• pekiii, sorum size gençler;

    söyleyin bakalım, milletimizin çılgınlar gibi kupon biriktirip topladığı, evlerinin baş köşesinde gururla sergilediği bu ciltler dolusu andiklopedilerin akıbeti ne oldu?

    ben anlatayım,

    bildiğiniz üzere, bunların modası geçti. büyük ekran tv, dev müzik setleri, uydu alıcılar, ev sinema sistemleri, bilgisayar vb gibi teknolojik alet edevat oturma odalarında boy göstermeye başlayınca bizim ansiklopedi setleri de yerlerini yavaş yavaş bunlara bıraktılar. önce çocukların odalarına, oradan evin gözden uzak köşelerine, çekyat altlarına falan derken birgün evin hanımı "aaayy, yeter be bıktım bunlardan" diye elektrik kaçırınca dönemleri de resmi olarak sona erdi.

    fakaaat, bunları öyle direkt çöpe göndermeye de kıyamıyorlardı. bunlar için yıllarca o skimsonik gazeteler takip edilmiş, kuponlar biriktirilmiş, dağıtım zamanı iki cilt kapabilmek için bayi önlerinde kuyruk olunmuştu. ciddi emek vardı velhasıl. açık söylüyorum, türk halkı o ansiklopedileri parayla almış olsaydı gözünün yaşına bakmaz direk çöpe yollar, yahut sobada bir güzel yakardı. gelgelelim o emek ve biraz da gazete patronları tarafından keriz yerine konma hissinin verdiği utanç buna engel oldu.

    e, atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. nasıl olacak bu işler derken, birden akıllarına hoop, okullar geldi. ulan hakkaten, köşedeki okul nasıl oldu da daha önce akıllara gelmemişti? en iyisi bunları okula vermekti tabi. hem evdeki gereksiz kalabalıktan kurtulunacak, hem ilim irfan peşindeki öğrenciler bu ansiklopedilerden faydalanacak, hem de insanımız girdiği ufak çaplı sevap sayesinde vicdanını rahatlatacaktı. zaman kaybetmeden bunları kolilere doldurup okullara koştular. e tabii, ilk birkaç tanesi okullar tarafından da mutlulukla karşılandı ve kütüphanelerin boş rafları ana britannica, gelişim hachette, meydan larousse ciltleriyle dolduruldu. fekat, bir süre sonra okullar da dolup taşınca müdürler artık "okula bağış yapıcaz" diye kucağında koliler dolusu ansiklopedi getiren vatandaşları ufaktan sepetlemeye başladı. 2000'li yılların başında kendi çalıştığım okullardan biliyorum, millet geceleri gizlice okula geliyor, cami kapısına sepetle çocuk bırakır gibi ansiklopedi bırakıp kaçıyordu. sabah olunca da bunlar müdürün küfürleri ve hizmetlilerin oflayıp puflamaları eşliğinde çöpe gidiyordu. isteyen gidip bakabilir, bugün okul kütüphaneleri kimsenin yüzünü açıp bakmadığı bi ton ansiklopediyle doludur hala. gözden uzak raflarda, zamanında uğurlarında çile çekilmemiş, yıllarca kupon biriktirilmemiş gibi çöpe gidecekleri günü beklerler büyük bir hüzün içinde.

    her savaş gerisinde yetimler bırakır. işte bizim ansiklopedi savaşlarının yetimleri de bu boynu bükük ciltlerdir nitekim.
  • 90larin basinda turk basininin onde gelen gazeteleri arasinda patlak veren promosyon savasi. bu ilginç olayı hatırlayalım bakalım:

    oteden beridir milliyet gazetesi binbir cesit kitabi kupon karsiligi okurlarina dagitmaktaydi. boyle bir promosyon yapma kaygisi guden hurriyet gazetesi` :o zaman doğan grubuna ait değildi `"temel britannica" adli ansiklopediyi okurlarina dagitmaya basladi. bu ataga tepki olarak milliyet "memo larousse" verecegini acikladi. altta kalamayan sabah gazetesi "meydan larousse" vermeye basladi. bunlarin kuponlari ultraydi, megaydi diye devam ederken ikinci atak milliyet gazetesinin verecegini acikladigi "buyuk larousse"la oldu(cunku o siralar sabah gazetesi tam bir cingene kasimpasali edasiyla milliyet'in memo larousse'larina bok atiyordu). bu atagi huriyet "ana britannica"yi verecegini aciklayarak karsiladi. bunun uzerine sabah "grolier americana"yi vermeye basladi. bu ataga tepki milliyet'in verecegi "thema/dictionnarie/junior larousse" ucu bir arada seti oldu. sonra hurriyet "gelisim hachette"i yayinladi felan boyle yilan hikayesi seklinde gelisti olaylar(ansiklopedi savaslari uc yildan fazla surmustur).

    boyle dagitilan bilmemkac cilt ansiklopedi, tutumlu turk halki tarafindan ozenle toplandi, evdeki kutuphanelerin en mutena yerlerine yerlestirildi. sonra zannimca pek az kisi acip okudu, cogu turk dizisinde evdeki kutuphanelere dekor olarak gozuktu(hala daha rastlarim), neticede turk halki bu muthis kultur devriminden pek nasibini alamadi.

    bir baska ilginc nokta, bir tanidigimiz "turkiye gene iyi, italya'da bunlar deterjan, sabun felan dagitiyorlar" demisti de inanamamistim. sonradan aslan turk basini italya'nin altinda kalamayacagini gosterip binbir cesit ev urunu de dagitti.

    gene de bu ilginç olayin guzel bir yani bana thema larousse ve junior larousse gibi iki harikulade ansiklopediyi armagan etmesidir.
  • cumhuriyet gazetesi de "biz her gun sadece gazete veririz." diye girmisti olaya.
  • 1990'larin ortasinda süren bu savaslarin galibi milliyet gazetesi ve onun sahibi aydin dogan olmustu. aslinda ilk basta durum, yani tirajlar, sabah ve hürriyet gazeteleri lehindeydi. ancak sabah gazetesinin verdigi ansiklopedinin reklamlarinda gösterdigi gibi kuse kagidina degil de saman kagidina basili olmasi sabah gazetesini daha ilk ayin sonunda savasin disina atti. hürriyet gazetesinin verdigi temel brittanica isimli ansiklopedininse basim kalitesi olarak iyi olmasina ragmen icerik olarak pek begenilmemesi ibreyi milliyet gazetesine cevirmisti. bu firsatlari iyi degerlendiren milliyet gazetesi ultra mi mega mi oldugunu hatirlamadigim bir kuponla büyük larousse isimli ansiklopedinin ilk 4 cildini vererek bir anda onbinlerce tiraj kazandi. milliyet gazetesi yaklasik 10 ay boyunca günde yaklasik 1 milyon tiraja ve dolayisiyla reklam pastasindan büyük bir pay kazandi. zenginlesen aydin dogan daha sonra türkiye basininin amiral gemisi addedilen hürriyet gazetesini bile satin aldi.
  • bu savaşta yaşanmış entersan hadiselerden biri de iflas açıklamak üzere yönetim kurulu toplantısı yapmaya hazırlanan ana yayıncılık'a, promosyon olarak meydan larousse veren bir gazetenin rakibi diğer bir gazete patronu tarafından gelen milyon dolarlık tekliftir.
    bu şık tesadüf ile, ana yayıncılık o dönem götü kurtarmış, tabiri caiz ise direkten dönmüştür.
  • 90lı yılların başlarında sabah, hürriyet ve milliyet gazeteleri arasında yaşanan promosyon savaşı. iş, rakip gazetelerin verdiği ansiklopedilere bok atmaya, bu ansiklopedilerin gerçek(?) olmadığı yönünde haberler yapmaya kadar varmıştı.
  • aslinda bu savaslar gazetelerin kupon savaslarinin bir kismini olusturmustur. bu savaslar esnasinda milliyet gazetesinin verdigi ansiklopedilerden memo larousse ve büyük larousse diger ansiklopedilerden kat kat iyiydi.

    bundan bir iki yil sonra ise aksam gazetesi 1 yil boyunca kupon biriktirenlere televizyon verecegini duyurarak kupon savaslarinda yeni bir hamle baslatmisti.
  • bu savaşlar sırasında bazı gazeteler "şu dandik gazetenin dandik ansiklopedisinin ilk iki cildini getirin, size bizim mis gibi ansiklopedimizin ilk cildini verelim" gibi bir olaya bile girmişlerdi.
  • en çarpığından olsa da görüntü olarak bir kültürel devrim günleriydi o zamanlar..vakt-i zamanında karneyle ekmek alan,tuz ve gaz için kuyruğa giren insanlar artık ellerindeki super,mega ve ultra kuponlarıyla ansiklopedilerini almak için gazete bayiilerinin önünde uzun kuyruklar oluşturmaktaydı..
    ansiklopediler sıra sıra alındı,oturma odasının en görünür yerine itinayla yerleştirilip evin kültürel imajı sağlamlaştırıldı..öyle ki kapakları açılmasa dahi varlıkları gizli bir güç veriyordu ev ahalisine.1 ay eve kapanıp sadece ansiklopedi okumak eylemini gerçekleştiren bir genç nesile önayak oldu mu bilinmez ama gerekli gereksiz bir dünya bilgi girdi evlerin oturma odalarına..peki ya kafalara ?
  • memleket insanının "kullanmıyor da olsa yararlı ama bir o kadar da prestij getirici olduğunu bildiği şeyleri yakınında tutma" eğiliminin üstüne yaslanmış ve de yeşermiş , boy atmış promosyon savaşı türü. adı geçen eğilim, bezle örtülü elektronik cihazlarda da görülebilir.
hesabın var mı? giriş yap