• hiç düşündün mü ben kimim, neyim, nerden gelmişim nereye gidiyorum, şu koca dünyadaki yerim nedir? bunları biliyor musun sen?

    şu 7 senedir durmadan kan kusan bir tüfeğim, soyguncuyum, katilim, hapishane firarisiyim, bir kanun kaçağıyım. jandarma peşimde hakkımda vur emri var. yakalasalar asacaklar. 7 senedir diyar diyar gezip baş kesen celladım. niye celladım? niye sıcak evinde oturan 300 liralık bir memur değilim? niye büyük şehirde üçkağıtçılık yapan bir avukat değilim? niye dükkanını saat 6'da kapatıp rakısını içmeye giden bir doktor değilim? niye tüccar değilim, şoför değilim, niye afyon kaçakçısı değilim?

    çünkü 8 sene önce siirt'in bir köyüne gelen, içi memleket sevgisi ile heyecanı ile dolu gözü pek bir öğretmendim. bir karım vardı, yeni evlenmiştim. mutluluk dedikleri belki o günlerdeydi. sonra birden her şey bitti. o hiç aklımdan çıkmayacak güzel günler bir daha geri gelmemek üzere gitti. bir gece eşkıyalar bastı köyü ve benim karımı beraberinde götürdüler. 9 ay dağlarda eşkıyalarla kaldı. sonra bir gün ölüsünü getirdiler köye, intihar etmiş. ansızın her şeyin manası değişti. sevmenin sınırsızlığını, acının sınırsızlığını, öfkenin sınırsızlığını anladım. yaşamak çekilmez bir yüktü artık, insanları sevmiyordum. kendimi dağlarda buldum sonra. kan kusan bir silahtım. eşkıya avına çıkmıştım. ilk yakalandığımda 11 kişi öldürmüştüm. idama mahkum edildim, hapishaneden kaçtım ve kan ve barut ve öfke içinde 7 yıl geçti. öldürdüğüm adamların sayısını unuttum ama karım hala aklımda. her gün, her saat, her dakika...

    çünkü her şey onunla güzeldi. ne demek istediğimi anladın mı? karın için geldim buraya. eşkıyalar dağa kaldırdı diye kabul etmediğin karın için. erkeklik onuruna dokundu di mi? asıl erkeklik onu bu acı içinde yalnız bırakmamaktır.
  • 68 kuşağı'nın taşradaki kıstırılmışlığının anadolu westerni kılığında dile gelişi. ne ince memedler kalmıştır geriye ne de dağ gibi karlarla örtülü bozkırı gönendirecek genç kuşaklar. aslında film bir bakıma 70'lerin hemen başında gerilla savaşına soyunan üniversite öğrencilerinin bozguna uğrayışının erken bir öngörüsüdür. bununla birlikte yılmaz güney bu gençlere yardım etmekten imtina etmeyecektir. bedelini ise selimiye cezaevinde yatarak öder kuşkusuz.

    bugünden geriye doğru bakıldığında dönemsel bir western havası görünümündedir ama kanımca güney'in en iyi beş filmi arasındaki özel yerini alır.
  • filmin kameramani ali ugur'un ifadesine göre yilmaz güney'in "en iyi filmim" dedigi film. mus'ta askerligini yapmakta olan yilmaz güney icin tüm ekip mus'a gitmis ve isi kisitli zaman icinde kotarmistir. senaryonun sahibi yilmaz güney filmin repliklerinde farkini ortaya koyar. bunlardan birisi hayattan umudunu kesen caresiz kizin serce mehmet'e feryat sahnesidir.

    --- spoiler ---

    köylü kiz: durun! durun! durun gitmeyin! durun! durun! siz cok adam öldürdünüz. beni de öldürür müsünüz?
    gidecek bir yerim yok cünkü. bana yapin bu iyiligi. öldürün beni!
    serce mehmet: paran var mi?
    köylü kiz: yok!
    serce mehmet: bedavaya kursun atmam ben!

    --- spoiler ---
  • "kış bastı mı bir kurtlar bir de eşkiyalar iner köylere. kurtlar acımasızdır. her canlıya karşı. açtır. karnını doyuracaktır. lakin kurtlar kendi cinsine karşı da acımasızdır. yaralanan kurdu arkadaşları yer.. yaralanan eşkiyayı..
    ...eşkıya yuvasız kurt gibidir. dostu yoktur. ama düşmanı sonsuzdur. ihbarcısıyla... karşı çetesiyle... karşı çeteyle karşı karşıya vuruşulur. ama ihbarcı arkadan vurur. kalleştir. o yüzden ihbarcı acımadan cezalandırılır.."
    sözleriyle meşhur, kurtlar vadisine ilham vermiş yılmaz güney filmi. *
  • çirkin kral'ın oynadığı bu efsanevi filmin müzikleri ennio morricone tarafından yapılmıştır. tabii bu film için değil, iyi kötü çirkin, bir avuç dolar ve bir kaç dolar için üçlemesi için yapılmıştır. telif kelimesinin uzayda yaşayan bir canlı olduğuna inanılan 1969 yılında böyle güzel ve konuya uygun müzikleri kaçırmak pek tabii pek akla yatkın değildi. ayrıca figüran kadrosundan hayati hamzaoğlu'nun filme katkısını es geçmemek icap eder.
  • ennio morricone' nin izlemesi durumunda 'oh mamma mia, bu turcolar benim müziğimi çalmışlar.' demeyeceği aksine gurur duyacağı film.

    aynı şeyi filmde çalan zarathustra (a 2001 space odyssey) musukisi için söyleyemem.

    --- spoiler ---

    çirkin kralın özellikle karda tünel kazarak eşkıyaları avlama sahnesi efsanedir. hem western hem de stalingrad savaşı atmosferi var bu filmde.
    --- spoiler ---

    filmle ilgili kişisel anım ise, henüz 15 yaşında bir ziraat lisesi öğrencisi olan babamın film çekimlerini izlemiş olması ve çirkin kralla, bilal inci ve hayati hamzaoğlu ile tanışmış olmasıdır, peder bey her izlediğinde ergenliğine döner.
  • yılmaz güney'in iglo yapımını öğrettiği film.
  • çok hoş çekim açıları olan sade, siyah-beyaz bir yılmaz güney filmi.
  • sözlükteki libido yüksekliği bulunan yazarlarımız icin açıldığını düşündüğüm başlıktır
  • yılmaz güney ve ataerkil devrimcilik* hakkında ben konuşmayayim. bunu bir kenara bırakırsak: gerçekten spagetti western'i anadolu'ya olduğu gibi nakletmis ve ilginç bir şekilde kültürel kodlarıyla da uyumlandirabilmis olması*.. dönemine göre vizyonerliği.. bütçe de fena değil gibi.. hem filmlere erişimleri bu kadar kolay miydi diye düşünmeden edemedim. dünya sinemasini takip eden bir yönetmen ve bunları buraya uyarlama fikri için yenilikçi diyebiliriz. zaten 1969 da uzaydan dünyaya bırakılmış ve çok acaipliklerin olduğu bir yil sonuçta..

    --- spoiler ---

    her ne kadar ahmet kaya gibi özel olarak dinlemesen de her şarkısını bildiğin biri gibi olsa da, ki bu kendisini bu kültürün esaslı bir öğesi yapıyor, yılmaz güney'in oturup baştan sona ciddiyetle izlediğim ikinci filmi oldu bu sanırım. izlerken gozu pek katilligin yiğitlik ve adamlık ile ne kadar ozdeslestigini, özellikle kadınin yerini * * pekiştiren sahnelerde bugün o çokça sasirdigimiz 3.sayfa haberlerinin olaganligini, anadolu kültürünun ozutunu görebilir ve yine de gerçek anadolu kültürü bu degil diye içimizde yukselen tesellinin sırtını pışpışlayabiliriz. evet bu fırsat için teşekkürler ve tabii ki filmin görsel basarisi icin de, asla hiçbir kötü laf edemem çok başarılı. oyunculuklar tabii ki kötü ama özellikle, her seferinde yılmaz güney'in daimi sessizligi ve yüzündeki acıklı ifade ve ilgisizlik karışımlı personasina bakarak, filmlerinde sen oynamasa mıydın hocam, demeden edemiyorum.

    kar kazma sahneleri için, klostrofobikler izlemesin.

    son olarak jandarmanın adamı yakması nedir ya , karlar içinde yanmak, sinematografik olarak güzel olsa da biraz çılgın bir temsil. kanunlarda var mı diye naif sorumu yazmazsam olmaz, ennio moricone'ye bir teşekkür edeydiniz bari, izlediyse ne düşündü acaba.. stylingve bakkal setupina bayildim* jandarma dışarda beklerken oturup sofrasını kuran rakisini içen serçe memo helal olsun, yaşamaya dair siirinin bu kadar başarılı bir temsilini görmemiştim.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap