ahmet oktay
-
öpüşüp güzelleşmeyi salık verdiği şiiriyle gerçekten bir 'sığınak' yaratmış, yüreklere su serpmiştir. umudu çıkarmıştır saklandığı yerden. bu da kanıtıdır. okuyup ta yüreği ferahlamayan beri gelsin.
kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu
sana dokununca mı denizleniyor masa
senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan
sıkıntımın ormanında?
üç beş günümüz var şuracığında
nice oyuncağımızı kırdılar
biz de güzel çocuklardık bahçelerde
sularda alabalık
azla avunmaya alıştık
ne yapalım paramız yoksa
şarabımız bitince yağmura çıkarız
kim güzelleşmiyor öpüşünce -
"dolaşıyorum ne zamandır / kalbimde bir gül kesiği" demiştir vaktiyle.
-
"nerde okumuştum, bilmiyorum
kim söylemişti: ‘kimseye borcum
kimseden alacağım yok’ diye.
tumturaklı bir cümleydi; tuhaftı da,
ekonomik terimlerle
dillendiriliyordu özgüven.
gerçekten hayaletlerinden
kurtulmuş biri miydi bu?
ne teşekkür, ne şükran;
alçakgönüllülük ve bağışlama;
yoksanmıştı hepsi. sadece ürkütücü
bir kendini beğenmişlik.
birebir alırsak sözcükleri
bilge lao-tzu’nun deyişi
uygun düşüyor bu övünmeye:
‘önemli olan duvarları değil
odanın. kapladığı boşluk.’
yaşadım ve gördüm: aynasıyla
konuşanlar, yitip
gittiler aynalarıyla.
kulüp 12’nin amerikan-bar’ında
‘caz müziği dinliyorum’. keşke
yanımda olsaydı kâmuran yüce de
diye geçirirken gözlerimi kapatıyor
biri. usulca dönüyorum: çirkin kral;
kravatsız, beyaz ceketli. kaç yılındayız
ne zaman geldik ar sineması’nın fuayesine?
özlemle sarılırken, kolumda
hissediyorum kabzayı.
‘sana’ diyorum ‘on lira borcum var,
pasaj’da almıştım. karlı
bir geceydi hiç unutmam’.
‘boş ver’ diyor, yağmurun dindiği
göğe benzeyen bir gülümsemeyle.
şaşmışımdır hep, niye öyle az
güldüğüne filmlerinde.
seçtiği sürgünde öldü yılmaz
hâlâ bir onluk borçluyum ona.
sevgiyi iki kez ziyaret edebildim
mamak askeri cezaevi’nde.
bahardı ikincisinde, bahçedeydik;
görüşmeciler ürkek ve kederli,
ortalıkta yığınla inzibat.
‘göğsüm acıyor ara sıra’
demişti. ‘şuramda bir çiçek
büyüyor sanki.’ hiç yazmadım
sürgündeyken adana’ya.
sığındım ellilerin, altmışların
kansız anılarına. özdemir’le evliydi;
sıhhiye’deki evde hazırlıyorduk
yeni sayısını mavi’nin;
yazmaya başlamamıştı daha.
ya da kızılay’da büyük sinema’nın
önündeki kalabalığın arasındaydık.
yayılıyordu sesi aybar’ın
dalga dalga bulvara. sanki birazdan
kışlık saray’a yürüyecektik.
nasıl borçlanmamış olurum
o’nun erken açan kanserine?
çok şükür borçlu öleceğim herkese.
sürülecekse bu yüzden sürülecek
izim. birkaç alacağım da
-bir fikir, bir dize, bir imge-
kalacak elbet birilerinde
ve belki onların peşine düşecek
başka birileri de." -
"(...) uçurumsudur arayan insan.
yetinmez bulduğu ve olduğuyla.." -
...
denizler benim kadar kıpırdayamaz
bak şimdi parklardayım
bir çocuğun menevişli gözlerinde.
hüzünleri bırakmanın günü
günü çığlığı olmak dünyanın,
hüznümü iki kat ediyor ama
gecede alnıma dayalı alnın * *
... -
-
ahmet oktay belgeseli: https://www.youtube.com/watch?v=ilhpwtywwse
-
ithaki'den öldüğüne ilişkin haberini aldığımız büyük yazar. maalesef maalesef. bir şiiriyle analım;
acı
şiire yorum yapın
usandım taş basması günler yaşamaktan
yalnızlığımı büyütüyorum korkunç
yani bağırmak sana sulardan.
her gün yeniden ölmek
elinden karanlık adamların
yalanla, ekmekle, silahla.
üstümüze bakarken çağlar
her çocuk başı okşadığımız
suçlu bizmişiz gibi
büyüyor avcumuzda.
gözlerinde bile
deniz dibi gözlerinde ölüler
askerler ve gemiciler halinde.
ihtiyar yüreği toprağın
buğdayı, elma'sı
korkuda.
suskunluğum, utancım büyük
sıkıntım kara.
gel dağıt mavini
kör kuyular uykuma. -
'hayalete övgü'süyle akdeniz altın portakal şiir ödülünü alan aynı zamanda acı,sığınak,tuhaf duygu,bengi iz,anneler günüymüş adlı şiirleri de bulunan şair,yazar
-
"usandım taş basması günler yaşamaktan
yalnızlığımı büyütüyorum korkunç”*
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap