• türklerin ingilizce konuşurken oldukça fazla ve gereksiz yere kullandıkları adverb. yanlız bu durum sadece türklere de özgü değil, anadili ingilizce olmayan her vatandaş bunu türkler kadar olmasa da oldukça kullanıyor. henüz altındaki gizli anlamı çözebilmiş değilim.
  • kapağında smokinler içinde esneyen bir neil tennant ve her zamanki gibi kaşları çatık ve somurtkan bir adet chris lowe'un arz-ı endam ettiği ve kanımca pet shop boys'un en güzel kapak tasarımına sahip olan albümü ~ psb'un amatörlükle profesyonellik arasında gidip geldiği please sonrası introspective öncesi mükemmel geçiş albümü ~ ilk aldığım günü ise hiç unutmam ~ muhtemelen imç'nin yokluk zamanlarına denk gelen bir dönemde piccatura'dan aldığım kasetin üstünü kaplayan ve ne actually ne psb sadece emi yazan kağıdı kaldırınca altından natalie cole albümü çıkmasını dehşetle karşılamıştık ~ ah bu vesileyle seksenlerin o üzeri kağıtla kaplı, inlay cardı özürlü, kenarları vidalı, şimdilerin taş plağı muamelesi görmesi gereken numunelik kasetlerini de anmak isterim... ~ velhasıl inlay card aramak bir yana orjinal bile olmayan albümlere böyle bir süre harçlığımızı yatırdık biz ~ ama taktık mı bunu?~ asla ~ aksine bağrımıza bastık, sonuna kadar tükettik ~ her neyse asıl konuya dönmek gerekirse ~ actually her eve lazım bir albümdür ~ nokta
  • türkiye'de ingilizce bilen insanların en sevdiği ingilizce kelime. konuşmalarında yerli yersiz kullanıyor insanlar. her bokta actually aşağı, actually yukarı.
  • 1987'de kasedini aldim; salak kasetçalarım kasedi biçti. 1988'de tekrar aldim; dinlemek üzere verdigim gerzek arkadasim kasedi kaybetti. 1991 yilinda albümü fazlasiyla özledigim icin kasedi 3. kez satin aldim; walkmanimle beraber denize düsürdüm. pes etmedim. 1999'da cdnow.com 'dan cd'sini getirttim. en iyisini yaptim; arsivledim, tursusunu kurdum. dinlicem, cocuklarima, torunlarima dinleticem. hepsini actually manyagi yapicam.
  • kisinin igrenc bir ingilizceyle konusmaya baslayacagina dair on uyaridir bu. hintlicesi aak$uli olmakla beraber ekçuli (cekce), ek$iri (japonca), akçüyi (fransizca) gibi ekstrem varyantlari da mevcuttur.
  • türkçesi filvaki , bilfiil , bizatihidir. ingilizce kullanımında şahsen bir anlamı olduğunu düşünmüyorum, lafı uzatmaktan başka.
  • (bkz: in fact)
  • ing. aslında
  • baktim, nuri bilge ceylan da her iki cumlesinden birine serpistiriyor cannes film festivali 2011 basin toplantisinda.
    iste yalniz ve guzel ulkemin insani bak... ota cope actually kullaniyoruz sanirim tikandikca. aynisini ben de yapiyorum. bir kendini anlatma- aciklama derdi midir ki, ikna midir, bilemedim. vallaha yalanim yok, harbiden, hakkaten der gibi...
  • amerikada kimse soyledigi seyi soylemek istemiyo olacak ki herkes konusmasinin bi yerinde bi actually attiriyo ortaya. bla bla bla bla oh actually bidi bidi bidi bidi. e noldu madem bla blayi neden soyledin o zaman, bos konusma demezler mi adama? demiyolar iste. korkarim bu kullanim da memleketimde yayginlasir diye. (bkz: uzgunum) (bkz: geri donucem)
hesabın var mı? giriş yap