• bir neşet ertaş türküsü

    cahildim dünyanın rengine kandım
    hayale aldandım boşuna yandım
    seni ilelebet benimsin sandım

    ölürüm sevdiğim zehirim sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin

    sözüm yok şu benden kırıldığına
    gidip başka dala sarıldığıma
    gönülüm inanmıyor ayrıldığına

    gözyaşım sen oldun kahirim sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin

    garibim can yıkıp gönül kırmadım
    senden ayrı ben bir mekan kurmadım
    daha bir gönüle ikrar vermedim

    batınım sen oldun zahirim sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin
  • bir matkap türü.

    sessizce deler.
  • neşet ertaş’ın hayatında babası muharrem ertaş’ın ayrı bir yeri vardır. sadece babası değil ustası olan muharrem ertaş’a olan sevgisi o kadar büyüktür ki neşet ertaş’ın son arzusu “babasının ayak ucuna gömülmek” olmuştur.
    her baba-oğul gibi zaman zaman bazı sorunlar yaşayan bu büyük ozanların aralarında yaşanan şu olay, hem birbirlerine olan düşkünlüklerini hem de ozanlıklarını göstermesi açısından dikkat çekicidir.

    muharrem ertaş, oğlu neşet ertaş’ın leyla isimli bir kadınla evlenmesine ilk başından itibaren karşı çıkar. ama oğlu neşet ertaş karşı çıkarak evlenir. oğlunun sözünü dinlememesi üzerine muharrem ertaş şu türküyü yakar:

    temiz ruhlu saf kalplisin şöhretsin
    hakkın vardır evlenmeye evladım
    mevlam sana yapanları kahretsin
    aslı bozuk alma dedim evladım
    dokunsalar nazik tene kir gelir
    bizden önce ceddimize ar gelir
    köle olmak şanımıza zor gelir
    sen aklını yitirmişsin evladım

    neşet ertaş, kendisini yaralayan 'aslı bozuk'a, 'ana'yla cevap verir :

    ulu arıyorsan analar ulu
    sevmişiz biz onu olmuşuz kulu
    analar insandır biz insanoğlu
    aslı bozuk deme gel şu insana
    aşkı kimden aldın sevgiyi kimden
    aslı bozuk deme gel şu insana
    soracak olursan eğer ki benden
    aslı bozuk deme gel şu insana
    yazımızı felek yazdı mevlâ’dan değil
    senin dediklerin evladan değil
    her hata suç bende leylâ'dan değil
    aslı bozuk deme gel şu insana

    muharrem ertaş, oğlunun bu 'ulu ana' göndermesine boyun eğer ve,

    küsmedim neşedim kahrettim sana
    baban değil miydim sormadın bana
    olan olmuş yavrum ne deyim sana
    sen aklını yitirmişin evladım

    bu şiirsel konuşma, neşet'in leyla ile evlenip ayrılmasından sonra da sürer. bu kez, neşet, leyla'ya, hatanın kendisinde olduğunu söyler :

    bilemedim kıymetini kadrini
    hata benim günah benim suç benim
    eliminen içtim derdin zehrini
    hata benim günah benim suç benim
    bir günden bir güne sormadım seni
    körümüş gözlerim görmedim seni
    boşa mecnun eylemişim ben beni
    hata benim günah benim suç benim

    neşet ertaş'la babası ve leyla arasındaki bu hikayenin sonuçta ulaştığı yer ise neşet ertaş’ın şu mısralarındadır:

    cahildim dünyanın rengine kandım
    hayale aldandım boşuna yandım
    seni ilelebet benimsin sandım
    ölürüm sevdiğim zehirim sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin
    sözüm yok şu benden kırıldığına
    gidip başka dala sarıldığına
    gönlüm inanmıyor ayrıldığına
    gözyaşım sen oldun kahırım sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin
    garibim can yıkıp gönül kırmadım
    senden ayrı ben bir mekan kurmadım
    daha bir gönüle ikrar vermedim
    batınım sen oldun zahirim sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin

    o değil de baba oğul arasındaki tartışma bile sanat çıkarıyor arkadaş...
  • bir türkü ayrı ayrı her kelamında insanın yüreğini sızlatır mı? durup durup göz yaşlarını sel eyle desturu verir mi yüreğe? eğer dinlediğin ahirim sensin ve de söyleyen neşet ertaş ise her ikisini de çaktırmadan yapar. darmadağın eder seni oracıkta, ne olduğunu bile anlayamazsın.

    "garibim can yıkıp gönül kırmadım
    senden ayrı ben bir mekan kurmadım
    daha bir gönüle ikrar vermedim

    batınım sen oldun zahirim sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin"

    hayır türkü güzel, ses ve müzik de güzel. bunlara laf eden haşa çarpılır zaten, ağzı gözü ertiş mertiş olur. lakin, insan kendine bu denli sözler yazdıran bir aşka rağmen nasıl ayakta kalır? nasıl başarabilir bunu? yahu bu, "dur oturup bir şarkı yazayım" deyu yazılmış bir serdar ortaç ya da mustafa sandal şarkısı değil. yaşanmış, iç edilmiş şeyler var belli.. ciğerini kavurmuş yaşayan insanın.

    yok, olmayacak. yetmeyecek kelimeler anlatmak içün. en iyisi dinlemek.. en iyisi sızıyı gerekli yerlere koyvermek.

    sen çok yaşa neşet baba. tezenene kurban olayım senin..
  • neşet ertaş ın neden neşet ertaş olduğunu anladığımız türkü.
  • --- spoiler ---

    batınım sen oldun zahirim sensin
    evvelim sen oldun ahirim sensin
    --- spoiler ---

    dizeleri aslında kur'an da " o, evvel ve âhirdir. zâhir ve bâtın’dır. o, her şeyi hakkıyla bilendir." den gelir. daha önce bahsedildiği gibi evvel, âhir, zâhir ve bâtın allah'ın isimleri imiş. isimlerin anlamına bakarsak;

    evvel; geçmiş,

    âhir; sonu olmayan gelecek,

    zâhir; görünen, varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı her şeyden âşikâr olandır. her yaratık, yaratanının görülen bir şâhididir. kaynak

    bâtın; gizli, cisim olarak görülmeyen, duyularla algılanamayan, varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinendir. kanyak

    neşet ertaş, yazdığı sözlerin derinliği, kültürü, bilgisi ile burada da çok ince görmüş, allah'ın isimlerini yer yüzünde, sevdiği kadına en uygun şekilde, en oluruyla yakıştırmış, büyüklüğünü, ustalığını, gönül adamlığını konuşturmuştur.
  • bilekten kavrayıp kayalıklar ve dikenlikler üzerinde süründürerek teni parçalayan ve kalbin tam da en narin yerine çivili taşlar saplayıp çıkaran, saplayıp çıkaran, saplayıp çıkaran, saplayıp çıkaran... bir türkü.
  • bu eşsiz türkünün içinde aslında inanılmaz bir mistisizm yatar yere saçılmış gizli bir sarmaşık gibi.sarmaşık gibi evet çünkü sırrını ele vermez dolaşıktır biraz.neşet babanın o eşsiz sazının kertiklerinde dillenir bu giz.
    içinde geçen ve aşığın girdiği haller olan ' evvel,ahir,batın,zahir' aslında allah'ın isimleridir. vahdet-i vücudun bütün bir bedeninde gezdiği ezgi, yaradana giden bir tasavvuf yoludur.

    türküde seslenilen eğer ölümlü bir varlıksa tanrılaştırılmıştır, yüceltilmiştir, varoluş sebebi yapılmıştır.ya da seslenilen yar allah'tır.
    bir ucundan girilen shineda ki o piyano konçertosu gibi, müziğin eli tezeneli dervişi girer ucundan türkünün cahildim diye,gezer gizli bir öğretinin ayak izlerine basarak,ve cahil girdiği yoldan ehil olarak çıkar enel hak diyerek. zikreder bozkırın tanrısına yalnızlığın ismini.

    sürekli dinlerim, belki içinde ki başka bir gizli ismi duyarım diye.
  • "seni ilelebet benimsin sandım"

    çok yalın, çok sade, dümdüz bir özeleştiri. bir erkeğin verebileceği en güzel özeleştiri.
  • "beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın" demenin bir başka versiyonu. çok daha tuzlu, çok daha sıcak, çok daha yakıcı belki de.
hesabın var mı? giriş yap