• "sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,
    ben burda zerdalisiz bir dal gibi durayım"
    demiş..çile'de..
  • artık cok gec kaldıgım bırının mezar tasına dizelerini yazdırdıgım şair..
  • seninle daha çok konuşuruz,
    böyle birbirimizden uzak,
    böyle kendi kendimize...
  • "ben bir kayısı ağacıyım
    kırşehir'in dinekbağı'ndan.
    küçücük bir ev önünde yaşarım yapyanlız.
    yılda bir çiçek açar,
    yılda bir kayısı veririm,
    avuç içi kadar.

    yaz olur,
    bir kadın silkeler dallarımı,
    bir çocuk yerde bağırır, güler,
    bense hoşnut olurum.
    hem zaten benim
    ne söğütler gibi nezaketim vardır,
    ne kavaklar gibi gururum.

    ben bir kayısı ağacıyım
    kırşehir'in dinekbağı'ndan.
    dinekbağı'nda üç insan severim,
    bir çocuk,
    bir genç kadın,
    bir genç adam,
    benim kadar sessiz sedasız,
    benim kadar halim selim.

    en güzel ay nisan ayı,
    toprak yumuşak yumuşak,
    en güzel ay nisan ayı.
    yamur yağdı, çiçek açtı,
    bir hoş oldu içerim,
    en güzel ay nisan ayı.
    kavaklar uzakta upuzun,
    bir sağa,bir sola,
    başı döner kavakların.
    ben bir kayısı ağacı,
    başımda çiçeklerim.

    ben bir kayısı ağacı,
    üç insan severim:
    bir çocuk,
    bir genç kadın,
    bir genç adam.
    çocuğun adı ahmet,
    kadının adı fatma,
    adamın adı ibrahim.
    ahmet küçük ve sarı,
    fatma tombul ve beyaz,
    ibrahim uzun ve narin.
    bir tek toprak odaları var üçünün,
    toprak odanın bir tek penceresi.

    ben bir kayısı ağacı,
    bazan eğilir bakarım odaya,
    yerde bir eski yatakla yorgan görürüm,
    duvarda bir eski kırık ayna,
    yerde bir eski kilim,
    bir eski hasır.

    bir kayısı ağacı,
    bazan eğilir bakar odaya,
    çiçeklerinden utanır.

    dün gece gaz yakamadılar,
    ayışığında gördüm üçünü.
    üçünün suratı asık.
    önce oturup
    zeytin ekmek, taze soğan yediler,
    sonra baktılar birbirlerinin gözüne,
    sonra esnediler.

    gökyüzü bembeyazdı.
    gökyüzü çiçeklerimin renginde.
    gökyüzünde kavaklar.

    fatma uzandı ibrahim'in yanına,
    sağa döndü.
    tombul, beyaz yüzü pencerede,
    gözleri açık durdu sabaha kadar.

    çiçeği en önce kayısı döker.
    ben bir kayısı ağacıyım,
    döküyorum çiçeklerimi.
    yer beyaz beyaz,
    başım yeşil yeşil,
    kayısılarım memede.

    haziran gelecek,
    güneş yakacaktır tepemi,
    kayısılarım balla,şekerle dolacaktır.
    ben bir kayısı ağacıyım,
    haziran gelecek,
    avuç içi kadar kayısılarım
    ahmet'in ekmeğine katık olacaktır.

    ben bir kayısı ağacıyım.
    kötü bir düşüncedir almış beni.
    geçti bağları budama zamanı, dedim,
    dedim, çarşıda dört döner ibrahim,
    dedim ekmek parası,
    zeytin parası,
    gaz parası.

    dedim, insanlar
    neden yaşatılmıyor
    ağaçlar kadar olsun.

    ben bir kayısı ağacı.
    fatma'nın, ibrahim'in, ahmet'in
    yumurtası, şekeri, eti.
    gittikçe artmakta kederim.
    günlerden pazartesi.
    gene geldi, elinde çanta, o şişman adam.
    şişman adam bir düşman gibi beni seyreder,
    ben şişman adamı bir düşman gibi seyrederim.
    durmuş ibrahim kapıda,
    yüzü dalgın ve sinirli,
    bakıyor eli çantalı şişman adama.

    şişman adam uzattı gövdeme elini,
    pencereden korkmuş kuzular gibi baktı ahmet,
    büktü boynunu kuzular gibi.

    ben bir kayısı ağacı.
    gövdemde sarı kağıt.

    yol parasını verememiş ibrahim,
    verilmiş haciz kararı.
    yapmayın, dedim.
    yılda bir çiçek açarım, dedim.
    etmeyin, dedim.
    ekmeğe katık oluyor kayısılarım, dedim.

    bir öğle vakti baktım,
    kavaklar uzakta upuzun,
    bir sağa, bir sola.
    ben kışlık odun,
    altı lira."
  • çile adlı şiiriyle beni benden alan şair.

    --- spoiler ---

    sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi,
    ben burda en büyük çileyi doldurayım,
    ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
    sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,
    ben burda zerdalisiz bir dal gibi durayım.

    --- spoiler ---

    şiiri gibi çilekeş bir ömrü olduğunu, mahpushane hayatıyla ilgili ilginç tasvirlerin olduğu koru kendini adlı şiirden anlıyoruz. bu şiir aynı zamanda ahmet kaya tarafından söylenmiştir.
  • bu dünya ne tek tek yasamakta,
    bu dünya ne rakinin, ne sarabin içinde,
    bu dünya ne parada, ne pulda,
    ne kalleslikte, ne zulümde.
    bu dünya askin içinde, alin terinde.
  • adı pek dillere yerleşmemiş, kimsenin pek bilmediği, bilenin de şiirlerinin etkisinden çıkamadığı/çıkamayacağı güzel kelimeler şairi. çokça bilenen hali selda bağcan tarafından seslendirilmiş beşiktaş tramvayı'nın şairi. 1989'da metin özülkü (pek şarkılarını sevmesem de iyi seslendirmiş) tarafından söylenmiş. bu şarkısı, aşağıda da şiirin en güzel mısralarından bir kuple;

    beşiktaş tramvayı

    "bahçemdeki dut ağacı
    vurdu ince dallarıyla penceremin camına,
    bir beşiktaş tramvayı geldi aldı beni,
    bir beşiktaş tramvayı götürdü sana."
  • "benim güzelim,
    benim ceylan bakışlım,
    benim kafamın ateşi,
    ve yüreğimdeki.
    mümkün mü şu anda rüzgar olmak, kuş olmak,
    şu anda üç dört portakal almak, getirmek sana,
    sana tuzlu badem,
    kabakçekirdeği..."
  • "mericboyu"; 938 yilinda yasanan harp okulu olayinda, nazim hikmet'le birlikte yargilanan ve bu olay hasebiyle yasadiklarini "938 harp okulu olayi ve nazim hikmet" kitabinda anlatmis, nazim'in etkisiyle toplumcu gercekci siirler yazmis kisi. (bkz: seni dusunmek)(bkz: hasan izzettin dinamo)
  • başta "mutlu olmak varken" olmak üzere pek çok ezginin günlüğü şarkısında şiirleri kullanılan ve hemen her kaynakta ismi "a.kadir" olarak geçen, gerçek adının abdulkadir kadir olduğunu tahmin ettiğim şair.
hesabın var mı? giriş yap