• almanliktan aldigim tadi baska hicbir seyden almadim diye yillardir bosuna tekrarlamamisiz, vefali cikti canim almanlar. berlin'de yapilan bir arastirmada bir dilbilimci genc almanlara seslerini kaydeden alet takmis. anlatima gel. neyse, sen genc almanlarin en cok kullandigi kelimeler arasinda "lan" ve "vallaha" cikmasin mi? modern sabahlarin yalancisiyim. ornekler bile verildi, lan gib mir eine kofte, veyahut schonn valla.
  • son iki günde öğrendik ki; ispanyollara acımıyorlar arkadaş. gelene dört gidene dört...

    (bkz: 23 nisan 2013 bayern münih barcelona maçı)
    (bkz: 24 nisan 2013 borussia dortmund real madrid maçı)
  • o kadar mağdur bir millettir ki (ırk ney lan), tüm avrupayı yönetmektedir.

    süt 0.55 cent, yoğurtun kilosu 1 euro'dan az, kıymanın kilosu 4,5 euro, bonfile et 8-9 euro. 1 saat çalışıp 8,5 euro kazanıyorsun, bu asgari ücret. ne mağduriyeti?
  • söylediğiniz her şeyin kelimesi kelimesine doğru olduğunu düşünürler.

    mesela "her binanın üzerinde bu dizinin reklamı vardı" deyince gerçekten üzerinde o reklam olmayan bina olmadığını düşünürler. kardeş bir mübalağa, bir tecahül-i arif, herhangi bir kelime sanatı yok mu sizde?
  • 50 sene önce yaptıkları tencerelerde, "18-10" paslanmaz çelik kullanan insanlar.

    yani,
    o paslanmaz çeliğin içinde, %18 krom ve %10 nikel bulunmaktadır.
    adamlar nikelden çalmamışlar hiç.
  • tamamı okb'li*, introvert ve pasif agresif bi millet. bunlar kadar her bireyi aşırı yakın kişiliklere sahip bir millet olamaz.

    daha da kötüsü bu garabet kombinasyonu normal zannediyorlar.
  • hiç de öyle soğuk moğuk olmayan, gayet güzel; iyi niyetli, sevecen, elinden geldiği kadar yardımsever insanlar. milliyetçi refleksleri (hepsinin değil ama bir kısmının) olduğu doğrudur fakat; siz biraz kendinizi avrupa kültürüne uydurabilmiş, bir avrupalının yaşam tarzına az buçuk ayak uydurabilmişseniz eğer size karşı tutumlarında değil milliyetçi olmak, kırk yıllık hansmışsınız gibi olurlar.

    yok ama siz avrupanın ortasında yaşayıp, oranın tüm imkanlarını sonuna kadar sömürüp, hiçbir kuralı kaideyi toplum içinde yaşamanın, şehirde yaşamanın ne demek olduğunu önemsemezseniz, eh işte o zaman milliyetçi olurlar ki; milliyetçilik rezil bir şey de olsa pek de eleştirilemezler bu yüzden. sen nasıl kendi ülkende ''daha özgür olmak istiyorum'' diyen eylemciye, inanmıyorum diyen ateiste, kürde, solcuya, eşcinsele vs. ''defol git burası bizim ülkemiz. ya sev ya terk et'' diyorsan, bu insanların da avrupanın ortasına gelip ülkende rüyanda bile göremeyeceğin imkanlarda yaşayıp da hala binbir türlü pislik yapmana, yaşadığın yeri kendi köyüne, mahallene çevirmene, her nimetinden sonuna kadar yararlandığın sistemi suistimal edip, bir de utanmadan şark kurnazlığınla övünmene bir itirazı olur elbet. eh adamlar demiyor ki sana öl geber. adam senden sadece biraz uyum sağlamanı istiyor. sana zorla dinini değiştir, domuz eti ye, şarap iç falan dediği yok kimsenin. sadece içine etme bizim kurduğumuz, gayet güzel işleyen şu sistemin diyor. sadece biraz sakin ol, başka bir ülkede olduğunun, o ülkede başka kurallar, başka bir yaşam tarzı olduğunun farkında ol ve buna birazcık saygı göster diyor. sadece biraz insan ol, biraz kendini yont, bu kadar vahşi bu kadar saldırgan bu kadar kapalı olma diyor. yoksa adam manyak mı avrupanın en zengin ülkesiyken, dünyada işsizlik oranı en düşük, gelecek kaygısı en az olan ülkelerden biriyken milliyetçilik yapsın, yabancı düşmanlığı yapsın?

    kafanızdaki duvarları yıkıp, her şeye biraz daha geniş açıdan bakarsanız eğer; kendi kişiliğinizden, karakterinizden, dininizden, inancınızdan ödün vermeden, gayet güzel, gayet hoş bir şekilde anlaşabileceğiniz, güzel insanlar.
  • birden fazla alman'a verilen isim..
  • almanca, fransızca kadar latince'nin mirasçısı olmasa da, almanlar hâlâ latince'den gelen kelimeleri latince de olduğu haliyle kullanıyorlar. bu özellikle kelimelerin halleri ve çoğul kullanımlarında dikkatimi çekiyor. almanca'da çoğul oldukça sıkıntılı, diğer dillere kıyasen öğrenmesi de zaman alabiliyor. geçenlerde bir alman bir arkadaşım ingilizce konuşurken "ı have a visum" dedi. gülüşmeler oldu falan arkadaşla dalga geçildi. alman ingilizcesi falan denildi. alman arkadaş ise gayet mütevazı bir biçimde; "visum latince'den gelir ve tekildir, visa, visumun çoğul halidir. benim de tek bir vizem olduğuna göre, neden visaya sahibim diyeyim" diye yanıt verdi. eşşoğleşşek almanlar ya. biz, amerikanlar hatta ruslar bile visa diyorlar gerçekten bu belgeye. dil canlı bir organizma, değişiyor, yenileniyor ve bir yerden sonra ortaya çıktığı zamanki semantik bağlamından kopuyor.
  • ne kadar huzursuz, mutsuz ve (burası çokomelli) empati yoksunu olduklarını direkt olarak gözlemleyebileceğiniz günlük hayattan üç örnek:

    ° trafik (birbirilerini sıkıştırmak ve azarlamak için bilinçli fırsat kollayanın çokluğuna şaşırırsın. bonus: ben hayatımda en çok ölü hayvanı alman yollarında gördüm...)

    ° hizmet sektörü (buna herşeyi katabilirsin, abartılı yapmacık sundukları bankacılık ve sigorta hizmetlerinden, akla hayale sığmicak umarsızlıkla icra ettikleri garsonluk, kasiyerlik, sekreterlik vb. gibi alanlar en göze çarpanlar. ama işin özü müşteri ile direkt çalışan bir almanın çok çok nadir örnekler dışında iletişimde ya karşı tarafı genelleyen tavırları olması ya da yapmacık kalması. bariz istisna: polisler)

    ° tatiller (bunu açıklamaya gerek bile duymuyorum )

    iş ortamında kesinlikle çekilecek bir millet değil. dedikoducu, arkadan konuşan, köşeye sıkıştıran, alenen lobici/gruplaşmacı tavırları geçtim, süpervizörlük yerlerdedir. gerçekten rezalettir, birimler arası cılız iletişim, verilen bir görevin sonsuz kere feedback loop'ta takılı kalması, görev tanımlarının üstün körü yapılması, iş dağıtımındaki özensizlik, ve bölüm sonu canavarı:

    başkalarına geçmişte paslanmış, yamuk yumuk yapılmış, düzgün kontrol edilmemiş işleri tekrar ısıtıp önünüze koymak konusundaki bitmek bilmez ısrarları ve yığınla birikmiş karman çorman data/dosya/çizelge vs arasında zerre akıllarına gelmemiş işi açıklayan manuel'in eksikliği yüzünden bu adam napmış lan burda diye kıvranmanız, vakit kaybetmeniz.

    bu entry almanya'ya (özellikle yaşamını yerleşik kültüre entegre etme amacıyla) gelecek her allahın kulu için (altını çiziyorum):

    yatırım tavsiyesidir.
hesabın var mı? giriş yap