• attila ilhan'ın "bu şiirler belki hiç yayımlanamayacaktı onlara gün ışığına çıkmak imkanını veren 27 mayıs ülkücülerine adanmıştır." notunu ekleyerek yayımladığı şiiridir.

    yıllar sonra gelen düzeltme: ilk yazdığımda şiirin sadece ilk bölümünü geçirmiştim. hâlâ daha şiirin internet üzerinde tamamının bulunmaması ve birden gelen tembellik etmeme dürtüm ile şiirin bütün bölümlerini ekledim. artık internette bu şiirin bütününe ulaşılabileceği için bir parça daha huzurluyum.

    1.
    eğer bir gemi demirlemişse boğaz'da
    dolmabahçe önlerinde
    sen böyle gemiler düşün sabahlara kadar
    hep yorgun gemiler düşün
    uykusuz gecelerinde
    dahası var
    pencereler ağarsın
    tan yerleri ağarsın
    taze bademler gibi ağarsın
    bırak
    uyunmaz çarpıntılı telaşlı uykularında
    akrepten yelkovana gidip geldikçe gözlerin
    silahlar çatladıkça kulaklarında
    sen hep böyle düşün taşın
    beni düşün hep
    silkilmiş bir dut ağacı kadar hüzünlü yalnız
    tek başına bir servi kadar
    kıpkızıl bir bozkırda
    hırçın bir bozkırda aç ve çırılçıplak
    tan yerleri ağarsın uğultularla
    bırak
    yıldızlar bir çiçek yağmuru halinde dökülsünler
    sen hep böyle düşün taşın
    beni düşün hep
    özgürlüğe yürümüş yolundan kalmayacak
    mayıs öğrencilerini

    sabah gazeteleri getirsin
    ölüm haberlerini
    kanla ıslanmış çocuk gözlerini getirsin
    beyazıt meydanı'nda dövüşen istanbul üniversitesi'ni
    düşün ki sen
    bütün ihtilalci rüyaların içindesin
    bir an için
    o ilkbahar rahatlığından sıyrıl
    leylakların eflatun mutluluğunu
    toprağın umutsuzluğunu
    unut
    etrafında ne varsa hepsini birden unut
    ne varsa küçük ve basit
    kendi şahsına ait
    sonra ya hışım gibi rüzgâra karşı yürü
    eski muhariblerin kızılay'daki gösterisinde
    ya uzun
    mükemmel söylenmiş bir şiir gibi
    büyük seferler yapan bir uçak gibi yorgun
    en gazeteci gözlerinle gülüver
    mapusane hücrelerinde
    bulut bulut
    yahut
    bir ekvator ormanınca sık
    ılık denizlerdeki buzdağları kadar seyrek
    umutlarının üzerine titreyerek
    bir ihtilal gibi yaşamaya alıştır kendini

    yâni
    bu her şeyden evvel
    şu ahmed şu mehmet kalabalığını
    şu ölümsüz şu hepimizin ömrüne bedel
    şu kırk haramilerin elindeki vatanı
    nadas yağmurları gibi hakkıyla sevmek demektir
    harcanıp
    karşılık beklemeyerek
    işçinin hakkını işçiye vermek
    köylünün hakkını köylüye
    ve eğer sahiden
    dölün kadar seviyorsan bu memleketi
    kırk haramileri sürüp çıkarmak anlamına da gelir
    aynı zamanda bu 'harim-i ismeti'nden
    unutma ki sevmek
    yalnız kelâm değil, gerçek mânada bir faaliyettir
    bir tutmak korumak ve kurtarmak faaliyeti
    ve bunların her birinden
    aynı miktarda sorumlusun

    şimdi küfürlerin mısra mısra gezindiği
    şimdi bu kan sabahının utanç verici karanlığında
    istanbul'un üstüne kirli yıldızlar düşerken
    içinde ürpermeler büyümüyor mu
    yosunlar gibi soğuk ve parlak yeşil
    varıp sonra baktıkça pencerenden
    acı ve tuzlu dağların dibinde mütevekkil
    kerpiç damlarımızı görmüyor musun
    halkımızı görmüyor musun
    bir kin damlası gibi masmavi gözlerini
    yüksek fırınlarca harlı saygılı göğüslerini
    omuz başlarını görmüyor musun
    hele unutulmanın kapkara yalnızlığına
    salıvermişsen onları
    ihtiyar beygirleri talihlerine terkeder gibi
    salıvermişsen
    uçsuz bucaksız ovalara doğru
    yazmayı öğrenmemişlerse
    öküzlerin ıslak nefesleriyle giriyorlarsa
    marsık uykularına
    sorumluluk zaten yeterince büyüktür
    ve sorumluluk kadar büyüktür
    senin bu sorumlulukta hissen

    sabahlar açıldıkça ölüler sanki büyür
    harbiye'den uçurulmuş umutlar gelir seni bulur
    bir damla yağmur düşer kirpiklerine
    parlak
    senin olmaktan çıkar bu kadar gecelik rüyaların
    büyük kıvılcımların sevinciyle gökyüzünü dolaşarak
    ansızın özgürlük şarkılarına başlarsın
    her zamankinden başka mânalar kazanır
    ansızın insanlar
    dünya ve yaşamak
    sen yine düşün taşın
    beni düşün hep
    hürriyetin kendisi kadar mağrur
    bir yağmur hazırlığı kadar muhteşem
    bermutad
    biz ki ellerimize türkiye'yi kurtarmak azmindeyiz
    bugün elbet şiirlerim
    mitralyöz kuşakları gibi saklı durur
    şafaklar donanırken elbet ki yarın
    paldır küldür vatan dağlarında
    bir roman gibi kurşuna diziliriz
    feryat feryat
    özgürlüğü ve barışı istedik diye yalnız
    meydanlarda öylece kurşuna diziliriz
    buna rağmen
    kulaklarındaki cehennem seslerine rağmen
    içinde hâlâ şüpheli bir nokta kalırsa
    eminim ki kabahat evvel ve âhir senindir
    sen ellerinle bir vatan kurtarmaktan kaçıyorsun
    hünerli ellerini hırsızlara saklıyorsun
    sen sorumlusun

    2.
    öfkemiz kanlı bir bayrak gibi bu akşam
    parmak uçlarımızda delik deşik ilkbahar
    delikanlı yapraklar terlemiş
    şehrin damları üstünde bir yangın kızıllığı
    bulutlarda aykırı pırıltılar
    ve bir şileb demiri gibi içimize işlemiş
    simsiyah
    silahların insafsızlığı

    yelkenlerim çırılçıplak
    rüzgâra çıktım bu akşam
    süngülerle bilendi mısralarım
    radyoda şarkı söylüyor
    karanlık saçlı türk kızı
    yapraklar dökülüyor sanki şarkısı
    gidenler dönmedi
    gözlerim çürüdü yola bakmaktan
    ağlıyor karanlık saçlı türk kızı
    ağlıyor vatan

    işte soyundu dökündü istanbul şehri'nde bahar
    istanbul şehri'nde
    menekşe gözlü yağmur bulutları
    dağlarda büsbütün köpürdü papatyalar
    kana bulanmış öfkemiz
    kana bulanmış rüzgârın kanatları
    ankara'da yağmur yağıyor
    ankara'da
    yağmur altında ölülerimiz
    mustafa kemal'in korkusu yok
    ihtişamla gelecek günlere bakıyor
    bir demet karanfil güzelliğinde türkiye geceleri
    yumruklar' sıkılı ve fabrikalar
    ve kıvılcımlı çocuk bahçeleri

    beyazıt meydanı'nda elleri türk çocuklar
    heyecanlı bir ateş yakmış
    kan çiçeği kırmızı
    oğul vermiş arılar gibi geçiyor caddelerden
    geçiyor bulut bulut
    istanbul'da yüksek tahsil talebesi
    derslerini bırakmış
    kan çiçeği kırmızı
    nefes alıp verircesine yine akşam oluyor
    birazdan yıldızlar söylemeye duracak
    şarkımızı
    istanbul'da yıldızlar
    kan çiçeği kırmızı

    ankara içlerinde bir adam yaşar
    ankara içlerinde anıtkabir'de
    sarışın başkumandan
    mavi bir kalpak gibi geçirmiş başına
    gökyüzünü
    rüzgâra verir rüzgâra
    kuvayı milliye rüzgârına
    hürriyetli türküsünü
    ankara içlerinde garnizonlarda
    ordunun ve donanmanın erleri
    kurmaylar ve subaylar
    gözleri saatlerine saplı
    son emri bekliyorlar
    besbelli yine ondan
    ankara içlerinde bir adam yaşar
    ankara içlerinde anıtkabir'de
    sarışın başkumandan

    ılık bir imbat tuzluluğu gözlerimi sardı bu akşam,
    gözlerimi bu akşam ateş serpintileri
    bu akşam
    mermilerden örülmüş istanbul şehri
    gökyüzüne bakmak gibi içimde bir his
    daracık bir pencereden gökyüzüne bakmak gibi
    içimden bir his dünyayı kucaklamak gibi
    ve kulaklarımda
    kıldan ince kılıçtan keskin şarkısı
    kuvayı milliye rüzgârının
    sonuna vardı birikme
    artık yeter
    sıçrama başlasın

    3.
    ellerimizi bağlıyorlar paşam
    parçalayıp ellerimizi
    kan içinde kurtarıyoruz
    dünya yine dönüyor sabah akşam
    gözlerimizi bağlıyorlar
    kör ediyorlar
    gece şimşekleri gibi yaşıyoruz

    daha parmak kadar çocukken paşam
    mapuslara sokuyorlar bizi
    bir fidan kadar çocukken
    bir çiçek kadar
    karanlık karanlık mapuslara
    sonra tutup dilimizi bağlıyorlar bizim
    tepeden tırnağa silahlı karakollar
    ardında karakollar
    her söylediğimizin

    kollarımızda taşırken de
    köpek dişleri gibi o kelepçeleri
    gülerken de ağlarken de
    biliyoruz ki bir türkiye hazırlanıyor
    çekirdek çatlayıp sürecek
    budanmış ağaç budak yerinden sürecek
    ölmeyeceğiz
    biliyoruz ki ölmeyeceğiz

    dünya yine dönüyor sabah akşam
    dağlar süt mavi bir ışıkta tertemiz yıkanıyor
    biliyoruz ki elimizi de bağlasalar
    dilimizi de bağlasalar
    kurtlara da atsalar bizi kurtlara da
    göğüslerimizi yarıp
    gencecik yüreklerimizi de çıkarsalar
    ölmeyeceğiz
    biliyoruz ki ölmeyeceğiz paşam

    4.
    yalnızım
    karanlıklar tüküren kahrolası bir denizde
    serseri bir mayın kadar
    yalnızım
    sizler de olmasaydınız sen de olmasaydın
    ya siz de olmasaydınız ya siz de
    toz topraklı bir rüzgâr telaşıyla
    etrafımı alıvermeseniz
    sesleriniz
    güleç çocuklar gibi gelivermeseler
    ya öfkemiz de olmasaydı
    zulmün körüğüyle üflediğimiz
    ya öfkemiz de
    bilmem ki ne yapardım

    yalnızlık şeytana mahsustur
    ben hiç yalnız kalmadım
    ilkbahar bu
    yağmur yağdığı olur
    güneş açtığı olur
    limanda bir geminin demir saldığı duyulur
    o saat yanıbaşımda olduğunuzu anlarım
    ulu bir nehrin için için akması gibi
    için için türküler söylediğimiz olur
    gazi sakarya'nın akması gibi
    şanlı sakarya'nın
    istiklâl marşı'nı ve plevne şarkısını söyleriz
    mustafa kemal'in dağ başını duman almış şarkısını
    sonra şiir faslı gelir
    namık kemal'den nazım hikmet'e uzanan
    koskoca bir kervan

    hem bir kere yalnızlık ne demek
    bu kadar milyonla bir
    haksızlığın ekmeğini paylaşırken
    bu cehennem sofrasında kadın erkek
    saçının her teli var ya her teli
    saçının her telinde
    milyonlarca yürek taşırken
    isimlerini bilerek bilmeyerek
    yalnızlık ne kelime
    ellerimiz dirseklerine kadar kana gireli
    durduğumuz yerde durabiliyor muyuz
    hem nasıl oyuna gider gibi gidiyoruz
    barışı kazanmak için savaşa
    hürriyeti kazanmak için ölüme
    mayıs'ı yarıladık
    yarın öbürgün yaz çalacak kapımızı
    açık pencereler gibi
    belki hür yaşayacağız
    yeni kayıplarla gireceğiz belki kışa
    demek hapistekileri hatırladık
    sakalları gelmiş
    gözleri bir aydınlık
    tuzla buz ettiler parçaladılar
    yalnızlığımızı

    ürkütür bir vapur merhabası akşam karanlığını
    yıldızlar kendiliklerinden çıkıp geldiler
    bak safa geldiler
    silahlar vesaire o kadar da mühim değil
    içimdeki çevremdeki bu büyük kalabalık
    bu şenlik dağılmayacak
    ben ölsem
    beni dağbaşlarına tekbaşıma gömseler bile
    ben hiç yalnız kalmayacağım
    bizim taraftan kimse yalnız kalmayacak
hesabın var mı? giriş yap