• 2013 mezunlarını rezillikler eşliğinde uğurlayan fakülte, en rezil olanını en son söyleyeceğim, arada sıkılan olursa en alttaki paragrafı okusun.

    aşağı yukarı 800 kişinin mezun olduğu bu dönemde tahminen 400 kişinin katıldığı bir mezuniyet töreni yapıldı bugün. herkesin ailesi, yakınları, eşi, dostu geldi tabi ki. 400 kişinin ortalama 2 ya da 3 tanıdığı gelse aşağı yukarı 1000 kişiyi, küçücük bir spor salonuna sıkıştırmak ordakileri öldürmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. sıcaklık zaten inanılmaz yüksekti, herkes terden öldü. ortamda kalan 2 molekül oksijen de adeta salondakilerce kapışıldı.

    ayrıca bazı arkadaşlar cübbe alamamışlardı yanlış görmediysem. sen türkiye'nin en büyük hukuk fakültesi olduğunu iddia ediyorsun sonra mezun olan öğrencilerine bir tören düzenliyorsun ama plan program hiçbir şey yok. rezillik.

    en büyük rezillik ise gerçek anlamda bir skandal. şimdi öğrenciler listeler halinde çağrılıyor belgeleri veriliyor, her listede de 20 kişi var. ilk liste okundu, sonra ikincinin okunmasını beklerken sunucu "ilk listede olmasına rağmen manisa milletvekili bilmemkimin oğlu da mezun olanlar arasında kendisini ve sayın milletvekilimizi davet ediyoruz." minvalinde bir şeyler söyledi. tabi kimse bir şey anlamadı başta ama sonradan salonda, özellikle de mezun olan arkadaşlar sağ olsunlar, yuhalamalar yükselmeye başladı. amına koyim bizim babamız işçi diye, çiftçi diye orospu çocuğu muyuz da millet siktiğimin belgesini babasının elinden alıyorken biz tanımadığımız adamlardan alıyoruz? ne biçim hukuk fakültesi lan burası, ne biçim eşitlik, ne biçim adalet? daha mezun olduğumuz gün gördük anlatılan ile uygulamanın farklı olduğunu....

    kısacası böyle bir olayın yaşanmasına neden olan herkesin sıfatına tüküreyim.
  • başladığınız ilk hafta şöyle bir geyik duyarsınız:

    bu okulu 4 yılda bitiremezsin.
    5 yılda bitirirsen hakim veya savcı olursun.
    7 yılda bitirirsen iyi bir avukat olursun.
    9 yılda bitirirsen anayasa mahkemesi başkanı olursun. (yekta güngör özden)
    11 yılda bitirirsen adalet bakanı olursun. (seyfi oktay)
  • benim de okulum.
    seviyorum ilginçtir ki. kantindeki osman isimli satıcı; "nesszamandır görünsmüyossun,nerlerssdesin" diye gollum gibi konuşur.
    çimler ıslak ve mevsim kış diilken ne de güzeldir çimlerinde yan gelip yatmak.(ön gelip yatmak veya köprü pozisyonuna gelip yatmak da güzeldir.)
    öğrenci işlerinde, güzel abiler;ertuğrul ve yaşar abiler vardır.
    "girilmez" diye bi oda vardır,bilakis ben hep girerim.
    --nerde okuyodun genç?
    --ankara üniversitesi hukuk fakültesi.
    --hangi bölüm?
    --hukuk.
    --haa...
  • 11 senenin sonunda yakinda ataturk bustunun yerine benim bustumun dikilecegi tuhaf mekan.
  • mezun oluşumun üzerinden sekiz yılın üzerinde bir zaman geçmiş olmasına karşılık hala rüyalarıma kabus süsü veren fakültedir. sigorta hukuku bütünleme sınavından geçememişim ( deniz hukuku ile bunlar bir elmanın iki yarısı idi, demek ki deniz hukukundan da geçemedim ) diye soluğumu tutarak diğer sınav sonuçlarını kontrole gidiyordum. kan ter içinde uyanmışım, daha gün ağarmamış.

    işin aslı ise şöyle, 2003 ağustosu son haftası itibariyle bütünleme sınav sonuçları açıklanmaya başlanacak. benim de, ayıptır söylemesi, 8 dersim bütünlemeye kalmış. bir de o yıl, sınav sonuçlarını online takip edebileceğimiz bir sistemimiz var, ama bizde altyapı olmadığından internet cafelere taşınıyoruz. internet cafe de, memlekette yaygın olmadığından eve yaklaşık yirmi dakika yürüme mesafesindeki internet cafeye günde iki kere gidip geliyorum. o gün ikinci gidişimde yedi dersimin sınav sonuçlarının açıklandığını görüyorum, yedisinden de yırtmışım, sigorta-deniz hukuku dersinin sınav sonucu henüz belli değil. sonucu belli olmayan derslerin karşısında "başarısız" yazıyor. yalan da değil hani, finalde başarısız olmuşum. ama önümüzdeki maçlara baktığımız için önemli olan bütünleme sınav sonucu diyor moralimi bozmuyorum. bilgisayarın başında azıcık oyalanıp kalkıyorum.

    eve giden yolun son çeyreğine girdiğimde annemi geldiğim yöne doğru, balkondan yarı beline kadar sarkmış vaziyette buluyorum. üzgün, ama üzüntüsünü maskelemeye, sevindiğini düşünmemi sağlamaya çalışıyor. "c. aradı, bir dersten, (sigorta) kalmışsın, ama diğerlerinden geçmişsin, kaldığın dersi de tek ders sınavında verebilirmişsin, üzülmesin dedi" diyor. başımdan aşağı kaynar sular! o sıralar sınav sonucu şebekemiz var, bir arkadaşımız internetten bakıyor, biri okulda, listeleri kontrol ediyor, 900'lü hat olsa onu da ben arayacağım ama yok. ben kös kös bekliyorum. sınavlara hazırlanırken çıkarttığım çıbanlarımın yerleri kaşınıyor, huzursuzlanıyorum. annemden gelen haberi bir de okuldaki arkadaşımdan teyit etmek istiyorum, mümkün olmuyor. derken telefonumuz tekrar çalıyor: "ee, sigortadan da geçmişsin" haberi geliyor. annem de ben de şaşkın. okuldan mezun olmanın dünyanın en muhteşem şeyi olduğunu düşünüyorum, kırk gün kırk gece eğlenceler düzenleneceğini. hatta okuldan mezun olanın padişah bile olabileceğini sanıyorum o zamanlar. hiçbiri olmuyor. mezuniyeti takip eden bir yıl staj, onun hemen ardından bir dakika bile kaybetmeksizin iş. ilk seneler deyim yerindeyse böcek gibi eziliyorum. sonraları yavaş yavaş sesim çıkmaya, sonraları da dinlenmeye başlıyor. bugün bir mahkemenin kararında dilekçemden alıntılar yaptığını görüyorum. mutluluk içimde bir yanıp bir sönüyor. kazanmak için ayrı çile çektiğim, okurken ayrı çile çektiğim, mezun olmaya çalışırken ayrı çile çektiğim, kısacası hep çile çektiğim bu fakültenin sırtıma yüklediği ağır sorumluluk duygusu altında iki büklüm oluyorum. kamburum gün geçtikçe büyüyor.
  • iki senedir devam ettiğim okulum. birkaç kelam edelim de yol göstermiş olalım tercih edecekler için.

    öncelikle bu sene giren öğrenciler cidden şanslı olacak. geçen yıl yaklaşık 900 kişi almıştı okul. bu sayı 680'e düşürüldü bu sene. girince göreceksiniz ki herkes şikayet eder bu fakültede çok öğrenci alınmasından. kontenjanın düşmesi hem sınıfları rahatlatacak hem de öğrenci kalitesini artıracaktır. zira okulun kalitesini belirleyen en önemli etken her zaman öğrenci kalitesidir.

    ciddi anlamda köklü bir fakülte burası. akademik kadro olarak ülkenin en sağlam akademik kadrosu burada. sınıfların kalabalık olması sebebiyle dersler konferans havasında geçiyor ama dersleri takip ettiğiniz ya da birebir görüştüğünüz takdirde fark edeceksiniz ki her hoca cidden bir şeyler katıyor insana. bakış açınızı, ufkunuzu genişletebiliyor. birçok hoca özel üniversitelerde de dersler veriyor ama ankara hukuk öğrencisini daha çok önemsiyorlar. bu çok büyük bir avantaj. okul bir şekilde bitirilebilir fakat biraz ilgili bir öğrenciyseniz diploma haricinde birçok kazanımınız da olabilir.

    dersler gelirsek öncelikle sene başında gaza gelip bütün dersler için kitap almayın, sonra pişman olma olasılığınız yüksek.*şimdi burada betacopy isimli bir kırtasiye var. ses kaydından not tutan öğrenciler notlarını buraya satıyor ve biz de buradan alıyoruz. hatta geçmiş yılların sınav soruları da var burada. yani buradan besleniyoruz eğitim hayatımız boyunca. dersi kitaptan takip eden öğrenci çok azdır. onlar da yine not* alırlar bir şey kaçırmamak için.

    diğer birçok üniversitenin aksine dersler dönemlik değil yıllık. seçmeli dersler dışındaki derslerden ocakta bir vize, haziranda da final sınavına giriyoruz. vizenin ağırlığı %20, finalinki ise %80. geçme notu ise 60. yani vizeye hiç girmeyip de finalden 75 alarak geçilebiliyor derslerden. ya da vizeden 100 alıp da finalden 49 alınıp kalınabiliyor. ve birçok hoca pek vizeyi önemsemiyor. vizeden kaç alırsanız alın finali iyi geçirmek lazım.

    derslerde devam zorunluluğu olmaması ise işin en eğlenceli kısmı. dönem içinde sınav olmadığı için ciddi anlamda boş vaktiniz oluyor. derse gitmek istemezseniz. hatta öyle ki sınavlara bir ay kala okula gelip de sıfırdan çalışmaya başlayan insanlar var. tabi çok yorucu oluyor. hele ki sınav döneminin bir ay sürdüğü düşünülüyorsa iki aylık çok ağır bir tempo yoruyor insanı. derse gidilmese de notları sene içinde azar azar okumak lazım.

    bunlarla bağlantılı olarak ne kadar çalışırsanız çalışın yeterince çalışacağınızı hissedemeyeceksiniz. öyle ki sınav dönemi ve yaklaşık 2-3 hafta öncesinde okuldaki kütüphane ve tüm okuma salonları sabah saat 9 gibi doluyor. geçen sınav dönemlerinde yemekhaneyi de akşam beşten sonra öğrencilere açıyorlardı ama son final döneminde yapmadılar. bunun sonucu olarak da kampüsteki tüm kütüphanelerde hukukçular çoğunlukta oluyor. tabi evde ya da yurtta kendi başına çalışırım diyorsanız bu pek sorun olmaz.

    siyasal bilgiler fakültesi*, iletişim fakültesi* ve eğitim bilimleri fakültesi ile beraber cebeci kampüsünü paylaşıyoruz. küçük ama renkli bir kampüstür. dtcf kadar olmasa da olaylıdır. ve kampüsün en büyük avantajı yeridir. kurtuluş ankaray durağının hemen dibindedir. kızılay'a yürüme mesafesindedir. üzerinde bulunduğu cemal gürsel caddesi gayet hareketli bir caddedir. kahvaltı yapmalık, oturmalık mekanların bulunduğu hamamönüne yine yürüme mesafesindedir.

    yine hacettepe üniversitesi sıhhıye kampüsü ve ankara tıpa da yakındır. ulaşım imkanlarının iyi olduğunu da düşünürsek çevresinin öğrenci evleriyle dolu olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. apartmanlarda aile bulmak çok güç olabilir. öğrenci evleri çoğunluktadır. yurt olarak ise çevrede çok sayıda kyk yurdu var. birçoğuna da toplu taşıma ile kısa sürelerde ulaşım mümkün. özel yurtlar da* gayet bol. fakat biraz tuzlu.

    okulun belki de en ilginç yönü ise afçılardır. genellikle darbe dönemlerinde vs. çeşitli sebeplerden okuldan atılmış ya da okulu bırakmış insanlar yakın zamanda çıkan aftan faydalanarak okula geri dönüyorlar. öyle ki 1965 girişli sınıf arkadaşım var benim.* her sınıfta beyaz saçlı insanlar görünce şaşırmamak lazım.

    genel olarak biraz zor ve sıkıcı diyebiliriz ama güzel bir fakültedir burası. geliniz, ortama renk katınız. sorularınız için de yeşillendirebilirsiniz tabi ki, söylememe gerek yok sanırım.

    edit: kahrolsun bağzı imla hataları!
  • parçası olmaktan her zaman onur duyduğum, pırlanta gibi öğrencileri olan okulum ( kendimi de saydım eheheh ) . hayatımda yaptığım en doğru tercih.

    kaliteli hocalarıyla hukuk öğreten, öğrenci düşmanı hocalarıyla da hayatı öğreten fakülte.

    öğrencilerinin türkiyede istedikleri her yere gelebileceği, diplomasıyla kapılar açtıran okul.

    içine girdiğin anda binlerce hakim,savcı; çok sayıda yazar, gazeteci ve devlet adamıyla okul arkadaşı olacağın ( ve bunun farkını bir süre sonra cidden hissedebileceğin ) fakülte.

    her tipten insanı barındırarak kimseye yalnızlığını hissettirmeyen okul, sosyal çorba.

    aktif ve duyarlı öğrencileriyle, akademisyenleriyle içindeki bireylere farkındalık aşılayan fakülte.

    zor sınavlarıyla insana sabrı, çalışmayı ve bazen de aza kanaat etmeyi öğreten yer.

    ruhu olan bir yer.

    bazen sitem ettiren ama asla pişmanlık hissettirmeyen fakülte.

    " devlete işin düştü mü yandın" ve " bürokrasinin çarkları arasında ezilmek " gibi kavramları uygulamalı olarak öğreten fakülte.

    ilk aylarında " sudan çıkmış balık" ne demek çok güzel anlatan fakülte.

    betacopy'si olan fakülte.

    yata yata geçenlerin değil, çalışa çalışa kalanların fakültesi.

    gelinesi, okunulası yer.

    ( not: ankara hukuku düşünenlerin soruları cevaplanır, kazanan kardeşlere yardım edilir, şiddetle tavsiye edilir )
  • "gözlerimi kaldırıyor ve ufka bakıyorum. ateşi ve alevleri görüyorum; harap olmuş tarlaları, talan edilmiş şehirleri görüyorum. canavarlar! dehşet verici bir gürültü duyuyorum. nasıl bir kargaşa bu! ne çok haykırış var! yaklaşıyorum, bir katliam sahnesiyle karşılaşıyorum; katledilmiş on binler, üst üste yığılmış cesetler; atların nalları altında can çekişenler ölümün imgesini ve ızdırabını çağrıştırıyor. işte sizin barışçıl kurumlarınızın meyveleri! yüreğimin derinliklerinden merhamet ve hiddet yükseliyor. evet, kalpsiz filozof! gel ve bize, bir muhabere meydanı üstüne yazdığın kitabını oku bari şimdi!"

    rousseau 18. yüzyılda ankara hukuk'u düşünerek yazmadı elbette bu satırları. ama birkaç gün önce hemen yan fakültelerden** onlarca akademisyen üniversitelerinden uzaklaştırılırken, polis tarafından kampüse alınmazken, dövülürken, itilip kakılırken, yerlerde süründürülürken, gaza boğulurken, polis köpekleriyle korkutulmaya çalışılırken ankara hukuk'un takındığı sessizliği görse, muhtemelen bu fakülte için de söylerdi. memleket hukuksuzluktan kırılıyor, olağanüstü hal khk'sı gibi bir keyfilikle yüzlerce kişi işlerinden ediliyor, anayasa mahkemesi kendi içtihadını çiğneyerek bu khk'ları denetleyemeyeceğini söylüyor, her şeyi geçtim, yeni anayasa yapılıyor bu ülkede ve ülkenin en eski ve köklü hukuk fakültelerinden biri sessiz. çıt çıkarmıyor. onca yıllık hocalarıma soruyorum: kampüste kıyamet koparken odalarınızda nasıl oturabiliyorsunuz? cenk yiğiter'de sesiniz çıkmadı, ibrahim kaboğlu'nun üzerinizde hiç mi emeği yok, nasıl sessiz kalabiliyorsunuz? fakülte yönetim kurulunda ne kararlar alıyorsunuz, akademik kurullarda neler konuşuyorsunuz? ne işe yarıyorsunuz siz, bir hukuk fakültesinin tek misyonu avukat/hakim/savcı yetiştirmek midir? memlekette yürütülen hukuka karşı hiç mi sorumluluğunuz yok? dünyaları kazandınız danışmanlıkla, bilirkişilikle, avukatlıkla. hala neyden korkuyorsunuz? sizin mezununuz, araştırma görevlisi nisan kuyucu korkmazken, siz koskoca profesörler, siz acaba neden korkuyorsunuz? derslerde öğrencilerinizin yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz hocam, hangi yüzle hala hukuk anlatabiliyorsunuz? anlatırken "ben neyi anlatıyorum, kendimi nasıl bir yalancı konumuna sokuyorum" diye hiç mi düşünmüyorsunuz? kampüs önünde korkut boratav, baskın oran gaz yerken, siz odalarınızda oturmaktan hiç mi çekinmiyorsunuz? birkaçınız da olsa, hiçbiriniz mi "biz ankara hukuklular, yürütülen hukuksuzluklara karşıyız!" diyemiyorsunuz? hadi fakültenin onurunu geçtim, kendi hukukçu kimliğinizi taşımaktan utanmamanız için, hocam neden hiç sesiniz çıkarmıyorsunuz?

    bunları sorma nedenim ankara hukuk'taki hocaların hepsinin kendi görüşümde olmasını ya da hükümet karşıtı olmasını beklemem değildir. ben tüm hocalarımdan sadece ve sadece hukukçu olmalarını bekliyor(d)um. bir kişinin kararıyla, herhangi bir soruşturma yürütmeden, yargı yolu olmadan, olağanüstü hal dönemi dışına da etki edecek şekilde ama olağanüstü hal khk'sı ile birilerini -kim olursa olsun- işsiz bırakmak hu-kuk-suz-luk-tur. hukuksuzluğa karşı en ufak bir ses yükseltmiyorsa (yükselt-e-meme gibi bir durumu kesinlikle kabul etmiyorum!), bir hukuk fakültesinin kendi varlığını sorgulaması gerekir.

    yılların ankara hukuklusuyum, ön binanın, arka binanın, kütüphanenin, bankacılığın her metrekaresini ezbere bilirim. yıllarım cebeci'de geçti. hiç bu kadar utanmamıştım mezunu olduğum fakültemden, hiç bu kadar öne eğilmemişti başım. memleket hukuksuzluğun sözlük tanımı olmuşken ölü taklidi yapan bir fakülte artık ankara hukuk; taklide gerek yok, ölmüş; kusura bakmasın da arkasından -artık- ağlayanı da yok.
  • 2010 mezunlarını bugün uğurlamış fakültedir.
    kızlarına seslenmek isterim: derslere yüzünüzü yıkamadan geliyorsunuz sonra mezuniyet törenine başka türlü görünce tanıyamıyoruz.
    aslında o kıyafetler makyaj duruşlar filan hem şey demek: "4 sene burnunun uçunda durdum. bak şimdi gidiyorum, kaçırdın beni."
  • hukuka demesi gerekirken hukuğa dediği için öğrenciyi dersten bırakan hocaya sahip okul.
hesabın var mı? giriş yap