ahmet erhan
-
"göreceksen şimdi gör beni,
çünkü tabutlar ışık geçirmez..."
deyip dünyaya hoş bir selam çakıp aramızdan ayrılmıştır. -
kasılmayan, ruhunu yapış yapış kelimelere batırmayan, huzurlu, alkollü ve salaş şiirlerin şairi. tımarhaneyle meyhanenin arasındaki kayalıklardan geliyor sanki tüm şiirlerinde sesi..
-
oğul
anne ben geldim, üstüm başım
uzak yolların tozlarıyla perişan
çoktan paralandı ördüğün kazak
üzerinde yeşil nakışlar olan
anne ben geldim, yoruldum artık
her yolağzında kendime rastlamaktan
hep acılı, sarhoş ve sarsak
şiirler çırpıştıran bi adam
kurumuş kuyunun suyu, incirin
sütü çoktan çekilmiş
bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
ayrık otları, dikenler bürümüş
kapıdaki çıngırak kararmış nemden
atnalı ve sarmısak duruyor ama
oğlum, mektup yaz diyen
sesin hala kulaklarımda
anne ben geldim, ağdaki balık
bardaktaki su kadar umarsızım
dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
anne ben geldim, oğlun, hayırsızın.. -
yaklaşık üç sene önce, merhaba ben ercan kesal sorularınızı bekliyorum başlığında sormuştum ercan kesal'a, ahmet erhan'ı.
(bkz: #84231385)
demiştim ki: "ahmet erhan'ı, ahmet erhan'ın dostu olmayı anlatır mısınız?, canım ahmet erhan nasıl yazdı bunca güzel şiiri?"
biraz geç olduğundan yanıt alamayacağımı düşünsem de, yazmıştım yine de kendisine. birkaç gün yanıt için kontrol etmiştim fakat düşündüğüm gibi yanıt alamamıştım.
o'nun suçu yoktu tabii ama kırılmıştım sanki biraz ercan kesal'a.
ahmet erhan'ı o'ndan başka kime sorabilirdim ki?
sonrasında gel zaman git zaman unutmuştum, bakmak da gelmemişti aklıma.
ama geçenlerde şansa görünce, inanamadım. çok şaşırdım, çok mutlu oldum. yanıt vermiş ercan kesal. onca günün kırgınlığı geçmiş, barışıvermiştim yanıt verdiği için kendisiyle :)
ahmet erhan için demişti ki ercan kesal:
(bkz: #84231385/yorum/7345#yorum)
"ahmet erhan şiirleri gibi bir adamdı...sessiz, içli ve kırılgan...dünyaya borçluymuş gibi yaşadı hep...öyle de gitti...dünyanın en güzel şiirlerini bırakarak."
bundan farklı bir yanıt beklememiştim ki ben zaten...
şimdi ahmet erhan'ın ölüm yıldönümde, bu entry ile teşekkür etmek isterim ercan kesal'a.
eminim ahmet erhan'ın dostu olmak da çok güzeldi.
iyi ki vardın ahmet erhan! iyi ki yaşadın. iyi ki bıraktın bizlere, dünyanın en güzel şiirlerini.
saygı, sevgi ve özlem ile anıyorum seni, çok sevdiğim şiirlerin ile anıyorum seni.
"gene şiirlere dönmeliyim, dargın ve uzak
bir gülüşü parçalayarak içimde
yaşamım hep böyle sürüp gidecek
karşılıksız soruların bildik seyrinde
gene şiirlere dönmeliyim, yenilmiş
binlerce kez taşlanmış bir adam olarak
şiirde kazanan aşkta yitirirmiş
zar tutanlar gülebilirmiş ancak
gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın
öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere
gene şiirlere, şiirlere sevgilim
burgaçlar yaratarak yorgun beynimde..."
ahmet erhan -
çok sevdiğim ortaokul türkçe öğretmenim ahmet erhan bozkurt...
-
gençliğimin onurlu ve hüzünlü sesiydi. sesimizdi. eksiliyor seslerimiz...
yarın, 5 ağustos pazartesi günü öğlen maltepe'den karşıyaka'ya uğurlayacağız.
"...gözlerin ipekyoludur ömrümün
gözlerin tarihçesi yaşayıp öldüğümün
ıhlamur ağaçları altında bir saraybosna hatırası
sen ben ve deniz bir de rüzgarın örttüğü gençliğimiz
sen ben ve deniz. sen ben ve deniz.." -
kendini gsm şiirinde anlatmıştır:
buyrun, ben ahmet erhan
bir kilo beşyüz gram gelmiş tartıda, doğduğu zaman
dört ablanın ardından horoz çükü kadar bir oğlan
doktorlar ve hemşireler arasında bahis salgını:
yaşar mı yaşamaz mı, şu er ve han
üç ayda topaç, dört ayda gülle gibi olmuş
daha doğumda ağlamayı ertelemiş hinlikten
ati ömrüne saklamış
bütün lohusaların sütü ona akmış, rivayet o ki
şımarıklığı bundan
hoca, bu demiş ya katil olur ya büyük adam
ikisinin arasında zati bir soğan zarı
doğa kanunu kurt kapanı
kapanın elinde kalmış dört mevsim diken...
2
kaç aşkla teyelledim şu ömrü
acıyla karılmış kara bir kumaşa
kaç aşkla
oldu mu ki sevenim, bakar mıydı ki ağaran yaz
var mıydı ki sevenim, süzer miydi buğulanan göz
kaç aşkla
telaşla açtım kapıları, pencereleri ardına kadar
gerisin geri içeri dolan rüzgarlar
o zaman çivileyerek her hücremi
kaç aşkla
kaçmayı öğrendim en başta
bir tek sesimi korudum
"ben de kendi halümce bir bedrettin oldum..."
3
aldım bir gsm yalnızlığıma geldi
maltepe pazarından uydulara tırmandım
alet sıfır, hat kart peçete dahil
işte yazıyorum, kapıdan pencereden girmek yok:
0533........... takla atmıyorsam arayabilirsiniz
buyrun ben ahmet erhan
kalbim var telesekreterlisini napacam
alışkanlıklarım bol, kapsama alanım geniş
aramazsanız benden betersiniz!
4
telefonumun teli yok ki kuşlar konacak
yar üstüne yarim yok ki kurşunlanacak
yalnızlık çekil aradan
evet, ben ahmet erhan
numara doğru da adam yanlış
soytarma!
herkes kendi yarasının üstüne kapaklanmış...
5
buyrun ben ahmet erhan
bütün şebeke kilitlenmiş
sadece 112 kalmış, ambulans şoförüyle hısım akraba oldum
gele gide, gide gele...
6
beni cebimden ara, hırsızım ol
o tütün kırıntısı, o hüzün var ya
onu bul, alla pulla
cebimde sesinden ruj izi gibi bir şey
kana dönüşür parmağıma ulaşınca
cebim çalsa, hep upuzun bir ezan sesinin ortasındayım
beni cebimden ara kansızım ol
hepsi dışa dönük ortalığa saçılır
parasızlığım, yalnızlığım, aşksızlığım
bilen bilir de, gören görür de
bir daha hiç arama, duyan olur... -
"bir salyangoz kadar olamadım, der şair
ayak izlerimi tutmayan topraklarda yürüdüm
unutmasını bilen kadınları sevdim
trenle gece yarısı geçilen kentleri..
şimdi bir soru işareti gibi kaldım şu dünyada." -
artık aramızda olmayanları, ölüm yıl dönümleri yerine doğum günlerinde anmayı yeğlediğini söylemişti bir keresinde. bugün doğum günü. yâd etmek için elbette yıl dönümlerine lüzum yok fakat düşüncesine binaen kendisini bilhassa bugün anmak istiyorum. iyi ki doğmuş, iyi ki bu dünyadan geçmiş, şiirler yazmış; şarkılara, anlara, anılara ve nicesine ilham olmuş. kişisel tarihimdeki "en"lerimden, onlara eşlik eden en kıymetlilerimden. yeri hep özel kalacak.
"...
hüzünlü bile değilsin şimdi
yalan mı, bıktın sınır boylarından
kendine birkaç sıfat bul artık, yoruldun
paltosunun kanatları denize yayılan
bir adamın düşlerini bırak
evlere akan ırmaklar gördün
belki bütün küf kokuları bundan, belki bütün boğulmalar
senin evin uçurumlar üstünde olsun
...
bütün tanrıların kapısında
müşteri velinimetimdir, diye yazıyor
prometheus çakmak reklamına çıkıyor televizyonda
sen tanrıcılık oynuyorsun
biraz da kulluğa çalış ve anla
emir komuta zinciri ile dönüyor şu dünya
rubleyle ve dolarla
bütün insanların kafası bir kumbara
damlaya damlaya gelir vergisi
döküle saçıla indirimli satışlar
dünyadan iyihâl kağıdını istiyorsun
işkencecilerden sağlık raporu
yoruldun bir yerlerde biliyor musun
mutluluğun yorum sorunu olduğu bu dünyada
ne demek surlarını tutmak mutsuzluğun?
artık resimler yap, kitaplar çıkar, duvarlara yaz
kimse seni asmaz, kesmez, tutuklamaz
anla, tek yasal slogan olduğunu şunun:
tek yol ölüm! tek yol ölüm!
tek yol ölüm!
iyi ki doğdun çocuğum. iyi ki doğdun!"* -
kitaplarından altını çizdigim yerleri paylaşacak olursam:
"rüya görürüm diye uyumuyorum"
"umut yok, ama bu umutsuzluk demek de degil"
"ben kendimi deniz sanırdım"
"öyle bir ömür yaşadık ki hayat degil, ömür"
"sanki bir şeyler hep eksik kalacak, bir şeyler"
"sana baktıkç içimden koşmak geliyor
ardımdan gözyaşartıcı bomba kullanma"
"o oyuktan dünyayı içime çekecegim"
"yalnızlıgın korkunçlugunu başkalarının varlıgını hissetmekte yatıyor"
"telafisi yok bu hayatın. yaşadıklarım buza yatırılmış balık gibi donuk donuk bakıyor."
"geriye dogru belki koşabilirsin ama
akarsu dagları hiç tırmanamayacak"
"ben sustum, sen kendi dilini yarat"
"bütün tanrıların kapısında
müşteri velinimetimdir yazıyor
...
sen tanrıcılık oynuyorsun
biraz da kulluga çalış ve anla
...
yoruldun bir yerlerde biliyor musun
mutlulugun bir yorum sorunu oldugu bu hayatta
ne demek surlarını tutmak mutsuzlugun?
artık resimler yap, kitaplar yaz, duvarlara yaz
kimse seni asmaz, kesmez, tutuklamaz
anla, tek yasal sloganın şu oldugunu:
tek yol ölüm!"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap