• bu kitabı okuduktan sonra yumurta yerken, cay icerken frank'i, ailesini dusunmeden edemiyorsunuz. derin izler bırakan, guldururken aglatan, cocuklara ozgu saflıgı, yapmacıksız en dogal haliyle hissettiren bir kitap. mutluluk, soguk bir evde, ıslak giysilerle, yarı ac halde kardeşlerinle oynamak, babanın anlattığı hikayeleri dinlemek diyorsunuz. bir cocugun gunun birinde butun bir yumurtayı nasıl yiyebilecegi ile ilgili kurdugu hayallere kapılıp gidiyorsunuz. cok keyifli, cok...
  • bir hayat hikayesi ancak bu denli akıcı ve sevimli anlatılabilirdi. efendim frank mccourt'un tatlı üslubu sizi hüzünlendirirken gülümsetir bu kitapta.hiç sevmedigim yumurtanın o evde piştiginde yarattıgı mutlulugu görünce yumurtayı sever olmuştum.hatta yumurta ve sosise tapmaya başlamıştım.bizim için ufak ama başka hayatlar için degerli olan bir cok şeyin kıymetini anlamaya başladım bu kitap sayesinde.
  • daha iyi bir yaşam umudu ile gidilen amerika, umduğunu bulamayış ve geri dönme mecburiyeti, yokluk, sefalet, iki aile arasında kalmak, imkânsızlıkların içinde bir çocuk olmak ve kardeşleri de dahil birçok insanın sefaletini, hattâ ölümünü görerek hayata tutunmaya çabalamak... frank mccourt yoksulluk içinde geçen çocukluğunu bu kitapta gocunmadan ve çok çarpıcı bir şekilde anlatmış, kitabı hiç ummadığı bir ilgi ile karşılaşınca da devam kitabını da kaleme almış.
  • kitabı okurken hem gülüp mutlu olabiliyor hem de yoksulluğa lanet edip kitabı atabiliyorsunuz...
    ilginç ve gerçekçi, okunmalı.
  • uzun süre önce okuduğum bir kitap olmasına rağmen bu başlığı gördükten sonra o hayatı sanki ben yaşamışım hissi veren,bunun yazılıştaki samimiyetten kaynaklandığını söyleyebileceğim eserdir.irlanda nın tozlu yollarından amerika ya uzanan,çile içinde geçen bir yaşamın hikayesi.eğer insan bunca şeyi yaşayıpta ayakta kalabiliyorsa biz insanlar gerçekten güçlü canlılarız arkadaş.başka da birşey demem.toprağın bol olsun frank....
  • ortaokul dönemlerimde okuma alışkanlığımı yeni yeni kazandığım devrelerde elime geçen bende derin etkiler bırakan bir kitap, bir hikayedir.romanda aynı zamanda yazar olan frank mccourt'un yaşamını anlattığı çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir hikayedir. hikaye gerçek olmasına rağmen kurguymuş gibi bir etki bırakır okuyucu üzerinde. bu yüzden filmi bile çekilmiştir.çocuklukta çekilen acılar insanı nasıl geleceğinde etkiliyor nasıl katkı sağlıyor kitap boyunca bunu görürüz.kitapta en aklımda kalan bölümler yazarın çipil göz takıntısıydı ve bir de tabi ikizler...kardeşlerinin ölümü özellikle çok duygulandırmıştır beni. pulitzer ödülünü sonuna kadar hakeden muhteşem bir romandır.
  • fakirlik ve mutluluk arasındaki ilişkinin ne kadar az ya da ne kadar çok olduğunu gösteren film..
  • '' herkes anlayabilir neden seni öpmek istediğimi,
    elbette öpmek isterim seni,
    bu gerçek olabilir mi? senin gibi biri
    beni sevebilir mi? sevebilir mi beni? ''

    '' bu annemin şarkısı diyorum. bu şarkıyı söyleyemezsin. o ise sigarasının dumanını üfleyerek dönüp gidiyor. insanların başkalarının şarkılarını söylemesini bir türlü anlayamıyorum''
  • okuduğum kitaplar içinde ilk ona giren okumakta çok geç kaldığımı düşündüğüm eser. filmini izlemeyi düşünmüyorum çünkü kitap yeterince içime oturdu ve ben bunu pekiştirmek istemiyorum. okuduğum her sayfada bu kadar çocuk yapan kadına kinlendim sürekli ve fakat unuttuğum bir şey vardı. sene 1930lar ve irlanda'da yaşayan katolik bir aile bunları yaşayan. doğum kontrolü yok, boşanmak ve kürtaj yok... ve bu yüzden buz gibi parkta ikiz kardeşlerini oyalamak zorunda kalan 5-6 yaşlarındaki mccourt'a bir kez daha içim acıdı. ikiz kardeşler açlıktan ağlamaya başlayınca onlara muz çalan mccourt...
    ve evet ben de 2 haftadır yumurta görüğüm her an dalgınlaşıyorum..
  • ölmeden önce izlenmesi gereken filmlerdendir benim gözümde.
    olayları yaşadığınızı hisseder ve içinizden bir parçayı koparırsınız filmi izlerken.

    tabii kitap ayrı bir tat yaratır ruhunuzda.
hesabın var mı? giriş yap