• pazar günleri almanya'da acik yer yok diye, hollandaya alisverise giden insanlarin memleketi.
    aliskin olmayanlarin yüregine inebiliyor ama bu durum.
    mea:ben geldim ben abi nerdesiniz?*
    sankaranarayanan: mea biz simdi hollandadayiz. gelicez bir 10 dakikaya.
  • şehri çok tanımıyorsanız, kaybolabilir, kaybolduğunuzu hollanda'da farkedebilirsiniz, aynı şey belçika için de geçerlidir ancak almanya sınırına en yakın noktaada yaşayan belçikalılar fransızca konuşur ve almanca bilmez, ya da bilmiyor gibi davranır. belçika içine 50 km ilerlerseniz herkes almanca konuşmaya başlar
    dreilandenpunk denilen noktada 3 sınırın kesiştiği noktada sınırı sembolize eden bir taş vardır, etrafında dolandıkça teorik olarak 3 saniyede 3 ülke gezersiniz, hoş bişeydir yani
    tam bu nokta hollandanın en yüksek noktasıdır ve 325 metre yüksekliğindedir
    (bkz: nederland)
  • çikolata, esrar ve testesteron kokan şehir.

    çikolata: şehirdeki lindt fabrikası sebebi ile şehrin batı yakasında zaman zaman havada ciddi ciddi çikolata kokusu hissedilir, insana kendini masalda hissettirir, keyif verir.

    esrar: ben bunu direk hollanda sınrında olmasına bağlıyorum, akşamları sokakta 10 dakika yürürseniz buram buram kokuyu hissedersiniz, şehre çok yakın bir coffe shop var, genellikle ordan tedarik ediliyor olsa gerek.

    ve tabi ki testesteron: bu şehrin üniversitesi rwth aachen 5000 makina, yaklaşık 2'şer bin de elektronik ve bilgisayar mühendisliği öğrencisini bünyesinde barındırdığından mütevellit imajiner bir testesteron kokusundan bahsetmek de mümkün.
  • ogrenci sehri , sehrın yarısı bize ait
  • ismi diller arasi en cok egilip bukulen sehirlerden biri. fransızca aix la chapelle, hollandaca aken, ispanyolca aquisgrá. turkce icin bir karsilik uydurmaya kimse tenezul etmemis henuz. sahsi onerim ahen.
  • sulak yer diye bir yer varsa orasi burasidir.
    nerdeyse her gün yagmur yagar. "almanya´da bir yerde yagmur yagiyorsa, kesin aachen´da da yagiyordur." diye tercüme edebilecegimiz bir laflari bile vardir almanlarin.

    kendi icinde enteresan bir dengesi vardir.
    ücra bir sokaktaki recel ve dondurma sosu üreten bir fabrikanin civarindaki kanalizasyon kapaklarindan buram buram seker kokusu gelir, sehrin ortasina süs diye koyduklari yerden fiskiran sulardan bok kokusu gelir.

    ortalama okul bitirme süresinin uzunlugunu bilmeden geldiginiz bu sehirde, planlanandan daha uzun süre kalmak bu kokuyla karistiginda eziyete dönüsür bir zaman sonra.
  • bir iş gezisi için zamanında gitmiş olduğum mekandır. hergün kaldığımız otelden parsytec isimli bir firmaya giderdik. almanca bilmediğimiz, ingilizce bildiğimiz için parsytec'i "parsitek" olarak taksicilere telaffuz eder, anlaşamazdık. en sonunda en güzel ve anlaşılır "paarzitek" diyen kişinin şahsım olduğunu kararlaştırdık ve görev bana verildi de her sabah taksilerde çektiğimiz işkence son bulmuş oldu.
    hergün yağmur yağdı arkadaş, çürüdük resmen. zonguldak'ta büyümüş ve yağmuru bolca görmüş olan biri olan şahsımı bile dumura uğrattı burası. hep kapalı hep yağmurlu. 10 gün fazla lakin buraya, 4-5 günde sıkıldık ziyadesiyle.
    şehir çok büyük olmadığı için genelde yürüyerek gezdik, gezmediğimiz yeri vardır muhakkak ama yürüyerek büyük bir kısmı gezilebiliyor sanırsam.
    izole kebapçıları falan var. içeride yıldız tilbe, gökhan özen falan çalıyor. best western regency hotel'in yakınında bir adet büyük dönerci vardı ve hakikaten muhteşem döneri vardı. bir de yanlış hatırlamıyorsam urfa kebap house diye bir mekan vardı ve iskenderi enfesti. evet, almanya'ya gittim ve sanki türkiye'de yokmuş gibi döner yedim. bunun sebepleri başka bir platformda tartışılacak şeylerdir ama yaptık böyle birşey.
    o kadar çok türk vardı ki bizi zerre siklemediler muhtelif dükkanlarda, alman görünce şaşırıyorlar sanırsam.
    tam bisikletlik bir şehirdi lakin, zaten bisiklet kullanan insanlar ziyadesiyle mevcut.
    ayrıca birşey dikkatimi çekti ki şehirde kuş popülasyonu çok az. hani türkiye'de nerede gezerseniz gezin bir karga, serçe falan görürsünüz. ben çok kastırdım ve çok az gördüm. hatta bizi gezdiren rehbere bu konuda soru yöneltince adam "size öyle gelmiş" demişti. ben de gördüğü zaman göstermesini istemiştim ve yaklaşık 10 dakika kendisi de işi gücü bırakıp kuş aramaya başlamıştı.
  • babamın yaşadığı şehir olduğundan, parça parça toplamda 2 yılım geçti burada. küçük bir şehir olsa da içerisinde barındırdığı çeşitlilik ve onların niteliği üst düzeyde. isviçre çakısı gibi şehir.
    doğal güzellikler açısından almanya genelinde bilinen harika bir şehir öncelikle eifel national park . dünyanın en iyi teknik okullarından birine ev sahipliği yapmaktadır (bkz: rwth aachen) . atçılık sporu açısından da avrupa'nın önemli lokasyonlarından biridir. belçika ve hollanda'ya komşu olduğundan yarım saatte ülke değiştirmeniz çok kolay.
    hayatımın en güzel anılarından birini de bana katmıştır; bisikletle maastricht'e geçip o harika yol üzerinde içerisinde soğuk ve taze meyve bulunan otomatlardan kiraz alıp, küçük bir akarsunun kenarında montofonlara baka baka gömmüştüm. maastricht'e vardığımda waffle cennetine benzeyen bir festivale denk gelmiş ve güzeller güzeli hollandalı nadia ile tanışmıştım (hey gidi).

    bende anısı güzeldir bu küçük şehrin, nelerden zevk aldığınıza ve çevrenize bağlı olarak seveceğiniz ya da nefret edeceğiniz bir şehirdir.
  • hava güneşli olunca daha da güzel olan şirin şehir. sokakları arasında sıkça rastladığınız heykel ve çeşmeleri pek güzeldir; etraflarında çocuklar kahkahalarla oynayıp eğleniyor. o kadar güzel ki bol bol fotoğraf çekilir bu şehirde.

    karnınız acıkınca, sosis yemek için katedralin yanında, münsterplatz 6 numaradaki hanswurst’u deneyin. çok iyi vejetaryen sosisleri de var. bira ve riesling şarapları da gayet iyi. fiyatları uygun, elma dilimi patatesleri de gayet lezizdi.

    tatlı bağımlısı olarak couven museum’un karşısındaki aachener cafe haus’u tavsiye ederim. pastaları inanılmaz lezzetli. kocaman dilimleri ısmarlarken şeker komasına girer miyim acaba? diye çekiniyorsunuz ama öyle değil. kremaları çok hafif, limon aroması ekliyorlarmış. görsel olarak da pek şahane. pasta seviyorsanız mutlaka gidin.

    şahane bisküvilerinden ve bretzellerinden alınmadan dönülmemesi gereken yerdir aachen. ben evde de yapıyorum bretzel ama o kadar leziz olmuyor.
  • ah ulan ah, rwth ya rağmen burada geçirdiğim yılları çok özlüyorum. ara ara aklıma geliyor da, burnumun direği sızlıyor. cuma akşamı sınav dönemi olmadığında ponttor geceleri ne eğlenceli olurdu.. buzdolabında bir şey kalmadığının fark edildiği pazar günlerinde bisikletle/yürüyerek hollanda vaals'e geçip albert heijndan alış veriş yapmak.. hepsi ne kadar keyifliymiş. orada olanlar, gidecekler tadını çıkarsın. aachen almanyanın en tatlı şehirlerinden birisidir.
hesabın var mı? giriş yap