• hiçbir zaman bir stairway to heaven gibi, bir whole lotta love gibi olmasını istemediğim sanat harikası. led zeppelin söz konusu olunca bütün bencil yönümü harekete geçiren. kimseyle beraber dinlemek, kimseyle paylaşmak istemediğim. bunları sözlüğe yazarken bile bir yandan, önceden zeppelin dinlememiş olan "aa neymiş" diyerek bödöf diye atlamasın istediğim. başlangıcından sonuna kadar bir hayatı anlatır sanki. 70'lerden bu yana zaman geçtikçe bok varmış gibi dozajı arttırıp saçma sapan, distortiondan ibaret müziklere ve o müzikleri yapan gruplara inat edermişçesine 33 senedir eskimeyen. aypodundaki sikindirik şarkıların ilk 1,5 dakikasını dinleyip sonrakine geçen zihniyetin aksine, her dinleyişimde, o 10 dakika 25 saniyenin her bir salisesine gözlerimi yaşartacak derecede saygı duyduğum. robert plant'in tizlere çıktıkça titreşen, kasılan ses telleri gibi titreten. şu an bu entryi okuyup bu parçaya sapkınca bağlı olduğumu düşünüp "deli herhalde" diyenleri tebessümlerle karşılayabilmemi sağlayan. kendimi sokağa vurup şuursuzca yürümek istediğimde yanımda müzik dinleyecek hiçbir şey olmasa dahi kulaklarımda çalan, adımlarımı hızlandıran, yönlendiren. bonzo davulu yırtarcasına çaldıkça, jones'un o bas yürüyüşlerini kalp atışlarımmış gibi hissettikçe, page'in soloları beyin kıvrımlarıma süzüldükçe ve plant "the mighty arms of atlas, hold the heavens from the earth" dedikçe o taptığım tarzı; yunan tanrıları havasıyla, ben atlas olup çıkıyorum. omuzlarımda taşıdığım dünyaya ve o dünyada olup biten her şeye küfürler savurma isteğim körelip yok oluyor birden. parça bitiyor, sakinleşiyorum page'in efsunlu arpejleriyle. garip haller.
  • 'bir jimmy page 10 jimmy page e denktir' atasozunu bir kez daha hatirlatir.
  • sana davul çalmayı öğreticez ama sadece bir tane şarkı çalabilirsin deseler düşünmeden seçeğim parça.
  • parça içinde kullanılan gitar ve davul teknikleri daha sonra birçok grup tarafından araklanmış hatta ve hatta bazı rock türevlerinin omurgasını oluşturmuştur. bu yönüyle rock mitolojisinde altın bir sayfadır.
  • led zeppelin'in 10 dakika 25 saniyelik süresiyle en uzun üçüncü şarkısıdır. ayrıca led zeppelin'in her üyesinin tanrılaştığı belki de tek şarkısıdır.

    robert plant zaten her zaman müthiş vokalleriyle göz dolduran bir insan, onun için söyleyecek çok şey yok. plant bu şarkıda yine muhteşem bir vokalle insanı kendinden geçiriyor. hele dokuzuncu dakikadan sonra kendinden bir geçişi var ki robert plant'in, hep öyle devam etsin dersiniz.

    john paul jones baslarıyla coşturmuştur. şarkıda dört nala koşan atları akla getiren en önemli faktör bonham'ın davulu ile jones'un baslarıdır.

    jimmy page bu şarkıda en muhteşem sololarından birini atmıştır. stairway to heaven'dan aşağı kalır yanı yoktur. insanın tüylerini diken diken eden cinstendir. page'in ne kadar büyük bir gitar ustası olduğunun en önemli kanıtlarından biridir benim için.

    john bonham'a gelecek olursak ne diyeceğimi bilemiyorum. bu şarkının asıl kahramanı bonham'dır benim için. bir insan bu kadar mı zorlar insanoğlunun davul çalma sınırlarını. kendisinin bu şarkıdaki performansını hemen yanında canlı canlı görmek için neler vermezdim. "nasıl bir yetenektir o bonham usta? ne yedin, ne içtin, nasıl bir hayat yaşadın, ne kadar çalıştın da böyle bir performans sergileyebiliyorsun?" en önemlisi de "allah mısın?" diye sorasım geliyor bonham'a.

    velhasıl grubun 4 üyesi de bu olağanüstü eserde olağanüstü bir performans sergilemiştir. sonuç olarak rock tarihinin en eşsiz en harika birkaç şarkısından birini yaratmışlardır. sadece bu şarkı bile tek başına led zeppelin'e derin bir saygı ve hayranlık duymanın sebebi olmaya yeter.
  • ruh hastası şarkı. valla bak. her üye ayrı ayrı amına koyuyo ortalığın. ama kişisel favorimi soracak olursanız, robert plant'in ooooo'laması ve aaaaaa'laması olan kısmı gösteririm. ayrıca rock tarihinin en hakkı yenen soloları bu şarkıda bulunur. ayrıca davul ve bas nası hayvandır anlamak mümkün değil.
  • ritm itibariyle yerinde duramayan bir sarki. sürekli hareket halinde, acelesi varmis gibi bir yerlere kosturuyor. ayni halet i ruhiye dinleyiciye de geçiyor bir sekilde. bir tür yol sarkisi gibi sanki..
  • dünya üzerinde hiçbir zaman bu şarkıdaki gibi davul çalınamayacaktır.

    o nedenle büyük bir mirastır insanlık için.
  • bu şaheser şarkının sözleri:

    "it was an april morning
    when they told us we should go
    an' as i turn to you, you smiled at me
    how could they say no
    whoa, the fun to have
    to live the dreams we always had
    whoa, the songs to sing
    when we at last return again

    swept new york a glancing kiss
    to those who claim they know
    to know the shrieks the seaman hears
    the devil is in his home
    oh, to sail away
    to sandy lands and other days
    oh, to touch the dream
    that hides inside and is never seen, yeah

    into the sun, the south the north
    flys the birds of gold
    the shackles of commitments fell
    in pieces on the ground
    oh, to ride the wind
    to tread the air above the din
    whoa, to laugh aloud
    dancing as we fought the crowd, yeah

    to seek the man whose pointing hand
    the giant step unfolds
    with guidance from the curving path
    that churns up into stone
    if one bell should ring
    in celebration for a king
    so fast the heart should beat
    as proud the head with heavy feet, yeah

    days went by when you and i
    made an eternal summers glow
    as far away and distant
    our mutual time to grow
    oh the sweet refrain
    soothes the soul and calms the pain
    oh albion remains sleeping now to rise again

    wandering upon the rings
    what place to rest the search
    with the mighty arms of atlas
    hold the heavens from the earth

    the mighty arms of atlas
    hold the heavens from the earth
    from the earth
    whoaaaaaaaaaaa

    i know the way, know the way, know the way, know the way
    i know the way, know the way, know the way, know the way

    ohhhhh, ohhhhh...
    ahhhh, ahhhhh, ahhhhh, ahhhhh...
    ohhhhhhhhhhhh, ohhhhhhhhhhhhh ...

    oh the mighty arms of atlas
    hold the heavens from the earth

    ahhhh, ahhhhh, ahhhhh, ahhhhh...
    ooooooooooohh"
  • "how the west was won" var, aoe bilir. led zeppelin'in müthiş konser kayıtlarından oluşan albümü.. sıkılmadan dinleyebilenler için yarımşar saatlik dazed and confused, moby dick, whole lotta love kayıtları falan mevcut. heriflerin konser performansları malum zaten, öyle stüdyo versiyonlarının aynısını çalıp işi bitiren gruplardan değiller. bildiğin takılıyor adamlar. albümün değişik bi kafası var anlayacağınız. çoluk çocuğu uyutunca kulaklığı takıp dinliyorum, bazen kendimi cenin pozisyonunda kıvrılmış ağlarken bulduğum oluyor. öyle diyim.

    neyse işte, şu albümde de olsa keşke dediğim iki şarkıdan biridir bu. öteki de "in my time of dying" zaten. bak karıştır bunları da o albüme, hiç sırıtmıyor. mis.
hesabın var mı? giriş yap