• ben...

    edit: yazıldıktan yaklaşık 6 sene sonra zamanın ötesine girip de 1 numara olan bir entry yazmış olduğum için kendimi alkışlıyorum.
  • amorphis hakkında gazlı bir entry girmem lazım!

    çünkü sayın sözlük, şunca zamandır nasıl girmemişim öncelikle kendime hayret ettim, last.fm'imi bile ne kadar entel takılırsam takılayım her türlü işgal etmeyi başarmış olan bu abiler, çoktan burda yazılmalıydı zira! o zaman daha da vakit kaybetmeden bütün gazım ve görev bilincimlen başlıyorum.

    efendim, amorphis sanırım 30 küsür yıllık yaşantımda sıkılmadan sonsuza kadar dinleyebileceğime karar verdiğim ilk 3 (bak! 5 değil, 10 değil!) müzik kaynağından biri benim için, türler ötesi olarak da grup, metal falan da demiyorum. bu adamlar cidden her şeyiyle dolu dolu "müzik" denince beklenen neyse bence tam olarak da odur.

    hiç bilmeyene (oha kıro! :b) intiba olması için illa kalıba sokmak gerekirse, öncelikle metaldir, finlandiyalıdır, bolca yöresel folk melodiler barındırır, ilk zamanları daha çok olmak üzere yer yer death metal ve doom metal'e kayar, çoğunlukla clean vokalli olsa da halen daha brutal vokal sıklıkla kullanır. zaten kendilerine has besteleri, melodileri tek başına kült olmalarına yetmezmiş gibi bir de sözler ve genelde kalevala hikayeleri barındıran konseptleriyle hiçbir albümleri boş geçmez mi resmen yani? geçmedi, geçmiyor!

    cidden ilk tanıştığımız tales from a thousand lakes zamanında iki albümleri varken bile döndüre döndüre dinlerdim sıkılmazdım, ha o zaman birazcık "ya şu vokal de azcık düzgün olsa keşki" diye hayıflanırdım, dileklerim kabul olmuş gibi gitarist tomi koivusaari abi kenara çekilip de vokal değişip, çoğunlukla clean vokale bir döndüler ki, zaten ondan sonra 10 üzerinden 10 iken, "death metal grubu" iken 10 üzerinden 11 bir "kusursuz müzik kaynağı" oldular gözümde, evet dediğim gibi halen daha yer yer brutal vokal var, ama çok daha düzgün ve kaliteli tabii eskiye göre.

    madem bu kadar seviyormuşummuş, o zaman albümler hakkında biir bir atıp tutmadan şurdan şuraya gitmem, hem de bilmeyene fikir olsun, ilk intibayı doğru versin tarzı hizmetlerimi de eksik etmeyeyim:

    1992 - the karelian isthmus:
    ağırlıkla death metal denebilecek, ama yine grubun tarzının ilk hallerine uygun, gayet dinlenebilir kalitede bir albümdür. benim şahsen çıktığında dinlememiş olduğum tek albümleri, fakat sonraki thousand lakes'i dinleyip bağımlısı olunca hemen bunu da edinip arka arkaya dinlemeye başlamıştım. her ne kadar abhorrence cover'ı olsa da vulgar necrolatry bu albümden favori şarkım olageldi şahsen benim ama tabii intiba vercez, o zaman önce kendi şarkılarından en beğendiğimi linkliyorum:
    exile of the sons of uisliu:
    https://www.youtube.com/watch?v=3u6vkpifwzs
    sonra da vulgar necrolatry cover'ı gelsin bu albümdeki haliyle:
    https://www.youtube.com/watch?v=yzsbn_0wkwq
    (2010'daki re-recording albümü magic and mayhem'e gelince son halini de linkliyciim, before-after olsun, soon! hehe)

    1994 - tales from the thousand lakes:
    bingöller esprilerine senelerdir kurban olan bu albüm resmen külttür, değildir diyen bildiğin dombilidir. tabii ki black winter day bu albümün bir numarası ve en bir hit amorphis şarkılarından biridir, albümün tamamı zaten ama en az o kadar iyidir, özellikle ekstra 3 şarkılı versyonunu tavsiye ediyorum, sonda ep'yle birleştirilmiş halde "folk of the north, moon and sun, moon and sun part 2: north's son" şeklinde.
    intiba olması açısından da öncelikle official klipli black winter day:
    https://www.youtube.com/watch?v=fxg5pji8wlk
    ek olarak da daha tempolu ve gazlı girişiyle drowned maid'i linkliyorum sizlere:
    https://www.youtube.com/watch?v=ztfhqrulyde

    1997 - elegy:
    şimdi efendim bu albümde işte işler değişmeye başladı amorphis'de, clean vokallerde pasi koskinen 2003'teki far from the sun'a kadar grupta kalacak şekilde gruba katıldı, bir modernlik olgunluk hasıl oldu, hatta bolca kullanılan hammond organ tınıları sebebiyle "90'ların the doors'u" denir oldu (benzer sebepten tiamat'a da tam aynı dönemlerde "90'ların pink floyd'u" denirdi hatta), tabii cares'e ufak bir disko partisyon eğlencelik şeyler, bolca var. bu modernliğin ve ileride daha da coşulacağının tadını bol bol yaşadığımız albümde hit şarkıdan bol bişey yok efendiler, bir kere girişten zaten better unborn hem gazlı hem o laf aslında şarkının konusu alakasız olsa da tam bizim arabesk kafamıza uygun geldi, pek sevdik, sonrasında against widows'un gazı ve on rich and poor'un orta kısımdaki o yine etnik melodili hafif türk melodilerini andıran kısım bizi bizden aldı, elegy doom metal köklere gönderme halde ismine uygun bir hit yine, albüme adını verdiği kadar var.
    intiba açısından against widows'un gazlı da bir klibi var yarı canlı performanslı falan: https://www.youtube.com/watch?v=ezgl8ttbl2a
    son olarak da pek popüler ballad my kantele tabii anmadan olmaz, onun da klibi var, şöyle:
    https://www.youtube.com/watch?v=ikqw-suc2bg
    benim favorim ama on rich and poor:
    https://www.youtube.com/watch?v=ntdvkdnzzhs
    (albümü linkledim nerdeyse intiba derken, açın dinleyin ülen işte, o derece! :b)

    1999 - tuonela:
    tuonela, amorphis efsanelerinden biri bence, albüm bikere prodüksyon olarak kaliteli, dinlemesi aşırı zevk veren albümlerden (gerçi bundan sonraki her amorphis albümü öyle ama, olsun ilk bu). zaten girişte the way chorus echo efektli gitar melodisiyle giriyor, sonra alıp götürüyor, albümde şarkılar zaten öyle güzel güzel birbirine bağlanmış ki döndüre döndüre dinliyorsunuz ilk dinleyişte bile, hatta bu durum nightfall, tuonela, greed üçlüsüyle greed'in gaz ötesi girişiyle zirve yapıp, divinity'de artçı şok gibi devam ediyor, sonraki şarkılar da zaten kesinlikle altında kalmayacak şekilde ayarlanmış, rusty moon ve summer's end'le albüm bitince loop'da değilseniz bile loop'a alıp en az 3-5 tur daha dinlerken buluyorsunuz kendinizi.
    intiba olayında pokunu çıkarmıyım bu sefer, divinity official music video yapalım:
    https://www.youtube.com/watch?v=gc6un30v5lq (evet, vokal pasi'nin saç sakal uzamış falan hehe)

    2001 - am universum:
    bu albüm neden bilmem daha az sevilir, tabii tuonela'nın yarattığı çıkış ve mükemmel albüm prodüksyonundan sonra bence beklentilerin çok yükselmesinden bu albüm sıradan gibi kaldı, ama bence en az onun devamı olacak kalitede bir albümdür, zaten tarz aşırı yakın. yani aslında çok bir gelişme yok da denebilir negatif bakarsak, ama en az o kadar iyi, şarkı konuları sözler falan beni yine baya bağlamıştı albüme, halen daha fikrim aynı, "sevilmeyecek albüm mü lan!" derim, ama genele bakınca işte durağan gelebiliyor, onu da anlarım.
    intiba olarak aynen yine official vidyo, bu sefer giriş şarkısı alone'un:
    https://www.youtube.com/watch?v=nz04fhl6u_i

    2003 - far from the sun:
    işte sanırım gelen nispeten kötü yorumlar ve azalan ilgi nedeniyle, o az önceki sözde durağanlığın darmadağın edildiği ve hemen 2 sene sonra, adeta tokat gibi gelen, ama pek sevdiğim vokal pasi'nin de grupla ne yazık ki son albümü. ilginçtir, güya durağan olan o önceki albümden sonra amorphis sağlam bir yurtdışı başarısı kazanıp bu albümle uluslararası albüm çıkışı süksesi yapmıştı (baktım emi ile anlaşmışlar, diğer detayları çok bilmiyorum valle, ben müziğe bakarım aga!) ve tabii "nedense" daha da az beğenilmişti, ironik bir durum. belki de ticari başarıya yönelik gidildi falan diye kıl oldu old school'cular, olabilir, ben severim ama.
    trivia bir bilgi olarak kapağındaki imaj mjöllnir değil, ukonvasara'dır.
    intiba içün bu sefer de albümün amerikan versyonu paketinde de aynı klibi bulunan evil inside geliyor:
    https://www.youtube.com/watch?v=nshua8wzftq

    2006 - eclipse:
    efendim bu albüm adeta amorphis'in ikinci doğuşu gibi bir albümdür, durağan durağan diye önceki vokal pasi'li dönemi kapatan grup, pek rastalı ve fakat muhteşem vokalli tomi joutsen'in katılmasıyla adeta hem tarzını hem müziğini yenilemiştir, misler gibi olmuştur. bu herif öyle de iyi bir vokaldir ki, kendisinden önce yazılıp düzenlenmiş bestelere girip çatır çutur vokal yapmıştır, öle bir eşşolusudur, pek severim, ben de vokal yapmaya debelenen bir adam olduğumdan naçizane, idol gördüğüm modern vokal abilerdendir. efendim bu albümde de hit şarkıdan bol bişey yok va ayrıca aynen tuonela gibi bir şarkı düzeneği ve birbirine bağlı albüm kompozisyonu kurulmuş. hatta bence greed'in yerine perkele (the god of fire), tuonela'nın yerine de the smoke gelmiş, yerine değil de "dengi" demek daha doğru olcak belki, (çünkü davul bile dengi dengine ekü eki) neyse yani ben şahsen öyle gördüm, "aa aynı onun gibi!" diye bir farkındalık yaşamıştım kendi kendime :b
    evet geyiği daha da uzatmadan intibalara geçiyorum, bu albümde bolca linklere boğuyorum sizleri:
    önce official klip ve bütün möhteşemliği ile the smoke:
    https://www.youtube.com/watch?v=mkrxjrlgzp0
    sonra yine official klipli house of sleep:
    https://www.youtube.com/watch?v=cler2nyasdo
    ek olarak da benim en sevdiklerimden sözleri pek ilginç hikayeli same flesh:
    https://www.youtube.com/watch?v=mttnrjdfjzo

    2007 - silent waters:
    yau hiç demiyorsunuz sayın ekşiciler, nasıl bir gaflet anıma ve boşluğuma geldiyse bu albümü bu entry'yi ilk yazdığımda atlamışım, böyle bir gafletten de beni ancak grandmaster çağlan tekil kurtarabilirdi, öyle de oldu, (teşekkürler abey!) evvet, albüme de hemen değiniyorum, efendim şimdi eclipse'den hemmen 1,5 sene kadar sonra küt diye gelen bir albümdür silent waters, ama hiç öyle aceleye gelmiş gibi bir albüm de değildir, zira bunda da pek çok şahane hit bulunur, bir kere hakkaten "çöt!" diye gazlı gazlı giren sonra melodikleşen weaving the incantation ve albüm adı şarkısına hızla geçiş yapan a servant ile devam ediyor, böle gidersem tek tek saycam gene bütün şarkıları ama bunda da özellikle vurgulanan kalevala konsepti sayesinde sanırım şarkıların birbirine bağlantısı yine gayet farkedilir şekilde, ama iniş çıkış frekansı çok daha farklı, ayrıca genel olarak sanırım çok daha tempolu bu albüm, o yüzden de daha ayrı bir severim şahsen ben.
    efenim bu albümle ilgili de intiba vermek gerekirse ilk olarak official video klip, albüme adını veren silent waters gelsin:
    https://www.youtube.com/watch?v=tb2gjwq1wxg
    sonra da kendi seçkilerimi koymazsam olmaz, öncelikle towards and against yine gayet gazlı official live versyonu ile:
    https://www.youtube.com/watch?v=_i93rtj_s6i
    ve tabii ki shaman, şarkının adı yeter zaten:
    https://www.youtube.com/watch?v=4mvyuvewvq4

    2009 - skyforger:
    benim en sevdiğim albümlerden biridir bu, "lan deyyus hepsine böle diyon!" diye dövmeyin, bi dinleyin, yani istatistiki olarak en çok bunu dinlemişim, tamamen sayılarla konuşuyorum, last.fm'in yalancısıyım :b
    ama cidden albüm baştan sona mükemmel ötesi, boş şarkı yok, hit şarkı desem sıradan albüm listesini yazmam lazım, o kadar iyi bir albüm. zaten yine konu sözler falan gayet başarılı, müzik ve prodüksyon ayrı başarılı, cidden yani, mikemmel, grubu benim için 10 üzeri 11'e taşıyan ilk adım falan, aha o derece. daha ne kadar gazlayabilirim bilemedim, o zaman intibai linklere geçelim, buyrun:
    bu sefer önce sampo, çünkü yani hastasıyım, hele son kısmı solosu falan, of yani!
    intibanın kralı bu şarkıdır bence:
    https://www.youtube.com/watch?v=wgzrukadafs
    official kliplere geçer isek silver bride, sözlerdeki konuya uygun, animasyonlu fantastikli ilk (bence) olması gerektiği gibi olan amorphis klibi:
    https://www.youtube.com/watch?v=tptu0kptwce
    sonra da daha sakin balladımsı from the heaven of my heart:
    https://www.youtube.com/watch?v=jkgmkal4vey

    2010 - "magic & mayhem - tales from the early years":
    şimdi bu albüm aslında albüm değil, bir re-recording toplaması, grubun ilk 3 albümdeki eski şarkılarını konserlerde grubun yeni vokali ve yeni tarzıyla çaldığı hallerinin stüdyo kaydı. ben bu albüme "skyforged amorphis" derim misal, ortamlarda bana söz gelirse ukalalık yapma şansını yakalarsam, çünkü aynen de öledir, skyforger muhteşemliği ve olmuşluğunun yorumladığı bir köklü oturmuşluk, geçmiş birikimlerin damıtımı falan filan (breh breh!) işte o derece.
    şarkıların "konser yorumu" dedim madem, grubun da konser performansı hakkında fikir ve intiba olması için bu projeye adını veren magic and mayhem gelsin:
    https://www.youtube.com/watch?v=tuyr0xufpsm
    aşırı gazlıdır, hele son kısmındaki ekstra hızlanma falan çoheyi yau! (re-recording'de daha da abartmışlar hatta aynı kısmı)
    ...vee daha önce sizlere söz verdiğim üzere vulgar necrolatry cover'ının bu albümdeki 2010 "after" versyonu:
    https://www.youtube.com/watch?v=wmuv6sbcg3i
    (bunu da halen daha istisnasız her konserde çalıyorlar bildiğim kadarıyla)

    2011 - the beginning of times:
    bakınız tuonela denkliği kurduğum mantıkla devam edersek, bu albümde tuonela sonrası aynı durağanlık dönemi olması gerekirmiş gibi bir beklenti oldu, velhasıl tarihten ders çıkaran amorphis abiler tekerrüre girmedi, zaten önce skyforger ile eclipse'in ve silent waters'ın üstüne koydular, ortam sıcakkene re-recording albümü çıktı, ondan hemen bir sene sonra da bu sayko albümü çıkardılar (ki yapıyorlarmıştı bile belki de!), gayet de güzel oldu, süper oldu, severek dinliyoruz halen, ellerine sağlık! hatta bu seri bombardımanın işte hep dediğim 10 üzeri 11 seviyesini yarattı, bu albümle de o çizgi devam etti.
    bu albümdeki durumun şahaneliği için intibayı öncelikle favorim olan muhteşem ötesi şarkı mermaid'le vereyim:
    https://www.youtube.com/watch?v=ld-pg7tp2j4
    (vidyo fan yapımı, unofficial ama ben baya sevmiştim, albüm kapağına bakacağınıza böyle izleyin :b)
    ikinci intibai linkimiz de daha balladımsı bu kez gayet offical ama bir başına kalan yalnız klip you i need'le gelsin:
    https://www.youtube.com/watch?v=9rs-or7as0k

    2013 - circle:
    aynı denklik geyiğine bakınız yine devam edemiyoruz, neden? bu albüm de çünkü çizgi dışı ve oturmuş tarzın üstüne koyabilen, yine 10'u 11 yapabilen, beni gaza getirebilen bir albüm oldu, o yüksek beklentiler karşılandı, yine türlü hit şarkılar çıktı, hatta o derece ki ilk kez bir albümden 3 şarkıya klip çekildi, şimdi derseniz ki "ticari kaygı, pazarlama" falan filan, bu kadar sene ve albüm üstüne size artık zerre utanmadan "çüş!" derim, zira klipleri izleyip şarkıları dinleyince ve umarım sonradan albümü de sözlerine bakarak dinlerseniz aynı tadı siz de alacaksınızdır, diye tahmin ediyor ve umuyorum, yoksa zaten dediğim gibi dombilisiniz.
    sırası ile bu albümün hem intiba hem official video klipleri ise şöyle leydiler ve agalar:
    albüm ortasında olup da aslında benim beğendiğim ve hiç klibi çekilmeyen şarkılardan olan ve ne işse ilk klip kendisine çekilen ve aynı zamanda favorim hopeless days ve muhteşem ötesi sanatsallı falan klibi:
    https://www.youtube.com/watch?v=ky0bujf0yq8
    daha sonra da stüdyo kaydı ve yarı canlı performans havası ile pek bir popüler ve şahane şarkı the wanderer gelsin:
    https://www.youtube.com/watch?v=mdpebmhrp4g
    son olarak da çok sonradan "3'üncü klip mi? oha!" şeklinde biz garipleri şoka sokan ve ama bir o kadar da gazlı ve şahane şarkı nightbird's song gelsin, o da bu albümün greed'i perkele'si gibi, baya sert kısımları var:
    https://www.youtube.com/watch?v=dbmbtdq5fqk

    2015 - under the red cloud
    efendim 2021 yılından merhabalar, bu entry ilk yazıldığı tarihlerde bu albüm yeni çıkmıştı, şuradan da görebileceğiniz üzere (bkz: under the red cloud/@aernath) sıcağı sıcağına gazlı entry de girmişim.
    az önce vadrigar'ın mesajı ile ne zamandır entry'yi güncellemediğimi utanarak farkettim ve işte karşınızdayım!
    öncelikle albümün kapağı, tomi joutsen ile yapılan röportaja göre kapaktaki dört heykel "the four wise ones" (dört bilge kişi), yılanlar ise "dark path" (karanlık yol) şarkılarını temsil ediyormuş. yani yine dibine kadar konsept, yine gayet amorphis, daha kapaktan giriyor dan diye (kim bilir daha ne sembolizasyonlar var da onları da kapak tasarımcısı valnoir mortasonge'yi yakalayıp sormamış kimse, ayrıca bonus bir bilgi olarak opeth'i opeth yapan (tabii ki mikael değil :b) davulcu martin lopez perküsyonları ile bu albüme destek vermiş.
    evet, circle'dan sonraki 2 sene yine boş durmayan tayfamız aramızdan erken ayrılan aleah stanbridge'in (rip) rüya gibi yardımcı vokalleri ile renklendirdiği ve gayet dolu bir albümle bomba gibi gelmişti. girişten "albüme adını veren şarkı" klasiği zaten klavye melodisi ile sizi içine çekiyor, sonrasında aleah vokalli ilk şarkı olan ve klibi de bulunan the four wise ones gümbür gümbür devam ediyor, bad blood gazlı ve kafanızdan silemeyeceğiniz melodisi ile tam gaz devam ederken üstüne bir de the skull ile bir sol, yine klipli death of a king'le de sağ kroşeyi yiyorsunuz, bitti mi? bitmedi! o kadar gazın üstüne aleah vokalli sacrifice ile zirveyi yapıyoruz, ki o da albümün ilk single'ı ve klibiydi ki boşuna ilk şarkı olarak seçilmediğini görüyorsunuz. sonrasında dark path ile biraz duygusal fren yapacakmış gibi yapsa da feyk olduğunu şarkıya girişle anlıyorsunuz, enemy at the gates'te ise hafif doomy ve thousand lakes zamanlarını andıran bir amorphis geliyor, tree of ages'te ise catchy melodili ve muhteşem sololu yeni dönem amorphis'e geri dönüyoruz, white night ise son aleah'lı şarkımız, biraz nightwish'i andıran ama çok daha modern, adeta çoğunlukla dark pop bir şarkı, tabii yine tomi'nin brutalleri ve amorphis'in ara geçişleri de var, özellikle çift vokalli kısımlar cidden vurucu. come the spring artık bitişin yolunu yapan şarkı, albüm hikayesindeki konseptin de sonlarını anlatıyor, tempolu ve vokal ağırlıklı şarkı, nakaratını belli ediyor, winter's sleep de tam son dönem amorphis şarkısı, adına aldanılmasın, yine albümün geneli gibi gayet tempolu sondaki klavye solosu muhteşem, bitiş de size albümü tekrar baştan dinlemeye motive ediyor, sonra loop'a alıp döndüre döndüre dinliyoruz.
    bu albümümüzde de ilk intibayı albümden önce çıkan ilk single sacrifice ile verelim:
    https://www.youtube.com/watch?v=oiox2axswvg
    klip yine muhteşem, hem canlı performans görüntüleri hem de pastoral ortamda ilginç bir tabut sürükleme ile sanatsal mesajlar falan, gayet başarılı.
    ikinci olarak death of a king adlı gazlı şarkımızın klibi geliyor:
    https://www.youtube.com/watch?v=kc-geds3etm
    gerçekten albümün de en iyi şarkılarından, yine etnik melodiler, brutal vokaller, tam bir amorphis klasiği, klip de canlı performans ağırlıklı, arada alevli yanarlı dönerli.
    son olarak da the four wise ones klibimiz var:
    https://www.youtube.com/watch?v=nkqj4vbwdiw
    bu da yine albümün vurucu şarkılarından, klip de grubun konser ortamları ve samimi pozları ile şenlendirilmiş, sepya filtreli, pek şık.

    2018 - queen of time
    evet, tekrar 2021 yılından merhaba sayın sözlük! yukarıda yazdığım gibi, uzunca bir albüm yorumundan sonra taraflı tarafsız, seven sevmeyen herkesin objektif beğenisini kazanan 9/10'dan düşük not almayan bir albümden sonra haliyle bunu tekrar etmek zordur dersiniz, haklı da olursunuz, velhasıl 3 sene sonra amorphis "hele bi gelin bakayım" diyerek hepimizi evire çevire döveceği kraliçemizi suratımıza adeta küreğin tersini burnumuza çarpar gibi vurdu. nasıl yani? şöyle:
    albüm zaten the bee ile alışık olduğumuz vurucu amorphis girişlerinden bile daha vurucu bir girişle giriyor, klavye, muhteşem bir noa gruman backvokali eşliğinde arada konuk vokal albert kuvezin'den bir throat singing performansı daha girişte böyle bakın, ikinci şarkıda ise üstüne yine melodisi ile dan diye message in the amber'e geçiyoruz, yine tempo, yine gaz derken birden frene basıyor ama o sakin halden yine amorphis gazına dönüyoruz, ara iniş çıkışlarda sona doğru bir doz iyice fantastik ve efektli noa vokali alıyoruz, klavye ve neredeyse senfonik seviyede bir katmanlı gidişatla net bir bitiş, sonra daughter of hate, adına uygun bir şekilde "hate" var ama neredeyse duygusal bir riff eşliğinde, yine iniş çıkışlar hatta ortada bir saksafon solosu, sonlarda artık amorphis'in silent waters'tan beri söz yazarı da olan pekka kainulainen'in fince okuduğu şiir ile iyice zirve yapıyor, evet, albümün genelinde bu tarz olaylar çok var, ama burada cidden etkileyicilik dorukta. sonrasında da the golden elk'e geçiyoruz, bakınız daha 3 şarkı oldu, bu 4 ama yine tempolu ve melodik riff ağırlıklı, uzun ve akılda kalıcı nakaratlı şarkılardan birine giriyoruz, tam headbang şarkısı, eski amorphis'le son dönemin tam bir karışımı gibi geldi bana, ortada senfonik muhteşem bir geçiş var, adeta oriental hatta yer yer hafif bir orphaned land havası, sonunda da adeta udi bir soloyla da biterken yuh dedirtiyor ama hiç rahatsız edici değil, çok güzel amorphis tarzıyla yedirilmiş. 5'inci şarkımız wrong direction'da neyse çok alengirli olaylar yok (sanıyorsunuz), alıştığımız melodik tempolu amorphis şarkısı, clean vokal ağırlıklı giderken şarkının ortasında sırf melodi ve perküsyon kalan bir kısımla yine ara dumurumuzu alıyoruz, sonra aynı hıza dönüp şarkı sonda yine senfonik vokallerle bitiyor, tam vay arkadaş derken heart of the giant ağır ağır giriyor, temiz bir solo melodi, ama senfonik ve gaz bir vites artışıyla yine silkeleniyoruz, hayvan gibi bir nakaratla iyice gazlanıp şarkının ikinci kısmında senfonik koro ve üstüne deli bir klavye gitar solo atışması ile finaldeki senfonik korolu bitişi yapıyoruz. we accursed is sakin sakin üflemeliyle giriyor ama yine hayda diyip gazla bir vites artışı ve melodi eşliğinde tempo ve şarkı ortasında o melodiyi dur kalklı sağlı sollu yiyoruz ve sonra şahane bir melodik geçişle solo giriyor, bu kez önce gitar sonra klavye şahane bir atışma sonda tempo düşürmeden bitiş ve grain of sand'e geçiyoruz, yine sitar'ımsı bir sound'la oriental bir melodi ve derhal gazlı giriş, sonra da temiz klavye melodisi üstüne doomy bir amorphis gidişi, şarkı ortası korolu modern bir geçiş yine eksik kalmıyor, sonda gazlı bir klavye ve gitar solo atışması ile finali yapıyoruz. ve geliyoruz albümün gizli hazinesine! amongst the stars'ta bizi hepimizin platoniği, zamansız kraliçemiz (bakın albüm adıyla kelime oyunu yaptım) anneke van giersbergen karşılıyor, aslında müzikal olarak diğer şarkıların gerisinde kalsa da gayet etkileyici vokalleri ve catchy nakaratıyla yine tadımızı sonuna kadar alıyoruz, son şarkı pyres on the coast'a geçiyoruz, sert vokalli ama hafif bir girişle tam bir albüm bitiş şarkısı girişi bizi karşılıyor, yarı clean yarı scream farklı bir vokalle giden şarkı brutale tam döndüğü yerlerde hızlanıyor ama ortada yine senfonik geçiş ve üstüne mis gibi klavye solosu sonrası bir dur yapıyoruz, şarkı girişine bir göndermeyle yeniden hızlanıp sonlarda o senfonik melodinin zirve yapmasıyla tek nota uzatmalı bir bitişle albümü bitiriyoruz. tabii spotify'ı olanlar ve bonus track'li versiyonu edinenler bu aşamadan sonra 2 bonus şarkı daha dinliyor; as mountains crumble ve brother and sister, onları da anlatmayayım, size kalsın, ama ikisi de albümle aynı çizgide.
    yani kıssadan hisse, albüm amorphis'in deneysellikte kendini aştığı, yan enstrümanlar, hellscore korosunun neredeyse her şarkıdaki katkısı ve konuk müzisyenleri ile gerçekten dopdolu bir albüm olmuş, "en az" önceki albüm kadar, bu yönleri ile ondan da iyi.
    yine albüm intibasına gelelim, tabii ki albümden önce çıkan ilk single olan the bee, lyric videosu ile aklımızı aldı:
    https://www.youtube.com/watch?v=xf_4uvymwrw
    üstüne yukarıda da anlattığım wrong direction klibi var, yine canlı performans görüntüsü ağırlıklı, mağara akustikli, dağlı karlı, söz yazarımız pekka abimiz de iş başında:
    https://www.youtube.com/watch?v=bz9uaom4dho
    son olarak da anneke van giersbergen'li hit şarkımız amongst stars'ın klibi geliyor:
    https://www.youtube.com/watch?v=jg2vqutnjsw
    değişik, korku filmi ortamlı bir klip, biraz hikayesiyle alakasız ama anneke ablamızı da amorphis'le beraber klipte vokallerini canlandırırken görüp hasret gideriyoruz.

    *güncelleme:
    2022 - halo
    şimdiee... sevgili arkadaşlar, zaman değişiyor, insanın zevkleri de değişiyor demek isterdim ama, bu albüm beni adeta amorphis'den soğuttu. tutan formülü bozmayalım derken bütün ruhu kaybetmişler. neyse, şimdi böyle demiş olayım da sonra belki fikrim değişir diye de açık kapı bırakayım. özellikle aslında şöyle genel olarak amorphis dinlemelerime baktım, hep eskiler ağırlıkta. galiba ben son albümleri o kadar da sevmemişim. ama bu albümü gerçekten hiç sevmedim, olmamış, yani evet çalanlar amorphis, tarz aynı, ama hiçbir şarkı eskiler gibi ne aklımda kaldı, ne sonradan dinleme isteği uyandırdı. belki sonradan sarar bilemiyorum ama 4-5 tur dinlemeden sonra ne yazık ki ilk intiba bu şekilde. öncekilerde en azından sonradan sarıyordu, bu kez olmadı. hep aynı kendini tekrar eden bir grup olmuş biraz amorphis galiba... üzücü.

    ...

    eveet şimdilik bu kadar, baştan çok gazlı yazdım, albüm çıktıkça güncelledim, burdan sonra durulup, genel bir "eğrisiyle doğrusuyla" modu yaparsam, amorphis ile ilgili tek eksi olarak konserlerinde birazcık donuk olmalarını söyleyebilirim, bir de kalan son temenni olarak mesela silver bride klibinde olduğu gibi daha konsept ve şarkının konusuyla alakalı klipler bekliyorum kendilerinden uzun zamandır, o klipte tam ağzımıza bir parmak bal çalar gibi yaptılar, sonra devamı gelmedi. belki yaparlar öyle şeyler ileride, ama olmasa da şu hali de gayet yeterli benim için, stüdyo kaydı canlı performans ve sevdiğin grubun sevdiğin şarkısını nasıl çaldığını izlemek de doyurucu bir durum, çoğu klipleri de öyle zaten.

    bitirirken de ilgilisine faideli linkler ile bu güzellememi sona erdireyim.

    feysbuk:
    https://www.facebook.com/amorphis

    resmi site:
    http://amorphis.net/

    ek detay bilgiler için:
    http://www.metal-archives.com/bands/amorphis/1

    *
    bu entry'yi ilk gazla yazdığımda çağlan tekil abime, bunun gibi yazıların üstadına yollamıştım, üşenmedi, okudu, tabii kimse farketmedi ama o hemen 2007 tarihli silent waters albümünü unuttuğumu farkedip söylemişti, hemen onu da ekledim, tekrar yolladım, o zaman "tamam" dedi.

    akmar pasajı'ndan beri yüz yüze de tanıştığım, bana zevkime göre pek çok grup önerip keşfettirmiş, kişisel olarak da, dergileri ve muhabbetleriyle dolaylı olarak da bana çok faydası dokunmuş biriydi ve çok sevdiğim; sevdiğimiz çağlan abimizi geçtiğimiz yıl hem de çok erken kaybettik...

    böyle şeyler yazacak gazı bize veren, bir sürü grupla, gerçek sanatçıyla kulaklarımızla ve canlı canlı da tanışmamızı sağlayan, her anlamda "iyi" bir adamdı, bu vizyonu hepimize aktardı, düzgün bir müzik zevki ve en önemlisi hep iyi hatırlanacak anılar bıraktı.

    bu entry'yi naçizane kendisine ithaf ediyorum, huzur içinde uyu çağlan abim, her şey için sonsuz teşekkürler!
  • metal archives'a kaydedilen ilk gruptur, bir bakıma sözlük'teki (bkz: pena/1) entry'si gibidir.
  • yeni albüm (bkz: halo) çıkmışken ufak bir liste yapıyım dedim, her albümünden en sevdiğim şarkılar:

    the karelian ısthmus - the exile of the sons of uisliu spotify

    tales from the thousand lakes - ınto hiding spotify

    elegy - better unborn spotify

    tuonela - morning star spotify

    am universum - veil of sin spotify
    albümde daha iyi şarkılar var, ama bu şarkı benim için sevdiğim insanı geride bırakma şarkısı...

    far from the sun - killing goodness spotify
    biraz yavan bir albüm, ama değişime yol açtığı için önemli (bir diğeri için (bkz: the x factor)

    eclipse - the smoke spotify
    efsane bir albüm, boş yok

    silent waters - shaman spotify
    çok içine girebildiğim bir albüm değil maalesef

    skyforger - sampo spotify
    çıta git gide yükseliyor

    magic & mayhem /tales from the early years - magic and mayhem spotify

    the beginning of times - reformation spotify

    circle - nightbird's song spotify

    under the red cloud - under the red cloud spotify
    eski amorphis ve yeni amorphis’in mükemmel bir karışımı, yıkılıyor, başka bir mükemmel bir dönemler sentezi için (bkz: fiction) (bkz: dark tranquillity)

    queen of time - pyres on the coast spotify
    daha ne yapabilirler derken böyle bir albümle geri dönüyorlar...

    debe edit bonus:

    my kantele single - levitation spotify
    (bkz: hawkwind) coverı, bu adamları sevmemin en büyük nedenlerinden birisi 70’lere olan sevgileri ve bunu müziklerine çok güzel yansıtmaları.
  • finlandiyali eski doom-death, yeni progressive-death grubu. tales of the thousand lakes albumleri 93 senesinin en iyi death albumu secilmisti.. cok severim
  • black winter day die muhtesem bi şarkı yapmış grup.
  • en son dinlediğimde 16 yaşındaydım aradan 16 yıl daha geçmiş çoluk çocuğa karıştım ev geçindiriyorum ve hala dinliyorum o derece nitelikli müzik grubu.
  • eclipse albümüyle beraber yakaladıkları ve circle albümüne dek sürdürdükleri tarza özel olarak değinmek gerekir ;
    bu dönemi tanımlamak gerekirse ,
    belli bir etnisiteden geldiğini asla inkar etmeyen notaların,
    kusursuz bir şekilde modernize edilerek evrensellik kazandığı bir 'müzikal harmanlama'dan söz edebiliriz.
    öyle ki,
    bu dönem albümlerinin her şarkısında, vokal olarak kendi tarzının en iyilerinden olarak niteleyebileceğimiz tomy joutsen'in katkısının yadsınamaz bir düzeyde olduğunu belirtmek gerekir.
    aynı soy kütüğünden gelen bu albümlerin (eclipse , silent waters ,skyforger , the beginning of times) dikkat çekici özelliklerinden biri de her albümün kendisine öncülük eden bir enstrümanın çizdiği notasyonda harmonize edilmesi ve bir nevi uyak bulmasıdır.
    örnek verecek olursak the beginning of times albümündeki klavye/synth kullanımının yarattığı ambiyans diğer enstrümanların ruhunu oluştururken, skyforger albümünde kullanılan kesik gitar riffleri ile (bkz: staccato riff) şarkıların melodik yapısı şekillendirilmiştir.
    eclipse ve silent waters albümlerinde de bu sözünü ettiğim durum geçerlidir.

    içeriğinde kötü ya da kaliteden yoksun tek bir şarkı bile barındırmayan bu 24 ayar albümler silsilesinin bütün şarkılarını dinlemenizi tavsiye ederim.ama illa ki bir tavsiye ihtiyacı duyuyorsanız da buyrun; mermaid, from heaven of my heart, shaman, my sun, reformation ,i crimson of blood, the smoke, same flash, silent waters, enigma, you i need, sampo (v.s)

    iyi dinletiler...
  • 13 aralık izmir
    14 aralık ankara
    15 aralık istanbul’da konser verecek olan grup.

    bugün daha aklımdan geçirdim, başka.birşey istesem olacakmış.
hesabın var mı? giriş yap