• ben bu adama çok gülüyorum ya.

    oyuncu camiasından beğendiklerimi takip ediyorum instagram'da. gün içinde epey de vakit geçiriyorum uygulamada.
    modaya, yeni oyunculara, çağdaş görsel sanatçılara da ilgim var, takipteyim.
    ne zaman bu eşrafın içinden hoş bir hanımın profiline girsem, fotoğrafların bir kısmında “liked by alicanyucesoy and others” yazıyor. şaşmıyor. o kadar sık yaşıyorum ki bunu ahahajsşsls. ve o sırada aklıma bir başkadır sinan geliyor. tam sinan işi hareket. bir eli donunun içinde, kanepeye uzanmış, diğer eliyle karı kız likelayan sinan bu.
  • çocukken huysuz o son bölümlerde peruğu çıkarınca ne hissediyorsam bu gece "hep yapmak istemiştim" diyerek peruğu tutup çektiğinde onu hissettim. halbuki hiç huysuz virjin'in sahnede peruğunu çıkardığını hatırlamıyorum bile. huysuz program sonunda sahneden çıkar ve birazdan seyfi dursunoğlu sahneye gelir, son konuşmasını yapardı genelde. aslında kostüm değiştirip gelmekle peruğu çekip çıkarmak arasında pek bir fark yok. sonuçta bir müddettir birisi olduğuna inandığın ve öyle sevdiğin bir kişinin aslında tamamen sen eğlen-gül diye sana söylenen güzel bir yalan olduğunu idrak etmek ve aynı zamanda vedalaşırken o kişinin sana saygı duyarak gerçek yüzünü göstermesi, "ben aslında buyum bak, senin için neler yaptım" demesi gibi bir durum var. bir şey bittiği için içimi kaplayan hüznü ilk kez hissettiğim şey o televizyon programıydı. hatta ilk seferinde anneanneme "bi daha olmıycak mı ki?" diye sorduğumda olayla ilgili hiç fikri olmamasına rağmen üzgün suratıma dayanamayıp "üzülme tatil yapar geri gelir herhalde" diye teselli ettiğini hatırlarım. ama şimdi "bi daha yok mu ki?" diye soracak kimsem yok sanırım. yine de kendisine o duygunun ilk halini hatırlattığı için teşekkür ederim.

    edit: birisi hakkındaki güzel düşüncelerin karşılıksız ifade edilebildiğiyle hayatında hiç karşılaşmamış olan sevgisiz çocuklar hemen gelip "reklam" demeye başlamış. hayır güzel kardeşim, senin aksine bazı insanlar para almadan da iyiye iyi, kötüye kötü demeyi biliyor. ve artık bu geyiğiniz inanılmaz sıkıcı hale geldi. reklam bile olsa bunu ilk sen farkettiğin ve söylediğin için zeki gözükmüyorsun. hatta biraz salak durumuna düşüyorsun.
  • sarışın erkeklerden fazla haz etmem, kıvanç tatlıtuğ'a falan ölüp bayılmam, ama bu adam yakışıklılığın tam karşılığıdır bana göre. -hayır, eski sevgilime ikiz kardeşi kadar benzemesiyle bir alakası yok.-

    oyunculuk yeteneğini es geçersek ayıp olur, bu iki özellik birleşir bir insanı gifted kategorisine sokar. bize de hayran hayran izlemek düşer.

    mahcup edit: bu entry'i neden bu kadar sevdiniz kuzum? alican, sen misin?
  • prensesin uykusu'nda gümbür gümbür döktüren oyuncu. yan sayılabilecek (hatta saymak ne demek bildiğin yan) bir rolle, üstelik de çağlar çorumlu gibi bir adamın yancısı durumuyla, bir filme bu kadar etki edebilmek, bu kadar seyirciyi eline alabilmek her babayiğidin harcı değildir.

    düzgün projelerle çok büyük yerlere gelir falan gibi klişelere girmek istemi...yok ulan giricem, bildiğin iyi oyuncu bu, gelir diyorum, gelecek..
  • beğenerek takip ettiğim oyuncuydu. mücbir sebepler vesilesiyle tekrar bir bakayım, neler olmuş, neler yapmış dedim. ınstagram'ını talan ettim önce, sonra youtube videoları falan derken "ulan" dedim, niye hiç annesiyle fotoğraf koymamış? dedim magazin muhabirleri kesin bırakmamıştır bunların yakasını, bir video, bir röportaj falan vardır youtube'da. arıyorum tarıyorum yok.

    google'a "ışıl yücesoy - alican yücesoy" yazıyorum, hiçbir şey çıkmıyor. ışıl yücesoy'un kızının düğünü falan çıkıyor. kızın düğün videolarına gittim, sinirlendim alican yücesoy'a iyice...dedim ki kardeşinin düğününe bile gitmemiş, annesiyle bir fotoğraf bile koymamış, nasıl bir insan bu?

    sonradan farkettim ki bu iki insanın hiçbir akrabalığı yok. peki ben neden yıllardır bu iki insanı ana oğul sanıyorum? her gördüğümde ne kadar benziyorlar ya diyorum? bunun üzerine düşündüm ve 2012 yılında manyak bir alican yücesoy hayranı olan oda arkadaşım geldi aklıma...şubat dizini izliyordu. bir gün alican'ı övmüş övmüş ve en sonunda da "biliyor musun ışıl yücesoy'un da oğlu" demişti. sen o bilgiyi at kafana, sekiz yıl devam et hayatına. tam sekiz sene ben buna inandım. hatta aklımda ışıl yücesoy'un elini alican yücesoy'un omzuna atıp "oğlumla gurur duyuyorum" dediği bir fotoğraf bile var. nasıl olabilir böyle bir şey?

    neyse bugün de yeni bir şey öğrendim. ışıl yücesoy alican yücesoy'un annesi değilmiş arkadaşlar. dağılabiliriz.
  • türkiye gençlik ödüllerinde “en iyi tiyatro oyunu" ödülünü alırken şöyle bir konuşma yaparak sesimiz olmuş kişidir

    "akm, aziz nesin sahnesi, taksim sahnesi, alkazar sineması yerinden edilen inci pastanesi tüm bunlar sadece taş duvarlar değildi. orayı dolduran insanlar, anılar, sesler, sözlerdi. bir şehre karakterini veren bu hafıza, bilinçli ya da bilinçsiz bir politikayla gün gün yok edildi. meydan dümdüz edildi. emek’i yıkmak ve yerine bir avm dikmek için yapılan zorbalıkları hiçbir zaman unutmayın, 2010’dan beri sokakta adım adım verilen mücadeleyi de. 7 nisan 2013’ü hatırlayın: o gün yaşadıkları kent ve sinemalarının geleceği konusunda söz hakkı isteyen insanları gaza boğdular. costa gavras da oradaydı, erden kıral da, sen de , ben de… hepimiz oradaydık. grand pera bir ‘kültür merkezi’ olmuş… o kültürü var eden insanların iradesini hiçe sayan, şiddetle bastıran bir zihniyetten nasıl bir kültür merkezi çıkar sizce? emek’in kırmızı perdesi, çalışanları, orada izlenen filmler, sinemaya o binanın ruhuyla aşık olan genç, orada tanışan insanlar, hep aynı koltuğa bilet alan sinefil, koltuklarında öpüşen gençler, salonu dolduran düşünceler şimdi evsiz. “emek’i koruyamayan hayatını da koruyamaz demişti” o gün sokağı dolduranlar. bu sözü tekrar düşünme günüdür bugün. tekrar hatırlatmakta fayda var bu ödülü gençlerin oyları ile almak çok değerli. belki sayın organizatörler önümüzdeki sene yapılacak ödül töreni için de gençlerin oylarına başvurmak isterler.”
  • huysuz virjin hali ile hayran bıraktırdı kendisine. ne zaman rol yapıyor ne zaman ciddi konuşuyor belli değil.

    ayrıca mücbir sebeplerde tüm karantina boyunca elde edemediği rahatlığı virjin peruğuyla sağlayıp konuşabilmiştir sonunda, içimiz rahatladı.
  • sakallı ve sakalsız olarak ikiye ayrılır. sakalsız hali 'eh işte'yken, sakallı hali şahsıma mavi ekran verdirir. ayrıca intikam dizisini oyunculuğu ile bu sezon izlenilir kılan tek kişidir.
  • şahsen çok hoş bulduğum oyuncu. yani sarışın ve aynı zamanda hoş... allah allah. gerçekten enteresan.
  • melikşah ve bartu'yla mücbir sebepler'in final bölümünde sergilediği huysuz virjin performansının seyfi dursunoğlu'nu bile hayrete düşürebileceğine emin olduğum oyuncu.

    var olsun.
hesabın var mı? giriş yap