• şu an apple ve büyük geliştiriciler arasında bir savaş yaşanıyor.

    savaşı anlamak için nereden nereye geldiğimizi kısaca özetleyelim.

    apple, app storeu çıkarmadan önce ilk akıllı telefonlar varken bu cihazlara uygulamalar operatörler üzerinden satılıyordu.

    yaşı yetenler hatırlayacaktır, eskiden oyun ve melodi yüklemek için 2465 gibi numaralara sms yollanırdı ve ücret kontörünüzden düşer yada faturanıza yansıtılarak cihazınıza yükleme yapılırdı.

    operatörler bu alınan ücretin %87.5'ine kadar olan kısmını alırdı %12.5'ini de geliştiriciye aktarırdı. evet, operatör paranın neredeyse tamamını alıyordu ama çok az firma ile çalıştığından dolayı operatör ile çalışma fırsatı yakaladığınızda iyi paralar kazanılabiliyordu. tabi fiyat v.s. üzerinde bir sözü de yoktu, operatör ne derse o.

    evet, kablo ile de app yüklemek mümkündü ama buradan satış yapmak pek olası değildi çünkü işin ödemesini almak, faturasını kesip yollamak en az kullanıcıyı sizden bir şey almaya ikna etmek kadar da zordu.

    bir diğer alternatif de tabi premium numaralar üzerinden fahiş fiyatlar ile kullanıcıyı tokatlamak vardı. 85-90 arası doğanların bir çoğunun başına logo yapma programı ile telefon faturalarını şişirip babası ile papaz olma hikayesi geçmiştir.

    2007'de apple iphone'u çıkardığında appstore'u yoktu, hatta steve jobs javascript ile cihaza web app geliştirilmesini tavsiye ediyordu ama ilgi o kadar fazlaydı ve bazı insanlar eldeki imkanlarla iphone'a app geliştirmeye kalkışınca apple bu iddiasından döndü ve 2008 senesinde appstore'u tanıttı: https://www.youtube.com/watch?v=xo9cke_fch8

    appstore başlı başına en az iphone'un kendisi kadar bir devrimdi. apple daha önce mümkün olmayan şu şeyleri yaptı:

    - ilk defa merkezi bir uygulama yükleme merkezi oluşturuldu ve burada uygulamaların tanıtımı yapılıyordu. yani kullanıcılar artık tv reklamlarından gördüğü kadarını satın almak zorunda değildi, geliştiriciler de kullanıcılarına ulaşmak için reklam vermek zorunda değildi.

    - apple uygulamanın cihaza yüklenmesi için tüm teknik altyapıyı sağlıyordu, yani hosting v.s. apple'ın sorumluluğundaydı

    - apple tüm faturalandırma ve ödeme işleme sorumluluğunu üstlendi ve bunun için sadece %30 komisyon alacaktı, isteyen herkes senelik 100$ ödeyerek geliştirici programına katılabilecekti. bu inanılmaz devrimsel bir şey oldu çünkü komisyon neredeyse %90'dan %30'a indiği yetmezmiş gibi geliştiricilerin neredeyse tüm dünyaya satış yapma fırsatı veriyordu. yani tek tek operatörle anlaşma yapmanıza gerek yok, tek tek kulanıcılara fatura kesmenize gerek yok! normalde böyle bir şeyin altından ancak global firmalar kalkabilecekken birden bire amatör geliştiricilerin bile yapabileceği bir şeye dönüştü.

    - apple tüm uygulamaları inceleyerek yayına alacağı için güvenli bir ortam sağladı. yani öyle eskisi gibi bir app yükledim telefon faturası kira gibi geldi durumları olmayacaktı, kullanıcının bilgileri çalınmayacaktı. bu kullanıcıların "başıma bir iş gelir mi" korkusu olmadan app yüklemesine fırsat verdi ve 2008'den günümüze bir app furyası başlattı.

    - ödemeyi apple aldığı için müşteri de apple ile muhatap oluyordu, bu müşterinin kredi kartı bilgilerini sadece tek bir yere verdiğinden ve bu yerin(apple) sorgusuz sualsiz iade yapmasından kaynaklı olarak güven ortamı oluşturdu ve insanlar sadece ücretsiz uygulamaları değil, ücretli uygulamaları da korkmadan satın alıyordu. bu yıllık on milyarlarca dolarlık uygulama satılmasının yolunu açtı.

    apple ilk başta uygulamanızın yayınlanması için çok az kural koymuştu, porno olmayacak cihaza zarar vermeyeck kullanıcıyı kadırmayacak v.s. porno tabi hassas bir mesele ama apple pornoya yer vermeyeceğini, porno içerik üretenlerin içeriklerinini kullanıcılarına tarayıcıdan ulaştırmasını tavsiye etti. özetle apple, appstore'un aile dostu risksiz bir ortam olması için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi.

    tabi çok geçmeden geliştiriciler sıkıntı yaratabilecek app'ler ile gelmeye başladılar.

    ilk yasaklanan uygulamalardan biri, cihazın ivme ölçerini kullanarak ne kadar yükseğe fırlattığınızı tespit eden uygulama oldu.

    appstore'a da yeni kural geldi: kullanıcıların cihazlarına zarar vermesine teşvik edebilecek app'ler yasak.

    sonra sallayarak bebek öldürme oyunu yasaklandı, bununla da ilgili yeni bir kural konuldu. "apps with bad taste" yassah kardeşim. öyle karımı dövdüm kardeşimi kestim oyunları yassah.

    ardından i am rich uygulaması geldi, hiç bir şey yapmayan 1000$'lık uygulama. apple uygulamayı kaldırdı ve "app store'da yayınlanacak uygulamaların bir fonksiyonu olmak zorunda" diye bir kural koydu.

    yıllar içinde geliştiriciler ve şirketler şaibeli bir şeyler yapmanın yollarını buldu, onlar buldukça apple da yasakladı.

    kullanıcıları sürekli takip ettiler, apple yasakladı, ekran kaydı aldılar, apple yasakladı. asıl app'in yanına ek app koydular, apple yasakladı.

    böyle böyle günümüze kadar gelindi.

    günümüzde kavganın ana konusu komisyon oranları. yıllar içinde apple komisyonunu değiştirmedi ama daha önce sadece appstore ile yapılabilen şeyler için başka platformlarda rakipler ortaya çıktı. belki hala apple'daki kadar kolay olmasa da tüm dünyaya satış yapmanıza fırsat veren platformlar ortaya çıktı ve bunların komisyonları ciddi oranda daha düşüktü.

    dahası, apple'ın appstordaki bazı uygulamalara kendi rakip servisleri vardı. mesela apple music spotify'a karşı avantajlı konumda çünkü spotify ya apple'a gelirinin %30'unu vermek zorunda yada fiyatını arttırmak zorundaydı veya ödemeyi sadece kendi sitesi üzerinden almak zorundaydı. aynı şey netflix ve benzeri platformlar için de geçerli. ayrıca apple'ın amazon'a özel %15 komisyon uygulaması apple'ın "herkese aynı mesadefede" iddiasını da zedeledi.

    hey e-mail uygulamasının geliştiricisi galiba biraz da kendisinin reklamını da yapmak için apple'ın kurallarına ve komisyonuna isyan etti(reklamını yaptıktan sonra da kurallara uyarak devam etti). epic games de oyunculardan çok para kazanmaya başlayınca apple'a %30 komisyon ödemek istemediğine karar verdi ve gücüne güvenerek isyan etti ve kullanıcılardan kredi kartı bilgisi almaya kalkıştı, apple da epic games'ı kurallara uymadığı için engelledi.

    açıkçası, apple'ın appstore üzerinde kontrolünün haddinden fazla olduğunu düşünsem de ben epic gamesin tarafında olamıyorum. oyun endüstrisi çok pis bir endüstri, oyun stüdyolarında çalışan geliştiricilerici ve sanatçılar son derece düşük maaşlarla son derece uzun saatler çalıştırılıyorlar ve bir oyun firmasının komisyonunu düşürmek için "hakkaniyet" edebiyatı yapmasını midem kaldırmıyor.

    dahası, apple'ın boyun eğmesi durumunda epic gibi milyar dolarlık şirketlerin erişebileceği ama bireysel gelişticililerin erişemeyeceği araçların da önü açılmış olur ve indie developer'ların iyice canına okurlar.

    dahası, çoklu ödeme sistemi gibi bir şeyin gelmesi kullanıcı tarafında da güvenin sarsılmasına ve satışların düşmesine sebep olabilir.

    biraz da şöyle düşünüyorum: app store, web siteleri kadar özgür olursa tıpkı web sitelerinin sonunun gelmesi gibi sonu gelir. herkes web sitesi kurabiliyor ya, pratikte ne oldu ama? o kadar kötü bir deneyim ortaya çıktı ki insanlar instagram, facebook, ekşi sözlük, bir kaç haber sitesi ve forum dışında web sitesi ziyaret etmez oldu. web sitesi yapmak kolaylaştıkça ve ucuzladıkça bu alanın daha da gelişmesi şöyle dursun, neredeyse sonu geldi. sonu geldi çünkü çok fazla kötü niyetli aktör var ve herkes için kullanıcı deneyimi dibe çöktü ve insanlar bir kaç platforma kendilerini hapsettiler.

    yani evet, apple'ın apptore ile ilgili yapabileceği şeyler var ama mevcut kavganın iyiler v.s. kötüler kavgası olduğu fikrinde değilim. hele apple'ın burada kullanıcının karşısında olduğu iddiasını ise kesinlikle reddediyorum. ağlayanlar büyük şirketler ama bunu sanki kullanıcıdan çıkan bir şikayetmiş gibi yansıtmaya çalışıyorlar.

    dahası, bu büyük şirketlerin "küçük adamın yanındayız" pozları midemi bulandırıyor. spotifyın müzisyenlere, netflixin sinema endüstrisine, oyun sektörünün de yazılımcılara ve sanatçılara neler yaptığını bi araştırın. bunlar kesinlikle koyun postu giyiyen kurtlar.
  • dün iphone 1 in steve jobs tarafından 2007 de yaptığı sunumu izledim. jobs teknolojik bir “frog leap” yaptık yani kurbağa gibi ileri sıçradık diyor.

    o kadar iyi bir ürün sundular ki piyasaya, diğer firmalar battı. pocket pc ler mevcuttu, hatta pentium 266 bilgisayarımdan basit exe dosyaları atıp stylus ile coşuyorduk. ama içinde wifi kart veya sim yuvası yoktu. gps yok. eğlenceli bir tuğlamız vardı özetle.

    yine jobs sunumda klavyeli telefonların tuşlarının sabitliğinden bahsediyor. sadece bir telefon tuşlayacaksınız, tüm ekranı kaplayan dokunmatik bir rakam klavyesi kullanıcının işini kolaylaştırıyordu. ufacık rakam tuşlarına basmak zorunda kalmıyorsunuz. kısacası her programın kendine özel ekran üzerinde rahat kullanım için yerleştirilmiş dokunmatik tuşları oldu.

    email kurulumu için smtp adresi falan girmek gerekiyordu. kullanıcı için çoğu işlemi otomatikleştirdiler. bu satırları yazarken bile üstteki kelime önerileri yazmamı kolaylaştırıyor.

    iki parmağın da dokunuşunu algılayabilen, multitouch ekran patentini aldıklarını açıklıyor. hatalı ufak dokunuşları işlemeyen yazılımla sunuyor adamlar cihazı piyasaya. dahice.

    sunumun sonlarına doğru da yatırımcıya özet bilgi olarak şunu veriyor; telefon piyasasının %1 i bu cihaza geçse 10 milyon adet üretim yapmamız gerekiyor diyor.

    alttan telefonu destekleyen küçük parmağımızın şeklini değiştiren bir icatla vücudumuza bike etki ettiler.

    13 sene önce temmuz ayında çıkardıkları telefonla dünyayı değiştiren şirkettir.
  • watch harici her kategoriden ürününe sahip oldugum firma (mekanik varken akilli saat kullanmiyorum). yaklasik 20 yillik apple müsterisiyim ve bir kategoride apple ürün sunuyorsa baska bir markaya bakmiyorum.

    bu markaya neden bu kadar bagliyim peki. önce aliskanlik elbette, macos, ios bunlar artik düsünmeden kullandigim sistemler. diger taraftan aldigim bir ürünle ilgili sikinti yasadigimda magdur edilmeyecegimi biliyorum. apple‘in müsterisine verdigi degere güveniyorum.

    en basitinden iki örnekle aciklayayim. lg sevdigim bir markadir. monitör, ses sistemi, tv bu arkadaslardan alirim. ses sistemini aldigimin ertesi hafta kumanda bozuldu. resmi servisini aradigimda kumandanin aksesuar oldugu ve garanti kapsaminda olmadigi bilgisi verildi. farkli bir yetkili servisi de aradigimda ayni bilgi gecildi ve kesinlikle yardimci olunmadi. tüketici mahkemesine gidin dendi en son. ugrasmadim, enayi gibi hissederek de olsa yeni kumanda aldim. diger taraftan lg ses sistemiyle ilgili ses seviyesi gibi bilgileri lg tv‘de göremiyor olmak da yazilim ve uyumluluk anlaminda bir felaket.

    apple‘a bakalim. 2011‘de, aldigim günün üzerinden bes yildan fazla zaman gecen ve artik cekmecede tutup kullanmadigim ve hatta unuttugum birinci nesil ipod nano icin bir mail geldi. bu cihaz sahipleri, pil ile ilgili bir problem olabilir kullanmayi birakin ve servisimize getirin diyordu mailde. serviste elime 6. nesil nanoyu tutusturup gönderdiler.

    sadece iki örnek ama bunlar kolaylikla cogaltilabilir.

    apple tek kelimeyle her anlamda mükemmel bir firma. insana güven veren bir firma. iyi ki var.
  • 1 yıl 10 ay önce mediamarkttan iphone 8 plus almıştım. bir buçuk ay önce ahizesinden gelen ses o kadar azaldı ki artık hiçbir şey duyamaz olmuştum.

    telefonumun garantisi devam ettiği için mediamarkt’a faturasıyla götürüp servise yollattım. mediamarkt, kvk’ya, kvk’da apple onarım merkezine gönderdi. apple onarım merkezinde tam 19 iş günü kaldı telefonum. toplamda 1 ay kadar bekledim. bu süreçte bilgi almak için hem kvk’yı aradım hem de zorlu center apple’a gidip süreci sordum. hepsi de telefonunuz tamir halinde deyip geçiştirdi.

    bugün mediamarkt’ın “telefonunuzu alabilirsiniz” maili üstüne teslim almaya gittim. bana telefonumun tamir görmeden geri gönderildiğini çünkü apple’ın faturanın orjinalini talep ettiğini söylediler. kan beynime sıçradı! ben müşteri olarak bütün sorumluluklarımı yerine getirmeme ve apple veya kvk tarafından hiçbir iletişim kurulmamasına rağmen mağdur edildim. mediamarkttaki eleman bu ay içinde tüm apple ürünlerinin aynı bahane ile geri döndürüldüğünü söyledi. üstelik tüm 1 ay boyunca garanti süremi de durdurmamışlar ve süreden yemişler. telefonu kabul etmedim ve aynen geri gönderilmesini istedim.

    apple’ın sözleşmesinde 20 iş gününde tamir edilmeyen telefonun yenisinin verileceği, 10 iş gününde tamir edilemeyen telefon için de muadilinin tamir süresince verileceği yazıyor. telefon bana 19. gün geri yollanmaya başlıyor ve 10. günde de kimse arayıp muadil telefon vermiyor.

    yarın apple abd’ye mailimi döşüyorum. apple türkiye’yi arayıp faturayı benden talep ettikleri zamanı ve yolu ispatlamalarını istiyorum. pazartesi de tüketici hakem heyetine başvuruyorum. süreci de en sonuna kadar götüreceğim. iş telefon işinden çıktı, salak yerine konmaya dönüştü. benim bu firmadan telefon almamın tek nedeni satış sonrası destek hizmetlerini beğenmemdi. anlaşılan türkiye ayağı coğrafyamıza uyum sağlamış ve ortadoğu çakalı olmuş.

    edit 1: 26.10.2019 gelişmeleri

    açıkçası bu girimin db'ye gireceğini hiç düşünmemiştim. öncelikle destek veren ve gelişmeleri aktarmamı isteyen herkese teşekkürlerimi iletirim. artık bu alanı güncel tutmak benim için bir sorumluluk. ayrıca neden doğrudan apple servisine gitmediğimi soranlar için, küçük bir ilde yaşadığımı, istanbul'a bir iş için günübirlik uğrayarak zorlu center'a gittiğimi açıklamam lazım. bana en yakın apple servisi 120 km uzaklıkta ve ürünü aldığım mediamarkt şubesinin sorumluluğu alması gerekmekte. ben onarıma kabul edilmek için 120 km yol tepebilecek zamana sahip değilim.

    olayın yaşandığı ertesi günün sabahı tekrar mediamarkt şubesine gittim ve ikinci defa ürünün gönderildiğinden emin oldum. üzerinde sistemlerinden çıkarttıkları kaşeli e-fatura ile göndermeye hazırlamışlardı gözlerimle gördüm. ayrıca ürünü teslim ettiğime dair imzalı evrağı da aldım ancak daha detaylı bir bilgiye kendilerinin de sahip olmadıklarını söylediler. halen tamir edilerek dönen bir apple ürünü olmamış 1 aydır.

    sonrasında kvk apple beşiktaş servisini aradım. üzülerek söylemeliyim ki en bilgilendirmeden uzak, en sinirli görüşmem bu aşamada oldu. telefondaki kişi fatura talebinin appledan geldiğini onların benimle irtibat kurması gerektiğini söyleyip durdu. son zamanlarda başka kişilerin de aynı sıkıntıyı yaşayıp yaşamadığını sorduğumda bir cevap vermediler. garanti süremi niye durdurmadıklarını sorduğumda ise "faturanız olmadığından bakım işlemi yapılmamış o zaman garantilik bir işlem olmadığından süreniz de uzamaz" dediler. bunca süre neden beni oyaladıklarını veya bilgi vermediklerini sorduğumda ise hem sürekli suçu apple'a atıp hem de aynı şeyi geveleyip durdurlar. sonuç olarak buradan hiçbir şey çıkmadı. sonrasında kendilerine bir mail atıp telefonumun yaşadığı sürecin detaylı dökümünü istedim. tabii ki hala cevap veren olmadı.

    en son olarak apple ile telefonda görüştüm. müşteri temsilcisi, telefonu doğrudan yetkili servise verseniz daha iyi olurdu dedi. ekranından konuya çözüm getirebilecek hiçbir şey göremediğini ve fatura talebi olduysa illaki bana ulaşılmış olduğunu söyledi. daha telefondayken tüm mail hesaplarımı kontrol ettim ve bana ulaşılmadığını söyledim. tabii ki cevap alamadım. ikinci defa aynı şeyi yaşamak istemediğimi belirttiğimde "umarım bu sefer sorun olmayacaktır" diye cevap verdi. bu öngörüye nasıl vardığını ben de bilmiyorum. sonuç olarak bana zaten bildiğim apple yetkili servislerinin adreslerini verdi ancak telefonun gittiği asıl tamir merkezine ulaşamayacağımı ilettikten sonra çözümsüzce yine telefonu kapadık.

    kısacası ben ne apple tamir merkezine doğrudan ne de kvk aracılığı ile ulaşamıyorum ve telefonumu her teslim ettiğimde koca bir karadeliğe gidiyor, zamanı bükerek garanti süresini biraz daha doldurarak bana geri dönüyor.

    edit 2: 28.10.2019 gelişmeleri

    apple ile bu sefer de canlı destek hattı üzerinden yazılı kayıt olması maksadıyla görüştüm. yine benzer cevapları aldım. görüştüğüm kişi garanti süresini dert etmemem gerektiğini iletti. bunlar hep güzel dilekler tabii ancak 2. gönderişimde de telefon koca bir karanlıkta.

    şimdi elimdeki tüm kanıtları topladım ve fotoğraflarıyla ilçe tüketici hakem heyetine yazdım. incelendikten sonra kararı açıklayacaklarmış. aynı zamanda apple abd'ye de şikayet mailimi attım. bu kısım biraz beklemeli geçecek belli ki.
  • her sabah saat 5'te ofisinde masasının başında olan bir adamın yaptığı işin kebap olduğu iddia edilince dayanamadım.

    "ürünler hemen hemen her yıl aynı. ufak tefek güncellemeler yapılıyor."

    ürün güncelemek ceo'nun görevi değildir. ayrıca apple'ın her büyük tasarım değişikliği super-cycle denilen satış patlamasına yol açtığı için büyük bir üretim ve lojistik sorunu yaratıyor. herkesin üzerinde görüş birliğine vardığı konu da tim cook'un bir organizasyon dahisi olduğu gerçeği.

    "marka oturmuş olduğu için alıcı kitlesi hep var."

    alıcı kitlesini küstürmek tek bir çuvallamaya bakar. örneğin apple maps bugün google maps'ı yakalamış ve bazı konularda geçmiş olmasına rağmen 10 yıl önceki ilk sürüm fiyaskosundan beridir çoğu apple kullanıcısı bu servise ikinci bir şans vermeye gerek duymuyor. ayrıca o apple maps fiyaskosunun, kullanıcılara bir özür mektubu yazmayı reddeden, steve job'sun dahi çocuklarından scott forstall'ın başını yediğini de hatırlatalım. yani benzer bir fiyasko gün gelir ceo'nun başını da yiyebilir.

    "zarar etme ihtimali sıfır bir şirket."

    apple büyüklüğündeki bir şirketin performansı kar/zarar etmesiyle değil, son çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre ne kadar büyüyebildiğiyle ölçülüyor. zaman geliyor %10 büyüme bile hedefleri tutturamadığı için başarısızlık olarak kabul ediliyor. bugün apple 4 çeyrek boyunca yerinde saysa, şirket hisseleri serbest düşüşe geçer. tim cook koltuğunu kaybeder.

    "üretim yabancı firmalara yaptırıldığı için ve herşey teminat ve garanti altında olduğu için maddi hiçbir risk yok."

    üretimin yabancı firmalara yaptırılmasının maddi riski şu. bugün çin taiwan'ı işgal etse apple'ın tüm cihazlarında kullandığı tüm işlemcileri ürettirdiği tsmc üretimi durdurabilir. çin covid benzeri bir bahaneyle foxconn üretim tesislerini kapatsa apple ürünlerinin üretimi durabilir. bugün günde bir milyar dolardan fazla satış yapan apple'ın iki hafta üretim yaptıramaması onmilyarlarca dolarlık zarara yol açabilir.

    ayrıca apple üretimi kendisi yapmış olsa (bugünkü büyüklüğüyle yarardan fazla zararı olurdu) kontrol altında tutabileceği çalışma koşullarını, söz konusu sayısı yüzlere varan taşeron firmalar olunca aynı şekilde kontrol altına alamıyor. bunun sonucunda örneğin işvereninin verdiği yemeği beğenmeyen işçilerin grev yapması bile apple'ın başına patlıyor. o nedenledir ki mesela yıllar önce foxconn'da çalışma koşulları konulu haberler patladıktan sonra, apple üretim hatlarında çalışan işçiler, dell, microsoft, hp gibi firmaların ürünlerini üreten foxconn işçilerinden daha fazla kazanmaya başladılar, çünkü apple cebinden kendi ürünlerini üreten işçilere verilmek üzere fark ödemeye başladı.

    son olarak eklemem lazım.

    bugün apple hem abd içerisinde hem de satış ve üretim yaptığı ülkelerde hükümetlerin hedef tahtasında. üretiminin büyük kısmını yaptığı ve ikinci büyük pazarı konumundaki çin'de var olabilmesi için rejimle iyi geçinmesi, amerikan hükümeti huawei'ye yaptırım uyguladığında çin'in apple üzerinden karşılık vermesini önlemesi lazım. abd'de çin'den gelen mallara uygulanan kısıtlamalara takılmaması için amerika'nın kanunlarına uyması, hükümetlerle iyi geçinmesi lazım. hindistan ve brezilya pazarlarında var olabilmesi için hükümetlerin koyduğu yerli üretim dayatmasına uyup üretim yapması lazım. avrupa'da amerikan teknoloji şirketlerine karşı yürütülen siyasi saldırılarla baş etmesi lazım. dünyanın en zengin ve karlı şirketi olduğu için her hükümetin pastadan pay alma çabalarına direnmesi lazım. başka şirketler yaptığında sorun teşkil etmeyen şeyler için hedef tahtasına konulduğunda buna direnmesi lazım. kullanıcılarına en iyi ve güvenli kullanım deneyimini yaşatmasına engel olacak şekilde ios'i android benzeri bir açık platforma dönüştürme, kullanıcı güvenliğini sekteye uğratma gayretlerine direnmesi lazım.

    bugün tim cook bu saldırıların, bu tehditlerin büyük kısmını bir ip cambazı maharetiyle atlatmayı biliyor. hem de bunu kendisinden çok daha küçük firmaların yaptıkları lobi harcamalarının çok daha azını lobi faaliyetlerine harcayarak yapıyor. apple'ı veya tim cook'u sevmeyebilirsiniz, ama yaptığı işı hafife almayın. bugün yerinde başka birisi olsa apple belki de bugünkü büyüklüğünün yarısı kadar bile olmayacaktı.
  • bilgi işleminde çalıştığım ajansın grafik bölümünün tamamında imac ten mac pro ya kadar çeşitli mac modelleri bulunuyor. misal bugün bir i5 işlemcili, 8 gb ram, 1tb diske sahip 27 inç imac in bize maliyeti 7 bin küsür tl. pro modellerdeyse sadece kasa fiyatları 10 bin tl leri geçiyor. esktra modifikasyonlarla maliyetler daha da artıyor. yine aynı ajansa bağlı başka bir dijital ajans var. buradaki yazılımcı/grafikerlere her birinin monitör dahil maliyeti 4 bin tl civarında olan xeon işlemcili, quadro ekran kartlı, 16 gb ecc ramli hp workstationları kullandırıyoruz. bir kısmı windows 7 bir kısmı linux üzerinde çalışıyor. ajanstaki grafikerlerle hemen hemen aynı işleri yapıyorlar. yine adobe'un yazılımları tek fark kullanılan donanım ve üzerinde çalıştığı sistem. üstüne bu workstationların çoğunda 2-3 sanal makina aynı anda çalışıyor. şu haliyle bu workstationlar imacleri performans olarak zaten yerle bir ediyor. dijital taraftaki çalışanların performans konusunda bir şikayeti yokken, reklam ajansındaki grafikerler çift xeon işlemcili en baba modellerde dahi sürekli makinaların kasıldığından şikayet ediyor. imaclerde performansı iyileştirme amaçlı yapılabilecek şeyler zaten çok kısıtlı. ram i bir yere kadar arttırabiliyorsunuz. ikinci bir disk takamıyorsunuz. ya 10k disk ya da ssd kullanmak zorundasınız. ikisinde de disk alanı sorunu var ve maliyetleri çok yüksek. üstüne yeni modellerde takılacak diski de üzerindeki sensör zımbırtısı nedeniyle illa bilkom'dan almak zorundasınız. prolar upgrade e daha açıksa da orada da ipe sapa gelmez kısıtlamalar var. sadece kasasına 10 bin tl ödediğiniz makinanın üzerinde orta karar bir ekran kartı geliyor, quadro ya çıkarmak istediğimde ekstra 1500$ masrafı var. hardware raid yapmak için yine ekstra kart almak zorundasınız ki pc muadillerinden 2 kat maliyetle satılıyorlar. diğer tarafta hp workstationlarda ekstra donanım almadan sas disk bile takabiliyorum. biraz daha para harcayıp hw raid de yapabiliyorum ki onu yaptığımda bile bana toplam maliyeti imac den daha az oluyor. upgrade yaparken diski ram i illa gidip hp'den almak zorunda değilim. istediğim anda 6 yıla kadar servis ve parça garantisini uzattırabiliyorum.

    peki neden reklam ajansındaki makinaları da workstationa geçiremiyoruz? cevabı basit. ömrü hayatında mac os tan başka sistem kullanmamış grafikerlerin inadı yüzünden. bu grafikerlere workstation bir pc'nin kullandığı imac'ten çok daha performanslı çalıştığını bizzat kendisine deneterek gösterdiğimiz halde illa ben mac kullanacağım diyor. bir noktaya kadar haklılar. kısayollar, kullanım alışkanlığı şu bu ve tabi insanların kafasında yer eden pc'de ağır iş yapılmaz safsatası. it dünyasını senin yaptığın grafik render işinin yanında hava cıva kalacağı kadar ağır kompleks yapıları çalıştıran pc sistemler döndürüyor bugün ama bunu anlatamazsın. sen bin tl ye ordan burdan toplanmış makinayla 10 bin tl lık box donanımı yanyana koyarsan mac windows'u linux'u ezip geçiyor dersin tabi ki.

    bir diğer hurafe de windows'un stabil çalışmaması, virüslerle dolu olması, mac'inse kusursuzluğu. kimse kusura bakmasın da o efsaneler windows 98'lerde falan kaldı. virüs problemleri için en uca doğru dürüst bir utm kurup yapılandırdığınızda client tarafında antivirus olmadan bile işi götürebilirsiniz. adam gibi yapılandırılmış box bir donanım üzerinde windows'un stabilite gibi bir sorunu yok. benim mac'te mesaimi harcadığım sırf font sorunları bile windows sistemlerin çıkardığı problemlerden daha fazla. windows'un verdiğinden bile daha saçma, sorun üzerinde hemen hemen hiçbir diagnostik yapmaya imkan vermeyen anlamsız hata mesajlarıyla kapanan programlar. sorunların çözümündeki dokümantasyon eksikliği. yok şu java versiyonunu kullanamazsın (külliyen apple'ın riyakarlığından başka bir şey değil bal gibi de kullanabiliyorsun), bu programı burada çalıştırmam gibi onlarca geriye dönük uyumsuzluk sorunu da çabası. türkiye'deki teknik destekse evlere şenlik. biraz kompleks bir sorun için bilkom'a attığımız maile gelen cevap google'da aratın oldu. microsoft'un helpdeskinde size bunu diyecek adamı guantanamo'ya falan sürerler herhalde. apple'ı kral yapan en önemli faktör kullanıcılar üzerinde yıllar boyu kazandığı repütasyon ve kullanım alışkanlığından başka bir şey değil. bu marka bağımlılığı yüzünden bugün daha iyi çalışan bir donanımı bile apple'ınkilere tercih etmiyor insanlar. apple'da sürünürüm ama gene de o kara kasalı windows pc'ye geçmem önyargısını kırmak benim tecrübe ettiğim kadarıyla imkansız bir şey. apple iyi yazılım ve donanımlar üreten bir firmadır ama kim ne derse desin yaptığı işe göre overpaid olduğu da 2x2'nin 4 ettiği kadar bariz bir gerçektir.
  • ulan yine apple fanboyları çıkmıyor mu arkadaş asdlkajaş

    adam sanıyor ki bütün ünlüleri tespit edip, şifrelerini teker teker bir şekilde ele geçirdiler.

    onlarca hesaba aynı anda erişiyorsanız onun adı sistemde açık olmasıdır.

    (bkz: ya özge bak apple'da açık yok tamam mı)
  • 2.34 trilyon usd değeriyle, ekşi’cilerin en hayran oldukları ülke olan almanya’nın tüm halka açık şirketlerinin toplamından daha değerli bir şirket telefona adaptör koymadığı için batacakmış. adaptörü çıkarttıkları model olan 12 serisinde 7 ay içerisinde 100 milyonu geçtiler satışlarda. apple boyutunda sevkiyat yapan bir şirket için olay o adaptörün maliyeti değil, taşıma maliyeti. aynı konteynıra 2 kat fazla telefon sığdırabiliyorlar bu adaptör olayı nedeniyle ve bu çok ciddi bir tasarruf demek. bu sayede diğer markalar gibi 5g için ekstra para istemediler.
    edit: üşenmeyip eski iphone ve yeni iphone kutularını yan yana çektim. şu farka
    bakar mısınız?
  • kendi işletim sistemleri (bkz: macos) ile birlikte gelen browsera plugin yüklemek için kredi kartı numaramı isteyen, şirazesi kaymış şirket.

    90ların sonlarında linux kullanmaya başladım. sys admindim ve slackware kullanıyorduk. kerneli kafamıza göre değiştirip, compile ediyorduk. terminalde perl'de yazdığımız mp3 çalıcıyı kullanıyorduk. email için terminal tabanlı pine kullanıyorduk. bazı günler x-server çalıştırmadan her işimi yapıyordum. gençtim. idealisttim. kara ekranlarda hızlı komut yazınca kendimi hacker gibi hissediyordum. linux iyidi hoştu ama zordu. değişik hardwarelerin driverlarının kodunu değiştirip compile etmeyi falan gerektiriyordu. normal bilgisayar kullanıcısının kullanabileceği gibi birşey değildi.

    sonra iki binlerin başında abd'ye geldim ve mac ile tanıştım. türkiye'de de mac kullanan tek tanıdığım grafik tasarımcı bir arkadaşımdı. ama abd'de üniversitelerde hoca ve öğrenciler arasında mac çok yaygındı. renkli renkli kasaları olan, şeker gibi bilgisayarları vardı. ben de gaza gelip kendime bir mac laptop aldım. unix tabanlı olduğu için yabancılık çekmedim. çok sevdim. bundan sonra da ondan fazla sene mac kullandım. bu süreçte icloud boku çıktı, ekosisteme hapsetme ve kullanıcı datası toplamak için türlü soytarılıklar çıktı.

    2018'de macbook'a sikik touchbar eklendi. o sırada yeni bir laptop vereceklerdi çalıştığım yerden ama bu touch bar saçmalığını sevmedim. mac eskiden çok hoşlandığım ama sonra kafayı yakıp tiki olmuş bir kız gibiydi. ben mac'i saatlerimi driver compile etmemi gerektirmeyen bir linux distorusu gibi olduğu için seviyordum, o ise bilkent peyzaj tasarımda okuyan bir windows pc gibi davranıyordu. acaba dell'in developerlar için sattığı ubuntu linux bir bilgisayara mı geçsem diye düşündüm. ama bütün çalışma sistemim mac üzerindeydi. ms office, adobe suite, box vs. gibi hergün kullandığım bir sürü yazılım vardı. sonra gaza gelip linux'e geçme kararı verdim ve gpulu top-of-the-line bir dell precision ısmarlardım. üstelik ubuntu üzerinde yüklenmiş geliyordu, dolayısıyla hem dell'in ubuntu için firmware updatelerini alabilecektim hem de bir bokluk çıkarsa linux kullandığım için problem olmayacaktı.

    ondan sonraki beş yıl boyunca gündelik olarak linux kullandım. ilk başta zor oldu. ms office yerine libre office, photoshop yerine gimp, box sync yerine rsync vs. neyse ki programlama ve data analizi için kullandığım herşey en az mac'teki kadar iyi çalıştı. bazı custamizationlardan sonra ubuntu cillop gibi oldu. yalnız nvdia gpu hep problemli oldu. linus torvalds'ın "fuck you nvdia" demesi boşuna değilmiş. bu dönemde çocukların kullandığı evdeki üç mac bilgisayara da ubuntu yükledim. çocuklar ne olduğunu anlamadan linuxcu oldular.

    neyse, şimdi yine bir bilgisayar alma durumundayım. abd üniversitelerinde belli periotlarla (4 yıl) hocalara bilgisayar veriyorlar. bunun dışında proje paralarıyla da bilgisayar alınıyor. sürekli bir bilgisayar ziyanı söz konusu. bana ne istiyorsun diye sordular. önce dell'e baktım. ne yazık ki linux yüklenmiş gelen (ve linux kullanınca garantisi bozulmayan) dell developer bilgisayarları kaldırmışlar. sonra apple'a baktım. macbook'dan touchbarı kaldırmışlar. bu hoşuma gitti. tekrar photoshop kullabilmek, bilgisayarımda, libre'de, yarattığım sunum slidelarını başka bilgisayarlarda ağzı yüzü kaymadan açabilmek, tekrar box sync client kullabilmek (dropbox'ın linux sync clientı varken, üniversitenin kullanmayı mecbur kıldığı oç box'ın linux clientı yok) güzel olur diye düşündüm. üstelik herşey bir yana, apple harbiden çok güzel hardware üretiyor; ekranı güzel, kasası güzel, klavyesi güzel. hem de 16 inch ekranlı laptop yapmışlar. değişiklik güzel olur diye bana bir macbook alın dedim.

    geçen hafta ofisimde boş oturan eski bir imac'i kullanayım dedim, laptop gelince alışması kolay olur diye. dosyaları aktarırım, shortcutları falan ayarlarım, sonra laptop gelince direk transfer ederim bütün ayarlarla, kolay olur diye düşündüm. macos'un son versiyonu ventura'yı yükledim. önce ubuntu'da email adresi, isim zart zurt vermeden herşeyi kullanmaya alıştığım için, icloud hesabı oluşturmadan kullanmak istedim. ama göt oğlanı macos appstore'dan beleşe indireceğim app'ler için bile icloud istedi. sonra protonmail'den yeni bir adres alıp, uyduruk bir icloud hesabı oluşturdum. zira bu app indirme işi dışında icloud'a hiçbir şekilde ihtiyacım yok. ancak yavuşak macos kredi kartı bilgilerimi girmeden appstore'a girmeme izin vermedi. yani işletim sistemi ile gelen safari'ye beleş bir plugin eklemek için bile bu orospu çocuklarına kredi kartı bilgimi vermek zorundaymışım.

    macos ventura üzerinde bir sürü saçma sapan app'le geliyor. apple tv, home, zart zurt bir sürü asla kullanmayacağım app var. bunları silemiyorum. terminaleden "rm -rf" ile bile simeme izin vermiyor. appstoru kullanamıyorum. yani binlerce dolar verip bu orospu evlatlarının kredi kartı bilgimi alıp, benim bilgisayarımda hangi programların olacağına karar vermelerine izin vermem gerekiyor.

    şimdi pişmanım. üstelik garanti falan siklemeyip macbook üzerinde linux kullanma lüksüm de yok. zira apple kendi ürettikleri slicon chiplere geçmiş (m1, m2), hardware mimarisinde türlü değişiklik yapmış (touchpad'in anakartla iletişim protokolünü bile değiştirmişler). dolayısıyla daha uzunca bir süre bu yeni slicon macler için kullanılabilir bir linux versiyonu olmayacak.

    linux nerdleri sağolsunlar, asahi linux diye deneysel bir linux distorusu yartmışlar bu yeni macler için. kafa patlatıp apple'ın yeni chiplerini reverse engineering edip driver yazıyorlar. bunları yazdıkları driverlar linux kernel'ına dahil edilmeye başlanmış. belki bir iki seneye bütün distrolarda bu driverlar olacak ve bu yeni maclerde linux kullanılabilecek. ben de sanırım o zamana kadar yeni mac laptopı yatırıp, eski dell linux laptopımı kullanacağım, ya da macos'un saçmalıklarını mümkün mertebe değiştirip, bilgisayarı kullanmaya çalışacağım. office ve adobe icloud olmadan yükleniyor mu henüz bakmadım ama tahmin ediyorum yükleniyordur.

    yani kısacası diyeceğim şu. apple kullanıcılara rakiplerinin fersahlarca ötesinde, muhteşem hardwareli, unix tabanlı profesyonel bir bilgisayar satabilecekken, elindeki sermayeyi ekosistem hapishanesine döndürmüş. tek stratejileri ellerindeki sermaye ile kullanıcıları kendilerine çekip, ipad, iphone, mac üçgeninde ve icloud ağıyla bağlanmış kendi ekosistemleri içinde bir hapishaneye koymak.

    buraya kadar okudunuz mu bilmiyorum. okuduysanız ne dediğimi anlamışsınızdır. bazısı da bu ruh hastası neden bahsediyor, derdini sikiyim deyip yarıda çıkmıştır. meramımı şöyle anlatayım; hergün uyanık olduğumuz zamanın çoğunu bir ekranın karşısında geçiriyoruz. dolayısıyla kullandığımız teknolojinin ne olduğu ve ne amaç güttüğü önemli, en azından benim için önemli. ben bir kullanıcı olarak özgür olabilmeyi istiyorum. eğer para verip bir aleti alıyorsam, o alet benim menfaatlerime yönelik tasarlanmış olmalı. eğer tasarım beni kandırıp, özgürlüğümü kısıtlamak ve verilerimi hasat etmek için yapılmışsa, ben kazıklanıyorum demektir. tech felsefesi 90lardan beri olağanüstü değişti. 90ların ve erken 2000'lerin indie tech internet kültürü darmadağın oldu. bunun etkilerini eksizsözlük'ün twitterlaşmasında da görüyoruz.

    tech'in bugünkü hali evrimsel bir sürecin sonucu. bütün büyük tech şirketleri benzer bir yol izliyorlar. yaratıcı, kafası çalışan bir kaç kişi bir araya geliyor, güzel ürünler çıkarıyorlar. sonra corporate mekanizmalar işliyor, şirket büyüyor, vahşileşiyor, müşterileri $ ve data point olarak görmeye başlayıp, insanlık, özgürlük, estetik vs. gibi idealleri bir yana bırakıp para ve güç optimizasyon mekanizmaları haline geliyorlar. böyle olmayan şirketler batıyorlar ya da oyunu kuralına göre oynayan şirketler tarafından satın alınıyorlar. ve geriye biz tüketiciler için bizi kandırıp kendi ekosistemlerine hapsetmek isteyen birkaç büyük şirket kalıyor. bu arada üniversitenin bizi dell ve mac arasında tercih yapmak zorunda bırakmasının sebebi de bu büyük şirketlerin okul ve üniversiteleri kafalaması. yoksa system76 gibi direk linux için üretilmiş bilgisayar yapan güzel birkaç şirket var [https://system76.com/ https://system76.com/] ama bunları almamıza izin yok.

    bu vahşi para ve güç oyunu için tek istisna açık kaynak kodlu ve beleş kominitesi (bkz: foss). bu açık kaynak kod olayının devam etmesinin sebebi de bu büyük şirketlerin de bu sistemleri kullanmaları. bugün şirketler, üniversitler, ve araştırma kurumlarında kullanılan süper bilgisayarların neredeyse tamamı linux üzerinde çalışıyor. buzdolapları, saatler, ev güvenlik sistemleri gibi embedded sistemlerin de neredeyse tamamı linux. ve daha da önemlisi internetteki serverların çoğu linux. bu alanlarda müşterilerin kendisi de büyük şirketler olduğu için linux kullanılabiliyor. ancak küçük kullanıcılar için oynanan oyun farklı.

    okullarda daha birinci sınıfta itibaren çocuklara chromebook ya da ipad verilerek ekosisteme hapsetme oyunu başlıyor. çocuklar teknoloji kullanmanın tek yolunun bu olduğunu sanıyorlar. bizim aksimize daha 5-6 yaşından itibaren, hayatlarına bu şirketler için birer data point olarak başıyorlar. ve kullandıkları sistemler sürekli olarak bunlara birşey satmaya çalışıyor. eğer daha önce açık kaynak kodlu ve beleş yazılımlardan oluşan bir sistem kullanmadıysanız ne dediğimi anlamanız güç olabilir. her aşamada sizden email adresi, kullanıcı adı, kredi kartı isteyen sistemlerle, "eğer cloud bağlantısına ihtiyacın varsa kaydol ama yoksa boşver, al kullan" diye sistemler arasında gerçekten büyük fark var. ilkiyle etkileşime girerken karşı taraf sürekli seni dolandırmaya çalışıyormuş gibi bir his oluşuyor.

    neyse, burada kesiyorum. yine yapmam gereken bir ton iş varken klavye ishaline tutulmuşcasına yazdım. bir sürü de yazım hatası yapmışımdır ama düzeltmeye mecalim yok. onları da bilahare düzeltirim. hasta la vista dostlar.

    edit: düzelttim. bir de, gelen tepkilerden anladığım kadarıyla apple ve genel olarak tech hakkında benzer kaygıları taşıyan çok insan var.

    edit2: apple'ın gereksiz bloatware applerini silmek için: bilgisayarı yeniden başlat-> apple+r -> recovery'de terminal aç ve "csrutil disable" komutunu gir-> bilgisayarı yeniden başlat ve admin hesabıyla gir. sonra bütün lüzumsuz appleri silebilirsin.

    edit3: fedora asahi remix geldiii, asahi ve fedora işbirliği yapıp slicon macler için distro yaratmışlar. emeği geçenlerin eline sağlık. henüz yüklemedim ama yükleyip intibalarımı paylaşacağım.
  • ürün fiyatları astronomik olmayan firma...
    sana astronomik gelmesinin nedeni yaşadığın ülkenin fakirliğinden kaynaklanıyor.
hesabın var mı? giriş yap