• bu hayvanın çok güzel yemekleri yapılır. evet efendim, biliyoruz, biz de hayvanız. şimdi ilk kurala gelelim. bunu çok iyi dövmek lazım. niye? eti yumuşasın diye. ne demek eti yumuşasın diye dövmek?

    efendim bu ahtapot hayvanı kaslıdır. hatta kemik olmadığı için tüm vücudu kastır. böyle kasım kasım kasılır bu suyun altında. pazularını gösterir.

    iş bu yüzden bu kas yığınını, denizin arnold'ını yemek zordur. sert bir kayaya, kaldırıma, evin zeminine vs. vurararak yumuşatmanız gerekir. ciddi efor sarfetmeniz gerekir. ama bize ilkin öyle denmedi. çok fazla yere vurmalısın anlamında söylemiş olacaklar ki "en azından kırk kez yere vurun" dediler büyüklerimiz. peki dedik. saydık. 40 oldu, bir de fazladan 41 kez yere vurduk kaldırıp kaldırıp... ki kaslar yumuşasın.

    simetri hastalığım vardır efem benim. tencereye ahtapotun sekiz kolu da eşit mesafede olacak şekilde koyduk. yıldız gibi açtık bir nevi. zaten mürekkep haznesini falan temizlemişiz denizde. süpriz beklemiyoruz. ateşin üstüne koyduk büyük tencereyi. kaynasın da pişşin diye bekliyoruz. gençlik işte.

    biz sohbete daldık. tencere kaynıyor. eti iyi dövülmemiş olan ahtapot (ki bize kırk dedilerdi, iki-üç yüzü bulurmuş o büyüklükteki bir hayvanın dövülme sayısı) ısınan suyla sertleşmiş. kaslar kazık gibi olmuş. biz sağa sola bakıyoruz, köpeğe kemik atıp oynuyoruz. çadıra girdik. ahtapot efendi kafasında tencerenin kapağı, kaynar suyun içinden çıkmış bize bakıyor. resmen ayağa kalkmış. tencere kapağı da başında şapka gibi duruyor. bir papyonu eksik enis batur olmak için. herbirimizin ayrı bir tarafı ayrı uçuklar çıkartıyor. göz göze gelmemeye çalışıyoruz ahtapotla. tencereden çıkmış, "lan ibneler alayınızın sülalesini..." dercesine bakıyor. cesaret edip yaklaştık. kafasına sopa falan vurduk. kımıldamıyor zavallı. hepimizin korkusu geçti.

    etini dövmeden pişirmeye kalkarsanız çok maceralı bir hayvan haline geliyor kendisi. sıcak suda sertleşiyor. eşit aralıklarla dağıttığınız bacaklar da sertleşince kafasında tencere kapağı ile yükseliyor. bize bakıyor. unutamıyoruz.

    biz yıllardır anlatıyoruz misal.
  • bu yaz bunlardan bi yakışıklıyla tanıştım.

    saros'ta yüzüyordum. havluyu koyduğum çantanın dibinde oğlumun havuz gözlüğü kalmış. dandik basit havuz gözlüğü. suya girerken dedim boynumda dursun, belki açılınca derinlerde takarım, nefesim yetmez ama yüzeyden bakıp bir iki balık falan görürüm. aynen de öyle oldu 4-5 farklı çeşit balık gördüm. sonra dönüyordum işte, iki üç metrede bir yine derin bi hüüp yapıp yüzeyden bi aşağıları izliyordum. kıyıya yaklaşmışken bi baktım dipte bu efendi gidiyor. bayağı da büyük bi ahtapottu, kafası kafamın iki katı. pıt durdu ben onu fark edince ve 1 saniyede hoop kumla bir oldu yitti gitti. çok heyecanlandım arandım arandım tekrar göremedim, kafayı çıkarıp bi nefes daha alıp gene baktım. bu sefer tam kıvrıl kıvrıl tek kolu uzatmış haldeyken yakaladım abiyi, beyaz beyaz vantuzları ortaya çıkmış. ben ona bakınca o pozisyonda zbınk durdu öyle. dikti gözlerini bana bakmaya başladı. ben yüzeyde, o dipte, ikimiz de hiç hareketsiz sadece birbirimize bakıyoruz. ne kadar sürdü bilmiyorum, yaşadığım en acayip deneyimlerden biriydi. bayağı kalbim hızlı atmaya başladı. afallatıcı ve akabinde korkutucu olan kısmı, beni incelediğini hissetmekti. sana doğru bakan bi balığı kuşu geç, kedinin köpeğin bile bakışlarında öylesi bilinçli, kelimeli yargılama hissetmezsin. çok pis cool cool süzüyor, bi dayılanma var böyle, bi çeşit hayırdır??? meydan okuması. zaten o bilinçli bakışlar tırsıttı sonunda. handiyse löp diye yukarı zıplayıp ne bakıyon lan sen tetrapod senin ağzını yüzünü kırırım diyecekmiş gibi geldi ve panikleyip kafayı sudan çıkardım. hemen sonra pişman olup tekrar arandım ama yok olmuştu. gittim geldim o bölgenin üstünde belki yeniden görürüm diye, mümkün olmadı.

    sarışınlar için olanından olsa da geçmişte tüplü dalmışlığım var. biraz balımdan, biraz da bu işin kabesi yerlerde denediğimden kaplumbağası müreni hatta utangaç bi köpekbalığı da dahil bir sürü deniz canlısını kendi dünyalarında takılırken görmüştüm. fakat aralarında ahtapot hiç olmamıştı. canlı bi ahtapotla şimdiye dek karşılaşmamışım yani. zekalarını, sorun çözme becerilerini falan belgesellerden biliyorum evet ama o bilgi bilgiymiş. yani kabuk bilgi. satürn'de saatte 1500 km hızla esen fırtınalar olduğunu veya mariana çukurunun 11 km derinlikte olduğunu bilmek gibi. gitmedim girmedim ölçmedim yaşamadım hissetmedim. benim deneyimim sezgim falan yok yani o konuda hiç. başka insanlar araştırdı ölçtü ispatladı, ben de onlardan okudum, dinledim, ispatı aklıma yattı ve kabul ettim. “ahtapotlar zekidir” de öylesi bir bilgiydi işte. ama bir kez bir ahtapotla karşılaştım ve iliklerime kadar hissettim. bu tür başka bir şeymiş.

    artık belgesellerde gördüklerimden değil kendi hislerimle biliyorum, aynı masada poker oynasak ve blöf yapsam, 26 yıllık dostum blöfü yiyip pas derken o bahsettiğim yakışıklı aynı öyle dikdörtgen gözbebeklerini gözüme dikip bakar, bakar, bakar… ve gözü hala gözüme dikiliyken üçüncü vantuzlu kolunu ağır ağır kaldırıp önündeki tüm fişleri çat diye ortaya iter.
  • bilim zeki olduklarına karar verdi. ahtapotlar labirentlerden çıkabilir, alet kullanabilir, renk değiştirebilir, diğer hayvanları taklit edebilir, mürekkep püskürtebilir, hatta kendi kollarını fırlatabilir; taktiksel savaşçı, iyi bir kamuflajcıdır. karmaşık kilitleri açabiliyor, "yok artık!" desem de yap-boz çözebiliyorlarmış.
    tüm bunların üzerine, son yapılan çalışmalar, ahtapotların genetik kodlarını değiştirebildiklerini gösteriyor. bu işleme rna düzeltimi (rna editing) deniyor. rna bildiğimiz dna'nın kuzeni. (bkz: kafadanbacaklılar) familyası gerekli durumlarda genetik kodlarına müdahale ederek türlü türlü proteinlerin ortaya çıkmasını sağlıyor. bu da hücrelerindeki protein üretiminin çeşitlenmesi ve benzersizliği demek.
    yaptıkları bu rna düzeltimi, rna moleküllerinin %60’ındaki genetik kodlara kadar ulaşabiliyor. insanlardan meyve sineklerine, diğer bütün hayvanlarda bu oran %1 civarında görülmekte.
    gelecekte insanın da bu orana çıkacağı umut ediliyor.
    ne denebilir ki.. bilmeseydim daha iyiydim. düne kadar ahtapot sadece," ızgarası mı olsun salatası mı, yok, güveci ağır olur" dan başka bir şey değildi.
    kafadanbacaklılar'a saygılar..
  • az once nat geo wild da izledim, karsilasacak dalgiclar icin soyle anlatiliyor bu hayvanlar:

    - maskenizi alabilir, regulatoru agzinizdan cekebilir, elbisenizi cikarabilir.

    sikecek sanki mubarek.
  • dogadaki en dramatik hayvanlardan biri.. 8 adet kolu olan, ve fakat ka$iyacak bir sirta sahip olmayan zavalli yaratik.
  • anneliği, hiç bir canlının anneliğine benzemeyen deniz hayvanı.

    dişi ahtapot çiftleşmeden sonra bir oyuk bularak oraya yerleşir, yumurtlamaya başlar ve yumurtlama işlemi bittikten sonra kuluçkaya yatar.
    yumurtalarını oyuğun tavanına çengelle asar gibi dizer. (asma ağacında üzüm gibi görünüyor.)
    yumurtalara devamlı su pompalayarak onların temiz kalmalarını sağlar.
    her ne durumda olursa olsun yuvasını terketmez, yavruların hepsi yumurtadan çıkmamış ve çok acıkmışsa tüm yavrular yumurtadan çıkıncaya kadar gerekirse bir kaç kolunu yer. böylece hayatta kalır ve yavrularını korumaya devam eder.
    ancak uzun süren kuluçka dönemi onu aç ve bitkin bırakır. velhasıl bütün yavrular yumurtadan çıkıncaya kadar kendisi yuvada can verir.
    hayata yeni başlayan yavrular için anne ahtapotun cansız bedeni yaşama tutunmaları için iyi bir besin kaynağı olur.

    bu yüzdendir ki, hiç bir dişi ahtapot yavrularının büyüdüğünü görmez..
  • acıktıklarında kendi kollarını yiyip sonra ölmeleri (muhtemelen acıkmaktan ziyade bir intihar girişimi) bilgisini edindiğim günden beri kendilerinden pek haz etmezdim. fakat bugün iş daha da korkunçlaşmaya başladı.

    cem uzana hapis şoku

    ne demek dna kodlarına boyun eğmeden rna'larını değiştirebiliyorlar. sen kimsin ya?
    rna'larının %60ı 'editlenmiş'. protein sentezi sırasında farklı rna'lar farklı görevlendirmelere sahip işler ve temelde, sentezlenecek kodla ilgili bütün ayak işlerini rna yapar. yazıdan anlaşıldığı kadarıyla olay daha sürecin başında, t-rna'da gerçekleşen bir adaptasyon ile meydana geliyor. mutasyon gibi keskin değişimlerden ziyade bireysel adaptasyonlar ile yaşamsal fonksiyonlar maksimize ediliyor ve ortama uyum sağlanıyor. elbette her oktopus farklı adaptasyon süreçlerinde farklı 'survival edit'leri yaptığı için çok geniş bir yelpaze ortaya çıkıyor.

    meraklısına not düşelim, bu farklı kombinasyonlardaki adaptasyon zenginliği, canlıların evrimsel olarak daha uzun süre türlerinin devamını sağlıyor. gdo'ya bu kadar karşı çıkılmasının sebebi tam olarak bu, genlerin tektipleşmesi, adaptasyon marjini olmaması gibi gibi.

    yani bu herifler kafalarına göre protein üretebiliyorlar, genetik kısıtlamalar onları bağlamıyor. bunu başarabilen tek canlılar aynı zamanda.* yani bu oktopus tayfası mesela hulk okusa ve 'ben artık devasa ve yeşil olmak istiyorum' dese, bunu başarabilir. ancak ve ancak, 'intelligence' olarak tanımlanan bir sinir sistemine*sahip değiller. ya da sahiden de 'uzaylılar' ve isteseler dünyayı ele geçirirler ama iyi kalpli oldukları için yapmıyorlar?

    protein sentezi gücü tek dna'de toplanmamalı. tek dna rejmine hayır.
  • national geographic kanalında izlediğim kadarıyla bunların ufaklarını laboratuar ortamında bir akvaryuma koyuyorlar ve istisnasız her yemekten önce bir kartonun üzerine çizilmiş sürüsüylen çarpı işaretini gösteriyorlar. karton çekildikten hemen sonra atılan küçük yengeçleri yiyen yavru ahtapotlar aynı deneyin bir kaç gün tekrarlanmasından sonra karınları acıkınca derilerinde çarpı işareti şeklini oluşturmaktan geri kalmıyor. (bkz: kendi kendine gelin güvey olmak)
  • kusursuz bir kamuflaj sistemine sahip olan, yenmeyip yaninda yatilasi nadide canlilardan biridir bu. yakin zamanda ke$fedilmi$, henuz ismi cismi olmayan* bir ahtapot turunun, deniz yatagina yakin bolgelerde ya$ayip, birbirinden cok farkli hayvanlarin $ekillerini alabildigi gozlenmi$. ki taklit ettigi canlinin butun haraketlerini de birebir kopya edip, ortamlarda teror estirmekteymi$. yillarin sapi, delikanli kum anemonu uzeyir abiyi i$letmi$ gecen gun, cok ayip etmi$.. hala kendine gelemedi adam...
  • son araştırmalara göre gayet seki olan bir deniz canlısı. devasa bir akvaryumdan sadece yemek yemek için karşıdaki devasa akvaryuma ikisinin de kapaklarını açıp geçip ziftlenip kapakları kapatıp evine geri dönmeyi akıl edebilecek kifayete ve zekaya sahiptir. bu geçişler sırasında yerleri ıslatmamış olsa hiç kimse bu olayın farkına bile varmayacaktır lakin kendisinde köşedeki viledayı alıp yerleri silecek kadar zeka mevcut değildir. (bkz: oha)
hesabın var mı? giriş yap