*

  • ince, hassas bir konuya; yahut birisinin zayıf bir noktasına temas etmek.
  • zülüf ve yar kelimelerinin gündelik hayatta devamlı kullanıldığı günlerde,*
    yardan gayrısına namahrem ve dahi haram olarak addedilen yarin zülfüne dokunmak, bir kişinin en hassas, en onun* olan bir yanına tecavüzü içermekte, tecavüzüne kayıtsız kalınması da en imkansız olan bu hassas mevki dolayısıyla da misliyle mukabeleyi gerektiren bir tepkiye işaret etmektedir.
    yar zülfünün ve akabinde de ona dokunmanın önemine ciddi bir açıklık getirmek amacıyla hem söz hem de müziği neşet ertaşa ait olan (bkz: açma zülüflerin) adlı türküyü dinlemekten ise kaçınmayınız.kaçırmayınız.
  • bir zamanlar annemin bizi tenkit ettiği ve bizim de (kendi deyimiyle) afra tafra yaptığımız zaman söylediği ve daha bir afra tafra yapmamıza yol açan söz...başlığını bile görünce tüylerimin diken diken olmasına yol açan,annemi adeta "zülfi yare dokunduk tabii!" derkenki hali ile karşımda görmeme neden olan söz öbeği,dehşet unsuru
  • hassas konulara değinmek, nazik meseleleri irdelemek.
  • 1) hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirmek, darılmasına yol açmak;
    2) birine zarar veya sıkıntı vermek;
    3) sıkıntı verecek, sorun olacak konulara girmek.
    (bkz: atasözleri ve deyimler sözlüğü)

    deyim anlamini en iyi veren ornek ise olacak o kadarin kullandigi giris parcasidir. (bkz: #848000) nitekim defalarca kapatilmis, cesitli para cezalari odemeye mahkum edilmistir bu ekip. sebep ise basit: boyundan buyuk islere burnunu sokmak. belki de tanima bunu da eklemek gerekir, ne de olsa turkiye'liyiz, zulfiyare dokunmak bizde bu anlama gelmekte.

    cocuk: anne asaf amcalarin neden cocugu olmuyor, leylekler onlara neden ugramiyor.
    anne: oglum daha leyleklerin goc zamani degil elbet gelecekler.
    baba: evet oglum. leylekler her zaman gelmezler.
    cocuk: eee baba, gecenlerde televizyondaki aktor karisinin uzerine cikmis onu aglatiyordu, ustelik leylek mevsimi de degildi. dupeduz kisti.
    anne: oglum zulfiyare dokundurmasana babani.
    cocuk: mavi ekran
  • birini gücendirecek söz söylemek ya da birinin sakladığı şeyi açığa çıkarmak.
  • selim gündüzalp'ın deyimler ve öyküleri kitabına göre şöyle bir hikayesi bulunan söz :

    "bir aşığın sevgilisi çok alıngan ve her sözün altında başka mânâlar arayan evhamlı bir güzelmiş. güzelliği eşi bulunmaz derecede göz kamaştırıcı olmakla beraber, evham ve alınganlığı da güzelliğinden daha üstün ve çekilmez durumdaymış.

    yüzünün iki tarafından sarkan zülüfleri varmış. aşık delikanlının en çok hoşuna giden de bu zülüflermiş. bir gün onları bukle bukle, sarkan ipeklere benzetecek olmuş, güzel gücenmiş:

    “demek benim zülüflerim ipek telleri gibi cansız ve ruhsuz geldi sana öyle mi…” diye sitem etmiş.

    genç aşık bir gün sevgilisiyle bahçede gezerken, hırçın ve hoyratça esen rüzgara kızmış "sevgilimin zülüflerini dağıtıyorsun” diye söylenmiş. nazlı güzel bunda da bir mânâ bulmuş:

    “anlıyorum, sen rüzgarı bahane ederek benim dağınıklığımı yüzüme vurmak istiyorsun. saçlarımı ve zülüflerimi taramadığımı ima ediyorsun” demiş.

    zavallı aşık artık o hale gelmiş ki, “ne desem zülf-i-yare dokunuyor” diyerek, zülüf sözünü ağzına alamaz olmuş."
  • olacak o kadar jeneriğinde geçmekteydi. söz müzik ilhan şeşene aitmiş. aklıma nasıl kazınmışsa, başlığı görünce hemen kulaklarımda o müzik:

    aç gözünü seyret tekrarı yok bunun
    işimiz muhabbet efkarı yok bunun

    arada bir dilimiz sürçer ise affola
    tumasını biliriz de kemiği yok bunun

    olacak, olacak, olacak o kadar
    olacak, olacak, olacak o kadar

    niyetimiz kimseyi kırmak değildir
    şurdakini buraya koymak değildir

    arada bir zülfiyare dokunduk
    tam yerine rast geldi manzara koyduk

    olacak, olacak, olacak o kadar
    olacak, olacak, olacak o kadar
  • hatırlı bir kimse veya makamı gücendirmek, darılıp gücenmesine yol açacak bir şey yapmak.

    "hep âh u zârdan gam-ı ağyâr idi garaz
    izzet dokunmadık sanırız zülfiyâra biz " izzet molla fa
  • arguvan versiyonu fenadır :)
hesabın var mı? giriş yap