• türk edebiyat tarihinin en ünlü, fakat aynı zamanda en gizemli kahramanlarından biri. hakkında kuvvetle bilinen belki de en sağlam bilgi, içinde bulunduğu sakanın hükümdarı veya prensi (tigin) olmasıdır. edebiyat kaynakları, prens olmasının çok daha güçlü ihtimal olduğunu söylüyor.

    ismi bile çok tartışmalı olan bu eski türk prensinin, isminin ilk bölümünün "alper" değil "alp er" olduğu, tartışılmaz biçimde kesindir. çünkü eski metinlerde, "alp" ve "er" ifadeleri, ayrı iki kelime olarak geçmektedir. bizim asıl tartışacağımız kısım, prensin isminin sonunda yer alan "tunga" kısmıdır.

    öncelikle, linguistik manada şiirin baştan sona incelenmesi ve dönemin kelimelerinin de bilinmesi gerekmektedir. mesela, "tunga" ne demektir? ancak, çok önemli bir bilgi daha gereklidir: o dönem türk şiirinin yapısal durumu.

    bilindiği gibi, türk edebiyatının en köklü yapısal formunun hece vezni olduğu, aruz vezninin ise islamiyet ile birlikte türkler arasında yayıldığı, liselerde öğretilen resmi müfredatın ana ögelerinden biridir. olaya tek yanlı yaklaşan ve sorgulamayan herkes, bunu böylece kabul edecektir. halbuki bu şiiri dikkatle okuyan ve birazcık aruz bilen herkes, türk edebiyat tarihinin en değerli metinlerinden biri olan bu eski sagunun, aruz vezni ile yazıldığını rahatlıkla görecektir.

    şiirin vezni, "müstef'ilün / fâilün" olup; çizgiler kapalı, noktalar da açık heceleri göstermek üzere, uygulanışı şu şekildedir: " --.- / -.- "

    şiir, başından sonuna kadar bu vezne sadık kalmaktadır. ancak, tek istisnası ilk mısradır; ilk mısra açıkça vezne uymamaktadır. sebep de, işte asıl konumuz olan ince noktadır: lise edebiyat kitaplarında, tamamen özensiz ve dikkatsiz bir şekilde, prensin adı yanlış yazılmaktadır. üstelik, edebiyat fakültelerinde de bu yanlışlık devam etmektedir. oysa, 16 mısralık bir şiirin, 15 mısra'ı aruz vezninin aynı kalıbına tesadüfen girmiş olamayacağına göre, diğer tek mısrada bir sorun olduğu, kaçınılmaz olarak doğrudur.

    peki, prensin adı nedir? en eski edebiyat metinlerinde, hep arap harfleriyle yazılan ve çok sonraları avrupalı türkologlarca latinize edilen ve "tunga" diye transkripsiyondan geçen kelimenin aslı nedir? öncelikle dikkat etmemiz gereken ana nokta, kelime içinde birlikte yer alan n ve g harfleridir. bu iki harfi nerede yan yana görürsenin görün, mutlaka şüphelenmeniz gerekir. çünkü, eski anadolu türkçesi'nde "geniz n'si" olarak bilinen ve arapça "sağır kef" denilen harfle yazıya geçirilen, dünya dilleri içinde yalnızca türkçe'ye özgü olan bu özel ses, avrupalılar tarafından hep "ng" diye transkripsiyona tabi tutulur.

    işte bu tarihi karakterin ismi de, maalesef böyle bir yanlışlığa kurban gitmiştir. aslında avrupalıların yaptığı doğrudur. adamlar bu ismi doğru okumak için öyle yazmak zorundalar; yanlışı yapan, kendi kaynaklarından değil, avrupalı türkologlardan kendi metinlerini okuyarak birebir tercüme yapmaya çalışan, tavşanın suyunun suyuna talim eden bizim dilcilerimizdir.

    bir türk dilcisinin, türkçe'nin en özel yanlarından biri olan bu sesi bilmemesi düşünülemez. prensin adı, bu durumda elbette ki, n harfi genizden okunarak, "alp er tuna" olacaktır. bu haliyle, hem kelime anlamlıdır (tunga'nın eski türkçe'de hiç bir anlamı yoktur), hem de bu şekilde yazıldığında ilk mısra da diğerleri gibi aynı aruz kalıbına tabi olacak ve şiirin vezni de tamamlanmış olacaktır.
  • bu da ustteki kitalarin gunumuz turkcesindeki hali:

    alp er tunga öldü mü?
    kötü dünya kaldı mı?
    felek öcünü aldı mı?
    şimdi yürek yırtılır.

    feleğin silahı hazır
    gizli tuzak kurdurur
    beyler beyini vurdurur
    kaçsa nasıl kurtulur?

    beyler atlarını yorup
    kaygıdan çaresiz durup
    beti benzi sararıp
    sarı safrana döndüler.

    erler kurt gibi hıçkırdı
    yaka bağır yırtıp durdu
    acı ağıtlar çığırdı
    yaş akar gözler kurur.

    gönlüm içinden yandı
    yetmiş yaş yaşlandı
    geçmiş zamanı andı
    geçen günler nerdedir?

    (eksik misrayi tamamladigi icin sirkencubin'e tesekkurler..)
  • destanin orjinal metni olmayip dizeler divan i lugat it turk'de yazilmis olanlar sadece.. allah bilir ne kadar uzundu orjinali.. ben de birkac kita daha buldum netten, sagolsun aktaran..

    alp er tunga öldi mü
    isız ajun kaldı mu
    ödlek öçin aldı mu
    emdi yürek yırtılur.

    ödlek yarağ közetti
    oğrun tuzağ uzattı
    begler begin azıttı
    kaçsa kah kurtulur?

    begler atın urgurup
    kadgu anı turgurup
    mengzi yüzi sargarup
    korkum angar türtülür.

    uluşıp eren börleyü
    yırtıp yaka urlayu
    sıkrıp üni yırlayu
    sığtap közi örtülür.

    könglüm için ötedi
    yitmiş yaşıg kartadı
    kiçmiş ödig irtedi
    tün kün kiçip irtelür.

    bence de oldukca guzeldir bu eser ki hatta lord of the rings'deki elfce dizelere benzer, ki onlar da cok guzeldir (kitabin ingilizcesindekilerden soz ediyorum eger turkcesinde farkli ise)..
  • benim alp er tonga olarak bildigim sahis

    turk destanlarinin/mitholojisinin ilk kahramanidir
    turan hukumdari
    turk iran savaslarinda un yapmistir iran ordularini defalarca yenmistir
    fakat iran hukumdari keyhusrev tarafindan fitnelikle oldurulmustur

    en onemli kaynak iran destani sehnamedir orda adi afrasyab diye gecer
  • o.d.ö 4. veya 3. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen saka (iskit) türkleri hükümdarı. pers imparatoru kiyaksar (keyhüsrev) ile birçok savaşlar yapar; en sonunda barış anlaşmasını kutlamak için farsların verdiği zifayette pusuya düşürülür ancak aslanlar gibi dövüşerek üstüne yollanan katillerin birçoğunu haklar. yaralı olarak ziyafet alanının yanındaki nehre atlar ancak fars okçuları tarafından vurularak öldürülür. ardından da türk edebiyatının en eski metinlerinden biri olan ünlü sagu yazılır.
  • meseleyi analiz edecek olursak, esas itibariyle üç konu karşımıza çıkmaktadır:
    1. alp er tunga ismi orijinal kaynaklarda nasıl yazılmaktadır?
    2. sözkonusu kaynakların yazıldığı dönemde bu isim nasıl telaffuz edilmekteydi?
    3. bugün latin harfli transkripsiyonda nasıl yazılmalı?

    efendim, cevaplayalım:

    1. orijinal kaynak ne demek? her şeyden önce bu var. maalesef biz, kendi tarihimiz hususunda tavşanın suyunun suyuyla iktifa eden bir milletiz. tarihimizi çin, bizans, hint vs. kaynaklardan yahut da avrupalı türkologların çalışmalarından öğreniyoruz. sorun, anladığım kadarıyla eskilerin bu kelimeyi nasıl yazdığı da değil zaten; bu ismin nasıl okunduğu. buna da az sonra etraflıca değineceğiz.

    2. sözkonusu kaynakların yazıldığı dönemde bu isim, elbette ki alp er tuna diye telaffuz edilmekteydi. bunu da az sonra genişçe işleyeceğiz.

    3. bugün, latin harfli transkripsiyonda, alp er tunga da yazılabilir; ancak okurken dikkat edilmek kaydıyla. zaten, buna da değineceğiz.

    şimdi, öncelikle belirtmek gereken husus, hepinizin malumu olan bir şey: avrupa dillerinde, bizde olduğu gibi, yazıldığı şekilde okunma diye bir şey yoktur. adam, nasıl duyduysa kelimeyi, onu o halde okuyabileceği tarzda yazıya geçirir. mesela osman okumak için othman, ayşe okumak için aisha yazar. bu da gayet normaldir, çünkü adamın kendi dilinin yerleşik mantığı bu.

    normal olmayan, bizim yaptığımız şey. adam mariya şarapova okumak istediği için maria sharapova yazıyor mesela, veya şevçenko okumak için shevchenko yazmalı; ama bizim de tutup böyle yazmamız tam bir aptallık. zira biz, nasıl konuşuyorsak o şekilde yazan bir dile sahibiz.

    bunun örnekleri de çok fazla; mesela en basiti meşhur bir banka olan al baraka. bu, aslında bildiğiniz bereket'ten başka bir şey değildir. ama avrupalı, bereket okumak için baraka yazmak zorunda. bu normal. salaklığı biz yapıyoruz, tavşanın suyunun suyunun içerek. asırların leyla'sını laila yapan zihniyet de bu değil midir zaten?

    şimdi, avrupalı türkolog bakıyor, nazal n diye bir harf var. bu, kendi alfabesinde yok. ama bunu bir şekilde göstermek zorunda. o da tutuyor, ng diye gösteriyor bunu. tıpkı, arapça hı dediğimiz harfi kh, peltek se dediğimiz harfi th diye göstermesi gibi. bu yaptığı da çok normal. saçma olan, bizim bunu olduğu gibi almamız ve işte tavşanın suyunun suyunu kabullenmemiz. bu, açık bir yanlıştır.

    dolayısıyla, sorun burada tuña veya tunga yazmak değil, sorun bu telaffuzu doğru yapmaktır. eğer o harfi nazal n gibi çıkaramıyorsak, o zaman kanımca tuna demek tunga demekten daha doğrudur. fakat, elbette en doğrusu telaffuzu genizden yapmaktır; bu kelimenin aslına uygun olarak.

    aruzun delil olarak kullanılıp kullanılmaması ise, aruz bilgisi isteyen farklı bir konudur. şöyle ki, aruzda imale ve zihaf yapılabilecek yerler bellidir. bunlar da ünlü harfler üzerinde yapılırlar. oysa, ñ harfi ünlü filan değildir. bu harf üzerinden ne imale yapılabilir, ne zihaf. kaldı ki, imale veya zihaf yapacak adam, bunu sıkıştığı zaman veya anlam bakımından bir şey katmak istediği zaman, bazen de ahenk için yapar. ama ne olursa olsun, 15 mısraında yapmadığı bir şeyi, ilk mısrada yapmaz. çünkü ilk mısra, kuruluş mısraıdır. hadi 12. mısrada yapılmış olsa, derim ki adam sıkışmış burda. fakat böyle bir durum da söz konusu değil. kaldı ki, burdaki durumun ne imale ile uzaktan yakından bir alakası vardır, ne de zihaf ile.
  • yaygın olarak tunga diye bilinen dlt'te te-ötre-nun-kef-elif harfleriyle yazılmaktadır. bunun olası transkripsiyonları tunka, tonka, tunga, tonga, tunğa ve tonğa'dır (ö-e'li ve ü-e'li transkripsiyonları saymıyorum)

    öte yandan nazal n ile telaffuz edilen kelimelerin salt kef harfiyle yazılması geleneği dlt yazıldığı zaman itibariyle yoktur. biñ* yerine ming, beñ* yerine meng köñül* yerine köngül yazmaktadır. ng sesinin salt kef ile yazma geleneği hatta o işlevi gören keften nef diye bir harf türetilmesi arap harfleriyle yazılan türkçede sonradan oturacaktır.

    bugün kıbrıs türkçesi başta olmak üzere pek çok türkçe lehçesinde varlığını koruyan nazal n sesiyle söylenen kelimeler orhun abidelerinde dahi tek bir sessiz harfle yazılmıştır ancak bunlar çözülürken çoğu yerde yine "ng" diye transkripte edilmiştir. (tabgaç kağanga yağı bolmuş=tabgaç kağaña yağı bolmuş gibi)

    dolayısıyla söz konusu ismin transkripsiyonunda ng yazımını kullanmak doğru olmakla birlikte bunun okunuşunun o zaman itibariyle dahi nazal n olabileceğini savunmak da doğrudur. bu ikilemden olsa gerek tdk'nın dlt basımında bu isim tonğa* şeklinde transkripte edilerek tuña-toña okunuşuna mümkün mertebe yaklaştırmaya çalışmaktadır.

    kanımca ismin yazımından çıkan doğru trankripsiyon alb*** er** tunğa**** veya tonğa, bunun aslı da ses olarak alp er toña* şeklindedir.

    aslında dlt'nin tunğa* maddesinde bunun babür ile eşanlamlı bir hayvan ismi olduğu belirtilmiştir. bunun yanında ismin anlamının o zaman itibariyle dahi unutulmaya yüz tuttuğu ve sadece ad-san olarak kullanıldığı da yazılıdır. bu kelime günümüze kadar gelmiş olsaydı bu ismin tam olarak nasıl okunduğu konusunda, en azından o ile mi yoksa u ile mi yazıldığı konusunda bir fikir sahibi olabilirdik. gerçi buna da şükür, ali emiri olmasaymış bunların onda birini bile bilemezdik.

    alpertuna, alper tuna, alp ertuna ihtimallerine gelince;
    dlt'nin kaz ve tunğa* maddelerinde aynı kişinin adı "tunğa alb er" diye anılmaktadır. bundan da anlaşılmaktadır ki er ile tunğa birleşik değildir. alb kelimesinden er'e geçerken be ile elifin birleştirilmemiş olmasından da bunların iki ayrı kelime olduğunu anlıyoruz. demek ki adın tam hali alb er tunğa yani alp er tuña'dır.
  • alper tunga oldu mu?
    issiz acun galdi mi?
    feleg ocun aldi mi?
    imdi ureg irtilur.
  • girip "bakalım ne gibi efsaneleri, olayları var" diye bakiyim dedim. seviyorum bu tür şeyleri sözlükte okumayı.

    tek okuduğum "öltü mi?, öldu mi?, oldu mu?, köttü mü?"

    bu kadar da cıvık cıvık edilmez ki...
hesabın var mı? giriş yap