• --- spoiler ---
    şiddetin normalleştirilmesine ilişkin bayağı güçlü bir yapıt olmuş. film, gücünü halen çekiciliğini koruyan ve güçlü bir performans gösteren catherine keener'den ziyade mahkeme tutanaklarına dayanan senaryosundan alıyor. şöyle ki; alkol ve öksürük şurubu bağımlısı, 6 çocuğa bakan ve üstüne üstlük kendinden bayağı küçük sevgisini idare etmeye çalışırken parasızlıkla mücadele eden anne karakteri bir kaç dolar kazanmak için kendisine 1-2 aylık süre için bırakılan kızlardan birine işkence etmesiyle başlıyor. bu noktada bir çok csi serisi veya criminal minds serisi seyretmiş ya da gazetelerde anne babasını vahşice biçen aile üyelerini okumuş olan bizler çok etkilenmiyoruz, zira sapıklar hayatımızın bir parçası haline geldi ve kanıksadık bu tür şiddeti.

    seyirciyi içine alan şey annenin çocuklarının moral duygularının biçim değiştirmesi ve şiddetin sadece uygunabilir olması başka bir deyişle sizi engelleyen bir şey olmaması sonucu sizin de bunun parçası haline gelmeniz. moral duygusu bir taraftan zayıflarken, muhtemelen büyürken aynı şiddettle aynı yoğunlukta olmasa dahi karşılaşmış olan çocuklar adete kurbanın sapıklaştırılması prosesinden geçip sapık haline dönüşüyor. ve izlediğiniz şey aile boyu şiddete dönüşüyor ve şiddet akşam yenen toplu aile yemekleri gibi normal bir hadiseye dönüşüyor, şiddeti her gün artarken şaşırtıcı bir şekilde.

    şiddete uğrayan konuk kızın kardeşinin kendisine de aynı şeyler uygulanır korkusu ile edilgenleşmesi, olayın bir parçası haline gelen ve şiddete uğrayan kıza aşık olan komşu oğlumuz ve kızımızın çığlıklarını duyup da ses çıkarmayan kapı komşusu da cabası.

    anne ile başlayan şiddet, önce aile boyuna sonra mahalle boyuna dönüşüyor ve aklınız almıyor. evden kaçabilirlerdi, okula giderken şikayet edebilirlerdi diyip diyip duruyorsunuz. aptalca bir şekilde kimse sürece inanmak istemiyor çünkü engellenebilirliği çok yüksek olaylar. yıl 1966 ve olaylar tamamen mahkeme tutanaklarından filmleştirilmiş. yani gerçek ..... aptalca ve insana yakışmayacak kadar gerçek ....

    o yüzden sarsıcı ..... seyretmeli mi ? belki bunları seyretmeyi bırakmalıyız zira şiddet artık çok normalleşti. buna biraz da bizim katkımız yok mu ?
    --- spoiler ---
  • filmdeki suçu işleyenlerin ruh hali, bir böceğe, bir hayvana işkence yapan bir çocuğun sahip olduğu "ondan güçlüyüm, istesem zarar verebilirim" ve akabinde de "neden zarar vermeyeyim ki ? bakalım ne olacak" gibisinden bir ruh halinden pek de farklı değil. gerekli şartlar oluştuğunda insanın içindeki canavarın ortaya çıkması pek zor değil.

    filme bakacak olursak, olayın gerçek olması tabii ki en büyük avantajı. vahşetin ayarı çok iyi olmuş. sylvia'nın maruz kaldığı şiddetin yavaş yavaş ortaya çıkıp yükselmesi, olayların normalden anormale doğal bir şekilde kayması açısından lars von trier tarzı başarılı bir gidişat olmuş. hikayenin önüne geçecek gereksiz derecede şiddetli işkence sahneleri yok. kanımca çok başarılı bir performans sergileyen catherine keener'ın makyajla mı yaşlandırıldığı merak konusu. eğer öyle değilse yıllar acımasız davranmış 8 yıl öncesinin güzel maxine'ine. eksi olaraksa hristiyanlık ve din öğesi biraz kör göze parmak olmuş, ayrıca sylvia'nın ölümüyle ilgili yönetmen şakası da gereksiz gibi geldi bana.
  • http://www.trutv.com/…s_murders/young/likens/1.html adresinde yirmi küsur sayfa devam eden, bu filme esin olan vaka üstüne bir hikaye var. dayanıp okuyunca filmin gerçeğin epeyce kırpılmış, önemli ayrıntılar dışarıda bırakılarak çekilmiş ve hafifletilmiş bir versiyonu olduğunu öğreniyoruz. açıkçası ondan sonra da ay oyunculuklar harikaydı demenin anlamı kalmıyor ama...

    bir filmi belgesel yönünü koruyarak çekmek, gerçek hikayelere dayandırıp canımızın çektiği ayrıntıları alıp seyirciyi abuk subuk çıkmazlarla başbaşa bırakmak demek de değil. madem bu kadar bilinen bir olaydı, bari biraz daha araştırma yapıp kurgulayasaydılar. evinde sadece üç tane kaşık olan bir kadının parayla bakmak üzere evine aldığı ekstra iki çocuğa olan tavrını anlamak zor olmamalı, ama sorun şu ki üç kaşığın varlığını filmde daha çok masadaki tostlardan seçebiliyoruz. filmde gösterilenden daha yoksul bir ev, perişan bir hayat, hırsızlıktan korkan ve gayrımeşru ilişkilerle yaşayan ama bunlardan tiksinen bir gertrude, daha çok ve uzun süreli alışılmış şiddet, daha sessiz komşular, daha şıllık bir paula, daha karmaşık ve sorunlu bir likens ailesi, daha çok cinsellik/bekaret vurgusu var. dolayısıyla otoritenin ardına saklanan küçükler, kızını korumak için emanet çocuğu suçlayan dengesiz anne temalarına veya parasızlıktan ve ilaç almaktan kafayı çizmiş bir anne tiplemesine yıkmak olmaz bütün filmi. yoksa bir sahnede toplaşan ve eğlenen gençlerden birinin dediği gibi, bu küçük kasabada yapacak hiçbişi yok! diyip işin içinden çıkılabilir.

    bir amerikan suçu sayesinde ne çok insanın ideal ev/hayat hayallerine bulaşmış olan amerikan suburban ev biçiminden de nefret ettim, iyi oldu. ne de olsa bodrumu olan ev masum değildir.
  • sürü piskolojisi ile ilgili benzer;
    (bkz: das experiment)
    (bkz: blindness)

    not:böyle aileninde, aile kavramının da anasını sikeyim. benim çocuğumun başına böyle bişi gelse o evi içindekilerle yakardım sanırım. tabi o kadının gözleri önünde çocukalarını canlı canlı doğrayabilcek sabırı gösteremeseydim!
    not2:amerikan kültürünün, özellikle de çocuk yetiştirme şekillerinin gelmişinin geçimişinin..
  • kesinlikle izlenmeye değer bir film, anlatım olarak oldukça başarılı, dekor, renkler, oyunculuk, müzik hepsi iyi.

    hmm yeni bir şey öğrendim mi ? hayır. insan denen türün dünya üzerindeki en korkunç tür olduğunu zaten biliyoruz, fakat bu elbette filmi, kendimi yayıp rahat rahat izleyebildiğim anlamına gelmiyor. daha önceden de söylendiği gibi rahatsız edici bir film. uzatmayı şimdilik istemiyorum ama söylemeden geçemeyeceğim bir şey var.

    --- spoiler ---
    gerty ruh hastasıdır, tamam, paula kötüdür, çocukların hepsi -bebek hariç, ona da ne oldu bilmiyoruz zaten büyüyünce- kötüdür, hepsine tamam da bu kızın kardeşi nasıl bu kadar mal olabiliyor ki ? bunu anlamadım. insanlıktan zaten geçtik en başta diğer karakterlerle. kan bağını da siktir et. ulan ablan en başta "onunkini de bana vur" demiş, insan vefa borcundan en kötü bir öğretmenine falan söyler. ne tehditi ? ne korkması gerizekalı ? sanki o aileyle kalmak zorunda, sanki yapıştı gerty denen kadına korkudan anlatamıyor kimseye. oldu canım bir tane çakarım görürsün korkuyu. bölge savcısı da bunu himayesine almış ailesi yokken, savcı da ilginçmiş. suça yataklık vb.den onu da yollasalardı keşke bir yere. aptal.
    --- spoiler ---
  • gerçek hayat hikayesi olduğu için izlendikten sonra ilk akla gelen sylvia likens ve gertrude baniszewski'in görünüşlerini bulmak oluyor.
    benzer meraklar içinde olan varsa buyursun ;

    http://www.indystar.com/…=/99999999/news06/80814026
  • insanı darmadağın eden film. insanı en çok etkileyen de olayların gerçek olması. oyunculuklar da mükemmel, film bittikten sonra ellen page'in o masum, perişan hali insanın gözünün ününden gitmiyor...

    --- spoiler ---
    filmin sonunda kızın kurtulduğunu sanıp rahatlıyoruz, kadının büyük kızı paula sylvia'yı kaçırıp dışarı çıkarıyor, kapı komşusu çocuk da arabayla ailesinin yanına götürüyor, kız ailesine başına gelenleri gösteriyor, ağlıyor, sonra kız kardeşini almaya gidiyorlar o eve... ve görüyoruz ki kızcağız aslında ölmüş... son darbeyi feci bir şekilde vuruyor film ve artık gözyaşlarımızı tutamıyoruz...
    --- spoiler ---

    küçük bir kız çocuğu annesi olarak asla etkisinden kurtulamayacağım ve aklıma geldikçe gözlerimi dolduracak filmdir.
  • kitle psikolojisinin ne menem bir şey olduğunu ve şiddet uygulayıcıların, yaptıkları şeyi nasıl da içsel olarak meşrulaştırdıklarını muhteşem bir biçimde anlatan, gerçek bir hikaye.. ki gerçek olması, filmi izlerken insanın içini çok çok fena daraltıyor.. tabii daha da kötüsü, filmde gerçeklerin tamamının verilmemiş olması.. daha acı gerçekler için:

    http://trackmania.gen.tr/index.php?topic=1298.0

    niye böyle bir yumuşatmaya gidilmiş diye düşündüm.. herhalde daha geniş kitlelere ulaşabilmek içindir diye karar verdim.. gerçek hayatta tam bir cadı tipine sahip gertrude için ise, catherine keener'ın seçilmesi çok yazık olmuş.. ona da acıyalım diye herhalde..

    --- spoiler ---

    özetle, bütün bir ailenin, hatta mahallenin (işkenceci çocuklar haricinde, çığlıkları duyup, karışmayalım biz diyen komşular da dahil) günahlarını sırtlayarak ölen bu kız, küçük bir hz. isa örneğidir sanki.. bir de, öyle kardeş, öyle anne-baba olmaz olsun da demek istiyorum müsadenizle..

    --- spoiler ---

    aşırı hassas bünyelere tavsiye edilmez.. bir de izledikten sonra biraz hava almak lazım sanırım..
  • son zamanlarda juno ve hard candy'den aşina olduğumuz ellen page ile being john malkovich'ten tanıdığımız catherine keener'in başarılı bir şekilde başrollerinde yer aldıkları, tipik bir hollywood filmi olsa tırt bir sonuca varılabilecek ince çizgiye sahip gerçek bir olaydan uyarlanmış olan senaryosuyla, ülkemizde yirmi yedinci uluslararasi istanbul film festivali'nde gösterilmiş olan film. filmde özetle bir genç kızın ailesi tarafından bakılmak üzere bırakıldığı evde uğradığı işkenceyi anlatılıyor. oyuncularla birlikte yönetmen tommy o'haver'ın da filmin başarısındaki etkisi oldukça ön planda, öyle ki, konuyu direk konuyla ilgili olan mahkeme kayıtlarından ve söz konusu mahkeme üzerinden başarılı bir şekilde kurgulayarak ağır temposuna rağmen gözlerinizi kırpmadan izlediğiniz, bu tarz filmlerde sıkça gördüğümüz aşırılıklara ve duygu sömürüsünün çekici yöntemlerine fazlaca kaçmayarak oldukça etkileyici, kasıcı ve gergin bir film yaratmayı başarmış.
  • --- spoiler ---
    kızı bodrumda görmeye gelip, ona yapılan eziyete katılan çocukların, gençlerin psikolojilerini anlamakta gerçekten zorlandığım film. hiç mi birinin vicdanı sızlamaz, rahatsızlık duyup, anne babalarına ya da polise gördüklerini anlatmazlar?
    --- spoiler ---

    olup bitenin yaşandığını bilmek, korku filmlerinden daha korkutucu kılıyor filmi. izledikten sonra bir yandan istemeyerek, bir yandan merak google'a yazıyorsun isimleri, gazete kupürleri, fotoğraflar, videolar çıkıyor karşına ve için daha bir buz kesiyor...
hesabın var mı? giriş yap