• derler ki eğer sindrella o ünlü cam ayakkabıları değil de mcqueen marka ayakkabılar giyseydi ayakkabısının teki ayağından çıktığında bırakıp gitmek yerine mutlaka döner alırdı.
  • her şey tekstil işleriyle uğraşan bir tanıdığımızın istanbul'a gelmişken bizi ziyaret etmesiyle başladı. yanında birkaç bir şey getirmiş sağolsun hediye olarak. bana da bir adet tişört. siyah renk, üstünde kocaman bir mcq yazısı var. neyse ben bunu mevsimin yaz olması ve rengini siyah olması nedeniyle akşamları dışarda giydim birkaç kez. sonraları birkaç kez sırasıyla şantiyede çalışırken sonrasında da üşengeçlikten yatarken giydim. sıradan bir tişörtün yaşam eğrisinden çok da farklı değil.

    yine bir gün bunu diğer giysilerle birlikte şantiyede housekeeper ablalara yıkanması için bırakmıştım. aradan birkaç gün geçti çamaşırlar yıkanmış olarak geldi fakat dolaba koyarken mcq'nün olmadığını farkettim. çamaşırhanade unuttular diyerek ertesi gün housekeper ablaya durumu söyledim. ''tamam tranceaddcit bey, biz bakarız size haber veririz'' dediler. aradan günler geçti ama haber falan yok. housekeeper ablalarla sürekli karşılaştığımız halde bir şey söylemiyorlar. ben de içimden ''ulan herhalde karıştırıp, başkasına verdiler benim tişörtü'' diye düşündüm, ''hepi topu 30 tl'lik tişört için kadınları mahcup etmeyeyim'' deyip bir daha da sormadım durumunu.

    aradan 2-3 ay geçti. ben alışveriş sitelerinin birinde salak salak dolanırken yine böyle hayatımda hiç duymadığım markaların olduğu fantastik bir bölüme girmiş bulundum. bakıyorum modellere saçma sapan kıyafetler böyle, yani normal bir vatandaşın giymesi mümkün olmayan tasarımlar. fiyatlar da kol kadar desem yine karşılamaz yüksekliğini. neyse bakarken hayretle bunlara, bir de ne göreyim, benim kayıp tişörtün aynısı, ve başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyor o an. üstünde bildiğin 280 küsür tl yazıyor, bir de indirimdeymiş, bak sen. gözümü ovuşturup bir daha bakıyorum ama aynı. şok halinde markasının ''alexander mcqueen'' olduğunu, sonrasında birkaç google aramasıyla bunun hayvani bir marka olduğunu öğreniyorum. halbuki ben onu şantiyede demircilerin yanında giymiş, o sıcakta alnımdaki teri koluna silmiş, beton dökerken üstüne beton şerbeti sıçratmış, en sonunda da çamaşırhanede kaybetmiş ve bulmak için herhangi bir çaba içine bile girmemiştim. böyle bir acı yok. hayatımın en farkında olmadığım zenginliğini yaşamışım birkaç ay, ve neticede ''alışmadık götte don durmaz'' misali kaybettim kendisini. hala aklıma geldikçe üzülürüm. seni tanıdığım güne lanet olsun, yaktın beni alexander.
  • 8 yıl önce intihar ederek yaşamına son veren, moda dünyasının bugüne kadar şahitlik ettiği en yetenekli ve özgün insanların başında gelen ismiydi. kendisinin kısacık hayatının film yapıldığını duyunca içimde bir ısınma oldu.

    lan bonhote yönetmenliğinde hazırlanan belgesel tadındaki film, 111 dakikaymış. mcqueen adını alan belgesel, kendisinin hayatı, central saint martins'den itibaren yükselen yıldızı arkadaşları tarafından anlatılacakmış. ayıca film 8 haziran'da vizyonda olacakmış. heyecanla beklemedeyiz.
  • john gallianonun maksimalizmde sinir tanimama ve fakat ayni zamanda pek de becerikli bir terzi olma, ustune ustluk bacak bacak ustune atip "evet bu seneki tasarimlarim bok gibi biraz da ben istedim bunu" diyebilme rahatligi ve sok edici aciklama sevgisi konularinda yillardir korudugu tahti kapti bu cocuk. abartip alexander the great * diyenler bile var ona. bu cagin imparatoru da boyle birsey oluyor demek ki, londradaki atolyesinde gece gunduz o kumas bu kumas kesip, atolyesinde olmadigi zamanlarda cesitli roportajlarda sok edici beyanatlar verip, sakince sampanyasini patlatan yeni bir tur, organizma...
  • 90'lı yıllarda saldırgan tarzıyla moda dünyasını sarstı. givenchy'nin baş stilisti oldu, kendi markasının çoğunluk hisselerini gucci'ye sattı yani o gucci'nin ortağı değil. gucci onun ortağı.
  • son yillarin basarili ingiliz modacisi..gectigimiz haftalarda kingdom isimli parfumu satisa sunulmustur..bi de ayip olmasin diye tabi ki escinseldir..

    ayrintili bilgi icin: http://www.alexandermcqueen.com/
  • moda şovlarıyla ilgili enteresan detaylara şu linkten ulaşılabilir.
  • modacı diyemediğim, ancak tasarımcı diyebileceğim bir deli. modacı diyemiyorum çünkü "moda" aynı anda birçok anlama gelir oldu artık. geçmişten şimdiye gelen moda algısı, bunun toplumlardaki yansımaları, insanın gündelik yaşamı ve çevre algısı üzerindeki yadsınamaz etkisi, sınıf ayrımındaki payı, kadın ve erkek algısına ve kalıplarına vurduğu darbelerle hem cinsiyetten beslenip hem de cinsiyetçilik doğurması vb. gibi durumlar üniversitelerin "gender studies" bölümlerinde gayet eli yüzü düzgün çalışılıyor, tartışılıyor. bu nedenle öyle tek bir entry'de tanımlayıp geçilebilecek bir şey değil moda ve getirip götürdükleri.

    ama sadece stilistlik ve mimarların yapıları tasarlaması gibi bir tasarım işi olarak baktığımızda modaya, sanat olarak nitelendirmek hiç de yanlış olmaz. kıyafet tasarlama sanatı. işte alexander mcqueen, bu sanatın gelmiş geçmiş en iyi temsilcisidir benim gözümde. herkes çok estetik, çok güzel, çok kullanışlı kıyafetler tasarlayabilir ama herkes kalıpları bu kadar yıkamaz. 1920'den önce insanlar çıplak gezmiyordu tabii ki ama 1920'lerden sonra modanın altın çağıyla insanların üzerine giydikleri kıyafete bakış açısı değişti. sonra yavaş yavaş moda kendi kalıplarını ve kurallarını yarattı. her ne kadar her sezon en orijinal parçayı çıkarmak işin şanından da olsa yapılan her yeni tasarımda o meşhur kurallar bi türlü çiğnenemedi. dantel bir elbisenin altına asker postalı giyilmezdi. mcqueen işte bunun gibi çiğnenmez kurallarla ustalıkla oynayabilen bir dahi olduğu için modanın içinde durup modaya çok da güzel giydirdi. siyah şık bir elbise, kuru kafa desenli fularla tamamlanabildi.

    mcqueen yaşamasaydı elbette yine kimse çıplak kalmayacaktı. ama ona bakılırsa natürmort da güzeldi, hoştu. resim sanatçıları içinde iyi natürmort yapabilmek senelerce yeterli bir kabiliyet sayıldı. ama insanlar bu bize yeter demedi, durmadı, kübizm doğdu, sürrealizm doğdu. doğmasalardı bugün kesinlikle kısır bir resim sanatımız olacaktı. mcqueen'siz "kıyafet tasarım sanatı" gibi.
  • moda dünyasının en büyük kayıplarından biri. zaten bir amy winehouse'un bir de bunun ölümünü kabullenemiyorum.

    halefi sarah burton siyahın, pudranın ve bordonun hakim olduğu 2015 sonbahar kreasyonunda ise resmen döktürmüş. mirası emin ellerde şimdilik.
hesabın var mı? giriş yap