• şimdi ben bu aktüel ve tempo'yu severim. aktüel'i biraz fazla. gönül eşit sevmiyor. bu aktüel'in 90'lardan hatırladığım bir formülasyonuna ise deli olurdum. şöyle bir haber mantığı vardı aktüel'in o vakitler ve kapakları bu çelişkiyle süslüydü. ilk bakışta yan yana gelemeyecek kavramları biraz da zorlamayla yan yana getirip haber yaparlardı (aslında zorlama değil de yaygınlığı olmayan haberler. neticede 70 milyonluk ülkede mikro grup bulamayanı döverler). başlık ve şimdiki zaman kipiyle çekilmiş spot "beni al" derdi.

    haberler aklımda değil ama mantık şöyleydi:

    satanist ülkücüler: bozkurt selamı yapıyorlar, milliyetçiliği yaşam tarzı olarak görüyorlar, pentagram ayinleri düzenliyorlar.
    rakı içen nurcular: haftada bir toplanıp risale okuyorlar, haftasonu mangal rakı partisi veriyorlar, cuma günleri içmiyorlar.
    onlar jigolo islamcılar: her birinin gittiği bir tarikat var, günahkar olduklarını biliyorlar. işlerine kadınlara saygılılar. evlenen işi bırakıyor.
    oruç tutan ateistler: üniversitede örgütlenmişler. inanmıyorlar ama her ramazan 30 gün oruç tutuyorlar. iftardan sonra rakı serbest.

    az ekmeğini yemediler buna benzer haberlerin.
  • lost'a "entellerin aliyesi" deme curetini gostererek tum dunyadaki milyonlarca insana cay koymaya gitmek istedigini ima etmistir.
  • etimolojik yapisina bakildiginda "actual" kelimesinden gelir. e bu de "gercek" anlamina gelir.
    fakat turkce'de "guncel" olarak kullanilmasi bu fikre tezattir.
    aktuel olanin, gercek olmasi gerekiyorsa, objektif bakilabilecek bir sey degildir aktuel olan bilgi, cunku bir konuya objektif bakilmaya baslandigi anda, gecerliligini yitirir birden fazla kisi icin.
    fakat anlamina geldigi "gecerli" de, subjektif bakilabilecek bir sey degildir. cunku oyle bakildiginda semiyoti girer isin icine, cikmaz.. cikilmaz.
    yani aktuel kelimesi hem guncel hem gecerli anlamina gelmemeli demek isterim.
    isterim de duyan yok ah.
  • (bkz: edimsel)
  • haftanın lafı-safı-gafı
    alper görmüş'ün portreleri
    dear nazan, sosyete yazıları
    amerikalı gözüyle türkiye, mark petrovic
    ayşe kora ile en bi güzel eğitim olanakları
    sönmez karakurt ve salih memecan çizimleri

    ile okumaktan en fazla keyif aldığım dergiydi bir zamanlar.
  • eski haberleri yeniymiş gibi sunan, daha önce basılmış bir haberi tek bir kelimesine bile dokunmadan yayınlama tuhaflığına sahip dergidir.

    'neydim ne oldum' derler ya, işte bu dergi de 'neydim ne oldum' diye kendi kendine soru soruyordur.

    derginin burcu aldinç imzalı köşesinde yazdığı erol kundura'yla ilgili yazısında, bu kişinin ismini google'da arandığınızda, aynı kelimelerle bu anlatımın 18 şubat 2007 tarihli sabah gazetesinde bulabileceğinizi göreceksiniz.

    adamlar hiçbir kelimeyi bile değiştirme külfetine girmemiş. ne ise bakmışlar ve aynısını kopyalamışlar.

    yaptıkları bu anlamsız hata ile okuyucularını ya salak yerine koyuyorlar, yada bunlar bakmaz, bunlar araştırmaz diye düşünüyorlar.

    20. yıla özel hazırladıkları özel sayılarını da dört gözle bekliyorum.
  • üniversite yollarında trafikte beklerken zamanın daha iyi geçmesini sağlayan tempo, aktüel, haftalık dergileri teker teker tarihe karışıyor maalesef.
  • aylardır ilk defa satın aldığım ve hayretler içinde kelebek gazetesine benzettiğim dergi. sonu haftalık'a benzemez umarım.
  • 5-6 bin satıp ortalıkta dergiyim diye dolanan kuşe kağıt israfı..
  • güncel, geçerli anlamlarına da gelir aynı zamanda.
hesabın var mı? giriş yap