• arabanın radyosunda yusuf taşkın'ın '' ağla sevdam'' çalınca aklıma düşüp 3.kez izlediğim muazzam film.

    ilk olarak ortaokulda eşkiya sonrası türk filmlerine sinemada destek furyasına istinaden izlemiş o yaşlarda filmi pek kavrayamamıştım.üniversitede ikinci kez izlemiş ve iyi film demiştim.dün akşam yıllar sonra full konsantrasyon 3. kez izledim ve mükemmel bir film olduğunu içim cız ederek gördüm.

    içim niye cız etti ? bu kadar iyi bir senaryo ufak dokunuşlarla çok daha kusursuz hale gelebilirmiş.bazı kopuk kısımlar tamamlanabilirmiş. muazzam bir hikaye var filmde ve tam tamına bizi, bu ülkenin her renkten insanını ve bu ülkenin en temel travmalarını anlatıyor. muazzam etkileyici bir senaryo. '' baba yapma " ve " alem göt oldu '' replikleri bireysel travma ve toplumsal değişim dönüşüm anlamında o kadar çok şey anlatıyorlar ki üzerine sayfalarca tez yazılır.

    bir erkeğin , ergenlikten delikanlılığa geçiş hızı ve aynı zamanda bir kadına sevdalanıp aynı hızda yok oluşu o kadar vurucu anlatmış ki insanın ciğerlerine bıçak girip çıkıyor gibi. hele de filmin onlarca yan hikeyesi ki her birinden ayrı senaryo çıkar.

    demet sağıroğlu'nun seslendirdiği sözleri aysel gürel'e ait '' bir vurgun bu sevda '' belki de türk sinema tarihinin en uyumlu film müziği olmuş. şarkının sözleri,müziği resmen filmin kopyası.

    yönetmen mustafa altıoklar'ı çoğu otorite zamanında beğenmemişti ama bence çok iyi iş çıkarmış. teknik olarak da iyi iş yapmış.çok güzel çekim planları vardı filmde.

    içimi en çok cız ettiren ikinci şey de şu oldu: okan bayülgen neden daha fazla filmde oyunculuk yapmadı ve mustafa uğurlu gibi muazzam bir oyuncu nasıl oldu da uluslararası seviyede şans bulamadı. resmen oyuncu madenine sahip bir sinemamız varmış özellikle o dönem itibariyle cast seçimleri çok çok iyi.mustafa uğurlu'nun performansı dünya seviyesinde en iyi aktörlere denk bir seviye. kötü adam bu kadar rahatsız edici oynanır.

    filmin romanını da en yakın zamanda okumayı planlıyorum zira roman -film konusunda romanın çok daha iyi olduğuna dair görüşler fazla.

    sonuç itibariyle ağır roman, değerini tam olarak görmemiş türk sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olmuş.

    edit akbayram: imla. bir de ciddi meselemiz var göz atılası :(bkz: #160616497)
  • --- spoiler ---

    + kolyeni bende düşürmüşsün akşam gel al..
    - yangında düşürdüm sanmıştım.
    + yangın sayılır...

    --- spoiler ---

    repliği ile beni beynimden vuran metin kaçan eseridir..filmden ziyade kitabını okumanız şiddetle tavsiye edilir.
  • filmin oynatıldığı küçük ölçekli illlerde film 25 dakika sürmekte ve ne müjde ar arabadan inip berbere girme sahnesinden sonra hiç görünmemektedir.
  • gizli kahramanının arap sado olduğu filmdir ve bir devrin tarihe karışmasının hikayesi olan roman ve romandan uyarlanan filmdir.

    arap sado karakteri ve "alem göt oldu" lafı, bir devrin bitişini anlatmaktadır. kabadayılığın nasıl yozlaşıp mafyaya evrimleşip tarihe karıştığını anlatmaktadır. 1996 yılında eski istanbul kabadayılarından ustura kemal'in maceralarının anlatıldığı tv dizisinde kabadayılar sürekli eski kabadayılığın ayağa düştüğünü ve artık çoğu kişinin çekinmeden silah taşımasından bahsediyordu. o filmdeki konuşmalar 1900'lerin başında yapılmıştı. o dönemden sonra tabanca taşımaktan çekinmeyen hatta pusu kurmakla ünlenen kabadayıların çıkması gene de bu sistemi değiştirememiştir. surlu tevfik, matlı mustafa gibilerine rağmen sistem yürümüş 1970'lere dek gelmiştir. işte bu son dönemde artık kabadayılık işlemez, yerini mafyaya bırakır. önce yeniçeri kıyamından ve tulumbacı kıyamından kurtulmayı başarabilen sadece bileğine ve bıçağına güvenen bu insanlar, 1970'lerde tabancaya yani köroğlu'nun çok çektiği "delikli demir" e ve onun getirdiği delikanlılığı, dürüstlüğü hiçe sayan, kazanmak için her yolun mübah sayıldığı yoz döneme yenildiler. celalilerden, patrona halil'in yoldaşlarına, yeniçerilerden, tulumbacılara uzanan kabadayılık kültürünün yok oluşunu arap sado karakteri anlatır.

    arap sado "kabadayılık efendiliktir" sözünü kanıtlarcasına her sabah tıraşını olur, taşkınlık yapmaz, tabanca taşımaktan imtina eder, hasmıyla tek başına vuruşmaya gider, 10 kasım sireni çalınca hasmını hak etse dahi öldürmek için harekete geçmez. burak aydos'un eski istanbul kabadayılarını anlattığı "bize erkek adam derler" şarkısında bahsettikleriyle aynen uyuşur. sürülerden hazzetmez ve her daim yalnız gezer, aman dileyene zarar vermez ve bu yüzden aman verdiği reisin adamları tarafından kurşunlanır.

    ölen aslında arap sado değil kabadayılıktır. kurtlar vadisi'nde seyfo dayı karakteri de bu dönemin geçtiğini anlatır. diziyi izleyenler bilir seyfo dayı eski dönemdir. hatta öldüğünde "topuğuna basan kaç kabadayı kaldı", "kabadayılık artık öldü. sonuncusunu dün gömdüler" gibi cümlelerde bu yok oluşu anlattı. ilginçtir, seyfo dayı'yı canlandıran nihat nikerel, ağır roman'ın tiyatrosunda da "arap sado" karakterini canlandırmıştır.

    ha bu taifeden karanlığı seçen oldu mu oldu... çok it, kopuk çıktı mı aralarından, çıktı... arap sado, filmin gizli kahramanı öteki cenahtandı ama işte...

    (bkz: arap sado/@songulyabani)
    (bkz: kabadayı/@songulyabani)
  • burada geçen "roman" kelimesi, "çingene" anlamındaymış. aydınlandım.
  • cogu filimde olduu gibi sinemadan cikista acilen uzaklasmak gerekir. ayrica filimden soora, sustali, birinci ve tabaka sati$larinda %100 luk sir artis izlenmistir. ayrica hap kullanimi artmis ve annamayan salaklar masadaki dantelli ortuye bardak kapatip yakip dumani cekmeye caliarak ya zehirlenmis ya da annesinden sopa yemistir
  • mahallenin agir abi si sado nun meyhanede taskinlik yapan yeni yetmelere, "racona uyun, daha gençsiniz harcanirsiniz. siktirin gidin lan!..." seklinde koydugu posta, yillarca agizlarda mars olmustur.
  • --- spoiler ---

    kolera canavarının gazete kağıdından yaptığı külahda 'kolera canavarı ölüm saçıyor' yazısının görülecek şekilde katlanması dikkat çekici bir ayrıntıdır.

    --- spoiler ---
  • bir erkeğin bir kadına savrulmasının, savrulup da toz duman olmasının hikayesi.
  • insanı bi garip yapan filmdir bu, dün akşam yine izledim, hatta bazı sahneleri ezberledim artık, hala etkisindeyim. kolera’da yaşamak, ölümüne aşık olup kapılarda sabahlamak istiyorum her izleyişten sonra. şu aşk itirafları gitmiyor aklımdan,

    salih : “nasıl söyleyim bilmiyorum, tapıyorum sana hastayım”

    tina : “ kalbimi çaldın pezevenk çocuk, ölümüne tav oldum sana”

    özellikle o meşhur dumanlı sevişme sahnelerdeki 9 8lik roman havası kalbine işliyor insanın. paranın gözü çıksın, kapattırıcam bi gün bi sinemayı, “koyun ulenn ağır roman’ı” diycem..
hesabın var mı? giriş yap