• massive attack'in bu zamana kadar nasil olduysa buraya sozleri yazilmamis parcasi..madem oyle tam olsun:

    you are my angel
    come from way above
    to bring me love

    her eyes
    shes on the dark side
    neutralize every man in sight

    love you, love you, love you...

    you are my angel
    come from way above

    love you, love you, love you...
  • 6 bölümlük mini bir devam dizisini yeni izlediğim vampir dizisi.bu yeni dizide eski angel oyuncularından hiçbiri bulunmuyor.yeni oyunculara yer verilmiş.ayrıca vampirliğin kan içme yerine kan ile bulaşan bir hastalık ile meteforik olarak anlatılması da hayli ilginç.dikkat çeken bir diğer konu ise eşcinsel karakterlerin sayısındaki hissedilir artış.buffy ve angel da willow, tara lorne falan iken bu devam dizisinde neredeyse herkes eşcinsel.tabii hakkını vermek lazım:al pacino meryl streep gibi usta oyuncuları görmek güzeldi ama insan onlar yerine bir spike'ı bir giles ı da görmek isterdi.hem daha az para da alırlardı.çok iyi bir angel fanı olarak kanatlı kadın iblisin "look up!" dediği sahnenin angel 'in 4. sezon 15 bölümü orpheus daki iblise gönderme oldugunu zannediyorum.ama yanılıyor da olabilirim.dövüş sahnesi ise yok denecek kadar az.yine de takdir edilecek bir çaba.tüm angel fanlarına tavsiye ederim.
  • haça bakamaz
    mala vuramaz
    ne de yaramaz
    benekli kedim
  • massive attack'in insanlar daha da atesli sevissinler diye yaptigi sarki. bildigin sevisme fon muzigi.
  • judas priest'in son albümünden çarpıcı bir ballad. sözlerini de yaziim de tam olsun:

    angel - put sad wings around me now
    protect me from this world of sin
    so that we can rise again

    oh angel - we can find our way somehow
    escaping from the world we’re in
    to a place where we began

    and i know we’ll find
    a better place and peace of mind
    just tell me that it’s all you want - for you and me
    angel won’t you set me free

    angel remember how we’d chase the sun
    then reaching for the stars at night
    as our lives had just begun

    when i close my eyes i hear your velvet wings and cry
    i’m waiting here with open arms – oh can’t you see
    angel shine your light on me

    oh angel will we meet once more – i’ll pray
    when all my sins are washed away
    hold me inside your wings and stay
    oh! angel take me away

    put sad wings around me now
    angel take me far away
    put sad wings around me now
    so that we can rise again
  • dc comics için vertigo, marvel comics için max neyse buffyverse için angel odur. joss whedon'ın buffy the vampire slayer ile oluşturduğu bu evrenin daha karanlık ve ağır tarafını temsil eder. hatta angelverse adıyla buffyverse'den ayrı da kabul edilir. bunun başlıca sebebi, tüm fantastik temalarına rağmen, daha gerçekçi olmasıdır. btvs'de işler basittir, her sezon bir (ya da birden fazla) big bad çıkar ve istisnasız her sezon scooby gang tarafından yenilgiye uğratılır, yedi sezonu böyle geçti dizinin. angel'da ise durum biraz daha karmaşıktır, çünkü angel zaten milyonlarca yıl önce kazanmış ve dünyayı ele geçirmiş bir düşmana karşı kazanılması mümkün olmayan bir savaş vermektedir. dizinin ikinci sezonundaki reprise ve epiphany adlı bölümlerde bu açıkça gözler önüne serilmiştir. wolfram & hart sadece birkaç eski iblis ve bir avukatlık şirketinden ibaret değildir, angel'ın korumak için savaştığı milyarlarca insanın içindedir. onlardan güç alır, onların günahlarıyla beslenir. dolayısıyla wolfram & hart kazanılacak ya da kaybedilecek bir savaşın içinde değildir.

    aynı zamanda kendiyle ve geçmişiyle de düello etmektedir angel. sıradan bir insanken dünya üzerindeki en acımasız varlığa dönüşmüş, akıl almaz katliamlar yapmıştır. the master bile onu gördüğü en kötü yaratık olarak nitelendirmiştir. avrupa angelus'tan çektiğini vebadan çekmemiştir, zaten o sebeple angelus the scourge of europe lakabını almıştır. angel tüm bunların ızdırabını hissetmek ve kefareti için çalışmak zorundadır. yaptıklarını telafi edebileceğinden değil, telafi etmeye çalışmak zorunda olduğundan dolayı. ruhunun kendisine yaşattığı vicdan azabını ancak bu şekilde hafifletebilir. ya kendisini dış dünyadan tamamen soyutlayarak geçmişinin kendisini küle döndürmesine izin verecek ya da savaşacaktır. bu açıdan bir anti-kahraman sayılabilir. eğer angelus olmasaydı liam muhtemelen ömrünü kadınlar ve içkiyle sürdürmeye devam edecekti, fakat iblis kahramanı yarattı. angel-angelus arasında da tam bir dr jekyll ve mr hyde ilişkisi vardır. birbirlerinden bahsederken sanki farklı kişilerden bahseder gibi konuşurlar. diğer vampirlerde bu derece bir farklılığa rastlamadım, örneğin spike'ın ruhlu ve ruhsuz hali arasında bu kadar büyük bir zıtlık yoktu.

    joss whedon'ın buffy'yi yaratırken kitty pryde'dan ilham aldığı biliniyor. bana kalırsa angel için de batman ve wolverine'den bir esinlenme söz konusu olabilir. angel, kişiliği itibariyle bariz bir şekilde bruce wayne'ni andırıyor. ikisinin de en büyük ortak özellikleri karanlık ve anti-sosyal bir görünüm çizmeleridir. ancak bu sadece bir maskedir onlar için, çünkü aslında son derece duygusal karakterlerdir. üzerinde kontrol sahibi olmadıkları olayların bile sorumluluklarını taşımaları sayesinde birer kahraman olabilmişlerdir. bu duygusal yanları onların en büyük gücü olmasının yanında en büyük zayıflıklarıdır da aynı zamanda. zira ikisi de kaybetmeye en çok rakipleri tarafından duygusal olarak zayıflatılmaları ve iradelerinin kırılması sonucu yaklaşmışlardır. hayat hikayesi açısından baktığımızda da wolverine ile benzerlikler taşıdığı görülüyor. angel da wolverine gibi babasıyla sorunlu bir ilişkiye sahiptir, genç sayılabilecek bir yaşta evini ve ailesini sonsuza dek terk etmek zorunda kalır. birisinin etkisi altına girerek dehşet saçan bir ölüm makinesi haline gelir. ancak tüm bunların sonunda bir kıza olan aşkı ve o kızın dahil olduğu bir grup sayesinde kahraman haline gelir. bir oğul sahibi olur fakat oğlu eski düşmanları tarafından kaçırılır, beyni yıkanır ve baba ile oğul karşı karşıya gelmek zorunda kalır. tabii tüm bunların yanında ikisi de son derece uzun bir ömre sahiptirler ve gerçek isimlerini hiç kullanmazlar.

    beşinci sezonda birçok soru işaretiyle sonlanan dizi joss whedon'ın canon kabul ettiği ve brian lynch imzası taşıyan bir çizgi roman serisi ile devam etmektedir. daha fazla bilgi için:

    (bkz: angel after the fall)
  • güzide massive attack parçasından bahsedecek olursak eğer, insana yürürken tamamen on numara vurdumduymaz entarisi giydirir. hani attığınız her adımın arkasından bir bina yıkılsa, bir bomba atılsa, yer gök birbirine girip münker ve nekir belirse arkanızdan, depremler halay çekse zerre skinizde olmayacakmış gibi hissettir. yürümeyi yeni baştan öğretir be kahpe. yürürken bi deneyin lan nolcek. *
  • angel karakterinin yıllar yılı azap çekmesine rağmen aslında içinde nasıl biri olduğunu anlamak için 2. sezondaki gruptan ayrılma hikayesini izlemek gerekir. 2. sezonda cordelia, wesley ve gunn'ı kovan angel en sonunda onlarla barışmak ister. ekip geri döner ancak cordelia "biz arkadaş değiliz," deyince dünya angel'ın başına yıkılır. wesley barışmanın zor olduğunu anlatadursun angel çareyi cordelia'ya bir ton yeni kıyafet almakta bulmuştur. cordelia büyük bir sevinçle odaya dalar ve angel'ı öpmeye başlar. işte o sahnede, david boreanaz'ın da sadece yakışıklı bir odun olmadığını kanıtlamasının yanı sıra, angel karakterinin 4 senedir göremediğimiz bir yüzünü görürüz. angel cordelia ile birlikte güler, küçük kızlar gibi hoplayıp zıplar. ağır giden ve daima yayından kaldırılma riski altında olan bir dizinin baş karakterinin biraz daha enteresan ve katmanlı olması gerektiğinden olsa gerek o tarihten sonra izlediğimiz angel çok daha ilginç bir karakterdir. hemen bir sonraki bölümde cordelia "i love you" dediğinde yüzüne bir gülümseme yerleştirir ki örneğin, inanamazsınız yüzyıllardır yaşadığı vicdan azabıyla çöken karakterin o olduğuna.

    joss whedon dizileri işte bu yüzden sadece 13 veya 26 bölüm sürseler bile istisnasız efsane olurlar. çünkü kendisi tek bir sahne içerisinde karakterine muhteşem bir katman ekleme, ona bambaşka bir boyut kazandırma dehasıdır. buffy'nin 7. sezonunda öylesine gözüken potansiyel avcıların bile hatrı sayılır bir kısmı, bugünkü değme dizi karakterlerinden daha iyi geliştirilmiştir. angel da bir istisna değildir. sadece başrolündeki karakter değil, bütün yan karakterler dizi boyunca gelişir; asla aynı kalmazlar. gelişir, bize ayna tutar,derin mesajlar verirler. bu da onları bir sanat eseri, tv'de sanat yapılmaz tezinin de çürütücüsü yapar.
  • bir çok yönden buffyden farklılık gösteren dizi.
    daha gotik, karanlık, esprileri ve çekim teknikleri daha güzel olan fatastik vampir dizisi.
  • bir spin-off olarak başladığı ve buffy the vampire slayer gibi kurgulanmış bir evren yerine los angeles'ın göbeğinde geçtiği, bunu da eli her yere uzanan bir hukuk şirketi ya da hellmouth'un uzağında fakat cehenneme buffyverse'den daha yakın bir evrenle aktardığı, haliyle uğraştıkları meseleler buffy'ninkilerden bunca farklıyken neden yarıştırıldığını bugün de anlamadığım dizi. buffy, ergenlik sorunlarına dair kesinlikle olağanüstü bir dizi. her bölümü amerikalı lise öğrencisi bir ergenin büyüme evresinde karşılaşabileceği sorunla odaklanır: akran zorbalığı, ebeveyn baskısı, arkadaşlık, işkolik ya da ilgisiz ebeveyn, baba sorunu, öğretmen tacizi, yaşça büyük erkekler, otoriteyle sert kavgalar, ebeveyn kaybı gibi gibi. angel, buffy'nin hayatına tam da bunun gibi bir sorun olarak dahil olan bir karakter olduğu için spin-off olan angel dizisinde biz yetişkin ve mutsuz bir erkeğin dünyasını da izlemiş oluruz. pişmanlıkları, kaygıları, olgunluğu ve acemilikleri vardır angel'ın. iki dizinin dünyası apayrı.

    joss whedon, birbiriyle kesişen ya da birbirinden etkilenen iki farklı evren sunar. buffy'nin evreninde olanlarla angel'ın evreninde olanlar çok farklıdır. los angeles'ta gerçekleşen ölümler mistik bir ölümken (fred, lilah, doyle, cordelia gibi) sunnydale'de buffy'nin istekli ölümü hariç (tara, joyce, ben gibi) gerçekleşen ölümler "doğal" ölümlerdir. yine (umarım yanılmıyorumdur, çok uzun zaman oldu) buffyverse'teki ilk mistik ölüm (buffy'ninkileri saymıyorum elbette) spike'ın "ölümü" sayılabilir ve o ölüme yol açan da angel'ın getirdiği bir kolye olur zaten.

    angel, insanoğlunun beslediği ya da los angeles'ın ortasına getirdiği kötülükle etrafındaki bir grup "normal insan" sayesinde başa çıkmaya çalışır fakat buffy'nin evreninde insanın bu denli büyük etkileri yoktur, hatta tüm insanlar kötülüğü beslemek yerine onunla bir biçimde savaşmaya ya da başa çıkmaya çalışırlar ama tek başına yeterli olamayacak düzeydedir bu. (warren ve tayfası hariç elbette.) çözümü hep buffy sağlar aslında, kilit odur. angel'ın dünyasında hemen her karakterin çok önemli rolünün olduğu çözümler vardır: cordelia'nın doğumu, wesley'nin kehanet meselesi, gunn'ın vazgeçtiği kısımlar, fred'in ekibe etkisi gibi. fakat buffy'nin dünyasında ihanet vardır ve çok fazla gerçekleşir, gerçekleştirilir. willow-xander cordy ve oz'a ihanet ederler, willow buffy'nin güvenine ihanet eder, giles buffy'e birkaç kez insanlığın yararı için ihanet eder, buffy'nin ölüm hakkına ihanet edilir, spike'ın takımda olması istenmediği için ihanet edilir, angel'ın öldürülmesi için willow-giles-xander ihanet eder, dawn anya ve diğerlerinin güvenine ihanet eder, anya intikam iblisliğine dönerek ekibe ihanet eder. angel'da hayatı pahasına sadakat gösteren faith, buffy'de ihanet etmiştir. hatta öyle ki, sunnydale'den ayrılıp los angeles'a karmaşa yaratmaya gittiğinde orada arınır, hatasını anlar. sunnydale'de ihanet son ana kadar bir biçimde devam etmektedir ve kahramanlar bedel ödemek zorunda da kalırlar. los angeles'ta bir kez wesley, bir masumu korumak adına ve yanıltıldığı için angel'a ihanet eder. bir kez de gunn sonucunu düşünmediği için hata yapar, ihanet sayılamaz bile bu iki olay çünkü ikisi de kötü niyetli ya da sonuçlarını görebildikleri şeyler yapmazlar aslında. bunun dışında ihanet onları öfkelendiren ve uzaklaştıran bir şey olur hep los angeles'ta. istemeden, düşünmeden gerçekleştirdikleri bazı eylemler olur, bedelini de hemen oracıkta en sevdikleri şeyi kaybederek öderler: dostlar, connor, fred. buffy'de ise sarsılan güvenle her şeye rağmen devam eder işler.

    neyse, bir sürü unsur var böyle iki dizinin evrenini inanılmaz ayıran bunun gibi. sunnydale'de geceleri dışında sakin bir banliyö görürüz, los angeles'ta günün her saati bir kötülük gelebileceğini biliriz. buffy öğrenir mesela, fakat değişmez. final bölümüne kadar değişmez, finalde değişimi kucaklayacağını bu yüzden ima eder. angel kaçınır, değişir, çevresindekiler de değişmiştir. buffy'deki karakterlerin değişmemek, korkularıyla yüzleşmemek gibi ısrarları vardır fakat bu onları kötü ya da zayıf yapmaz, hiçbir şey yapmaz, angel'daki karakterler değişime ve gelişime açıktırlar. buffy'dekiler bir banliyö sakinleri kadar güçlenir, işinde yükselmek gibidir oradakilerin gelişimi. angel'dakiler büyük şehirde yaşayan biri kadar dönüşür. angel'ın karakterleri daha büyük felaketlerle uğraşırken buffy'nin dünyasına bir iblis düşüvermediği sürece sakin zamanları olmuştur. los angeles'ta o tedirginliği ve karamsarlığı hep hissederiz, en güzel günde bile ama sunnydale'in güneşli günleri ve açık havada geçirilen vakitleri vardır. angel'ın senaristleri sosyolog gibi çalışırlar, eleştirirler. buffy çok buralarda gezmeden genç bir kadının psikolojisiyle ve karakterlerin atlattığı badirelerle ilgilenir. angel'da söylenen söz istikrarlı ilerleyen karakter gelişimi kadar önemlidir, buffy hep aynı şeyleri söylemekte ısrarcıdır. yani buffy'nin büyük cümleleri yoktur, soruna işaret eder. angel çözüme işaret eder, meselesi sorundan çok çözüm biçimidir.

    angel tarihten, edebiyattan, felsefeden, sosyoloji, psikolojiden çok beslenir. buffy bu bakımdan biraz daha kolay anlaşılır bir yapımdır, odağı kesinlikle ve daha çok gençlik sorunlarıdır. daha havaidir yani buffy'nin dünyası, buffy'de büyük sorunlar gibi gördüklerimiz genç olmakla ilgilidir hep. angel'da dünya barışını temsil eden jasmine önce türlü kötülüklerle sinyal verir örneğin, dünya gece yaratıklarına kalır çünkü güneş gitmiştir, bu bir felakettir. angel ve ekibine rağmen jasmine -üstelik cordelia'nın bedeninden- doğduğunda dünya barışı sağlanır fakat jasmine kendi tebaasını yemektedir. (bkz: georg büchner) (bkz: danton's tod) ya da belki (bkz: saturno devorando a un hijo) wesley wyndam-price sarsak, ukala, sakar bir karakterken angel'ın 5. sezonunda tüm bu halinin temelinde yatan problem olan babasını izleriz ve o babayı öldürmesi gerekmektedir artık. fakat sözgelimi buffy'den xander'ın ailesini hiç görmeyiz, bazı problemleri olduğunu işitir ya da etkisini görürüz ama daha fazla detaylandırılmaz bu mesele. o aile hep oradadır, fakat detaylandırılmaz. xander babasını öldürmez ve yüzleşmez ama zaten genç biridir xander, anlamak için vakte ihtiyacı vardır. ama wesley bir yetişkindir ve babasını öldürmek zorunda kalır. daha yüzeysel, daha anlaşılır problemler vardır bu bakımdan buffy dizisinde, ta ki joyce ölene kadar. ondan sonra daha önce düşünmedikleri şeyleri düşünmeye başlarlar buffy karakterleri, bir ölüm onlara öğretmeye başlar. bu görmüş geçirmiş giles'ı da etkileyen bir ölümdür, hayat karşısında deneyim edinememiş buffy'i de. angel'da her badire karakterleri çok etkilerken buffy'de joyce'un ölümüne kadar atlatılan badirelerin değişim bakımından çok etkisi olduğu söylenemez. yapılması gerekmiş ve yapılmış gibi görünür. joyce öldükten sonra buffy gerçekten sorumluluk almaya başlar, en başta da dawn'ın sorumluluğunu.

    velhasıl, angel, dizi tarihinin en iyi dizilerinden ve spin-off'larından biridir ve buffy the vampire slayer'la karşılaştırmak için her iki dizinin evrenini ve kurgusunu hiç anlamamış olmak gerekir. iki dizi birbirinden çok ayrı meseleleri kendi biçimleriyle kendi evrenlerinde nefis anlatırlar. buffy'de çok sarsılmayacağımızı ya da bir süre sonra atlatılacağını biliriz hep örneğin, çünkü buffy büyür ve zaman buffy için daha insaflıdır. angel'da başa çıkılamayan durumlar vardır, geriye alınamaz zaman, ikinci hata şansı kalmaz, sonuçlarına katlanılır. yüzlerce yıl sonra angel hakkında yazıyorum çünkü kardeşim beşinci sezonu bitirirken yanında bulundum bir kere. bu kadar güzel bir yapımı nasıl bu kadar az kişi izledi, hayret ediyorum hep. üşenmesem beş sezon boyunca beslendikleri kaynakları tespit etmeye kafa patlatacağım, öyle güzeldi ki. buffy'i bugün izlesem çok daha iyi anlarım sanırım, angel'ı bugün izlesem daha çok severim. iki dizi hem iç içe, hem çok ayrı ve ikisini de öneririm.
hesabın var mı? giriş yap