• tüm yaşananları kısa kısa ve özetle yazacağım. ayrıntılarını merak edenler ileti atabilirler.

    saat 4 civarında cumhuriyet meydanı'nda kalabalıkla buluştuk. sloganlar, şarkılar, türküler çok güzeldi. renkli pankartlar, tayyip şerefine biralar, her şey harikaydı. yıllardır kürt türk, komünist bozkurtçu, fenerli-galatalı-beşiktaşlı diye ayırmak için kıçını yırtanlara inat tüm bu gruplar ve biz 'sivil itaatsizler' bir aradaydık, hiçbir taşkınlık yapılmadı ve polis de hiç yaklaşmadı.

    saat 7 sularında "akp binası önünde çatışma çıktı" denilerek ortamda gerginlik yaratıldı ve bazı gruplar o tarafa yöneldi. meydan ile orası arasında da ciddi bir mesafe farkı var. bu saate kadar "antalya polisiyle halk karşı karşıya gelmez, şiddete başvurulmasın" diye kıçımızı yırttık ama olanlar olmuştu ve çallı kavşağı ile akp binası arasında ciddi bir çatışma başlamıştı.

    şarjım bittiği için ve hatta telefonlar çoğu zaman çekmediği, internete de girilemediği için çallı'ya gittim. gittiğimde antalya için müthiş, devlet için karanlık bir manzara vardı; savaş. barikatlar kurulmaya başlamış, insanlar binaya yürüyerek slogan atıyor, yollarda ateşler yakılıyordu ve henüz kalabalık değillerdi.

    eylemcilerin arasına karışmadan önce taşlı sopalı kavgalar büyümesin diye operasyon amirini bulmak için arka yoldan çevik kuvvetin yanına gittim ve amirle konuşmaya başladım. ilk iki dakika boyunca dinlediler ve sürekli "ne binlerce kişi be, yüz iki yüz kişi var" diyerek "he hee" bakışları attılar. ben de "meydandan geliyorum, bu olayları yatıştırmazsak herkes çok zarar görecek, daha da kalabalık olacak" dedim. "gelin konuşalım, taşlı grupları sakinleştirelim, siz de gaz bombası atmayın, ilerlemeyin" dedim ve dediğim gibi iki çevik kuvvet polisi üstüme yürüyerek "beni dinlemek istemedikleri"ni söylediler, "tek sen biliyorsun bunları" dediler ve kolumdan tutup beni dışarı atmaya çalıştılar. biraz daha direndim ama ikisi üstüme koşunca kaçmak zorunda kaldım. velhasıl kardeşim, gerçekten o an taşı hak etmişlerdi.

    sonrasında eylemcilerin arasına karışarak cebimde limonlarım, yüzümde tshirtümle ben de yürüyerek slogan attım. eylemcilerin büyük çoğunluğu taş atmak ve ortalığa zarar vermekten yana olmadılar ama bunu sürekli yapan adi insanlar da yok değildi.

    tüm bunların arasında 'yiğidi öldür hakkını yeme'den hareketle; polisin usul usul olayları izlediği ve taş atanlar azmadığı sürece su ve gaz bombasına yeltenmediğini söyleyebilirim. 11'e doğru azdılar ve oraya da geleceğim.

    taş atanlar atadursun; biz sesimizi yükselterek eylemimize devam ettik. her iki-üç dakikadan bir dört-beş tane gaz bombası geldiği için geri çekilmek zorunda kalıyorduk ama hemen limon-süt-sirkeyle toparlanıp geri geliyorduk. bu süreçte en güzel an parkta oturup limon dağıtan teyzelerdi. (saygıyla selamlarım) polis bu parka bile bomba atıyordu. bir süre sonra benim de sinirim bozuldu ve tonanın önünde, yolun ortasına çekilen büyük çöp tenekelerinin başına geçerek hem slogan attım hem de sopayla çöp tenekesine vurdum ki sesimiz duyulsun. vay efendim sen misin bunu yapan diyerekten doğrudan beni hedef alan bir gaz bombasının sesi beni destekler nitelikte yanıma geldi. neyse ki yalnızca ayağıma çarpabildi.

    tüm bunlar uzun süre farklı boyutlarda devam etti. polisin özellikle hedef tutturma konusundaki başarısızlığından apartman ve bahçeler de nasibini aldı.

    saat ilerledikçe gruplar azdı çünkü artık polis de huysuzlanarak daha çok atmaya başlamıştı. parklardaki büyük banklar, direkler, çöp tenekeleri, reflüjlerdeki ayraçlar ve dahi siper edilebilecek ne varsa yollara çekildi. artık yavaştan savaş gerçek anlamda boy göstermeye başlamıştı.

    gruplar sol taraf, yolun ortasındakiler ve sağ taraf olarak üç şekildeydi. polis artık dayanamayıp akp'li olduğunu düşündüğümüz bazı sivillerle birlikte okulun arkasından dolaşarak sağ taraftaki gruba saldırmak için harekete geçtiler. sağ taraftaki grup barikat kurarak gelmelerini engelledi. sözü geçen arka yol çok dar olduğu için bir sıkışma yaşandı ve eylemciler taşlamaya, polis o araya gaz bombası atmaya başladılar. gaz bombaları bitince de atılan taşları bize yolladılar. polis resmen eli taşlı adamlara döndü. bir süre sonra gaz bombası tedarikini tekrar yapıp gaz bombası atarak üstümüze koştular ve bizi sağ taraftan bir arka sokağa kadar kovaladılar. tüm bu süreçte yaşanan en güzel an tam da artık gözlerimi açamadığım ama koşmak zorunda olduğum bir anda yaşandı. gözlerimi açtığımda arkadaşım bir sepetten süt alıyordu. o sokaktaki bir teyze 3. kattan sepette 1 ltlik süt veriyordu. bu gerçekten harikaydı.

    polisin o taraftan sıkıştırması sonucunda tekrar ortadaki grupla buluştuk ve tekrar yürümeye başladık. polis bir süre sonra tankeriyle yol kenarından geldi ve araçtan gaz bombası ata ata yolun sonuna kadar gitti, geri dönüşünde bile atmaya devam ettiler. hemen sonrasında panzerler barikatları aşmaya, bizi ön tarafta dağıtmaya çalıştılar ama fazla sürmeden geri gittiler. tüm bu direnişimiz fazla süremedi çünkü artık ne önümüzü görebiliyorduk ne de kaçabileceğimiz bir yer kalmıştı. tonalar da ilerlemeye başlayınca çallı kavşağına kadar kaçmak zorunda kaldık. hatta günün hatırına ayağıma ikinci kez isabet eden bombayı emniyet genel müdürlüğü'nün hediyesidir diyerek yanıma aldım.

    çallı kavşağına vardığımızda kavşakta büyük bir ateş yakıldı, bir elektrik direği yıkılarak yol kapatıldı. polis artık bu tarafa gelemediği için ara yollardan püskürtmeye çalıştı ama çok da başarılı olamadı.

    bunlar 2:30 a kadar devam etti ama artık ne koşabiliyorduk, ne de bağırabiliyorduk. yüzümüze gözümüze limon, süt, sirke, adını bilmediğim kremler de sürsek artık dayanılmaz hale gelmişti. koşmaya çalıştığımızda da ciğerlerimiz yetmiyordu çünkü göz gözü görmeyene kadar gaza maruz kalmıştık. bağırmaya takatimiz kalmamıştı çünkü sesimiz kısılmıştı.

    işte bütün bunlar en başta polisin direnişi, taşlı grupların azgınlığı nedeniyle yaşandı. efendi efendi yürüyüp sesimizi yükseltmek istememiz taşı grupla polisin gaza gelmesi sonucu parkların, yolların, evlerin ve bankaların zarar görmesiyle sonuçlandı. o kadar insan gözümün önünde yaralandı, çukura düşenler oldu, koluna, başına gaz bombası gelenler oldu. en baştaki "bu insanlar sizin çocuklarınız, ne yapacaksınız öldürecek misiniz?" cümlesindeki iyi niyeti anlamamış olmalarının ve şiddete meyilli olmalarının en açık sonucu oldu.

    ben varmadan önce öldüğü söylenenler hakkında çallı'da hiçbir konuşma geçmedi ve gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorum. umarım doğru değildir.

    çocuğu, genci ve tabii ki gerçekten imrendiğim yaşlılarıyla iyi bir direniş sergiledik. özellikle elinde limon-süt-sirkeyle insanların yardımlarına koşan o kızları unutursak olmaz. tüm bu süreçte ölümle burun buruna gelmek pahasına orada bulunan, hakkını savunan, sesini yükselten herkese selam olsun. 1000 yıl sonra gelen örgütlenme geç ve güç olmuş ama layığıyla gerçekleşmiştir.

    grup yorum'un haziran'da ölmek zor eseriyle daha da anlamlı hale getirelim:
    http://fizy.com/…p-yorum-haziranda-olmek-zor/1aj7vb
  • 16:00 sularında katıldığım direniş, diriliş eylemidir. önce taraftar gruplarıyla selekler çarşısı önünden başlandı, güllük caddesi'nde gövde gösterisi yapıldı ve ardından cumhuriyet meydanına geçildi. 5-6 saat boyunca sadece 1 polis gördüm, o da trafik polisiydi. ardından çallı'da ki akp binasına binlerce insanla yürüyüşe geçtik. akp binasına yaklaştığımızda bizi bekleyen tomalar, önce tazyikli suyla, ardından boyalı suyla püskürtmeye çalıştı. ama başarılı oldukları pek söylenemez. daha sonra hiç bir uyarı yapılmadan (dağılmazsanız biber gazı kullanırız vs.) biber gazı kapsülleri havada uçuşmaya başladı. antalya polisinin açıkçası insanları biber gazıyla dağıtmak gibi bir niyetinin olduğunu düşünmüyorum. ciddi ciddi insanlar hedef alınıp ateşleniyor. ara sokaklara dağılmaya başlarken bende ayak bileğimde bir acı hissettim. pantolonumda ne olduğunu anlayamadığım bir iz (iç içe 2 daire) belirmiş, bileğim zonkluyordu. muhtemelen olayın sıcaklığı, biber gazından etrafı göremez, nefes alamaz hale gelmiş olmam ve adrenalin hissizleştirdi. bahçe duvarlarından atlayarak, apartman aralarından yaklaşık 500 metre ilerleyebildim ama daha sonra kendimi yere bırakmak zorunda kaldım. orada o an öyle şeyler yaşandı ki, bileğimde ki acıyı unutturdu. yaşlı teyzeler, amcalar, yengeler balkonlara çıkmış biber gazı mağdurlarına balkondan limon, su atmakta idi. yürüyemez halde olduğumu gören genç bir bayan arkadaş geldi koluma girdi, şalını yırtıp bileğime bağladı ve bir süre daha yolumuza devam ettik. bir markete sığınmak zorunda kaldım. orada ki amcalardan birisi "evladım buradan bir yere ayrılma, arabayı alıp geliyorum. seni hemen hastaneye götüreyim" dedi ve götürdü de. hatta tedavim bitene kadar beklemeyi bile teklif etti. işte bu yaşananlar türk halkının, yardımlaşma, direniş ruhunun hala yaşandığını, gün be gün yeşerdiğini anlamama sağladı.

    ekleme: cumartesi pazarı yanında ofm hastanesi mevcut. olay yerine çok uzak değil. ancak "adli vaka" sayıldığımız için polisin ifade alması (tabi ya sen değilsin zaten bunlara sebep olan.gel bir de ifademi al) olayı var. ancak hastane personeli son derece ilgili ve güler yüzlü. eğer yaralanıp oraya kadar gidebilecek durumda olan arkadaşlar varsa aklında bulunsun. umarım iletilir kendilerine de..

    ikinci ekleme: kanıt olarak fotoğrafta mevcut ama yüklemede ciddi sıkıntı yaşıyorum. bir türlü beceremedim.
  • 6 saattir oradaydım ve artık eve dönmek zorunda kaldım.

    polis geçtiğimiz saatlere kadar gaz bombası ve suyla yetindi fakat son saatlerde taş atmak, mahalle aralarına gaz bombası atmak, kovalamak, arabaları eylemcilerin üstüne sürmek suretiyle atağa geçtiler. resmen çallı'yı boşaltmamız için süpürmeye çalıştılar. yarım saat önce çallı kavşağı'na çekildik ve çekilmeyle beraber ateşler yakıldı, bazı elektrik direkleri sökülerek yollar kapatıldı ama polis halen püskürtmeye çalışıyor.

    tüm güzel ve çirkin yönleriyle yaşadıklarımızı kendime gelir gelmez anlatacağım.

    *ek: o anlar: (bkz: #34263935)
  • bozkan petrol ücretsiz su ve süt dağıtmaya başladı.
  • akşam saatlerinde cumhuriyet meydanında maç sonrası kutlama edasıyla devam etmiş şu anda da hala aynı şekilde devam eden destektir.kutlama edasıyla ellerinde biralarıyla gezen insanlara pes demeden edemedim. çallıdaydım bende plansız ,dağınık ve tamamen saçma bir şekilde çatışmaya başlanmıştır.cumhuriyet meydanından desteğe gelen ekibin gazıyla bir anda ortalık karışmıştır.haklı konumda olabilecekken malesef 1-0 malup başlanmıştır.şu anda da çallı da hareketlenmeler başlamıştır.ama ne olursa olsun direnen cumhuriyet meydanı değil çallıdır.
  • 1 haziran 2013 cumartesi günü saat 17:00'da cumhuriyet meydanı'nda gerçekleşecek olan destek toplantısıdır. ayrıntılı bilgi için : diren gezi parkı

    diğer ilgili başlıklar: (bkz: 19.03 19.05 19.07 tüm renklerinle)
    (bkz: ankara gezi parkına destek toplanması)
    (bkz: izmit'ten gezi parkına destek)
    (bkz: mersin'den gezi parkına destek)
    (bkz: izmir'den gezi parkına destek)
    (bkz: 31 mayıs 2013 eskişehir'den gezi parkına destek)

    ekleme: katılımcı sayısı yaklaşık 3 saat önce 700 lerde iken şu an 2000'i geçmiş durumda. umarım daha fazla katılım olur.
  • antalyadakilerin yüzümüzü kara çıkartmayacağını umduğum organizasyon, şimdilerde başlamış olmalı.
  • arkadşımın facebook'tan paylaştığı iletiyi aynen aktarıyorum: "antalya polisi ateş açtı emniyet müdürlüğü önü karışık binalardan cikamaz olduk" durum ciddi.
  • dün itibariyle çallı'da ergenlerin başlatmış olduğu ve bugün şiddetli çatışmalarla devam eden olayların gezi park'ına destekle ilgisi yok. artık bunu ayırt edelim.

    (bkz: #34300548)
    kuyuya düşen kadının düştüğü gün cumartesi gecesiydi ve orada ben de vardım. çukur alt geçit için kullanılan büyük ve ağır barikatın kaldırılması sonucu ortaya çıktı ve bir kadın oraya düştü. polis çukura biber gazı atmadı ve attığı biber gazının çukura gelmesiyle ilgili aktif bir çaba içinde olmadı. tüm bu süreçte kadına yardım etmek, sakinleşmek ve ambülansa yol açmak yerine kışkırtan adi insanlar onurlu bir şekilde direnen ve yardım eden insanların duruşlarına gölge düşürüyorlar.

    artık şerefsiz provakatörler çekilip gitsin, (resmi müdahale olsun) 13-15 yaşlarında çocuklar kışkırtılmasın, ortalığa zarar verilmesin, polise taş atılmasın da biz de adam gibi eylemlere katılıp slogan atabilelim, türkü söyleyerek beraber yürüyebilelim.

    sizin eylem anlayışını sikeyim, vandal piçler!
  • çallı'daki anlamsız ergen topluluğu polisle atışmaya devam ediyor. polis müdahale etmemek için sürekli taş atılmaması için uyarıyor ama topluluk geri adım atmıyor. polis de çocukların üzerine gidip dağıtmaya çalıyor, biraz biber gazı biraz da su kullanıyor.

    bu topluluğun içinde 9, 10, 11, 12 yaşlarında çocuklar da var. siz durumun ne kadar trajikomik olduğunu çıkarabilirsiniz. gezi parkından ilgisiz, ego peşindeki ergenlerin boy göstermeleri sürüp duruyor.

    akdeniz üniversitesi kampüsünde herhangi bir olay yok.

    cumhuriyet meydanı neredeyse dolu, olay yok.
hesabın var mı? giriş yap