*

  • pamuk prensesçiler olarak da anılan onyedi hececiler hareketi, cücecilerin mavi köprü buluşmasında çıkan bir anlaşmazlıktan çıkış almış.
    'usulusulezdilermısrayıkargibiçıtırdadı' o buluşmadan kalmadır yanlış anımsamıyorsam.
  • babamdan kalma bir perec romanının içerisinde buldum ben de yazının bir kısmını. altı üstü yırtılmış eski bir deftere not alınmış, belli ki babam da rastlamış da o sahafa ikna edememiş risaleleri satın almaya. şunlar okunabiliyor.

    11 haziran 1971, cuma
    venüs’ten bile daha güzelsin. sarı saçlarım sizlerin olacak desen kuşlar kanatlarından bile vazgeçebilirler eminim. şehvet dolu bakışların, sol yanağındaki gamze, sırtındaki ben, neşeli neşeli savurduğun, dokunsan kırılacakmış gibi duran ince, narin kolların. geçen yaz sonu – eylül’ün dokuzunda - yerebatan sarnıcı’na gitmiştik hani, sen kirişlerin arasında salına salına yüzen balıkları görmüş de üzülmüştün, hapisler hep burada, hiç gün yüzü görmeden ölüp gidecekler diye, hatırladın mı. beni arasan işte, onlara seni anlatmaktayım..

    12 haziran 1971, cumartesi
    insanlar ve hayvanlar satürn’ün halkaları gibi içiçe sıralanmış tek bir noktaya bakıyorlar. dağınık turuncu saçlı, kaytan bıyıklı bir adam yanındaki kaplumbağa ile sohbet etmekte.
    - hepimiz neye layıksak onu buluyoruz mon cher. siz nasıl diyor, a la carte bir restaruant’da yemek yer gibi; önümüzdeki karttan seçiyoruz istediğimizi ve ödeyeceğimiz bedel de yine orada yazılı.
    bir anka kuşu havalanıyor birden, kanatlarında sessiz kahramanlar. ölümlüler kıskançlıkla izliyor uçuşlarını. iki beyaz güvercin yaklaşıyor meydana utangaç utangaç. herkesin dilinde ayrılık türküleri.

    13 haziran 1971, pazar
    tatile geldiğimizim altıncı günü. güneş en kırmızı haline bürünmüş, ışıklarıyla mestettiği yorgun bulutların arkasından kah görünüp kah kayboluyor ama sürekli ilerliyor usul usul, hiç tembellik etmeden. geceden kalmalar, ayyaşlar ve uykucular yeni yeni toplanmaya başladılar avluda. si'lik bir tebessüm martıların ağızlarından denize dökülmekte. uzak tepeler bulanıklaşıyorlar. ufukta fırtına bulutları.
  • aslinda kriptolu yazmaya devam ediyorlar. ice donuk bir uslup edinmisler. ozelestirel metinler. bunadilar ne de olsa boklari ile kavga ediyorlar. posta gazetesinin burc ilavesini haftalik bazda belli bir duzene gore okursaniz sunlar ile karsilasiyorsunuz:

    13/07/2003 pazar

    bok yiyesice obur. oburcugun edebiyat kitabiymis...breh breh breh... pide suratli ne olacak. sakatattan nostalji enjeksiyonu, vergi iadesi zarfi musvettesi. kimse kadir kiymet bilmiyor. terk ediyorum bu konagi.

    14/07/2003 pazartesi
    heyhat asabi! hos bes edemeden geciyor bu yaz. neden bu zengin kalkisi sorarim. ne guzel azarlardin bizleri. sayak kalpakli on dort kollu bir dev gibi sarsan yine. sen gittin gideli bereketi kacmis bu konak daral getirdi bendenize uzerinize afiyet. ey okur ! adimiz miskindir bizim. toz almiyorum diye orhan pamuk boyle derdi. miskin cuce. ah o bal dudakli pamuk prenses ne de esrik hikayeler anlatirdi. ayranim ara sira ugrasan keske. ne gam.

    15/07/2003 sali
    kicin kicin yuzen bir siir gemisinin dumeni olsam. bir slav gibi durgun ama asi. durgun akarken don icinde iki kere yikanilir mi? ne miskin ne de asabi illaki sirin baba. o mavi beden ustune kirmizi don. kukuletasi kendinden menkul. hay yarabbi nazim hikmetinden sual olunmaz. cucelerin ibnesi olmam nacar cocuklugumdan. evet evet naifim biraz. kirilganim kesme kristaller kadar. ismim mesut, göbek adım bahtiyar yillarca hep boyle bildiniz siz ibne cuceden denemeler ezberlediniz
  • tum eserleri icin (bkz: yedi cuceciler antolojisi)
  • akımı kendi çapında arkadan dehdehleyen mehmet necip sumurfi efendinin kayıtlara geçmeyen el yazmalarında şunlar vardı o yıllarda;

    14 haziran 1971, pazartesi

    köprü altı gölgelerinden biriymiş gibi. hem kendi cinsine, hep kendi cinsine. hem de pisi pisine. ne bileyim, tahammül edilecek gibi değildi sanki bu seferki geceden çıkma aymazlık. dudaklarımda yumuşak tasavvuf, dergah dergah akmakta o naif sarhoşluk. şarap ile halvetliği pay ederken bende yine yalnızlık. şakacılık bu yaptığım mı? keranecilik mi? belli değil. kim bilir. hiç olmadı ya yüzümde o sakin doygunluk. belki de o yüzden kendimi bu şirin çileği gibi ezik hissedişim. şakacılık mı? kim bilir. keranecilik? belki. avuçlarımda yine o mansur tenasül uzuvculuk. med'ledip cezr'ederek geçiyor işte hayat. bu tarz şeyler..

    15 haziran 1971, salı

    silüetinde az bir nur görsem hemen o an aydınlık. evropa batı dilleri. hint altay ural. kafam karman çorman. ruhumda haytalık, pişkinlik kol geziyor bugün nedense. kelimeler dimağımdan akıp giderken önümdeki sayfada mürekkep bulamaç sanki. çok bilgiç, çok bir dört göz bugün şair. nakşediyor hissiyatı kağıda kaleme. ordan ver elini kilyos sahilleri. bir yol ki sanki hiç bitmeyecek. öyle bir yol ki yürüsen de gidilmeyecek. gitsen varılmayacak. evropa batı dilleri. altay ural. türkçe sondan eklemeli bir dil olsaydı keşke..

    nüshaların büyük kısmını kedi yediği için elde avuçta sadece bunlar kalmış. yoksa gidiyordu bu 365 gün durmamacasına.
hesabın var mı? giriş yap