• bu işi meslek olarak edinmiş kişilerin kendilerine yazma mesaisi edinmesidir. zaten yazar olmanın zorluğu da bu disiplini sağlayabilmektir. ***.
  • yazmak disiplini içinde yürütülen zaman emek ilişkisinde tutarlı bir üslup ile ilerleme becerisi. çok okuyarak ve çok yazarak kazanılır.
    (bkz: roman yazmak)
  • (bkz: #6828672)
  • charles dickens yazmayı bir rutin haline getirdiği disipline borçlu bir yazardır. aslında sadece yazma değil okuma konusunda da üst düzey bir disipline sahiptir. yazdıklarını çeşitli şehirlerde peş peşe okumak için okuma turneleri düzenleyen bir yazardan bahsediyoruz. orwell ve dostoyevski'yi etkilediği bilinen bu usta yazar kitaplarındaki kahramanları gerçek kişilerden seçmeye özen göstermektedir. bunu hayata çok küçük yaşta atılmasına bağlanır.

    birçok roman yazan dickens bu eserleri nasıl üretebilmiştir, üretkenliğini nasıl devam ettirebilmiştir? öncelikle gürültü kavramını tamamen kapı dışında tutmayı başarmıştır. odasını da olabildiğince yalın hazırlayan dickens, her sabah erken saatlerde uyanıp, kahvaltısını yapıp odasına çekiliyor. sonraki yemek saatine kadar günlük iki bin kelimelik rutinini tamamlıyor veya bazen çok üstüne bile çıkıyor. bazı günler hiç yazı üretemese de programını bozmuyor. bu sırada ailesini ve arkadaşlarını ihmal etmiyor tabi, akşam saatlerini de onlar için harcıyor...

    great expectations ve a tale of two cities eserleri bu yazma disiplininin ürünleri. dickens bu rutini bozsa idi bunlar bize kadar ulaşamayacaktı.
  • "yazmak istiyorum. ama her zaman yaşamın günlük hareketliliklerini yeğliyorum. caddelere çıkmak, doymak bilmediğim sokaklara bakmak, yeni köşeler keşfetmek, yabancı insanları seyretmek, doyumsuz yaşamı gözlerimden yüreğime indirmek istiyorum. kısacık anlarda çeşitli olayları, insan varoluşunun özünü, zaman ve duyguları sınırsızlık içinde derinliğine düşünen insanlar çok mu? bilmiyorum."
    (bkz: tezer özlü)
    (bkz: çocukluğun soğuk geceleri)

    buna benzer bir his engel oluyor, tamam hayatım boyunca disiplinli değildim ama bu farklı. bir yandan zihnimde sürekli kağıda aktarılmayı bekleyen bir kurgu dönüyor bir yandan eve kapanıp yazmak istemiyorum. sokaklarda ise tuhaf bir çekim var. yazmaktan da bağımsız aslında, bir türlü eve giremeyen, her koşulda dışarı çıkmak için bahaneler üreten insanlardanım. evde kaldığım üç dört aysa hayatımın en müsait ama bir o kadar verimsiz olduğu dönemdi. belki bu disiplini de sokakta yazarak sağlayabilirim kamusal alan ya da kalabalık olmak zorunda değil, orman ya da bozkır da olur. bir yandan tezlerini, kitaplarını evdeki konfor alanı dururken kahveci köşelerinde yazanlara hak veriyorum. bir yandan virginia woolf tarzı bir kendine ait oda hayali de var zamandan ve mekandan bağımsız gündelik hayattan kaçma isteğiyle yazmayı özdeşleştirenler... ama her iki uç da disiplinden bağımsız değil.
hesabın var mı? giriş yap