*

  • güzel bir gözleme dayalı güzel bir söz.
  • tomris uyar'in 1981 tarihli oyku kipati.
  • tomris uyar'ın beşinci öykü kitabı. 12 eylül karanlığında, o günlerin adını anmadan, bir yandan toplumun geçirdiği dönüşümleri (paranın el değiştirmesi, arabeskin yükselişi gibi) anlatırken bir yandan da düş kurmanın bir lüks değil, hayatta kalabilmek için bir ihtiyaç olduğunu vurguluyor yazar. özellikle, bir ütopya kimliğinde olan filizkıran fırtınası adlı öykü, gerçek hayata paralel bir hayatın olabileceğine inandırıyor okuyucuyu. kitabı oluşturan dokuz öykünün yaz başından yaz bitimine doğru dizilişi kitabın akıcılığını perçinliyor.
  • "yaşarken öyledir ya, yazarken de öyledir. hep "orta nokta"dır sözkonusu, açıklayıcı. sonradan geriye dönüp baktığınızda, "hay allah" dersiniz, "demek bunca telaş, bunca hazırlık, bilincine varılmayan bunca çaba, sonu bu noktadan başlayarak hızlandırmak içinmiş, tüh!"

    "bildiklerimizi bilmediklerimize katıyor bu rüzgâr."

    "sonra daldı. ben de daldım uzaklara. şu dize geldi nedense aklıma, yüksek sesle söyledim kendi sözümmüş gibi. 'ama nasıl hatırlayabilir ki insan/uzak yollarda karşılaştığı bütün tanışları?' yine sustuk."

    "oysa bu bahçede rüzgârlara, saatlere ve duygu iniş-çıkışlarına ayarlanmış ne köşeler var. yaz köşesi, kış köşesi, şu oturduğumuz gündoğusu köşesi."

    tomris uyar -yaz düşleri düş kışları
  • başlığın taksimli olması hakkında görsel

    "sabahı gören mavi-uçlular, sokaklara dolan günün, kenti akaçlayan denizin, yüreklerinde attığını duyarlarmış." tomris uyar - yaz düşleri / düş kışları

    "camda uzun siyah tüllü, ya da geniş gözenekli vualleri benekli, kenarları tavus tüyleriyle, ölgün yapma çiçeklerle bezenmiş şapkalar dururdu: moda femina-le voj..."

    "göbeğinin altında bir şey çıt etmişti. içinin çeşmesinden bir damla kan aktı, çoğaldı, çoğaldı. geçidi kapladı kan. lisa, bütün duyargalarını açıp kavradı geçiti, renkleri gördü. çünkü bacaklarında bir deniz lalesi açmıştı. mankenler, kan-uykuda yüzer kaldılar."

    "ölüm, onun sedirdeki boşluğuydu işte, o kadardı: büyüleyici, esritici bir yanı olmadığını o gün anlamıştı. bir şeyin birdenbire yerinde olmaması, ama aynı tiktakın sürüp gitmesiydi ölüm." tomris uyar - yaz düşleri / düş kışları

    "o an bir cep radyosundan, nikolaki'nin mahur saz semaisi yükselmişti çünkü."

    "karşımızda 11.30 vapörü
    moda'dan kalktı demin
    sahte yenilikler bunlar: moda! modaymış!
    yok çok sesli türk musikisi korosuymuş!
    yok kadıköy halkevi, yok sunar sinemasıymış
    ne anlarlar bunlar!..
    yine de uç dalı göğe uzanan
    -masmavi-"

    "o bekletilmiş, pörsümeyen, şaşırtıcı
    yumurta diriliğini?
    gülebilirsiniz bir emekli üsküdar delikanlısına
    ama siz bu anlatılmaz şehveti yitirmeyi hamfendiler
    bilir misiniz?

    bunlar resme girmiyor!"

    "soluğu ve kolaltları, çürük bir kent kokuyordu. ama seviştikten sonra gövdesi tazelendi, yeni emdiği suyla tazelendi."

    "- onun için gitmiyorum yalnızca, dedi mona lisa. her ilişkinin bitmesi gereken bir yer vardır."

    "yazlıkçıları kaçıracak. ada'nın rüzgarı değişkendir ama bunlara anlatamazsın." tomris uyar - yaz düşleri / düş kışları
hesabın var mı? giriş yap