• osmanlı imparatorluğu, yavuz sultan selim döneminde kısa bir süreliğine de olsa ( 7 ay) sadrazamlık yapmış devşirme bir devlet adamıdır.
  • birinci selime laf soktuğu için idam edilmiştir.
  • sultan selim * tarafından atanan mısır valisine * itiraz edip kararı eleştirdiği için kellesini kaybetmiş bir devlet adamıdır. hadım sinan paşa'nın ölümünden sonra sadrazamlık yapmıştır. ağustos 1517'de şam'da idam edilmiştir.
  • hristiyan bir ailenin çocuğu olarak balkanlarda doğup sadrazam unvanıyla islâm ordularının başında küffara karşı kılıç savuran birinin, bir anlık dilini tutamayışının bedelini çok ağır ödemesinin adıdır yunus paşa.

    çerkes memlük ordusuna karşı yapılan 1516 tarihli mercidabık savaşı'nda alınan yenilgi sonrası kaçan memlük komutanlarından hayır bey'i yakalayıp kolundan tuttuğu gibi yavuz'un huzuruna yunus paşa çıkarır. osmanlı'ya bağlılığını bildirmesi üzerine ise hayır bey sadece sancakbeyi yapılmakla kalınmaz, 1517'de yunus paşa'nın yerine mısır valiliğine de atanır!

    yavuz'un mısır seferinde en çok emeği olan, çölü geçerken 15.000 deve ve 30.000 tulum (kırba) ile orduyu susuz bırakmayan, kahire'yi üç gün üç gece süren çatışmalarla alan yunus paşa, çok değil daha bir yıl önce düşman safında yer alan birinin roket misali yükselişinden hayli rahatsızdır ve nitekim mısır dönüşü yolda ağzını tutamaz ve padişahın "mısır'ı arkada bıraktık" cümlesine karşılık olarak, onca zahmetin ve büyük kayıpların sonucunda alınan mısır'ın yine bir çerkez'e verilmiş olmasına değinerek harcanan emeğin boşa gittiğini söyler ve o an bileti kesilir! at üstündeki padişah, atının yularını tutan solaklar kethüdasına, paşa'nın kellesinin vurulmasını emreder ve emri hemen yerine getirilir! daha fenası -ahmet mumcu'nun yazdığına göre* yavuz sultan selim'in öfkesi öylesine dinmemiş ki yunus paşa'nın kesik başını üç gün yanında taşımış. ama bu nasıl bir öfkedir ya!

    bu "an" nasıl gerçekleşti acaba diye düşünmeden edemiyorum. on binlerce kişilik ordu muzafferane bir şekilde dönüş yolunda ve ordunun en başındaki kişinin, ikinci kişiyi gözünü bile kırpmadan idam ettiği haberinin ordu mensupları arasındaki etkisini bir düşünün! sadrazamına, üstelik akrabası da olan bir sadrazama (yunus paşa, ikinci beyazıt'ın torunu olan aslıhan hatunla evli) acımayan birinin yapabileceklerinin sınırı olamaz demişlerdir içlerinden herhalde. fakat bu idam kararını rasyonelize etmek için sonradan yunus paşa hakkında türlü iddialar atılmış ortaya. yok efendim mısır valiliği sırasında rüşvet ve yolsuzluk yapmış, isyana meyyalmiş falan filan. fakat biliyoruz ki önce kelle alınır. bunun ardından da o kellenin yaptığı fenalıklardan dem vurulur/uydurulur!

    bu elim hadiseden 450 yıl sonra, 1973'te yazdığı mısır dönüşü şiirinde oktay rifat şöyle bahsetmiş devşirme yunus paşa'dan:

    doldur kadehimi, hasan can! güneşe
    tutsam derimi, ısıtmıyor. bu mintan
    kefenden daha soğuk! versem ateşe
    girit ve rodos'u, kızoğlankız, civan

    kırk macarlı odalık, bel, kasık, meme,
    dizsem karşıma, nafile! ne çaldıran,
    ne şam, mısır, su serpmez yavuz gönlüme,
    bir çeki taşı gibi üstümde zaman

    ve soyulmuş etimde bin sırtlan anı
    varın gidin cellada, vurulsun boynu
    yunus vezirimin! hasan can şarap koy

    ki dönsün fırıl fırıl yer gök ve saray
    arap, acem mülkü bütün, diyar-ı rum!
    ayna tut, yüzümü görmek istiyorum!

    hamiş: şiirde geçen hasan can, yavuz sultan selim'in musahibi, yani sırdaşı, arkadaşı ve atatürk'ün 13. kuşaktan dedesidir.
hesabın var mı? giriş yap