• --- spoiler ---

    fragmanlarda ima edilenin aksine bu film, bir suç draması değil sinemada pek görmediğimiz tarzda bir karakter çalışması. margin call'da kapitalizmi, all ıs lost'ta bir hayatta kalma mücadelesini odağına alan chandor, a most violent year'da bu iki öğenin harmanını kendisine fon yapıp abel'in kişiliğine odaklanmamızı istiyor.

    abel morales, göründüğünün aksine frank serpico gibi ne olursa olsun kanunlara bağlı kalmayı prensip edinmiş ahlaklı bir işadamı değil. abel, kanunsuzluğu hem kendini hem de ailesini zor duruma sokacak ve işlerine mani olacak sorunlu bir alan olarak görüyor, hepsi bu.

    abel gerçekten bir ahlak bekçisi olsaydı 1981 new york'unda yaşananları halledilmesini gereken bir şiddet sorunu olarak görürdü ancak morales, bunu fırsata çevirmek için her yolu deniyor.

    rakiplerini saf dışı bırakmak için satış elemanlarını özel olarak hazırlayıp onları diğer firmaların mıntıkalarında müşteri çalmaya yolluyor.

    silahlı soygunlar yaşanırken şoförlerin silahlanmasını istememesinin sebebi bunun tehlikeli bir ölüm oyunu olaması değil, şirketinin imajına zarar verecek olması ve her şeyini kaybedeceği endişesi oluyor.

    satın aldığı yeri rahatlıkla kiralayabilecekken, "kullandığım şeylere sahip olmak isterim." demesi, basit bir amerikan rüyası kölesi olmadığının ilk belirtisi.

    bu "sahip olma fetişi", onun gerçek yüzünün ufak bir kısmı sadece.

    abel, kendisine 2-3 kez "tüm bunları neden yapıyorsun?" diye soran avukatının sorusunu dahi algılayamayan ve en sonunda "neden bahsettiğini anlamıyorum." diyen bir makine.

    "korktuğun zaman atlarsın yoksa hayatın boyunca aynı yerde kalırsın. ben bunu yapamam." demesi de bu yüzden. onun için işinin başarısı yaşamın kendisinden bile önemli.

    arabasıyla bir geyiğe çarptıktan sonra karısı "in, hayvanı can çekişir halde bırakamazsın" demese belki de yoluna devam edecek olan abel'in arabadan indikten sonra yaptığı ilk iş arabasının tamponuna bakmak oluyor.

    geyik, umurunda değil.

    filmin finalinde bu olayın bir tekrarını görüyoruz.

    abel, julian'ı ne kadar sevse de yaptığı hata yüzünden bir şekilde ortadan kalkması gereken bir engel oluyor. tetiği şahsen çekmese de tıpkı satıcı çocukları eğitirken yaptığı gibi onun gözlerinin içine gerekenden uzun bakıp doğruyu söylüyor ve adeta satış yapar gibi julian'ı tetiği çekmeye ikna ediyor.

    julian tetiği çeker çekmez cesede değil silahtan çıkan kurşunun deldiği yakıt tankına koşup malına, petrolüne sahip çıkıyor.

    julian, abel'in umurunda değil.

    http://www.paralelsinema.com/a-most-violent-year/

    http://blog.radikal.com.tr/…rakter-calismasi-107100

    --- spoiler ---
  • arka pencere'de dendiği gibi "anti-the godfather". olmuş, pek tabii "the godfather" değil. ama başarılı bir suç filmi olduğunu düşünüyorum. oscar isaac ile jessica chastain'in performansları, filmin sarı tonları, görüntü yönetmenliği, kıyafetler ve kurgusu pek iyiydi. çarpıcı sahneleri de yok değil. jc chandor üçüncü filmiyle de tökezlemeden kariyerine devam etmeyi başarıyor. bu arada "the godfather" dediysek onun ayarında, onun gibi aksiyonlu ya da diğer gangster (ki bu filmi gangster sinemasına dahil etmek de zor) filmlerinde olduğu gibi kanın oluk oluk aktığı bir film beklenmesin. yavaş tempolu bir film.

    spoiler

    the godfather, italya'dan kopmuş gelmiş bir ailenin amerika'daki mafyatik işlerini anlatır. tabii rakipleri de çoktur. zaten nedense pek sevdiğimiz baba da portakal alırken kurşun yağmuruna tutulur, gene ölmez. veya oğul sunny'nin bedenine kaç kurşun girdiğini tahmin bile edemeyiz o malum suikast sahnesinde. her yükselişin bedeli oluyor. kanunsuzların mücadeleleri sona ermeyecek. işte a most violent year daha baştan the godfather'dan ayrılıyor. most'un merkezindeki adam işini "doğru" yoldan halletmeye çalışan, silahı hayatına sokmamak için direnen (çünkü filmin bir yerinde silah görünüyorsa o silah finalde patlar), gangster olmamak için mücadele eden birisi. suçun zirveye çıktığı 1981'de bile işini silahla halletmemeye çabalıyor. eşi, çalışanları, herkes silahlanırken o silahlanmıyor. belki de silahlanıp "baba"ya dönüşebilecekken bunu yapmıyor ve bir süre borç harca giriyor. halbuki carleone ailesi hemen silahlanmıştı.

    film merkezindeki adamı doğru yoldan hayatına devam ettirerek daha baştan kanunsuz yolu tercih etmiş karakterlerden oluşan the godfather'dan ayrılıyor. filmin godfather'dan ayrıldığı çok yer var. dedik ya, bu film bir gangster/mafya filmi değil. filmde gangster yok zira. moralles'in petrolünü çalan kişiler mafyatik kişiler değil. moralles gangster değil, suçluların hedefi haline gelmiş bir iş adamı. ve godfather'ın aksine kurşunlar yağmıyor, kan oluk oluk akmıyor, bedenler delik deşik olmuyor. bu o filmlerden değil.

    pek tabii amerikan rüyası bu filmde de parçalanıyor. moralles işini iyi yaparsa -ki yapıyor- zirveye çıkacağını sanıyor ama çalışanlarının başlarına gelenler, petrolünün sürekli çalınması, borç harca girecek duruma düşmesi ve finalde çalışanın intihar etmesi, onun bu rüyasını parçalayan unsurlar. gene de finalde iyi toparlıyor. ama gözden kaçmamalı: finalde sırtı yere gelmeyip nakavt olmamasının nedenlerinden birisi karısının çaldığı parayı kullanması. karısının ağzından da amerikan rüyası'nın kolay bir şey olmadığı söyleniyor. nitekim o da öğreniyor zaten. istemediği yollardan da geçmek zorunda kalacak. arka pencere'nin celse açılıyor bölümünde de yazılmış. a most violent year'da legallik övülürken diğerinde illegalliğin şatafatı göze çarpıyor (sürekli devam edecek bir tartışmayı başlatır godfather: gangster filmleri mafyaya, suça, gangsterlere övgü mü diziyorlar?).

    çarpıcı sekanslar: moralles'in geyiğe çarptığı sekans... moralles kendisini geyiği demirle öldürmeye hazırlarken eşi onun bunu yapamayacağını/işin uzun süreceğini düşünerek silahını 3 kez ateşliyor. zaten eşi de tam godfather'dakilere benziyor. film boyunca ikisinin çatışmalarını izliyoruz, ki pek zevkliydi. anna silahlanmaktan, kuralların dışına çıkmaktan yana iken kocası değil. neyse. diğer çarpıcı sahneyse çalışanın intihar ettiği sekans. yani final. aslında en çok özdeşleşeceğimiz karakter de o. çünkü çoğumuz gibi hemen vazgeçilecek, kapının önüne konacak, ailesine bakamayacak duruma gelecek, bütün faturanın kesileceği kişidir bu. gene dayak yememek ve ölmemek için silahını ateşliyor. silah kullanmasa bir dert, kullansa dert. kullanıyor ve sonrasında hapse girmek yerine intihar ediyor. moralles'in bu intihardan sonra soğukkanlılıkla petrol deposuna gidip oradaki deliği tıkaması da ayrıca dikkat çekici.

    sevdiğim replikler de var: atlamaya en çok korktuğun an atladığın andır. güzel bir replik. özetle ben sevdim bu filmi.

    spoiler
  • javier bardem'in geri çevirmesi üzerine, jessica chastain'in de arabuluculuğu ile oscar isaac'in başrolü kaptığı leziz bir j. c. chandor filmi. iyi ki de kapmış. pek güzel olmuş.
  • hem son yılların en başarılı karakter oyuncularından oscar isaac, hem de tanrının özene bezene yarattığı jessica chastain adlarını duyduğumuzdan beri meraklandığımız film, beklentileri hakkını vererek karşılıyor. filmin kendine has sekmeyen temposu, yarattığı soğuk ve mesafeli atmosfer, oyuncu performansları bir yana filmin en parlak yanı senaryosu. suçun bir hayalet gibi tüm petrol işi yapan ailelerin üzerinde dolaşması öyle güzel anlatılmış ki, her an ne zaman silahlar patlayacak ve ortalık kan gölüne dönecek diye bekliyorsunuz. elbette öyle olmuyor. herkes kazansın mantığıyla yapılan kirli anlaşmalar ve artık suç görmekten usanmış polisin bunlara göz yumması filmi türünün örneklerinden ayırıyor. karakterli bir suç filmi izlemek isteyenler için tavsiye edilir.

    --- spoiler ---

    intihar eden şöförün benzin deposunda açtığı delik filmin yükseldiği yerdi. söz konusu petrol ise, paul thomas anderson'ın dediği gibi there will be blood

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    "en şiddetli sene" adıyla ülkemizde gösterime giren 2014 abd yapımı suç-macera filmi. filmin senaristi ve yönetmeni j. c. chandor. new york tarihinin istatistiksel olarak en şiddetli yılı olan (en çok suç işlenen) 1981 senesinde geçen güzel bir macera filmi. başrollerde oscar isaac, jessica chastain ve david oyelowo var. babasının petrol işini devralan göçmen bir aile reisinin (isaac), şiddetin kol gezdiği new york'ta işini koruma ve büyütme çabalarını konu alan bir suç filmi. ağır tempolu ancak bayağı sürükleyici. hafiften the godfather havası da olan 125 dakikalık ve izlenmesi gereken bir yapım. filmin imdb.com puanı da 7/10 gibi oldukça yüksek bir ortalama. oscar isaac'ın bu filmde giydiği palto ise tek kelimiyle muhteşem.

    ps: ev içindeki tenis kortu efsaneydi cidden. geyiği vurma sahnesi de epey sertti.

    imdb.com - http://www.imdb.com/title/tt2937898/

    wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/a_most_violent_year

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=o87gg7zleag

    --- spoiler ---
  • scarface, american gangster vb. tarz filmleri sevenler için kaçırılmayacak bir fırsat bu film. izlerken acaba ne olacak şimdi sorusuyla filmi kaçırmamaya endeksleniyorsunuz. jessica'nın ihtiraslı ve eşine oranla sert ve gaddar tarzı ile normalde bu tip rollerde sert ve acımasız biri olması gerekirken her şeyi daha doğru ve sakin, ılıman yoldan çözmeye çalışan oscar'ın rolleri tezat içinde çekicilik katmış. babası mafya babası olan erkek gibi bir kadınla sert takılan ama kendi içinde hafif tırsak belki de korkak ya da merhametli bir adam var.

    --- spoiler ---
    kadının geyiği vurduğu sahnede yerimden sıçradım. böyle bir tırsma yok yani.
    --- spoiler ---
  • bu filmin bana göre göze sokulmasa da esas mesajı, sürekli arkanızda duran sağlam bir kadın varsa yürürsünüz yoksa batarsınız. gerçekten de öyle.
  • abel'in filmin özeti olan son cümleleri bence akılda kalmaya değer tek kısımdı.

    --- spoiler ---
    ama şunu bilmelisin ki,
    ben her zaman en doğru yoldan gittim.

    sonuç benim için
    hiçbir zaman mevzubahis olmadı.

    önemli olan oraya ulaşmak için
    hangi yoldan gittiğin.

    her zaman en doğru olan
    bir yol vardır.

    şu anda en doğru yol da bu.

    --- spoiler ---
  • çoluğuna çocuğuna ekmek götürmek için namusuyla petrol taşıma işi yapan cefakar bir patronun hikayesi. sizin ben amerikan rüyanızı...
  • dizi tadında bir film.
    izledikten sonra sanki bir mafya dizisinin en iyi iki bölümünü izleyip yatmışım gibi hissettim.
    temiz kalmaya çalışan bir adamın bataklıktaki çabaları. daha sonrasında neler olduğuna ilişkin bir dizi çıksa oturup izlerim valla gerçek yaşam tadında.
hesabın var mı? giriş yap