyor. buna girmemek lazım.

    he bir de uykudan önce öğünü için tavsiye vereyim: uyumadan önce protein almak çok faydalı metabolizmayı hızlandırma açısından. o yüzden akşam öğününe süt yahut kefir koyarsak, farkı hissederiz. özellikle uykudan 15 dk kadar önce içilen 1 çay bardağı kadar kefir, metabolizmayı hızlandırdığı gibi sindirimi de düzeltiyor.

    eskiler hep kahvaltı günün en önemli öğünü diyorlar ama, hikaye. asıl önemli olan aralardır. üç öğün yiyip arada bişey yemezseniz acıkır ve öğünlerde bol yersiniz. öğün aralarını en az 4 saat en fazla 5 saat tutup, bu araların tam ortasına da ara öğün koyucaz. yani saat sekizden sekizbuçuğa kadar kahvaltı ettik diyelim. 2 saat sayıp onbuçukta ara öğün alıyoruz. onikibuçukta da öğle yemeğimizi yiyoruz. sonra üçbuçukta ara verip altıda akşamı yiyoruz. ulan altıda evde olduğumuz bi dünya mı var en erken saat sekizde evde oluyoruz diyenler için çözüm, iki ara öğün verme şeklinde. nasıl yapıyoruz ozaman? onikibuçukta öğleni yedikten sonra (öğleni kıldıktan sonra gibi oldu) üçbuçukta ara, altıbuçukta ikinci ara, sekizbuçukta da akşam öğünü yiyoruz. akşam öğününden sonra başka öğün möğün yok ama. yat uyu amk sabah iş var.

    tabii bu bir örnek ve benim saatlerim buna uymuyor vardiya sisteminde çalıştığımdan. ama yeme saatlerimi, örnekte verdiğim zaman aralıklarıyla düzenlemeye önem gösteriyorum. yani yemekler arasına belli zaman dilimleri koymaya alışırsanız "sabah sekizde kahvaltım vardı amk onda kalktım yuh bana" diye üzülmez, kalktığınız saatte yemeğinizi yer ve aralıkları da ona göre yaparsınız. akşam yemeğini çok geçe bırakmak istemiyorsanız da arayı kaldırır yemeği erkene çeker bir şekilde dengelersiniz. önemli olan bu iç disiplini oturtmak. boranın da dediği gibi, gerisi gelir zaten.
  • atıştırma ile karıştırılmaması gereken, planlı, saatli ve dengeli olması şart olan öğündür. şahsen kendisini çok sağlıklı uygulayamadığımdan, glisemik indeks bakımından dengeli iki ana öğünü tercih ediyorum.
  • kilo vermek isteyenlerin yapmaması gerekendir. tokken vücudumuzda insülin hormonu metabolizma üzerinde etkindir ve tokluk halinde yağlar yağ asidine parçalanarak kana karışmaz. ancak açlık halinde vücutta glukagon hormonu baskınken hormona duyarlı lipaz enzimi aktiflenir ve yağları yağ asidine parçalar. yağlarınız metabolize edilsin istiyorsanız aç kalmaya bakın, tok değil. ayrıca diğer bir hata ara öğün adı altında meyveye abanmak. meyve ile alınan fruktozlar lipojenezi yani yağ asidi yapımını artırır, dolayısıyla yağlanmaya neden olur.
  • miktarı ana öğün kadar olursa -nah- zayıflatan öğündür

    iki öğün arasında midesi kazındığında bi elma ile kendini frenleyebilen insan zaten nefsine hakimdir, zaten kilo verir. bana getir iki tabak kızartmayı ara öğün diye indireyim. sonra da naptın, "ama ara öğün dediler, kilo vermek için bık bık" oldu canım..

    not: kızgınım kendime, iradesizliğime, gelmeyen pazartesilere vs vs
  • bir konuyu bilimsel bir temele oturtmak ve yakın konularla araya mesafe koymak için gerekenlerden biri de konuya özgü terminoloji oluşturmaktır. bu "ara öğün" ifadesi de diet, sağlıklı yaşam, ıvır zıvır mevzularını sözde bilimsel bir temele oturtmak için uydurulan ifadelerden birine benziyor. iki öğün arasında acıkınca yediğimiz meyva, abur cubur, peynir ekmek falan oldu ara öğün.

    aslında yeni bir şey yok. müşteriyi etkileme yöntemlerinden biri kullanılıyor, olan bu. insanların zaten yapmakta olageldiği bir eyleme farklı bir isim takıyorlar, içeriğini sağlıkla ilişkilendirmek için değiştiriyorlar ve müşteriye geri satıyorlar. dengeli beslenen bir insanın vücudu, besin ihtiyacı olunca sinyal gönderir, yersin ya da yemezsin. yemezsen bir süre sonra sinyal kesilir, sonra tekrar gönderilir. burada önemli olan nokta ne yediğin, ne kadar yediğin. ara öğün diye sanki varoluşun sırrını veriyorlar. günlük rutine bağlı olarak vücudun ihtiyaçları da değişir, her gün aynı saatte yemek yenemeyebilir. aksi, ancak robot gibi yaşıyorsak mümkün olabilir ki bu da imkansız. bir gün daha enerjik oluruz, diğer gün daha zayıf hissederiz falan, buna göre de ihtiyaç duyduğumuz yemek türleri, ihtiyacımız olan kalori falan değişir. senin metabolizmanın işleyişi genel olarak düzenli ve sağlıklıysa, beden zaten ona göre sinyaller verir. belli bir sağlık sorunun yoksa, vücudunu dinlersin olur biter. ama bunun yerine, koşulları, hayat tarzını, günlük ihtiyaçları hesaba katmadan standart bir plan çıkarıp uygularsan bu hiçbir halta yaramaz.

    ara öğün. al sana ara öğün: bağlantıda yeme sıklığıyla ilgili yapılan bir araştırma anlatılmış. kilo vermek amacıyla diet yapanlar için ben özetleyeyim. yeme sıklığıyla kilo verme arasında pozitif bir korelasyon yok. alınan enerji miktarının kontrol altında tutulduğu ve toplamda aynı kaloriye sahip diete maruz bırakılan biri 3 öğün, diğer daha fazla (3 öğün artı 3 ara öğün) yiyen iki grup arasında fark çıkmamış.

    ara öğünü fetiş haline getirenler ve bir tür mucize arayanlar, akdeniz mutfağına yönelirlerse meseleyi toptan kökten çözerler. zeytinyağı, meyve sebze, balık, paketlenmemiş yiyecekler falan filan, açın bakın işte. bir de ara öğün iyi hoş da sık yemek sürekli kan şekerini yükseltmek ve yüksek seviyelerde tutmak demek, onu da unutmayın. bu da pek hoş bir şey değil. bir de kuruyemiş yiyenler, çiğ yerse daha iyi olur. kuruyemiş satan şirketler tüketimi artırmak için ürünleri genelde şekerli sudan geçirir ki yemelere doyamayalım. bir de ara öğün, kalori sayımı ıvır zıvır derken oluşan stres var ki vücudun dengesini bozduğu için on diet bükücü gücündedir. istediğin kadar uğraş kronik stres varsa ince olsan bile sağlıklı olman zor. saate baka baka yemek yemeyi bekleyenlerde, aman ara öğünüm kaçtı diye hayıflananlarda, boş bir beklenti içine girip umduğunu bulamayanlarda stres seviyesi ne haldedir acaba? kaldı ki iki insanın bedeni farklıdır ve aynı koşullarda bir diğeriyle farklı tepkiler verir. yani arkadaşım yaptı sonuç aldı, ben de alırım diyemezsin çünkü senin metabolizman farklıdır.

    diet, kilo kaybı, sağlıklı yaşam falan milyar dolarlık bir endüstri. markette satılan sağlıksız diet ürünlerinin bile sağlıklıymış gibi yutturulduğu, göz göre göre yalan söylenen ve kimsenin bedel ödemediği bir dünya burası. haliyle müşteri lazım, para harcatmak lazım, kâr lazım. bunun için de iş modelleri ve stratejiler geliştiriyorlar haliyle. diyeceğim odur ki şüpheyle yaklaşın. osuruktan teyyare şeyleri yüceltmeyin. üç-beş kilo fazla dünyanın sonu değil. sağlıklı beslenmeyse mevzu aha akdeniz mutfağı, daha sağlıklısı yok.
  • diyetisyenlerin günde üç, dört kere insanların acıktıklarını farkına varmadıkları inancıyla ana öğünlerin arasına sıkıştırdığı cüce öğünler.

    belki katkı maddeleri, glikoz şurupları algınızla oynayabilir, ama 10 gün bunlardan uzak durarak bedenimizin sesini yükseltebilirsiniz. ve kimsenin size acıktığınızı söylemesine gerek kalmadan, acıktığınızda yemek yemeyi hatırlayabilirsiniz.

    temizlenin, kimsenin size acıktığınızı söylemesine gerek kalmadan, acıkınca yiyin. eminim 7 öğünden ziyade en fazla 4 defa yiyeceksinizdir ki bu da aslında ara öğünlerin anlamsız olduğunu gözler önüne serecektir.
  • zayıflamak filan değil hafız. kilo almamanın şartıymış bu. mide için en iyisiymiş. bir gün ara öğünsüz geçirdim. hayatım kaydı.

    durum şu:

    sabah kahvaltıyı maaile yaptık. sofra başında muhabbet gani geldi. kalkamadık. sonra farkettik ki 3-4 saat sürmüş sohbet.
    oyunlar eğlenceler sohbetler derken kalktık gittik. akşam oldu. sonra karın acıktı tabi. bi oturduk yemeğe. nam nam nam diye ne varsa süpürdük. akşam yemeği iyi geldi dedik. meğer 1 saate anladık ki mide spazmı gibi oluyormuş.
    ara öğünleri atladığın vakit normal öğünlerde yediğinin 2 katını yiyorsun.

    bu yüzden karacoğlan der ki varın lo ara öğünü ertelemeyin. bizarre olmayın.
  • ara öğün benim için gereksiz yere kalori almaktan baska bır sey değildir. genelde hep şöyle bir liste görürüz; sabah, öğlen, aksam ve bunların her bir arasında küçük öğünler olmakla birlikte toplam 6 öğünlük diyetisyenlerin uyguladıgı listedir. bir kere ben bu sekılde beslensem degıl kilo vermeyi kapılardan zor gecerım bu kesin. vücut zaten senın yedıgın ana öğünleri yakmakla cebellesirken bir de niye bu garibime ara öğün kakalarsın onu hıc anlamıs degılım. eger maksat yağ yakmak ise ideal olanı 2 öğün beslenmektir.
  • kilo vermek isteyenler için beyni kandırma metodu.

    ara öğün yoksa beyne giden mesaj: "kıtlık var hacı, depola."
    ara öğün varsa beyne giden mesaj: "bolluk var hacı, yak yakabildiğin kadar."

    bu kadar basit.
  • vücudu hiç aç bırakmadan uzun süre tokluk haline sokmanın en yanlış uygulamalarından birisi ara öğün yemektir. zira vücuttaki yağın ana maddesi yağ asitlerinin sentezinde görev alan asetil koa karboksilaz enzimi uzun tokluk döneminde vücuttan salınan insülin hormonu ile aktive olup, yağ asidi sentezleyip vücutta yağlanmaya neden oluyor. bu yüzden vücudu günde 1-2 kere en azından açlığa sokmak gerekiyor bu da 3-4 saat bir şeyler atıştırmamakla mümkün.

    (bkz: bilale anlatır gibi anlatmak)
hesabın var mı? giriş yap